Sepet toplamları
Ara Toplam | 2,874.00₺ |
---|---|
The Kitap Kargo Maliyeti | 105.00₺ |
Toplam | 2,979.00₺ (17.50₺ KDV dahil) |
İlginizi çekebilir…
Doğanın Gizli Ağı
Doğa akla hayale gelmeyecek sürprizle dolu ve bizim bildiğimizden çok daha karmaşık. Yılların ormancısı ve çok okunan kitapların yazarı Peter Wohlleben, en son bilimsel bulguları ve onlarca yıllık gözlemlerini kullanarak bize bir kez daha doğaya hayret etmeyi öğretiyor. Ve etrafımızdaki dünyayı yepyeni gözlerle görmemizi sağlıyor.
Doğadaki canlılar birbirlerini nasıl etkiliyor? Farklı türler arasında nasıl bir iletişim var? Doğanın o meşhur dengesi gerçekten bizim zannettiğimiz gibi mi işliyor?
“Doğada her şey birbiriyle ilişki içindedir. Bu ilişki ağı öylesine karmaşık ve incelikle dallanıp budaklanmıştır ki muhtemelen tam anlamıyla kavrayıp çözmemiz hiçbir zaman mümkün olmayacak. Böyle olması aslında daha iyi sanırım; zira hayvanlara ve bitkilere baktıkça yaşadığımız şaşkınlığı hiçbir zaman yitirmeyeceğiz. En mühimiyse küçücük müdahalelerin bile çok büyük sonuçları olabileceğini kavramamız ve çok gerekmedikçe burnumuzu doğanın işine sokmaktan kaçınmamız olacaktır.
Şimdi bu hassas ağı daha net görebilmemiz için size bazı örnekler vermek istiyorum. O halde şimdi gelin birlikte şaşıralım!”
Klasikler Seti 1 (7 kitap)
Aurélia
Gérard de Nerval
“Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı mesken tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran soluk siluetler çıkagelir.”
Nerval rüyaları bildiğimiz dünyayla gerçeküstü dünya arasındaki iletişimi sağlayan bir vasıta olarak görür. Yazıları onun mantık ve tutarlılıkla kuvvetli bağını sarsan hayaller ve fantezilerle doludur. Bunun en önemli örneklerinden biri olan ve en önemli eseri kabul edilen Aurélia’da düşle gerçeklik, delilikle yaratıcılık arasındaki belirsiz, gizemli çizgiyi, kendi ruhsal deneyim ve arayışlarından yola çıkarak inceliyor.
Fransız romantizminin önemli yazar ve şairlerinden, sembolizm ve gerçeküstücülük akımını olduğu kadar T. S. Eliot, Ahmet Hamdi Tanpınar, Charles Baudelaire ve Marcel Proust gibi pek çok yazarı etkilemiş Nerval eşsiz ve zarif edebi üslubuyla saflık, kaybedilmiş gençlik, kendini gerçekleştirme ve güzellik ideallerini yansıtan imgeleri Aurélia’da buluşturuyor.
Beyaz Geceler
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
“Hayalperest eski hayallerinin arasında, külleri karıştırır gibi, soğumuş yüreğini yeniden ısıtacak, onu yeniden hayata döndürecek bir kıvılcım arar boş yere. Bulacağı kıvılcımla sönen o güzel hayallerinin ateşini yeniden yakacak, kanını kaynatan, mutluluk gözyaşları döktüren müthiş düşlerine tekrar kavuşacaktır.”
Sekiz yıldır yaşadığı St. Petersburg’da kimseyle yakınlaşamamış ama şehri evleriyle, yüzleriyle ezbere bilen yalnız, kederli, hayalperest bir genç adamın dört beyaz gecesinin öyküsü bu.
Hayalperestimiz sıradan gece yürüyüşlerinden birinde Nastenka'yla karşılaşır. Hayatın yabancısı bu ikili kısa sürede hikâyelerini, dertlerini, hayallerini paylaşacak kadar yakınlaşır; birlikteyken kederleri, huzursuzlukları uğramaz yanlarına; geceleri ve ruhları aydınlanır. İnsanın tek başınalığı, kalbini birine korkusuzca açabilmesinin imkânıyla bir aradadır Beyaz Geceler’de. Bu imkân bir an kadar bile olsa, “Böyle bir an ömrü boyunca yetmez mi insana?”
