İlginizi çekebilir…
Judy Bloome Seti (Hediyeli)
Karamel Dizisi
Judy Blume
-8 yaş ve üzeri-
Judy Blume’un ilki 70’lerde çıkan ve yoğun ilgi üzerine onar yıl arayla yayımlanmaya devam eden “Karamel” dizisi tüm dünyada milyonlar satmış, yirmiden fazla dile çevrilmiş, okurları tarafından yıllar geçse de okunmaya devam etmiştir.
Kendisi de eğitim okumuş, kendi çağına göre son derece açık fikirli bir çocuk eğitimi anlayışı geliştiren yazar, Karamel karakterini kendi oğlundan esinlenerek yaratmış, küçüklüğünde oğlu da uçuk kaçık, yadırganan bir çocukmuş, hatta sağlığından şüphe edenler bile olmuş. Yazar aldırış etmeden oğlunun yaratıcılığını desteklemeye devam etmiş. Kitapları da bunu yansıtmaktadır.
“Çocukların ne düşündüğünü çok iyi bilen ve onu son derece samimi ve komik bir dille aktarabilen muhteşem bir yazar.”
—The New York Times
“Judy Blume gibi çocuk dünyasını çok iyi anlayan ve bu anlayışı mizahla birleştiren yetenekli bir yazarı takip etmek büyük zevk.”
—Publishers Weekly
“Hayatın -komik ya da üzücü- ince ayrıntılarını gören bir yazar.”
—Booklist
**********
Karamel Dizisi I:
Dördüncü Sınıfa Giden Bir Hiçin Hikâyesi
Judy Blume
Peter’in hayattaki en büyük derdi iki buçuk yaşındaki kardeşi Karamel. Hayal gücü çok kuvvetli, özgür ruhlu, zıpır bir çocuk olan Karamel büyüklerin göz bebeği fakat Peter ile kaplumbağası Tıptıp için tam bir baş belası! Sürekli ayak altında dolaşıp elini sürdüğü her şeyi berbat ediyor, öfkelenince kendini yere atıp avaz avaz bağırıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Tıptıp’a göz dikince Peter’in sabrı taşıyor. Peki, ailesinin biraz da kendisine ilgi göstermesini nasıl sağlayabilir?
Dördüncü Sınıfa Giden Bir Hiçin Hikâyesi dünyaca ünlü ödüllü yazar Judy Blume’un klasikleşmiş Karamel dizisinin ilk kitabı.
Karamel Dizisi II:
Süper Karamel
Judy Blume
On iki yaşındaki Peter, baş belası kardeşi Karamel’in yarattığı kargaşadan uzaklaşmak için çareler ararken bir kardeşi daha olacağını ve ailece bir seneliğine küçük bir sahil kasabasına taşınacaklarını öğreniyor. Kimseyi tanımadığı bir yerde Karamel’le aynı okula gitme fikrine alışmaya çalışırken içini kemirip duran bir soru var: Ya yeni doğacak kardeşi de Karamel’e benzerse?
Dünyaca ünlü ödüllü yazar Judy Blume’un klasikleşmiş Karamel dizisinin ikinci kitabı Süper Karamel’de tüm kaygılarına rağmen Peter’i ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte sürprizlerle dolu neşeli günler bekliyor.
Karamel Dizisi III:
Karamel Çılgınlığı
Judy Blume
Peter’i canından bezdiren kardeşi Karamel bu kez de Peter’in baş düşmanı Sheila Tubman’la evlenmeye karar veriyor. Bu da yetmezmiş gibi Peter ailece yaz tatilini geçirecekleri evi Sheila ve ailesiyle paylaşacaklarını öğreniyor! İki geniş aile ve birbirinden renkli komşularla müthiş bir tatil macerası Peter’i bekliyor.
Dünyaca ünlü ödüllü yazar Judy Blume’un klasikleşmiş Karamel dizisinin üçüncü kitabı Karamel Çılgınlığı’nda Peter ailesi, komşuları ve dostlarıyla unutulmaz bir yaz tatili geçiriyor.
