Cinsellik Üzerine (3 kitap)
Arzunun Sınırları
Kötü Yasalar, İyi Seks ve Değişen Kimliklerin Yüzyıllık Tarihi
Eric Berkowitz
Sekse dair teamüllerimiz nasıl değişti ve seks hukukunu nasıl etkiledi?
Neyin yasal, neyin yasak olduğunu belirleyen insan kendi hayatını bu yolla nasıl düzenledi?
Gazeteci, yazar, hukukçu Eric Berkowitz seks hukuku ve seksin politik çıkarlar doğrultusunda yönetilmesi bahsine bir önceki kitabı Seks ve Ceza’da bıraktığı yerden, yirminci yüzyıldan devam ediyor.
Arzunun Sınırları’nda seksin aile, iktidar, ırkçılık, sömürgeleştirme, cinsiyet ve kimlik mefhumlarıyla ikircikli ilişkisini yirminci yüzyıldan çarpıcı örnekler eşliğinde nüktedan bir dille aktaran Berkowitz, “cinsel devrim”, mağduru korumaktan uzak tecavüz yasaları, eşcinsel hakları mücadelesi, modern psikiyatrinin hukuk üzerindeki etkisi, insan ticareti ve sanal seks haberleri üzerinden bu ilişkinin izini günümüze kadar sürüyor.
“Bu kitabın her bölümü farklı bir dizi yasayı ele alıyor ancak her biri, toplum tarafından kabul edilebilir cinsel davranışlar bütününe dayanarak güçlünün güçsüzün bedeni üzerinde kurduğu iktidara sesleniyor. Cahil dindar gruplar tarafından ‘kurtarıldıktan’ sonra üzerine kilit vurulup istismar edilen fahişeleri, Nazi döneminde Alman sevgilisi olduğu için ‘üstün ırkı kirlettiği’ gerekçesiyle öldürülen Yahudileri, beyazlarla cinsel ilişkiye girdiği için linç edilen Afrikalı Amerikalıları, akıl hastanelerinde lobotomi ‘tedavisi’ gören eşcinselleri, ‘uçkuru gevşek’ olduğu için zorla kısırlaştırılan siyah genç kadınları, oyun arkadaşlarıyla deneysel keşifte bulunduğu için tehlikeli seks suçlusu yaftası yapıştırılan küçücük çocukları, cinsel içerikli kısa mesaj paylaşmaktan çocuk pornocusu diye hapse atılan ergenleri kapsıyor. Seks suçlusu olmak çoğu zaman yanlış yerde veya yanlış zamanda yakalanmak, yanlış sınıf ya da ırkın mensubu olmak, hayatlarımızdan geçmekte olan bir ahlak vesvesesine ters düşmek talihsizliğinden ibaret.”
Seks ve Ceza
Eric Berkowitz
Yatak odasından mahkeme salonuna seks hukukunun hayret verici tarihi…
Kraliyet metresleri, eşcinsel at arabası yarışçıları, Ortaçağ travestileri, cadılar, keçi seviciler, rahibe fahişeler ve Londralı kiralık oğlanlar gibi aykırı oyuncuların renklendirdiği seks tarihinde bir çağ ve toplumda hoşgörülen davranışlar bir ötekinde en ağır şekilde cezalandırıldı. Ancak seks dürtüsü antik çağlardan beri kendini dizginlemeye çalışan her türlü girişime karşı koydu. Seks ve Ceza, dört bin yıllık cinsellik, din ve mülkiyet üçgeninin açılarının çok da değişmediğini gösteriyor bizlere.
“Elbette tecavüz, zina, ensest ve seks hukuku alanına giren diğer tüm meseleler insanlığın varoluşundan beri vuku bulmuştur. Değişen tek şey, insanların birbirlerinin bedenlerini kontrol etmek için kullandıkları yöntemler ve bu yöntemleri kullanma gerekçeleridir.”
Eric Berkowitz Antik Mezopotamya’da zina yapan bir kadının kazığa oturtulmasından başlayıp 1895’te Oscar Wilde’ın “büyük ahlaksızlık” suçuyla hapis cezası aldığı döneme kadarki seks hukukunun uzun tarihini gözler önüne seriyor.