Dünya edebiyatının en güçlü yazarlarından Dostoyevski’nin külliyatında kendine has, ayrı bir yeri olan Beyaz Geceler zarif ve yalın üslubuyla insan ruhunda derin bir iz bırakıyor.
Dönüşüm
Franz Kafka
“Gregor Samsa bir sabah yatağında huzursuz düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Kabuklu sert sırtının üzerinde yatıyor, başını birazcık yükselttiğinde, kayıp düşmek üzere olan yorganın tepesinde zar zor tutunduğu kahverengi, bombeli ve yay şeklinde şeritlerle bezeli karnını görüyordu. Gövdesine göre acınacak incelikteki pek çok bacağı gözlerinin önünde çaresizlikle titreşiyordu.”
Bu sarsıcı, tuhaf cümlelerle başlayan Dönüşüm, keskinliği ve yalınlığıyla Kafka'nın edebi yoğunluğunu en iyi anlatan eseridir.
Köpeklerin Sohbeti
Miguel de Cervantes
Talihsiz bir evlilik yüzünden hastaneye düşen bir teğmen hasta yatağında yatarken sokakta iki kişinin konuştuğunu duyar. Sohbetin çekiciliğine kendini iyice kaptıran teğmen konuşanların aslında hastanenin bekçi köpekleri olduğunu anlar ve bu mucizevi sohbeti kağıda aktarır.
Bir süreliğine konuşma kabiliyeti kazanan iki köpek başlarından geçenleri anlatırken insanlığın derin mevzularına değinirler: ahlak, yozlaşma, dedikodu, haset, talih, onur, sinsilik, tahakküm...
Cervantes’in yaşadığı dönem ve ülke üzerine yoğun bir hiciv içeren bu uzun öyküsü, bütün bir insanlık tarihinin (ve muhtemelen geleceğimizin de) güzel bir eleştirisine dönüşüyor.
Palto
Nikolay Gogol
Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkâr hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu.”
“Küçük adam”ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy
Akakiyeviç’in hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusya’sında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında büyük bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılansa, otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuza’nın büyüleyici çizimleri.
“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.”
Dostoyevski
“Gogol’un Palto’da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.”
Vladimir Nabokov
Peter Schlemihl'in Olağanüstü Öyküsü
Adelbert von Chamisso
“Sevgili dostum, insan bir kere düşüncesizlik edip doğru yoldan ayrılırsa, onu hep aşağıya, daha aşağıya çeken başka yollara da sapar; gökyüzünde ona yön gösterecek bir yıldız araması da boşunadır; zira çaresi yoktur, yokuş aşağı gidecek ve intikam tanrıçasına kurban olacaktır.”
Modern insanın çaresizliğinin masallara özgü bir üslupla aktarıldığı Peter Schlemihl'in Olağanüstü Öyküsü, sonsuz bir servet elde etmek adına Şeytan’a gölgesini satan Peter Schlemihl'in diğer insanlar tarafından aşağılanıp dışlanmasını anlatır. Adelbert von Chamisso'nun edebiyat tarihine damgasını vuran bu eşsiz hikayesi, aradan geçen iki yüzyıla rağmen hâlâ geçerliliğini koruyor.
“Damgalanmış ve dışlanmış bir adamın çektiği ızdırapların derin bir tasviri.”
Thomas Mann
Satranç
Stefan Zweig
Stefan Zweig’ın intihar etmeden kısa süre önce kaleme aldığı Satranç zulüm, saplantı, aklın gücü ve bu gücün yaratacağı kötülükleri ele alan ve yayımlandığından beri bütün dünyada büyük yankı uyandırmış bir klasik. Satranç tahtasının siyahı ve beyazı gibi iki kutbun –iyiyle kötünün, kibarla kabanın, insanla makinenin, akılla deliliğin, cehaletle bilginin, açgözlülükle kanaatkârlığın– arasında, kendi içimizde bitmeyen bir satranç maçına devam eden bizim hikâyemiz...
