Einstein Bulmacası
Einstein meşhur bulmacasını çocukken tasarlamıştı. Beş komşu ve bir balık hakkındaki bu hain problem öyle akıllıcaydı ki Einstein bu soruyu her elli kişiden yalnızca birinin çözebileceğini öne sürmüştü. Ama bu sadece başlangıç...
Çözememenin verdiği sinirle fırlatılan kitap yaralayıcı olabilir !
Bu kitapta, şimdiye dek tasarlanmış en şaşırtıcı zihin açıcılarla karşılaşacaksınız. Üç kapıdan birini seçerken, sürpriz partinin hangi gün olacağına dair tahmin yürütürken ya da bilgisayarınıza düşen ve bir şekilde hep doğru çıkan maç tahmini e-postalarının güvenilirliğini hesaplarken gri hücreleriniz fazla mesai yapacak.
Çözümü bulmanız halinde ne kadar gururlansanız hakkınız. Ama aksi durumda lütfen sorumlu okurluğu elden bırakmayın; çözememenin verdiği sinirle fırlatılan kitap yaralayıcı olabilir.
Riske Övgü
Riske Övgü Anne Dufourmantelle “Hayat biz canlıların pervasızca aldığı bir risktir.” Fransız filozof ve psikanalist Anne Dufourmantelle’in bu usta işi eseri, tedbir ve güvenliğin temel değer kabul edildiği modern dünyada risk almaya bir övgü. Dufourmantelle özenle ördüğü metninde felsefi düşünceyle bir psikanalist olarak biriktirdiği zengin vaka örneklerini harmanlayarak son derece özgün ve eleştirel bir dünya kuruyor. Bağımlılık, dil, unutuş, aileyi terk etme, yalnızlık, kayıp, kaygı ve itaatsizlik gibi hayatımızın önemli bahislerine bakışımızı sarsacak sorular yöneltiyor. Yazara göre risk dışımızdaki bir tehditten ziyade hayatın içinde bilinmedik bir alan açan, tutumlarımızı, varoluş tarzımızı belirleyen bir dönüşüm ânı, şimdide olma imkânı. Artırılmış güvenlik önlemleri, sınır duvarları, tetiklenen kötü hatıralar ve sonu gelmez davalarla kendini gösteren bir çağda Dufourmantelle, “Yaşamı riske atmak, yani sahiden yaşamanın riskini almak ne demektir?” sorusunun peşinden gitmeyi öneriyor.
Hayvanların Tarihi – Felsefi Bir Deneme
Hayvanların Tarihi - Felsefi Bir Deneme Oxana Timofeeva Sunuş: Slavoj Žižek “Hayvanlar gitgide, teker teker sahneyi terk edip insanlığı kendi temsilleriyle, evcil hayvanları ve oyuncaklarıyla baş başa bırakıyor.” Çalışmalarını çağdaş felsefenin sorunları merkezinde sürdüren akademisyen Oxana Timofeeva, Aristoteles’ten ödünç aldığı adla Hayvanların Tarihi'ni felsefi bir hat üzerinde kuruyor, tabiri caizse, “felsefe tarihini hayvanların tarihi olarak okumayı” öneriyor. Hayvanlar bugün daha ziyade evcilleştirme, kapatma ya da imgeleştirme yoluyla gündelik hayatımıza, dilimize, düşünce dünyamıza dahil olurken bu çalışma “hayvan meselesi”ni Aristoteles’ten Hegel’e, Adorno’dan Deleuze’e uzanan geniş bir felsefe geleneğine ve Bataille, Kafka, Platonov gibi yazarların metinlerine atıfta bulunarak ele alıyor, hayvanla insan arasında aşina olduğumuz tüm ayrımlardan, insanlığa ve hayvanlığa dair tüm keskin tanımlardan azade yeni bir düşünme ve tartışma imkânı sunuyor. “Eğer felsefe bilgelik sevgisiyse, Oxana Timofeeva'nın Hayvanların Tarihi, hayvan sevgisinden mürekkep bir felsefe çalışmasıdır. Felsefeyi hayvanlara karşı yanlış tutumundan ötürü kolayca mahkûm etmek yerine, hayvanlara haysiyetlerini iade etmek üzere Aristoteles'ten Deleuze'e filozofların nasıl daha farklı yorumlanabileceğini yeni baştan anlama çabasına giriyor. Hayvanların Tarihi, bize, biz insanlara, yeni bir dünya kazanmak için tüm ‘devrimci hayvanlar’la birlik olmayı öğretiyor. “— Benjamin Noys