Karamel Dizisi IV:
Çifte Karamel
Judy Blume
Karamel’in yeni tutkusu para. Evde yaptığı “Karamel Papelleri”yle aklına gelen her şeyi satın almayı saplantı haline getirince Peter ve ailesi darphane gezisi yapmaya karar verir. Gezide yıllardır haber almadıkları akrabalarıyla karşılaşır ve kendilerini çılgın bir maceranın içinde bulurlar. Peter kardeşinden çektikleri yetmezmiş gibi bu kez de birbirinden sinir bozucu ikiz kuzenleri ve Karamel’le aynı adı taşıyan, yaramazlıkta da ondan hiç aşağı kalmayan küçük erkek kardeşleri Minik Karamel’le uğraşmak zorunda kalır!
Dünyaca ünlü ödüllü yazar Judy Blume’un klasikleşmiş Karamel dizisinin son kitabı Çifte Karamel’de Peter ailesiyle yardımlaşarak hep birlikte içine düştükleri çılgın macerayı atlatmaya çalışıyor.
Tanrım Orada Mısın? Benim Margaret
Judy Blume
-10 yaş ve üzeri-
New York’un merkezinden New Jersey’in dışında bir mahalleye taşınan Simon ailesinin on iki yaşındaki üyesi Margaret’ın ağzından yazılmış, klasikleşmiş bir ilkgençlik romanı.
Kitapta, yeni bir semte taşınan, yeni bir okula başlayan ve yeni arkadaşlıklar edinen Margaret’ın, ailesi ve arkadaşlarıyla güven ve sevgiye dayalı ilişkiler kurmasına, ergenlikle bedenindeki değişimleri yaşarken hissettiği heyecan ve kaygılarına tanık oluyoruz. En önemlisi de kendi dinsel inancına karar verme sürecine; bu süreçteki iç sesine, aklını kurcalayan meselelerle ilgili Tanrıyla konuşmasına.
Çocuk ve gençlik kitapları onlarca ülkede yayımlanan Judy Blume’un 2021’de sinemaya uyarlanan bu hikâyesi ilk yayımlandığı 1970’ten bu yana tüm dünyada her yaştan okurun zevkle okuduğu bir klasik.
“Çocukların ne düşündüğünü çok iyi bilen ve onu son derece samimi ve komik bir dille aktarabilen muhteşem bir yazar.”
—The New York Times
“Judy Blume gibi çocuk dünyasını çok iyi anlayan ve bu anlayışı mizahla birleştiren yetenekli bir yazarı takip etmek büyük zevk.”
—Publishers Weekly
“Hayatın (komik ya da üzücü) ince ayrıntılarını gören bir yazar.”
—Booklist
Pizza ve Oskar ( Hediye )
Achim Bröger
Neşeli ve biraz da tombik Pizza bir gün, hayvanat bahçesini ziyaret eden insanları izleyerek konuşmayı öğrenen Oskar adında küçük bir fille tanışır. Oskar hayvanat bahçesinin, Pizza ise sürekli televizyon izleyen ailesinin sıkıcılığından dert yanarken, aniden Oskar’ın anavatanı Afrika’ya gitmek istemesiyle her ikisinin de hayatına renk katacak, eğlence ve macera dolu güzel arkadaşlıkları başlar.
Achim Bröger’in otuz yıldır yayımlanmaya devam eden ve artık bir çocuk klasiği olarak kabul edilen Pizza ve Oskar’ı, karşılaştıkları tüm sorunları birlikte çözmeyi başarabilen iki cesur arkadaşın heyecan dolu serüvenlerine hepinizi davet ediyor!
Üç macera tek kitapta!
Pizza ve Oskar Afrika’yı Arıyor
Pizza ve Oskar Macera Peşinde
Pizza ve Oskar Okul Yolunda
Babalar ve Oğullar
Ivan Turgenyev’in unutulmaz eseri Babalar ve Oğullar, gençler için uyarlandı!
Bu özel uyarlama, resimlerle zenginleştirildi ve edebiyat tutkusunu yeni keşfeden genç okurlar için yeniden anlatıldı.
