Sepet toplamları
| Ara Toplam | 876.00₺ | 
|---|---|
| The Kitap Kargo Maliyeti | 105.00₺ | 
| Toplam | 981.00₺ (17.50₺ KDV dahil) | 
İlginizi çekebilir…
Maximilian Ponder’ın Muteber Beyni
					“Bir bakıma, eminim Max de böyle derdi, ortada bir başlangıç yok. Sadece Büyük Patlama, doğa yasalarının müthiş rastlantılarıyla ortaya çıkan, durmaksızın genişleyen bir evren, evrenin içinde soğuyan gezegenler ve atmosferler ve ilkel çorba ve nihayetinde doğal seleksiyonun akıl almaz şartları sonucu varlığa gelen sen, ben ve açılıp kapanan ceviz masada ölü ölü yatan Max Ponder var belki de. İşte hikaye bu, derdi Max sanki detaylar onu hiç rahatsız etmezmiş gibi. Ediyordu halbuki. Kafayı detaylarla bozmuştu.”
Maximilian Ponder, her anısını kaydetmek amacıyla otuz yıl boyunca hayattan elini ayağını çeker. Ama şimdi, insan zihninin haritasını çıkarmaya yardım edecek defterler ve günlüklerden oluşan başyapıtı Katalog’un ortasında ölü halde yatmaktadır. Ancak arkadaşı Adam Last’ın polisi arayıp Max’in öldüğünü haber vermeden önce, projenin tamamlanabilmesi adına yerine getirmesi gereken korkunç bir görevi vardır. Maximilian Ponder’ın Muteber Beyni, insan zihnini ve anıları anlamak için ömür boyu süren bir arayışa ve hayata dair etkileyici bir roman...				
				
			Bir Kâşifin Felsefesi
					Son derece zorlu koşullarda hayatta kalmak, tatmin edici bir yaşam sürmek için öğretilerle doludur. Bunu “Üç
Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olan Erling Kagge’den
daha iyi kimse bilemez. Kagge son derece akıcı ve samimi bir dille kaleme aldığı kitabı Bir Kâşifin
Felsefesi’nde, onu dünyanın ve insan dayanıklılığının sınırlarına götüren keşif gezilerinden edindiği bilgelik ve uzmanlığı okuruyla paylaşıyor.
İyimser bir bakış açısı geliştirmekten zihnimizi doğru zamanda kalmaya ikna etmeye, küçük şeylerden zevk
almayı öğrenmekten yalnızlığımızla barışmaya kadar türlü meselelerle ilgili deneyimlerini on altı maddede
sıraladığı kitabında Erling Kagge, en zorlu koşullarda hayatta kalabilmenin anlamlı bir yaşam sürme konusunda bize ne kadar çok şey öğretebileceğini gözler önüne seriyor.				
				
			Özgür Olduklarını Sanıyorlardı
					Frankfurt Üniversitesi’nde araştırma profesörü olan Milton Mayer, Kronenberg adındaki küçük bir kasabada yaşadığı sıradaon Alman ve onların 1933-1945 yıllarındaki hayatları üzerine bir çalışma yapar. Mayer bu insanları Nazi yapan şeyin ne olduğunu merak etmiştir vebu kişilerle yaptığı savaş sonrası röportajları temel alan bir kitap yazar. Onlarla Nazilik, Nazi Almanya’sının güç kazanması, kötülüğün kitlesel yükselişi üzerine yaptığı söyleşiler Özgür Olduklarını Sanıyorlardı çalışmasının temelini oluşturmaktadır.
“Nazi denen bu korkunç canavar ruhlu adamı hep görmek istedim. Onunla konuşmak ve onu dinlemek istedim. Onu anlamaya çalışmak istedim. İkimiz de insandık neticede.”
İlk kez 1955’te basılan Özgür Olduklarını Sanıyorlardı, değişimin yavaş bir şekilde kendini hissettirmesini, kötülüğün sessiz yükselişini, ahlaki otoritenin ortadan kalkmasını basit ama açıklayıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir.				
				
