Sepet toplamları
| Ara Toplam | 4,649.00₺ |
|---|---|
| Kahve Ambarı Kargo Maliyeti | 115.00₺ |
| The Kitap Kargo Maliyeti | 105.00₺ |
| Toplam | 4,869.00₺ (39.89₺ KDV dahil) |
İlginizi çekebilir…
Görüş Zorbalığı ve Linç Kültürü
İdeoloji, propaganda ve kabilecilik çağındayız. Politik uyumluluk ve John Stuart Mill’in “hâkim kanaat ve duygunun zorbalığı” dediği sosyal kontrol her geçen gün daha fazla dayatılmakta. Liberal veya sol görüşlü insanlar genellikle birbirlerinden, muhafazakâr veya sağcı rakiplerinin birbirlerinden korktuğundan daha çok korkuyorlar. Sosyal medya ve linç kültürü uyumsuzları adlandırmayı, utandırmayı, dışlamayı, dahası taciz etmeyi kolaylaştırarak kariyerleri ve yaşamları mahvediyor.
Peki bununla mücadele edebilir miyiz?
Birey olarak kendimize dair algımızı ve özgürlüğümüzü yeniden kazanabilir miyiz?
Orta Yaş Krizi: Felsefi Bir Rehber
Asla yaşamayacağınız hayatlarla, kaçan fırsatlarla ve geride kalmış gençlik nostaljisiyle kendinizi nasıl uzlaştırabilirsiniz? Geçmişin başarısızlıklarını, şimdi’yi tüketen işlerdeki anlamsızlık duygusunu ve geleceği karartan ölüm ihtimalini nasıl kabul edebilirsiniz? Fark yaratan bu kendi kendine yardım kitabında Kieran Setiya, yetişkinliğin ve orta yaşın kaçınılmaz zorluklarıyla yüzleşiyor ve felsefenin gelişiminize nasıl yardımcı olabileceğini gösteriyor.
Bırakın Çalışanlarım Sörf Yapsın
Değerlerini daima kazanacağı paranın önünde tutan, kârının belli kısmını düzenli olarak çevre çalışmalarına aktaran ve başka şirketleri de buna teşvik eden, çalışılacak en iyi şirketler listelerinde kendine her zaman yer bulan, ürünlerini mümkün olan en uzun süre dayanacak şekilde üretmek için çaba gösteren, müşterilerine zamanla yıpranan ürünleri nasıl onaracaklarını öğreten, alışveriş çılgınlığı günlerinde satın alınacak her bir ürünün doğaya zararını hatırlatmayı görev edinen sıra dışı bir marka: Patagonia.
21. Yüzyılda Konumlandırma
1 Numaralı İş Stratejisi
Şimdi Her Zamankinden Daha Önemli!
Dünyanın en çok satan,
2022 itibarıyla 4 milyondan fazla okuyucuya ulaşan,
Amazon’un en eski “Pazarlama Çok Satanlar” müdavimi Konumlandırma
şimdi temel ve yeni tüm prensipleri içerecek şekilde geliştirilmiş,
dünyadan ve Türkiye’den en güncel vakalar
eklenmiş 21. Yüzyıl versiyonuyla karşınızda…
Konumlandırma bir düşünce felsefesi olarak iş, pazarlama ve marka dünyasında bir devrim yaratmıştır.
“Konumlandırma” kelimesi, ortaya atıldığından bu yana geçen 50 yıl içinde çoğu şirketin strateji dökümanında yerini almıştır.
Ancak en önemli nokta hâlâ gözden kaçırılıyor…
Kendilerini sadece kâğıt üzerinde konumlandırıyorlar.
“Başarı, şirketiniz, markanız ya da ürününüz ile ilgili değildir...
Zihinde bir algıyı sahiplenmek ile ilgilidir.” –Al Ries
Ürününüzün rakipten daha iyi olması veya fiyatının uygun olması satın alınacağı anlamına gelmez…
Aslolan zihinde oluşan algıdır.
Zihne girmenin, bir konumu sahiplenmenin ve on yıllarca hatırlanmanın prensipleri hâlâ büyük çoğunluk için muamma.
20. yüzyılda stratejik konumlandırma prensiplerini dikkate almayanlar
bunun bedelini er ya da geç ödediler.