Nikolay Kirsanov, oğlu Arkadi’nin uzun zaman sonra baba evine dönüşünü heyecanla beklemektedir. Ancak Arkadi’nin yanında getirdiği misafir, bu sevince gölge düşürür. Çünkü Arkadi ne kadar sıcakkanlı ve neşeliyse, arkadaşı Bazarov bir o kadar mesafeli, ciddi ve duygularını gizleyen bir gençtir.
Fakat zamanla, bu sessiz ve soğukkanlı genç, hem Arkadi’nin hayatında hem de çevresindekilerde derin izler bırakacaktır. İlk aşklar, fikir çatışmaları, büyüme sancıları… Bu iki farklı karakter, birlikte geçirdikleri günlerde birbirlerinden çok şey öğrenirler. Büyümek, düşünmek ve farklılıklara rağmen dost kalabilmek üzerine klasikleşmiş bir hikâye.
Martech El Kitabı
Artık pazarlamanın kalbi teknolojiyle atıyor.
Ama asıl soru şu: Hangi teknolojiler, nasıl ve ne zaman?
Pazarlamanın dijitalleştiği bu çağda, doğru teknolojiyi kurmak, markanızın en büyük farkı olabilir. E-posta otomasyonundan CRM sistemlerine, veri analiz araçlarından içerik yönetim platformlarına kadar… Peki bu sistemleri nasıl birbirine entegre edersiniz?
Nereden başlamalısınız? Ve en önemlisi: Hangi araçlar gerçekten işe yarıyor?Martech El Kitabı, dijital çağda öne çıkmak isteyen pazarlamacılar, yöneticiler ve girişimciler için hazırlanmış kapsamlı ve uygulamaya dönük bir yol haritası sunuyor. Müşteri deneyimini mükemmelleştirmekten pazarlama otomasyonu kurmaya, veri analiziyle strateji geliştirmekten potansiyel müşteri yönetimini kusursuzlaştırmaya kadar tüm süreci adım adım anlatıyor. Uluslararası alanda tanınan pazarlama uzmanı Darrell Alfonso’dan, Spotify ve Amazon gibi dev markalardan alınan ilham verici vaka analizleri, sektör liderleriyle yapılan röportajlar ve doğrudan uygulayabileceğiniz stratejik önerilerle dolu bu rehber, pazarlama teknolojilerinin karmaşık dünyasını sadeleştiriyor, gücünüze güç katıyor. Artık sezgiler değil, veriler konuşuyor. Artık geleneksel yöntemler değil, entegre çözümler kazanıyor. Martech El Kitabı ile pazarlamanın geleceğine bugünden yön verin.
Edebiyat Seti 2 (5 kitap)
Dogma
Lars Iyer
Kıyametin eli kulağında. Düşünememekten muzdarip filozoflar W. ve Lars ders vermek üzere “Amerika Birleşik Çöplükleri”ne gider. Bu gezi sırasında, hayatlarındaki tıkanmayı aşmak, düşüncede bir yol bulmak için ortaya dogma dedikleri bir öğreti atar ama anlamsızlıkta daha da kaybolurlar. Varlıklarını meşrulaştıracak tek bir düşünce arayışları yine bir yere varmaz. Bu da yetmezmiş gibi W.’nin korktuğu şey başına gelir ve çalıştığı üniversiteden kovulur. Lars ise evini istila eden sıçanları besleyerek insanlığa ihanet eder. Nietzsche’yi doğrularcasına, iki adam boşluğa yeterince bakınca boşluk da onlara diker gözünü.
Lars Iyer kapitalizm, din, Dogma, kozmik tavuk, dünyanın ve felsefenin sonu gibi karman çorman meseleleri kendine has sade tarzıyla didik didik ediyor. Mizahı elden bırakmayan bir felaket kitabı bu.
“Samuel Beckett’in Vladimir ve Estragon’undan bu yana karşılaştığımız en alışılmadık ve absürd ikili W. ile Lars yeniden sahnede... Godot’yu Beklerken gibi Dogma da varoluşun ve anlamın doğası üzerine kafa patlatıyor. Lars Iyer modern hayatın kaosunu ve boşluğunu komik bir üslupla anlatıyor. Çaresizlik hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı herhalde.”