New York’tan Buenos Aires’e giden bir gemide yolcular arasında Dünya Satranç Şampiyonu Mirko
Czentovic de bulunmaktadır. Kaba, vurdumduymaz, cahil, açgözlü bir insan olsa da Czentovic tam bir satranç dehasıdır. Gemidekiler kendisiyle maç yapmak isterler. Genç satranççı bu isteklerini geri çevirmez ve üst üste galip gelir, ta ki bir maç sırasında ağırbaşlı, çekingen bir yabancı ortaya çıkıp oyuna müdahale edinceye kadar. Bu yabancı uzun zamandır satranç tahtasına elini sürmediğini söylese de verdiği taktikler sayesinde maç berabere biter.
Yürümek, Adım Adım
“Kısa yürüyüşler de yaptım, uzun yürüyüşler de. Şehirden şehre de yürüdüm, köyden köye de. Gün boyunca da yürüdüm, gece boyunca da. Sevgililerimden uzaklaştığım yürüyüşler de yaptım, dostlarıma yaklaştığım yürüyüşler de. Ormanların derinlerinde, yüce dağlarda, karla kaplı engin düzlüklerde, şehirlerin yaban bölgelerinde yürüdüm.İçim sıkkınken de yürüdüm, sevinçten havalara uçarken de. Dertlerimden kaçmak için yürüdüğüm de oldu. Acı çekerken de yürüdüm, mutluyken de. Nerede olursam olayım, neden olursa olsun hep yürüdüm. Dünyanın sonuna kadar yürüdüm – gerçekten. Bütün yürüyüşlerim birbirinden farklı olsa da dönüp baktığımda hepsinin ortak bir paydada buluştuğunu görüyorum: iç sessizlik. Yürümek ve sessizlik birbirini tamamlar.”
“Üç Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olan Erling Kagge için yürümek onu büyüleyen sorulara açılan bir kapı, belki zaman zaman gözardı etmek istediği dertlerinden uzaklaşma fırsatı, yaratıcılığını açığa çıkarmak için fiziksel bir anahtar, hatta kendini düşüncelerin dile gelmeyen akışına bırakabilmek için kullandığı korunaklı bir alan. Niçin yürüyoruz? Hızlı mı yavaş mı yürüyoruz? Nereden nereye yürüyoruz? Belirli bir hedefimiz mi var yoksa sadece yürümek için mi yürüyoruz? Kagge bunlar gibi birçok sorunun yanıtını okurlarıyla birlikte çıktığı edebi bir yürüyüşte arıyor.
“Son derece akıcı ve güzel bir metin, tavsiyeleri kadar bilge ve rahatlatıcı… bir yandan iyi bir yürüyüş rehberiyken bir yandan da uzun uzadıya düşündüren bir yol arkadaşı…”
New York Journal of Book
Sherlock Holmes – Ölüm Döşeğinde
DÜNYANIN EN ÜNLÜ DEDEKTİFİ SHERLOCK HOLMES İLE EV ARKADAŞI DR. WATSON’IN MACERALARI DEVAM EDİYOR!
“Watson, bana KÖTÜ bir şeyler oldu,” dedi Holmes.
“Anlaşılan ben de YOK EDİLEMEZ değilmişim.”
Watson’ın en büyük korkusu gerçek oldu: En yakın arkadaşı Sherlock Holmes ölüyor!
Watson yardım etmek için can atıyor, ancak Holmes her zamanki gibi inatçı davranıyor ve doktora görünmeyi reddediyor. Ancak ölümcül tuzaklar, gizemli cinayet planları ve kurnaz bir kahve plantasyonu sahibiyle başa çıkmak zorunda kalan Watson, her şeyin göründüğü gibi olup olmadığını merak etmeye başlıyor...