Duygular Sözlüğü: “Acıma”dan “Zevklenme”ye
Duygular Sözlüğü: “Acıma”dan “Zevklenme”ye Tiffany Watt Smith Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı kültürlerinde yaşanan sayısız duygu içerisinden seçilmiş 154 duygudan oluşan Duygular Sözlüğü, Antik Yunan mahkemelerinde ağlayan jürilerden cesur, sakallı Rönesans kadınlarına, 18. yüzyıl doktorlarının kalbi titreten duygularından Darwin’in Londra Hayvanat Bahçesi’nde kendi üzerinde yaptığı deneylere, I. Dünya Savaşı sonrası bunalıma giren askerlerden günümüzün sinirbilim ve beyin görüntüleme kültürüne duyguların nasıl algılandığı ve yaşandığı hakkında. Üzülen, somurtan, ürken, sevinen bedenlerimizin nasıl farklı şekillerde bu dünyada var olduğu; ahlaki ve siyasi hiyerarşileriyle, cinsiyet, cinsellik, ırk ve sınıf hakkındaki varsayımlarıyla, felsefi görüşleri ve bilimsel kuramlarıyla dünyanın bizim içimize nasıl yerleştiği hakkında. “Duygularla dil arasındaki bağlantıyı görmek büyüleyici. Duyguların belirsizliğini kelimelerin kesinliğiyle giderme dürtüsü. Tiffany Watt Smith duygularımızı tanımlamak için birkaç sözcükten daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu ileri sürüyor. Bu eğlenceli ve eğitici kitabın verdiği okuma zevkini anlatan bir sözcük de kitaba girebilir.” — The Guardian
Deleuze: Bir Birey Nasıl Yaşayabilir
Deleuze: Bir Birey Nasıl Yaşayabilir Todd May Derin bir gerçeklik krizi içindeyiz. Bildiklerimiz, yargılarımız ve kavramlarımız bu krizi aşmamıza yetmediği gibi onun giderek şiddetlenmesine neden oluyor. Peki her şeyi bilgiye dönüştürmek yerine dünyayı tecrübe etmenin farklı yollarını bulamaz mıyız? Yaşamı yargılamaktansa onu geliştirecek yeni imkânların peşine düşemez miyiz? Yaşamı nasıl kavradığımızla nasıl bir yaşam sürdürdüğümüz arasındaki ilişkinin açığa çıkarılması, bu gerçeklik krizini aşmanın yollarından biri olabilir mi? Todd May’in Deleuze incelemesi, gerçekliğin yeni ifade biçimlerini etik, politik ve ontolojik düzeylerde araştıran çarpıcı hamleler yapıyor. Bu hamlelerin merkezindeyse ontolojimizle gündelik hayatımız arasında kenetlenmiş bir ilişki olduğu savı yer alıyor. Todd May’e göre varlık tıpkı origami sanatında olduğu gibi dışarıdan bir müdahale olmaksızın kıvrılma ve açılma süreçlerinden geçerek oluş çizgileriyle kurulur. Her çizgi tüketilemez bir güçtür; artık karşımızda özdeşliklerden kurulu bir dünya değil, yaratılması gereken çizgiler tarafından katedilen bir güçler alaşımı vardır. Oluş halindeyiz, tıpkı diğer her şey gibi kıvrılıp açılıyor ve yeniden kıvrılıyoruz. Düşüncelerimiz, değerlerimiz ve dünyamız da bununla yüzleşmek zorunda. Başka bir yaşam ihtimali tam da burada saklı olabilir mi? Todd May, Gilles Deleuze felsefesinin içkinlik, süre ve olumlama sorunlarıyla örülen yaşam düşüncesinin izlerini sürüyor.