			80 Trenle Dünya Turu
					Hint asıllı İngiliz gazeteci Monisha Rajesh 80 tren yolculuğuyla dünyanın çevresini dolaşacağını söylediğinde kimse yapabileceğine inanmamıştı. Ancak nişanlısı Jem ile sırt çantalarını toplayıp Londra’dan bilinmeze doğru yola çıkmaları çok uzun sürmedi. Rusya’dan Moğolistan’a, Çin’den Vietnam’a, Kuzey Kore’den Malezya’ya ve çok daha ötesine uzanan çılgın bir maceraya atıldılar.
Bu maceraya büyüleyici manzaralar, sıra dışı coğrafyalar, istasyonlarda tanışılan çeşit çeşit insanla kurulan dostluklar ve paylaşılan hikâyeler eşlik ediyor. Dünya vatandaşı olmanın ne anlama geldiğini yansıtan bu
Kitap; hayat, tarih ve kültür hakkında canlı bir anlatım sunuyor. Rajesh’in sürükleyici sayfalarında dolaşırken hem yeni dünyalar keşfedecek hem de çok eğleneceksiniz.
Trenimiz kalkmak üzere, lütfen yerlerinizi alınız!				
				
			Şansını Kendin Yarat
					Bazı insanlar istediklerine kolayca ulaşabilirken bazılarıysa mutsuz, yalnız ve başarısızdır. Bu durumu çoğunlukla şansa bağlarız ve değiştirilemeyeceğini kabul ederiz. Peki biri çıkıp bize şanslı olmanın öğrenilebileceğini söyleseydi?
Şansını Kendin Yarat, okurlarını şans yolculuğuna çıkaracak harika bir kılavuz. Şans nedir, şansınızı artırmak için neler yapabilirsiniz, şanslı kabul ettiğiniz kişiler bu şansa nasıl kavuştu, siz onlar gibi olmak için neler yapabilirsiniz gibi soruların izinden gidip kendi şansınızı keşfedeceksiniz.				
				
			Bir Rus Piyanistin Otoportresi
					Yüzyıllardır sanatçılara, bilim insanlarına ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında birçok ülkeden sürgünlere yuva olan Viyana bu karışımın yarattığı havayla entelektüel dünyada son derece ihtişamlı bir yere sahip. Geçmişin kayıp ruhları şehrin kafelerinde çağdaş eşlikçilerine unutulmaya yüz tutan hayatlarını anlatıyor, yaşamlarının son demlerinde anılarını kayıt altına alıyor. İşte bu kafelerden birinde isimsiz bir anlatıcı, eski roman karakterlerinden biri gibi duran bir Rus piyanistle tanışıyor. Dünyaca ünlü piyanist Suvorin kitabın anlatıcısına savaşın dehşetini, nefes almakta güçlük çektiği diktatörlük rejimini, öğretmenlik yaptığı yılları, her sahne performansında neler hissettiğini ve büyük aşkı eşini aklına geldiği şekliyle sansürsüzce anlatıyor. Beat Kuşağının önemli temsilcilerinden Wolf Wondratschek, Bir Rus Piyanistin Otoportresi’nde bazı insanların güzellik, müzik ve tutkunun peşinde koşarken nelerden vazgeçtikleri, yaptıkları bu fedakârlıklara değip değmediği gibi ebedi soruları tartışıyor. Yazarın diliyse sanki kurmaca metinlerin temel standartlarına göre yazılmış bir metin değil de müzikal bir eser gibi duyuluyor.
Bir Rus Piyanistin Otoportresi egosuz, kurnaz, derin, komik, otantik ve son derece gizemli; hem de tüm bunları hiç zorlanmadan yapıyor. Muazzam bir alçakgönüllülük romanı kuşatıyor. Bağıran bir dünyada, usulca ve yavaşça çalınan bir şarkı.
Ethan Hawke, The New York Times Book Review
Wondratschek’in katmanlı anlatısı dil, sanat, politika ve tarih üzerine düşünüyor ve romanda çok fazla olay yaşanmasa da okuruna kafa yoracağı çok konu veriyor. Thomas Mann ve Elias Canetti’ye ilgi duyan okurlar bu kitabı zevkle okuyacaklar.
Kirkus				
				
			 
	 
	 
		 
		 
		 
		 
		 
		 
		 
		 
		