Büyücüler Çağı
Yaşam ve insan varoluşu hakkında yeni soruların sorulduğu, bazı fikirlerin ilk kez düşünüldüğü bir on yıl. Uzun yıllar Philosophie Magazin dergisinin yayın yönetmenliğini yapan Wolfram Eilenberger; iki dünya savaşı arası dönemde 1920’lerin ruh halini, büyük belirsizliği, biten bir savaşın ardında bıraktığı tahribatı ve bir sonrakinin yaklaşan ayak seslerini, yükselen ekonomik krize karşın her şeye eşlik eden yaşam sevincini, eskinin yıkıldığı ama yeninin ne olduğu nun da tam bilinemediği bir zaman aralığını dört büyük filozofun hayatı üzerinden anlatıyor.
Dünyaya çarpan bir göktaşı misali aniden ortaya çıkan ve Hannah Arendt'e olan aşkıyla kavrulan Martin Heidegger. Cambridge'deki herkes bir felsefe tanrısı olarak ona taparken taşrada ilkokul çocuklarına yoksulluk içinde ders vermeyi seçen, servetini reddetmiş bir milyarderin oğlu, büyük dâhi Ludwig Wittgenstein. Letonyalı bir anarşistle Capri'de yaşadığı aşkın bir devrimciye dönüştürdüğü Walter Benjamin. Ve son olarak, ülkesini terk etmeden önce Hamburg'un burjuva mahallelerinde Nazi iktidarının ve Yahudi düşmanlığının yükselişine çıplak gözle tanık olan Ernst Cassirer. Farklı kökenlerden, farklı dünya anlayışlarından gelip farklı bir geleceğe yelken açsalar da temelde peşine düştükleri soru aynıdır: İnsan nedir?
Wolfram Eilenberger, bu dört aykırı filozofun yaşamlarında ve devrimci düşüncelerinde bugünkü dünyamızın kökenlerini görüyor. 1920’lere felsefe tarihi üzerinden bu bakış; aynı zamanda günümüz dünyasındaki benzer anlamsızlığa, tıkanmışlığa dair hem bir hatırlatma hem de bir ilham kaynağı. Ama hepsinden önce büyüleyici bir okuma deneyimi.
Sherlock Holmes – Bisikletli Takip
DÜNYANIN EN ÜNLÜ DEDEKTİFİ SHERLOCK HOLMES İLE EV ARKADAŞI DR. WATSON’IN MACERALARI DEVAM EDİYOR!
“Yine aynı sey oldu. Bu sabah o tuhaf sakallı adam her zamanki gibi beni bisikletiyle takip etti. Aniden dönüp üstüne sürmeyi denedim ama o da hızlı davrandı.”
Violet, yeni bir iş, arkadaş ve ev sahibi olduğunda hayat neredeyse mükemmel olmuştu... Ta ki ıssız bisikletli belirene dek. Her hafta genç kadını aynı yol şeridinde takip ediyordu. Ama neden? Sherlock Holmes ve Watson’un görünürde basit olan bu meseleyi daha kötü bir hâl almadan çözmesi gerekiyordu...
Değişim Kolektifi Seti (3 kitap)
Hayali Sınırlar
Xiuhtezcatl Martinez
Russell Mendel’in Katkılarıyla
“Değişim Kolektifi” dizisinin yazarları genç aktivistler ve sanatçılar. Dizinin birinci kitabı Hayali Sınırlar’ın yazarı Xiuhtezcatl Martinez de Yerli bir iklim aktivisti ve hip-hop sanatçısı. Yıllardır iklim hareketleri içerisinde aktif olarak yer alıyor. Bu kitapta iklim krizinin göz ardı edilemez bir mesele olduğunu, bu meseleden hepimizin sorumlu olduğunu anlatıyor ve bizi değişim için adım atmaya çağırıyor.
“Bu kitabı okumak pek zamanınız almayacak ama okuduktan sonra aklınızdan ve kalbinizden uzun süre çıkmayacak, belki de bu dünyayı daha iyi sürdürebilmek için yapıcı, gelişen bir hareketin parçası olmanıza vesile olacak.