Library Journal
Karşılaşmalar: Bir Benjamin Romanı
Jay Parini
“Hiçbir zaman tatmin edemediği Tarih Meleği tarafından öldürülmüştü hiç kuşkusuz. Onu öldüren en bariz şeyse genellikle alaycı bir şekilde tetikte bekleyip en sonunda her zaman sahnede belirerek daha önce gerçekleşmiş olan her şeyin, her çıtkırıldım adım ve irkilmenin, gözün her titreşiminin, kalpten hissedilmiş her çizginin ve rasgele her jestin yazarlığını üstelenen Zaman’dı.”
Walter Benjamin’in 1940 yılında Nazi Almanya’sının Fransa'yı işgalinin hemen ardından Paris’ten kaçışıyla başlayan Karşılaşmalar Benjamin’in tutkularıyla tuhaflıklarının peşine düşüp ölümünün matemini tutuyor.
Felsefe tartışmaları, Nazi işgali, savaş ve kaçış ekseninde ilerleyen, Bertolt Brecht, Gershom Scholem, Hannah Arendt gibi isimlerin de yer aldığı romanda, Benjamin arkadaşları ve ailesi, aşkları ve yalnızlığı, hayatı ve intiharı, gözünden sakındığı elyazması sayfalar vasıtasıyla yeniden ete kemiğe bürünürken hayat hikâyesi de yirminci yüzyılın ortasında dünyayı yakıp yıkan korkunç savaşın güçlü bir metaforuna dönüşüyor.
Kodes
Alain Guyard
Kodes’in başkarakteri Lazare Vilain, Fransız Rivierası’nın sağlam kavgacılarından, genelev fedailerinden, soyguncularından ve katillerinden, müptezellerinden ve müptelalarından oluşan ilk ve tek felsefe okulunu kurduğunu hayal eder. Onlarla her gün Kant’ı, Marx’ı, Sokrates’i, Sartre’ı, Schopenhauer’i, erdemi, cesareti, ölümü, aşkı tartışır. Onun için “hayat yeniden lezzetlenmiş, ciddiye alınmayacak bir oyun haline gelmiştir.” Ancak yanılır. Bu oyun hayatını altüst etmeye başlar ve önünü alamadığı bir karmaşanın içine sürüklenir; en kötüsü de karşı çıktığı şeyin kendisine dönüşecek olmasıdır.
Kodes Nîmes Hapishanesi’nde felsefe atölyeleri düzenlemesi için gelen teklifi hemen kabul eden bir felsefe hocasının, Lazare Vilain’in deri değiştirme hikâyesidir. Felsefeyi kodese taşımak onun için felsefeyi anayurduna geri götürmektir. Orada felsefe yalnızca “kentli entelektüelleri” ilgilendiren bir uğraş olmaktan çıkacaktır. Peki, Lazare Vilain’i harekete geçiren nedir?
“Seni canlandıran nedir, hocam? Seni, Lazare Vilain’i hayatta tutan? Bize neden bulaşıyorsun? Kimsin sen? Bunun bir eğlence olduğunu mu sanıyorsun? Hayatın bir oyun olduğunu falan… Hayır, hayat bir oyun değil… Bir savaş, bir sınıf savaşı ve benim kocam bu uğurda canını verdi (…) Sana bir şey söyleyeyim mi… Bir züppe gibi daldın bu işe; herhalde sefaletin en ön sıralarında oturmak tatlı geldi (…) Bir burjuvaya dönüşüyorsun, olan bu. Yasadışı bir burjuvasın, ama neticede bir burjuvasın.”
Spinoza Tayfası
Amsterdam, 1677 / Özgürlüğün İcadı
Maxime Rovere
Spinoza "hayatın geometrisini” nasıl resmetmiştir sorusunun peşinden giden bir roman.
Maxime Rovere’nin bütün yazınsal olanakları kullanarak günümüzde kaybolmuş bir evrenin “hakikatine” yaklaşma denemesi sayılabilecek romanı Spinoza Tayfası, modern akıl ve özgürlük mefhumlarının ortaya çıkışı kabul edilen 17. yüzyıl Avrupası’nda Benedictus Spinoza’nın evrenini şekillendiren gelişmeleri ve tartışmaları ayrıntılarıyla ele alırken, tarihin unutma eğiliminde olduğu fakat Spinoza’yı derinden etkileyen şahısların; anatomistlerin, şairlerin, aktivistlerin, Yahudi cemaatinin önde gelen isimlerinin filozofun yaşamında ve düşüncesinde oynadığı rolleri açığa çıkarıyor.