Seks ve Ceza, mahkeme tutanaklarıyla tarihi belgelerde yer alan gerçek insanların hayatlarından yola çıkarak insanlık tarihine ayna tutarken, insan ruhunun karanlık taraflarını ortaya çıkarıyor. Berkowitz zaman zaman tüyler ürperten, zaman zaman hayal gücünü zorlayan bir yolculuğa davet ediyor okurları.
Seksin Doğası
Dr. Carin Bondar
“Seks dostlukla mı ilgilidir? Aşkla mı? Tutkuyla mı? Üremeyle mi? Cevap, çok sayıda biyolojik ve ekolojik unsura bağlı olarak bunların hepsi ya da hiçbiri olabilir. Emin olabileceğimiz tek bir konu varsa o da seksin dünya üzerindeki her canlının varoluşu için elzem olduğudur. İnsanlar için seks rahatlama, eğlence, gıda ve yaşam demektir.”
Dr. Carin Bondar
Biyolog ve başarılı bir doğa belgeseli programcısı Dr. Carin Bondar, hayvanlar âleminde gözlemlenen çeşitli cinsel davranışları ele aldığı bu çalışmasında primatlardan balinalara, çakallardan salyangozlara, ötücü kuşlardan yırtıcılara hayvanların üreme döngülerinde insanların cinsel yaşamını renksiz gösteren ve onunla şaşırtıcı paralellikler taşıyan pek çok detayı bulabileceğimiz ansiklopedik bir gezintiye çıkarıyor okuru.
Seksin Doğası doğada eşleşebilecek partner bulmak, başarıyla çiftleşebilmek ve sonucunda dünyaya gelecek yavruları büyütebilmek için ne mücadeleler verildiğini ve bize bugün garip gelen pek çok detayın aslında ne kadar doğal olduğunu görme fırsatı veriyor.
“Dostlarım, dışarıda acımasız bir dünya var. Hazırsanız acımasız olduğu kadar iç gıdıklayan, heyecan veren, korku uyandıran, mide bulandıran, aynı zamanda çekici ve akıl almaz bu dünyaya, Seksin Doğası’na giriş yapıyoruz.”
Bulut Yayınları Felsefe Seti (4 Kitap)
Felsefe Bir Sevinçtir
Felsefe nedir? Bir beyin fırtınası mıdır felsefe, düşünsel anlamda kök sökmek midir, yoksa bir çile çekme yolu mu? Bu sorulara, “Hayır” yanıtını veriyor Afşar Timuçin ve ekliyor: “Felsefe bir sevinçtir! Anakapısını aralayıp da içeri girdiğinizde, bunu siz de onaylayacaksınız. Felsefe bir tutkudur, ona bağlanılır. Felsefe dostunuz olur, ona güvenebileceğiniz… Sıkıştığınızda, ondan sorup öğreneceğiniz konular olduğunu göreceksiniz. Hem de kimsenin size kolay kolay öğretemeyeceği nice konular… “Pekiyi, sevincin kaynağı nedir burada?” Bu soruya da Timuçin, “Bilinçle yapılan felsefe bir sevinçtir!” yanıtını veriyor. “Bilinçsizce yapılan felsefe sıkıntılar getirebilir; ama bilinçli yapılan sevinçtir!”