Bill McKibben, çevre aktivisti, Doğanın Sonu kitabının yazarı, gazeteci
“İklim değişikliği hakkında taptaze bir bakış açısıyla yazılmış umut dolu bir kitap.”
Kirkus Reviews
“İklim krizini ele alış biçimlerimizi değiştirecek ve bu sayede ona nasıl çözümler getirebileceğimize ışık tutacak ilham verici bir hikâye.”
Van Jones
“Martinez güncel meseleleri konu alan içeriğiyle anlamlı ve içten bir eylem çağrısında bulunuyor. Okul ve kamu kütüphanelerinde bulunması gereken bir kitap.”
School Library Journal
Beton Çocuklar
Amyra León
“Değişim Kolektifi” dizisinin yazarları genç aktivistler ve sanatçılar. Dizinin üçüncü kitabı Beton Çocuklar’ın yazarı Amyra León da oyun yazarı, müzisyen ve aktivist. Kitabı çocukluğunun geçtiği Harlem’a şiirsel bir yolculuk; Siyah olmak, kaybetmek, sevmek, yas tutmak, mücadele etmek, iyileşmek üzerine serbest şiir formunda bir keşif. Koşulların ötesini hayal etmeye, sınırları zorlamaya davet ediyor okurlarını – ve hayal edebilmenin ne büyük ayrıcalık olduğunu hatırlatıyor.
“Gözümü kapatıp bu kitabın sayfaları arasında kaybolmaya uzun yıllar devam edeceğim.”
Hanif Abdurraqib, şair, yazar
“Amyra’nın tüm dehşeti ve görkemiyle yaşama duyduğu eşsiz hayranlık ilham verici.”
Rosario Dawson, aktör, şarkıcı, aktivist
“Beton çocuklar için ve onlar hakkında yazılmış etkileyici, büyüleyici bir aşk mektubu. Tenini melanin öpmüş çocuklara.”
Kirkus Reviews
“León’nun güçlü kitabı okurları adaletsizliklere karşı kendi seslerini bulmaları konusunda cesaretlendirecektir.”
Booklist
Plastik Kriziyle Mücadele Etmek
Hannah Testa
“Değişim Kolektifi” dizisinin yazarları genç aktivistler ve sanatçılar. Dizinin ikinci kitabı Plastik Kriziyle Mücadele Etmek’in yazarı Hannah Testa okyanuslarımızdaki yaşamı, dolayısıyla tüm gezegenimizi tehdit eden tek kullanımlık plastiklerin daha az tüketilmesi için birçok başarılı girişime imza attı. Bu kitapta kendi çalışmalarıyla birlikte hem plastik kirliliğinin yarattığı krizin sebeplerini ve boyutunu anlatıyor hem de bu krizle hep birlikte mücadele ederken her birimizin gündelik hayatında uygulayabileceği çözüm önerileri getiriyor.
“Plastik Kriziyle Mücadele Etmek kitabı, tek kullanımlık plastikleri ortadan kaldıracak küresel hareketin parçası olma çağrısı yapıyor.”
Booklist
“Hannah Testa’nın kısa ve öz, ilham verici hikâyesi gençleri değişim için ses çıkarmaya teşvik edecek.”
Kirkus Reviews
“Plastik Kriziyle Mücadele Etmek kitabı değişim yaratan bu parlak genç aktivistin elinden çıkma çarpıcı ve ilham verici bir metin. Plastik kirliliğini çözmek için bir araya gelme zamanı geldi.”
Ed Begley Jr., aktör ve çevre aktivisti
Sherlock Holmes – Boş Ev
DÜNYANIN EN ÜNLÜ DEDEKTİFİ SHERLOCK HOLMES İLE EV ARKADAŞI DR. WATSON’IN MACERALARI DEVAM EDİYOR!