Rovere, mektuplardan elyazmalarına kapsamlı bir arşiv çalışmasının ürünü romanında Spinoza’nın gündelik yaşamının derinliklerine o denli dalıyor ki felsefi olanla olmayan arasında, biriyle ötekinin yaşamları, fikirleri arasında oluşturulmuş sınırları bulanıklaştırarak filozofun dünyasını anlamaya, hatta anlamanın ne demek olduğuna odaklanıyor.
Wittgenstein Jr.
Lars Iyer
Cambridge Üniversitesi öğrencileri tuhaf görünümlü yeni mantık hocalarının ünlü filozofa benzerliğine kayıtsız kalamazlar: Wittgenstein yeniden Cambridge’dedir. Bildiği, inandığı her şeyi alaşağı edecek gerçek düşüncenin peşinde, yaşarken rüya görmeden ve kendini kandırmadan düşünebilmek, akademinin görünmez prangalarından kurtulmak ve her şeye ulaşabildiğini sanan öğrencilerinin hiçbir şeye ulaşamadığını göstermek uğruna düşüncenin huzurunu bozan melankolik bir filozof.
Ve aşka, sekse, ilişkiye, mantığa, felsefeye, düşünceye ve ölüme dair her şeyi beraber yeniden keşfedecekleri biriyle karşı karşıya olduklarından bihaber on iki öğrenci. Hayatla yüzleşmeden önceki son dönemeçte, er ya da geç hissedecekleri daimi boşluktan nafile kaçışlarında, Wittgenstein’la birlikte saf düşünceyi bulmaya zorlayacaklar kendilerini. Yeni bir düşünce okuluna hayat veren hocalarının peşinde hakikati bulmayı, güzeli ve iyiyi yeniden hissedebilmeyi deneyecekler.
Wittgenstein Jr. soluk almadan bir çırpıda okuyabileceğiniz, içinde yaşadığımız kolektif fanteziyle sizi yüzleştirecek, özlemini duyduğumuz yeni başlangıcın sıradışı manifestosu.
“Dünyanın sonu böyle gelecek, diyor Wittgenstein. Bunun şaka olduğunu sanan bir grup geri zekâlının avam alkışları eşliğinde.”
Klasikler Seti 1 (7 kitap)
Aurélia
Gérard de Nerval
“Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı mesken tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran soluk siluetler çıkagelir.”
Nerval rüyaları bildiğimiz dünyayla gerçeküstü dünya arasındaki iletişimi sağlayan bir vasıta olarak görür. Yazıları onun mantık ve tutarlılıkla kuvvetli bağını sarsan hayaller ve fantezilerle doludur. Bunun en önemli örneklerinden biri olan ve en önemli eseri kabul edilen Aurélia’da düşle gerçeklik, delilikle yaratıcılık arasındaki belirsiz, gizemli çizgiyi, kendi ruhsal deneyim ve arayışlarından yola çıkarak inceliyor.
Fransız romantizminin önemli yazar ve şairlerinden, sembolizm ve gerçeküstücülük akımını olduğu kadar T. S. Eliot, Ahmet Hamdi Tanpınar, Charles Baudelaire ve Marcel Proust gibi pek çok yazarı etkilemiş Nerval eşsiz ve zarif edebi üslubuyla saflık, kaybedilmiş gençlik, kendini gerçekleştirme ve güzellik ideallerini yansıtan imgeleri Aurélia’da buluşturuyor.
Beyaz Geceler
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
“Hayalperest eski hayallerinin arasında, külleri karıştırır gibi, soğumuş yüreğini yeniden ısıtacak, onu yeniden hayata döndürecek bir kıvılcım arar boş yere. Bulacağı kıvılcımla sönen o güzel hayallerinin ateşini yeniden yakacak, kanını kaynatan, mutluluk gözyaşları döktüren müthiş düşlerine tekrar kavuşacaktır.”