Felsefenin Önceliği Bilgi Sorunu
Bu kitap dört ayrı yazıdan oluşuyor. Birbirinden bağımsız olan bu yazılar arasında ortak bir yan var. Bu ortak yan felsefenin dört temel alanının sorunlarını bilgi açısından tartışıyor olmakla ilgilidir. Bilgi sorunları felsefede önceliklidir. Bugünün darmadağın olmuş felsefe dünyasında bunun böyle olmadığını görüyoruz. Felsefe dediğimiz bilgi alanı felsefeyle çokça ilgisi olmayan felsefe uzmanlarının eline geçeli beri bilgi sorunları unutulmuş görünüyor. Bu kitabın birinci yazısında felsefenin temel konusu olan bilgikuramının ne olup ne olmadığı ve felsefe tarihi boyunca nasıl bir gelişim gösterdiği tartışılıyor. İkinci yazı özgül bir konu çerçevesinde toplumda bilgi sorunlarını irdelerken tarihsel olayların tanıklığına da başvuruyor. Üçüncü yazı estetiği ele alıyor. Estetiğin uzunca bir zamandır felsefenin yöntemleriyle düşünmeyi bırakıp kendi yöntemlerini bulmuş ve belli bir bilimsellik değeri kazanmış olması estetikçinin sorunlara aynı zamanda felsefenin gözleriyle bakmasını engellemez. Estetik uzun zaman felsefenin bağrında yaşadı ve günü gelince ondan ayrılıp kendi alanını oluşturdu. Dördüncü yazımız ise ahlakla ilgilidir. Ahlak felsefeyle bağlarını koparmış değildir, koparacak gibi de görünmüyor. Onu felsefenin bir dalı olarak belirlerken felsefeyi başlıbaşına bir ahlak diye değerlendirmek yanlış olmaz.
Bilim ve Felsefe Açısından Ruhsallık Bilgileri
Afşar Timuçin ile birlikte ruhbilim alanında değerli araştırmalar yapan Cemal Dindar ve Yavuz Erten'in editörlüğünde Ruhbilim ile Felsefe arasındaki ilişki irdeleniyor. Ruhbilim alanında epeydir bir çatışkı yaşanıyor. Bu alanın kavramları neredeyse kahve sohbetlerine girmiş ve konuşma dilinin bir parçası olmuş durumda: Duygusal açmazlar yaşayan insanlar artık nevrotik", kılı kırk yaranlar agsesif", kederli insanlar depresif", sık gündeme gelen değerler karmaşası dolayısıyla toplumumuz şizofren", şakanın dozu artmış sohbetlerde kahkahayı basanlar manik"... tiryakilik terk edileli çok oldu, sigaranın, alkolün ve bilimum başkaca şeylerin artık "bağımlılığı" var vs... Kavramlar, konuşma diline ve ortakduyuya bu denli girmişken, ruhbilimin ve asıl, toplumun bu alandaki bilgiyle karşılaşmasının ana kanalı olan psikiyatrinin tutumu garip çelişkiler içeriyor. Son 20-30 yıl içinde bu alanda yeğin bir indirgemecilik yaşanıyor; ruhsallık ile ilgili zorlanmaların, rahatsızlıkların, hastalıkların biyolojik yanı üzerinde daha fazla duruluyor ve bu biyolojik belirleyiciliğin gücüyle, psikiyatristler, kimde, nerede bir ruhsal rahatsızlık keşfetseler akıllarına hemen bir ilaç adı geliyor, ruhbilimciler ise sıklıkla terapi uygulamalarında zorlanma yaşadıklarında ilaçları" devreye sokuyorlar."
Felsefe Sözlüğü
Düşünen insanların dünyasında felsefe sözlüğü vazgeçilmez bir alettir. Gönül ister ki her ülkede ya da her dilde sekiz on felsefe sözlüğü yazılmış olsun. Felsefe sözlükleri giderek gelişen ve özelleşen ulusal dillerin düşünce anahtarlarıdır, onlarda bir dilin temel kavramlarını tanımlarıyla, açıklamalarıyla, örnekleriyle buluruz. Varlığını düşünceye adamış aydınlar için bir felsefe sözlüğü yaşamsal bir önem taşır. Felsefe sözlüğü felsefe okumalarımızın dayanağıdır. Hızla değişen ya da başkalaşan, yeni görüşlerle yeni bakış açılarıyla zenginleşen bir dünyada sözlüklerin ve ansiklopedilerin yazıldıkları gibi bırakılmamaları, zaman zaman ya da belli zamanlarda yeniden ele alınmaları ve dönüştürülmeleri gerekir. Felsefe konusunda özel bir duyarlığı olan yayınevimiz büyük bir emeğin ürünü olan Felsefe Sözlüğü’müzün yeni baskısını okurlarına ulaştırmanın sevincini yaşıyor. Bunun aynı zamanda tarihimize düşülmüş küçük bir not olduğuna da inanıyoruz.