Bay Robert Adair dün gece Park Lane’deki malikanesinde ÖLDÜRÜLDÜ. Akşamı kumar oynayarak geçirmisti ve kazandığı para hâlâ masadaydı. Kapısı içeriden kilitliydi ve penceresi AÇIK KALMIŞTI... Sherlock Holmes’un ölümünün üzerinden üç yıl geçti. Watson şimdi tek başına gizemleri çözüyor ve şimdiye kadarki en zoruyla yüzleşmek üzere:
Bay Adair’in imkânsız cinayeti. Watson’ın bilmediği şey, bu merak uyandırıcı davanın mezarın ötesinden sırları ortaya çıkaracağıdır...
Judy Bloome Seti (Hediyeli)
Karamel Dizisi
Judy Blume
-8 yaş ve üzeri-
Judy Blume’un ilki 70’lerde çıkan ve yoğun ilgi üzerine onar yıl arayla yayımlanmaya devam eden “Karamel” dizisi tüm dünyada milyonlar satmış, yirmiden fazla dile çevrilmiş, okurları tarafından yıllar geçse de okunmaya devam etmiştir.
Kendisi de eğitim okumuş, kendi çağına göre son derece açık fikirli bir çocuk eğitimi anlayışı geliştiren yazar, Karamel karakterini kendi oğlundan esinlenerek yaratmış, küçüklüğünde oğlu da uçuk kaçık, yadırganan bir çocukmuş, hatta sağlığından şüphe edenler bile olmuş. Yazar aldırış etmeden oğlunun yaratıcılığını desteklemeye devam etmiş. Kitapları da bunu yansıtmaktadır.
“Çocukların ne düşündüğünü çok iyi bilen ve onu son derece samimi ve komik bir dille aktarabilen muhteşem bir yazar.”
—The New York Times
“Judy Blume gibi çocuk dünyasını çok iyi anlayan ve bu anlayışı mizahla birleştiren yetenekli bir yazarı takip etmek büyük zevk.”
—Publishers Weekly
“Hayatın -komik ya da üzücü- ince ayrıntılarını gören bir yazar.”
—Booklist
**********
Karamel Dizisi I:
Dördüncü Sınıfa Giden Bir Hiçin Hikâyesi
Judy Blume
Peter’in hayattaki en büyük derdi iki buçuk yaşındaki kardeşi Karamel. Hayal gücü çok kuvvetli, özgür ruhlu, zıpır bir çocuk olan Karamel büyüklerin göz bebeği fakat Peter ile kaplumbağası Tıptıp için tam bir baş belası! Sürekli ayak altında dolaşıp elini sürdüğü her şeyi berbat ediyor, öfkelenince kendini yere atıp avaz avaz bağırıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Tıptıp’a göz dikince Peter’in sabrı taşıyor. Peki, ailesinin biraz da kendisine ilgi göstermesini nasıl sağlayabilir?
Dördüncü Sınıfa Giden Bir Hiçin Hikâyesi dünyaca ünlü ödüllü yazar Judy Blume’un klasikleşmiş Karamel dizisinin ilk kitabı.
Karamel Dizisi II:
Süper Karamel
Judy Blume
On iki yaşındaki Peter, baş belası kardeşi Karamel’in yarattığı kargaşadan uzaklaşmak için çareler ararken bir kardeşi daha olacağını ve ailece bir seneliğine küçük bir sahil kasabasına taşınacaklarını öğreniyor. Kimseyi tanımadığı bir yerde Karamel’le aynı okula gitme fikrine alışmaya çalışırken içini kemirip duran bir soru var: Ya yeni doğacak kardeşi de Karamel’e benzerse?
Dünyaca ünlü ödüllü yazar Judy Blume’un klasikleşmiş Karamel dizisinin ikinci kitabı Süper Karamel’de tüm kaygılarına rağmen Peter’i ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte sürprizlerle dolu neşeli günler bekliyor.
Karamel Dizisi III:
Karamel Çılgınlığı
Judy Blume
Peter’i canından bezdiren kardeşi Karamel bu kez de Peter’in baş düşmanı Sheila Tubman’la evlenmeye karar veriyor. Bu da yetmezmiş gibi Peter ailece yaz tatilini geçirecekleri evi Sheila ve ailesiyle paylaşacaklarını öğreniyor! İki geniş aile ve birbirinden renkli komşularla müthiş bir tatil macerası Peter’i bekliyor.