Sekiz yıldır yaşadığı St. Petersburg’da kimseyle yakınlaşamamış ama şehri evleriyle, yüzleriyle ezbere bilen yalnız, kederli, hayalperest bir genç adamın dört beyaz gecesinin öyküsü bu.
Hayalperestimiz sıradan gece yürüyüşlerinden birinde Nastenka'yla karşılaşır. Hayatın yabancısı bu ikili kısa sürede hikâyelerini, dertlerini, hayallerini paylaşacak kadar yakınlaşır; birlikteyken kederleri, huzursuzlukları uğramaz yanlarına; geceleri ve ruhları aydınlanır. İnsanın tek başınalığı, kalbini birine korkusuzca açabilmesinin imkânıyla bir aradadır Beyaz Geceler’de. Bu imkân bir an kadar bile olsa, “Böyle bir an ömrü boyunca yetmez mi insana?”
Dünya edebiyatının en güçlü yazarlarından Dostoyevski’nin külliyatında kendine has, ayrı bir yeri olan Beyaz Geceler zarif ve yalın üslubuyla insan ruhunda derin bir iz bırakıyor.
Dönüşüm
Franz Kafka
“Gregor Samsa bir sabah yatağında huzursuz düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Kabuklu sert sırtının üzerinde yatıyor, başını birazcık yükselttiğinde, kayıp düşmek üzere olan yorganın tepesinde zar zor tutunduğu kahverengi, bombeli ve yay şeklinde şeritlerle bezeli karnını görüyordu. Gövdesine göre acınacak incelikteki pek çok bacağı gözlerinin önünde çaresizlikle titreşiyordu.”
Bu sarsıcı, tuhaf cümlelerle başlayan Dönüşüm, keskinliği ve yalınlığıyla Kafka'nın edebi yoğunluğunu en iyi anlatan eseridir.
Köpeklerin Sohbeti
Miguel de Cervantes
Talihsiz bir evlilik yüzünden hastaneye düşen bir teğmen hasta yatağında yatarken sokakta iki kişinin konuştuğunu duyar. Sohbetin çekiciliğine kendini iyice kaptıran teğmen konuşanların aslında hastanenin bekçi köpekleri olduğunu anlar ve bu mucizevi sohbeti kağıda aktarır.
Bir süreliğine konuşma kabiliyeti kazanan iki köpek başlarından geçenleri anlatırken insanlığın derin mevzularına değinirler: ahlak, yozlaşma, dedikodu, haset, talih, onur, sinsilik, tahakküm...
Cervantes’in yaşadığı dönem ve ülke üzerine yoğun bir hiciv içeren bu uzun öyküsü, bütün bir insanlık tarihinin (ve muhtemelen geleceğimizin de) güzel bir eleştirisine dönüşüyor.
Palto
Nikolay Gogol
Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkâr hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu.”
“Küçük adam”ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy
Akakiyeviç’in hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusya’sında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında büyük bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılansa, otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuza’nın büyüleyici çizimleri.
“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.”
Dostoyevski
“Gogol’un Palto’da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.”
Vladimir Nabokov
Peter Schlemihl'in Olağanüstü Öyküsü
Adelbert von Chamisso
“Sevgili dostum, insan bir kere düşüncesizlik edip doğru yoldan ayrılırsa, onu hep aşağıya, daha aşağıya çeken başka yollara da sapar; gökyüzünde ona yön gösterecek bir yıldız araması da boşunadır; zira çaresi yoktur, yokuş aşağı gidecek ve intikam tanrıçasına kurban olacaktır.”
Modern insanın çaresizliğinin masallara özgü bir üslupla aktarıldığı Peter Schlemihl'in Olağanüstü Öyküsü, sonsuz bir servet elde etmek adına Şeytan’a gölgesini satan Peter Schlemihl'in diğer insanlar tarafından aşağılanıp dışlanmasını anlatır. Adelbert von Chamisso'nun edebiyat tarihine damgasını vuran bu eşsiz hikayesi, aradan geçen iki yüzyıla rağmen hâlâ geçerliliğini koruyor.