Dava Sokrates’ten O. J. Simpson’a Yargılamanın Tarihi
"Yeryüzünde hüküm verme hakkı tam olarak kime tanınmıştır?” Uluslararası insan hakları davalarıyla tanınan avukat ve gazeteci Sadakat Kadri, Sokrates’in meşhur savunmasından engizisyona, cadı avından hayvanların yargılandığı mahkemelere, Nürnberg’den Stalin döneminin düzmece duruşmalarına, ırkçı önyargılardan savaş suçlarının yargılanmasına uzanan hattı izleyerek farklı hukuk sistemlerini ve tarihin ünlü ceza davalarını masaya yatırıyor. Alice’in harikalar diyarında çalıntı turtalar için kurulan mahkemeyi, toprağı eşelemekten yargılanan üç köstebeği ya da bir kan davasını anlatan Kuzey’in ünlü destanı Yanık Njáll’ı unutmadan, ayrıntıları ciddiye alarak, mizahı da ihmal etmeksizin yargılamanın tarihini usta bir hikâyeci diliyle aktarıyor. Farklı dönem ve konular ekseninde ilerleyen Dava cezalandırma yöntemlerini sorgulayıp ceza davalarını takip ederken günümüze de damgasını vuran cadı avları, hukuksuz yargılamalar ve haksız kararlar üzerine yeniden düşünmeye vesile oluyor. Sadakat Kadri ceza davasının asırlar süren gelişimini zekâ ve mizahla örülmüş berrak bir dille takip ediyor. Etkileyici bir eser. - The Times Büyüleyici, rengârenk ve hikâyelerle dolu… Kadri’nin panoramik bakışı okura günümüzün karmaşık dünyasını anlamakta yardımcı olacak ahlaki ve siyasi kavrayışlar sunuyor. Gerçek bir başarı. - Guardian
Bulut Yayınları Felsefe Seti (4 Kitap)
Felsefe Bir Sevinçtir Felsefe nedir? Bir beyin fırtınası mıdır felsefe, düşünsel anlamda kök sökmek midir, yoksa bir çile çekme yolu mu? Bu sorulara, “Hayır” yanıtını veriyor Afşar Timuçin ve ekliyor: “Felsefe bir sevinçtir! Anakapısını aralayıp da içeri girdiğinizde, bunu siz de onaylayacaksınız. Felsefe bir tutkudur, ona bağlanılır. Felsefe dostunuz olur, ona güvenebileceğiniz… Sıkıştığınızda, ondan sorup öğreneceğiniz konular olduğunu göreceksiniz. Hem de kimsenin size kolay kolay öğretemeyeceği nice konular… “Pekiyi, sevincin kaynağı nedir burada?” Bu soruya da Timuçin, “Bilinçle yapılan felsefe bir sevinçtir!” yanıtını veriyor. “Bilinçsizce yapılan felsefe sıkıntılar getirebilir; ama bilinçli yapılan sevinçtir!” Felsefenin Önceliği Bilgi Sorunu Bu kitap dört ayrı yazıdan oluşuyor. Birbirinden bağımsız olan bu yazılar arasında ortak bir yan var. Bu ortak yan felsefenin dört temel alanının sorunlarını bilgi açısından tartışıyor olmakla ilgilidir. Bilgi sorunları felsefede önceliklidir. Bugünün darmadağın olmuş felsefe dünyasında bunun böyle olmadığını görüyoruz. Felsefe dediğimiz bilgi alanı felsefeyle çokça ilgisi olmayan felsefe uzmanlarının eline geçeli beri bilgi sorunları unutulmuş görünüyor. Bu kitabın birinci yazısında felsefenin temel konusu olan bilgikuramının ne olup ne olmadığı ve felsefe tarihi boyunca nasıl bir gelişim gösterdiği tartışılıyor. İkinci yazı özgül bir konu çerçevesinde toplumda bilgi sorunlarını irdelerken tarihsel olayların tanıklığına da