Dünyaca ünlü ödüllü yazar Judy Blume’un klasikleşmiş Karamel dizisinin üçüncü kitabı Karamel Çılgınlığı’nda Peter ailesi, komşuları ve dostlarıyla unutulmaz bir yaz tatili geçiriyor.
Karamel Dizisi IV:
Çifte Karamel
Judy Blume
Karamel’in yeni tutkusu para. Evde yaptığı “Karamel Papelleri”yle aklına gelen her şeyi satın almayı saplantı haline getirince Peter ve ailesi darphane gezisi yapmaya karar verir. Gezide yıllardır haber almadıkları akrabalarıyla karşılaşır ve kendilerini çılgın bir maceranın içinde bulurlar. Peter kardeşinden çektikleri yetmezmiş gibi bu kez de birbirinden sinir bozucu ikiz kuzenleri ve Karamel’le aynı adı taşıyan, yaramazlıkta da ondan hiç aşağı kalmayan küçük erkek kardeşleri Minik Karamel’le uğraşmak zorunda kalır!
Dünyaca ünlü ödüllü yazar Judy Blume’un klasikleşmiş Karamel dizisinin son kitabı Çifte Karamel’de Peter ailesiyle yardımlaşarak hep birlikte içine düştükleri çılgın macerayı atlatmaya çalışıyor.
Tanrım Orada Mısın? Benim Margaret
Judy Blume
-10 yaş ve üzeri-
New York’un merkezinden New Jersey’in dışında bir mahalleye taşınan Simon ailesinin on iki yaşındaki üyesi Margaret’ın ağzından yazılmış, klasikleşmiş bir ilkgençlik romanı.
Kitapta, yeni bir semte taşınan, yeni bir okula başlayan ve yeni arkadaşlıklar edinen Margaret’ın, ailesi ve arkadaşlarıyla güven ve sevgiye dayalı ilişkiler kurmasına, ergenlikle bedenindeki değişimleri yaşarken hissettiği heyecan ve kaygılarına tanık oluyoruz. En önemlisi de kendi dinsel inancına karar verme sürecine; bu süreçteki iç sesine, aklını kurcalayan meselelerle ilgili Tanrıyla konuşmasına.
Çocuk ve gençlik kitapları onlarca ülkede yayımlanan Judy Blume’un 2021’de sinemaya uyarlanan bu hikâyesi ilk yayımlandığı 1970’ten bu yana tüm dünyada her yaştan okurun zevkle okuduğu bir klasik.
“Çocukların ne düşündüğünü çok iyi bilen ve onu son derece samimi ve komik bir dille aktarabilen muhteşem bir yazar.”
—The New York Times
“Judy Blume gibi çocuk dünyasını çok iyi anlayan ve bu anlayışı mizahla birleştiren yetenekli bir yazarı takip etmek büyük zevk.”
—Publishers Weekly
“Hayatın (komik ya da üzücü) ince ayrıntılarını gören bir yazar.”
—Booklist
Pizza ve Oskar ( Hediye )
Achim Bröger
Neşeli ve biraz da tombik Pizza bir gün, hayvanat bahçesini ziyaret eden insanları izleyerek konuşmayı öğrenen Oskar adında küçük bir fille tanışır. Oskar hayvanat bahçesinin, Pizza ise sürekli televizyon izleyen ailesinin sıkıcılığından dert yanarken, aniden Oskar’ın anavatanı Afrika’ya gitmek istemesiyle her ikisinin de hayatına renk katacak, eğlence ve macera dolu güzel arkadaşlıkları başlar.
Achim Bröger’in otuz yıldır yayımlanmaya devam eden ve artık bir çocuk klasiği olarak kabul edilen Pizza ve Oskar’ı, karşılaştıkları tüm sorunları birlikte çözmeyi başarabilen iki cesur arkadaşın heyecan dolu serüvenlerine hepinizi davet ediyor!
Üç macera tek kitapta!