“Damgalanmış ve dışlanmış bir adamın çektiği ızdırapların derin bir tasviri.”
Thomas Mann
Satranç
Stefan Zweig
Stefan Zweig’ın intihar etmeden kısa süre önce kaleme aldığı Satranç zulüm, saplantı, aklın gücü ve bu gücün yaratacağı kötülükleri ele alan ve yayımlandığından beri bütün dünyada büyük yankı uyandırmış bir klasik. Satranç tahtasının siyahı ve beyazı gibi iki kutbun –iyiyle kötünün, kibarla kabanın, insanla makinenin, akılla deliliğin, cehaletle bilginin, açgözlülükle kanaatkârlığın– arasında, kendi içimizde bitmeyen bir satranç maçına devam eden bizim hikâyemiz...
New York’tan Buenos Aires’e giden bir gemide yolcular arasında Dünya Satranç Şampiyonu Mirko
Czentovic de bulunmaktadır. Kaba, vurdumduymaz, cahil, açgözlü bir insan olsa da Czentovic tam bir satranç dehasıdır. Gemidekiler kendisiyle maç yapmak isterler. Genç satranççı bu isteklerini geri çevirmez ve üst üste galip gelir, ta ki bir maç sırasında ağırbaşlı, çekingen bir yabancı ortaya çıkıp oyuna müdahale edinceye kadar. Bu yabancı uzun zamandır satranç tahtasına elini sürmediğini söylese de verdiği taktikler sayesinde maç berabere biter.
Gerçeğin İzinde
Sadece bir tıklamayla hayatınız yerle bir olabilir…
Tek bir gecede her şeyinizi kaybedebilirsiniz.
Jacintha “Jack” Cross, siber güvenlik uzmanı. Eşiyle birlikte büyük şirketlerin dijital açıklarını test ediyorlar. Hem
sistemlere hem de birbirlerine duydukları güven, onları neredeyse kusursuz bir ekip haline getiriyor…
Ta ki sıradan bir görev gecesi, kabusa dönüşene kadar.Jack sabahı kocasının cesediyle karşılayacak, kendi adı ise baş
şüpheli olarak anılacaktır.Polisin hedefinde, hayatı altüst olmuş halde kaçmak zorunda kalan Jack, artık sadece
gerçeği değil, kime güvenebileceğini de sorgulamak zorundadır.
Zaman daralıyor. Her hamle ölümcül. Güçlü bir kadının hayatta kalma savaşı başlıyor.
Gerçeğin İzinde, ilk sayfasından itibaren okuyucuyu yakalayan, temposunu hiç düşürmeyen bir psikolojik gerilim. Ruth
Ware, 7 New York Times çoksatarının yazarı ve 6 milyondan fazla satan kitaplarıyla gerilimin kraliçesi ünvanını bir kez
daha hak ediyor.
Küçük Prens
KÜÇÜK PRENS, PROF. DR. ALİ ATIF BİR’İN SUNUŞU VE YAZARIN RENKLENDİRİLMİŞ ORİJİNAL ÇİZİMLERİ İLE RAFLARDA!
Bir çocuğun sorduğu basit bir “Neden?” sorusu, en karmaşık yetişkin cevaplarından daha güçlüdür. “Bir şeyi gerçekten tanımak istiyorsan, ona zaman ayırmalısın,” der tilki. Bu, her öğreticinin, hatta ana-babanın kulağına küpe olması gereken bir cümledir. Çünkü değerler, ilgi, yani zaman ayırma ve sabırla inşa edilir.
—Prof. Dr. Ali Atıf Bir
Yetişkinler rakamlara bayılırlar. Onlara yeni bir arkadaştan bahsettiğinizde size esas gerekli şeyleri hiç sormazlar: “Ses tonu nasıldı? Sevdiği oyunlar neler? Kelebek koleksiyonu var mı?” Onların soruları genelde şunlar olur: “Kaç yaşında? Kaç tane erkek kardeşi var? Kaç kilo?” Sadece bu şekilde onu tanıyabileceklerine inanırlar. Eğer yetişkinlere, “Çatısında güvercinler ve pencerelerinde sardunyalar olan pembe tuğladan muhteşem bir ev gördüm…” derseniz bu evi hayal etmekte zorlanırlar. Oysa onlara şöyle demek lazım: “Yüz bin liralık bir ev gördüm.” O zaman sevinçle, “Ne kadar da güzel!” diye haykırırlar.