başvuruyor. Üçüncü yazı estetiği ele alıyor. Estetiğin uzunca bir zamandır felsefenin yöntemleriyle düşünmeyi bırakıp kendi yöntemlerini bulmuş ve belli bir bilimsellik değeri kazanmış olması estetikçinin sorunlara aynı zamanda felsefenin gözleriyle bakmasını engellemez. Estetik uzun zaman felsefenin bağrında yaşadı ve günü gelince ondan ayrılıp kendi alanını oluşturdu. Dördüncü yazımız ise ahlakla ilgilidir. Ahlak felsefeyle bağlarını koparmış değildir, koparacak gibi de görünmüyor. Onu felsefenin bir dalı olarak belirlerken felsefeyi başlıbaşına bir ahlak diye değerlendirmek yanlış olmaz. Bilim ve Felsefe Açısından Ruhsallık Bilgileri Afşar Timuçin ile birlikte ruhbilim alanında değerli araştırmalar yapan Cemal Dindar ve Yavuz Erten'in editörlüğünde Ruhbilim ile Felsefe arasındaki ilişki irdeleniyor. Ruhbilim alanında epeydir bir çatışkı yaşanıyor. Bu alanın kavramları neredeyse kahve sohbetlerine girmiş ve konuşma dilinin bir parçası olmuş durumda: Duygusal açmazlar yaşayan insanlar artık nevrotik", kılı kırk yaranlar agsesif", kederli insanlar depresif", sık gündeme gelen değerler karmaşası dolayısıyla toplumumuz şizofren", şakanın dozu artmış sohbetlerde kahkahayı basanlar manik"... tiryakilik terk edileli çok oldu, sigaranın, alkolün ve bilimum başkaca şeylerin artık "bağımlılığı" var vs... Kavramlar, konuşma diline ve ortakduyuya bu denli girmişken, ruhbilimin ve asıl, toplumun bu alandaki bilgiyle karşılaşmasının ana kanalı olan psikiyatrinin tutumu garip çelişkiler içeriyor. Son 20-30 yıl içinde bu alanda yeğin bir indirgemecilik yaşanıyor; ruhsallık ile ilgili zorlanmaların, rahatsızlıkların, hastalıkların biyolojik yanı üzerinde daha fazla duruluyor ve bu biyolojik belirleyiciliğin gücüyle, psikiyatristler, kimde, nerede bir ruhsal rahatsızlık keşfetseler akıllarına hemen bir ilaç adı geliyor, ruhbilimciler ise sıklıkla terapi uygulamalarında zorlanma yaşadıklarında ilaçları" devreye sokuyorlar." Felsefe Sözlüğü Düşünen insanların dünyasında felsefe sözlüğü vazgeçilmez bir alettir. Gönül ister ki her ülkede ya da her dilde sekiz on felsefe sözlüğü yazılmış olsun. Felsefe sözlükleri giderek gelişen ve özelleşen ulusal dillerin düşünce anahtarlarıdır, onlarda bir dilin temel kavramlarını tanımlarıyla, açıklamalarıyla, örnekleriyle buluruz. Varlığını düşünceye adamış aydınlar için bir felsefe sözlüğü yaşamsal bir önem taşır. Felsefe sözlüğü felsefe okumalarımızın dayanağıdır. Hızla değişen ya da başkalaşan, yeni görüşlerle yeni bakış açılarıyla zenginleşen bir dünyada sözlüklerin ve ansiklopedilerin yazıldıkları gibi bırakılmamaları, zaman zaman ya da belli zamanlarda yeniden ele alınmaları ve dönüştürülmeleri gerekir. Felsefe konusunda özel bir duyarlığı olan yayınevimiz büyük bir emeğin ürünü olan Felsefe Sözlüğü’müzün yeni baskısını okurlarına ulaştırmanın sevincini yaşıyor. Bunun aynı zamanda tarihimize düşülmüş küçük bir not olduğuna da inanıyoruz.