Rekabetin iyice kızıştığı, her türlü krizin global boyutlara ulaştığı 21. yüzyılda ise
bu prensipleri göz ardı etmenin telafisi yok.
Yeni Bukalemunlar
YENİ NESİL TÜKETİCİLER İÇİN YEPYENİ PAZARLAMA STRATEJİLERİ
…Ürünleri, yaptıkları şeyler için satın almayız.
Onları, geldikleri anlam için satın alırız…
Tüketiciler değişiyor ve çeşitleniyor ama onları tanımlamak için kullanılan pazarlama kategorileri aynı kalıyor. Oysa yeni nesil tüketicilerle iletişim kurmanın yeni yollarının bulunması gerekiyor.
Erkek ya da kadın, iş ya da oyun, çevrimiçi ya da çevrimdışı… Modern tüketiciler geleneksel sınırlara meydan okudukça ve birden çok alt kültürün üyeleri olarak tanımlandıkça, bu ve diğer pazar kategorileri geçerliliğini yitiriyor. Yeni Bukalemunlar bu yeni nesille nasıl etkileşime geçileceğini ve rekabette nasıl öne çıkılacağını ortaya koyuyor.
Pazarlama profesörü ve endüstri danışmanı olan Michael R. Solomon, pazarlamacıları geleneksel kategorilerin ötesine geçmeye ve tüketicilerle bir pazar segmenti yerine bireyler olarak iletişim kurmaya yönlendiriyor. Tarih, veri, deneyim ve örnekleri birleştiren Yeni Bukalemunlar şimdi ve gelecekte tüketicilere hitap eden ürün ve hizmetler sunmak isteyen her pazarlamacı (veya okuyucu) için gerçek bir başucu kaynağı.
Harvard’ın Ötesinde
1984’te Harvard’da Neler Öğretilmez’in yayımlanmasıyla dünya, Mark H. McCormack’in iş dünyasında fark yaratacak içgörüler sunan çığır açıcı kavramı sokak zekâsıyla tanıştı.
McCormack 2003’te öldü ama fikirleri ve felsefesi yaşamaya devam ediyor. Harvard’ın Ötesinde onu tanıyan, onunla birlikte çalışan ve ondan etkilenen insanlarla yapılan röportajlara dayanan yeni bir sokak zekâsı derlemesiyle McCormack’in dehasına saygı duruşunda bulunuyor.
İş, medya ve spor dünyasındaki pek çok kişiden oluşan bir kadro bize, insanları yönetme ve onlarla ilişkiler kurma konusundaki tavsiyelerden en iyi müzakere ipuçlarına ve bir işi nasıl büyüteceğinize kadar çeşitli konularda McCormack’in nasıl fark yarattığını ve küçük fırça darbelerinin nasıl büyük değişimler yaratabileceğini gösteriyor.
Bu kitapla, bir anlaşma çıkmaza girdiğinde sinirlerinize hâkim olmanın neden faydalı olduğunu, spor dünyasının ritüellerinin ve rutinlerinin iş hayatında da nasıl işleyebileceğini ve 3x5 not kartlarının başarıya ulaşmada nasıl katkıda bulunabileceğini öğreneceksiniz.
Harvard’ın Ötesinde hem spor pazarlama endüstrisini icat eden adamın sevgi dolu bir vasiyeti hem de orijinal Harvard’da Neler Öğretilmez kitabının değerli bir ardılı olurken, kendi iş anlayışlarını ve pratiklerini geliştirmek isteyenler için de yeni nesil sokak zekâsını ortaya koyuyor.
“Tartışmasız spor pazarlamasının kralı.”
–BBC Sport
“Spor dünyasındaki en güçlü adam.”