Pizza ve Oskar Afrika’yı Arıyor
Pizza ve Oskar Macera Peşinde
Pizza ve Oskar Okul Yolunda
Mistik Yerler ve Çözülmemiş Gizemler
Atlantis neredeydi?
Kutsal Kâse’yi kimler aldı?
51’inci Bölge’de ne tür karanlık işler dönüyor?
Eğer siz de diğer milyonlarca insan gibi bu soruların
yanıtlarını merak ediyorsanız ya da dünyanın en gizemli
yerlerinden birine seyahat etmeyi planlıyorsanız,
Mistik Yerler ve Çözülmemiş Gizemler tam size göre!
İyi yolculuklar!
Yumuşaklığın Gücü
“Yumuşaklık bir muamma… Karşılamak ile vermekten müteşekkil bir ikili harekete eklenmiş, ölümle doğumun imzaladığı geçişlerin eşiğinde beliriyor. Kendi yoğunluk derecelerini taşıdığı, sembolik bir kuvvet olduğu ve şeyler ile varlıklar üzerinde dönüştürücü bir kabiliyeti bulunduğu için de bir güç. […] Bana içini dökenleri dinlerken, her kişisel deneyimde yumuşaklığı duydum. Onun direniş kuvvetini ve ele gelmez sihrini ‘aktarım' dediğimiz gizemde hissettim. Dünyayla ilişkisine bakınca gördüm ki yumuşaklık ilk olarak yaşamı taşıyan, kurtaran ve geliştiren bir zekâ...”
“Bir felsefe kitabının konu ettiği meselenin tavrını takındığı çok nadiren görülür: Maddeyi ele alırken töze, yüzeyi ele alırken geometriye dönüşmesi, hatta zamana seslenirken sabırsızlanması gibi. Yumuşaklığın Gücü yumuşak bir kitap olmak gibi inanılmaz bir hünere sahip. Yumuşaklık ‘hakkında’ yumuşaklığın kendisi ‘tarafından’ yazılmış bir kitap. […] Yumuşaklığın Gücü bizi eğiten, yatıştıran, rahatsız eden, ama hepsinden önce bize bir şekilde daima, her an dokunan önemli bir metindir. Bu sayede okur, kırılganlığa adanmış bu kitaptan -şüpheye yer bırakmayacak şekilde- güçlenerek çıkar.”
Catherine MALABOU
Aksi Gibi
Öykülerinden birinin kahramanı gibi sanki Pınar Öğünç’ün de bir gözü yerinden çıkmış, sokaklarda tek başına geziniyor. Gerçeğin içindeki gerçeküstünü, gündelik olanı saran politik örtüyü, zamanın ruhunu açık eden anları biriktiriyor. Yalın ve sürükleyici, hem sakin hem öfkeli, bazen de muzip bir dille sıradan görünenin derinlerine çağırıyor.
Aksi Gibi, edebiyatla zenginleştirdiği gazeteciliğinden tanıdığımız Öğünç’ün öykü okuruyla tanıştığı, devamı yıllar içinde gelecek buluşmaların ilki.
“Kibrinizi tanıyorum. Kendinizi mühim, ince ve derin göstermek için yaptığınız numaraları, dışı cilalanmış hırsın kanınıza nasıl zehir gibi karıştığını, üst kat gömme dolaplarında gizlediklerinizi biliyorum. Biliyorum ama çağırdığınız apartman toplantılarında bunu hissettiremiyorum size. Aksi gibi bu görünmezlik, bu öfke evden çıkınca da omurgama yapışıyor. Teklifsiz sen dediğiniz odalarda, yürürken yol vermediğiniz sokaklarda, sesimi manasızlaştırmaya çalıştığınız gezegenin üst katlarında size istediğim gibi direnemiyorum. Canımı sıkıyorsunuz.
Şunu unutmayın. Bu apartmanın temeline en yakın olan benim, bu işin de ancak dinamitle çözülebileceğini biliyorum.
Sayın D1 Blok sakinleri, şimdilik kapılarınızın altından bu metni atıyor, sizi uyarıyorum.”