–Sport Illustrated
Bir Rus Piyanistin Otoportresi
Yüzyıllardır sanatçılara, bilim insanlarına ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında birçok ülkeden sürgünlere yuva olan Viyana bu karışımın yarattığı havayla entelektüel dünyada son derece ihtişamlı bir yere sahip. Geçmişin kayıp ruhları şehrin kafelerinde çağdaş eşlikçilerine unutulmaya yüz tutan hayatlarını anlatıyor, yaşamlarının son demlerinde anılarını kayıt altına alıyor. İşte bu kafelerden birinde isimsiz bir anlatıcı, eski roman karakterlerinden biri gibi duran bir Rus piyanistle tanışıyor. Dünyaca ünlü piyanist Suvorin kitabın anlatıcısına savaşın dehşetini, nefes almakta güçlük çektiği diktatörlük rejimini, öğretmenlik yaptığı yılları, her sahne performansında neler hissettiğini ve büyük aşkı eşini aklına geldiği şekliyle sansürsüzce anlatıyor. Beat Kuşağının önemli temsilcilerinden Wolf Wondratschek, Bir Rus Piyanistin Otoportresi’nde bazı insanların güzellik, müzik ve tutkunun peşinde koşarken nelerden vazgeçtikleri, yaptıkları bu fedakârlıklara değip değmediği gibi ebedi soruları tartışıyor. Yazarın diliyse sanki kurmaca metinlerin temel standartlarına göre yazılmış bir metin değil de müzikal bir eser gibi duyuluyor.
Bir Rus Piyanistin Otoportresi egosuz, kurnaz, derin, komik, otantik ve son derece gizemli; hem de tüm bunları hiç zorlanmadan yapıyor. Muazzam bir alçakgönüllülük romanı kuşatıyor. Bağıran bir dünyada, usulca ve yavaşça çalınan bir şarkı.
Ethan Hawke, The New York Times Book Review
Wondratschek’in katmanlı anlatısı dil, sanat, politika ve tarih üzerine düşünüyor ve romanda çok fazla olay yaşanmasa da okuruna kafa yoracağı çok konu veriyor. Thomas Mann ve Elias Canetti’ye ilgi duyan okurlar bu kitabı zevkle okuyacaklar.
Kirkus
Bir Kâşifin Felsefesi
Son derece zorlu koşullarda hayatta kalmak, tatmin edici bir yaşam sürmek için öğretilerle doludur. Bunu “Üç
Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olan Erling Kagge’den
daha iyi kimse bilemez. Kagge son derece akıcı ve samimi bir dille kaleme aldığı kitabı Bir Kâşifin
Felsefesi’nde, onu dünyanın ve insan dayanıklılığının sınırlarına götüren keşif gezilerinden edindiği bilgelik ve uzmanlığı okuruyla paylaşıyor.
İyimser bir bakış açısı geliştirmekten zihnimizi doğru zamanda kalmaya ikna etmeye, küçük şeylerden zevk
almayı öğrenmekten yalnızlığımızla barışmaya kadar türlü meselelerle ilgili deneyimlerini on altı maddede
sıraladığı kitabında Erling Kagge, en zorlu koşullarda hayatta kalabilmenin anlamlı bir yaşam sürme konusunda bize ne kadar çok şey öğretebileceğini gözler önüne seriyor.
Maximilian Ponder’ın Muteber Beyni
“Bir bakıma, eminim Max de böyle derdi, ortada bir başlangıç yok. Sadece Büyük Patlama, doğa yasalarının müthiş rastlantılarıyla ortaya çıkan, durmaksızın genişleyen bir evren, evrenin içinde soğuyan gezegenler ve atmosferler ve ilkel çorba ve nihayetinde doğal seleksiyonun akıl almaz şartları sonucu varlığa gelen sen, ben ve açılıp kapanan ceviz masada ölü ölü yatan Max Ponder var belki de. İşte hikaye bu, derdi Max sanki detaylar onu hiç rahatsız etmezmiş gibi. Ediyordu halbuki. Kafayı detaylarla bozmuştu.”
Maximilian Ponder, her anısını kaydetmek amacıyla otuz yıl boyunca hayattan elini ayağını çeker. Ama şimdi, insan zihninin haritasını çıkarmaya yardım edecek defterler ve günlüklerden oluşan başyapıtı Katalog’un ortasında ölü halde yatmaktadır. Ancak arkadaşı Adam Last’ın polisi arayıp Max’in öldüğünü haber vermeden önce, projenin tamamlanabilmesi adına yerine getirmesi gereken korkunç bir görevi vardır. Maximilian Ponder’ın Muteber Beyni, insan zihnini ve anıları anlamak için ömür boyu süren bir arayışa ve hayata dair etkileyici bir roman...
Ben teknoloji üretmenin sezgi ve yaratıcılık gerektirdiğini, sanatsal üretiminse gerçek disiplin gerektirdiğini anlayan az sayıda kişiden biriyim.'