Uçağı arızalanınca çöle acil iniş yapmak zorunda kalan pilot, küçük bir çocukla karşılaşır. Adı Küçük Prens olan bu çocuk, üç yanardağı ve bir çiçeğiyle birlikte yaşadığı gezegeni hakkında ilginç hikâyeler anlatır. Küçük bir çocuğun gözünden yetişkinlerin dünyasına uzanan bu yolculuğa yazarın kendi çizimleri de eşlik eder.
Dünya edebiyatı tarihinin en önemli eserlerinden olan Küçük Prens, 300 farklı dile çevrilmiş ve birçok kez de filme çekilmiştir. Antoine de Saint-Exupéry’nin bu başyapıtının, bugüne kadar tüm dünyada 150 milyondan fazla satıldığı tahmin edilmektedir. Küçük Prens sadece çocuklara nasıl büyük olunacağını öğretmez, yetişkinlere de nasıl iyi bir yetişkin olunacağını öğretir. Bu efsane kitap, Prof. Dr. Ali Atıf Bir’in sunuşu ve yazarın renklendirilmiş orijinal çizimleriyle şimdi raflarda!
Velociraptor
Bu etkileyici canlılar Geç Kretase döneminde(75-71 milyon yıl önce) dünya'da yaşadılar ve fosil kalıntıları 1923 yılında Moğolistan'ın Gobi Çölünde bulundu.
Düzinelerce keskin, tırtıklı dişlerle donanmış ve toplam uzunluğu ortalama 2,5 metre olan bu Teropod cinsi dinozor,yırtıcı ve çevik bir avcıydı.
Müze ve bilimsel araştırma kalitesinde, yetişkin bir Velociraptor fosilinin kafatası baz alınıp benzer ölçülerde kil kullanılarak tasarlanan heykel çalışmasıdır.
Ürün Boyutları: 24cm x 8cm x 12cm
Ahşap Kaide ile birlikte yüksekliği 24cm'dir.
%100 El Yapımıdır. Yetişkin bir Velociraptor fosilinin ölçüleri baz alınarak tasarlanmıştır.
Polyester, resin ve plastik kullanılmadan üretilmiştir.
Malzeme:Kil,Siyah Ahşap Kaide
Ürün Boyutları: 24cm x 8cm x 12cm
1979
Sırlar ve Yalanların Karanlığında Bir Gazeteci...
Glasgow’un tozlu sokakları, basın dünyasının amansız rekabeti ve derinlerde saklanan karanlık sırlar...
Val McDermid; polisiye edebiyatının ustası, okurlarını bu kez büyüleyici bir gerilimle 1979’a götürüyor. Genç gazeteci Allie Burns, kariyerinde iz bırakacak bir hikâye peşindedir. Ama gerçeği ortaya çıkarmak, düşündüğünden çok daha tehlikeli olacaktır. Meslektaşı Danny Sullivan ile birlikte bir yolsuzluk skandalını araştıran Allie, kendini hem hayatını hem de sevdiklerini riske atacak bir komplonun ortasında bulur. Tehditler, cinayetler ve yalanlar arasında, Allie yalnızca gazeteci kimliğiyle değil, insan olarak da sınanacaktır. 1979, yalnızca bir dönemin ruhunu ve gazetecilik etiğini sorgulamakla kalmıyor, aynı zamanda cesaret, dostluk ve adalet arayışıyla okuyucuyu derinlemesine etkileyen bir hikâye sunuyor.
Gerçeği aramaya cesaretin var mı? Bu gerilim dolu roman, sizi ilk sayfadan son satıra kadar nefessiz bırakacak. Val McDermid’in 1979’u, polisiye romanların altın standartlarını yeniden tanımlıyor.
“Ustaca kurgulanmış, karanlık ve sürükleyici.”
—Washington Post
“Türünün zirvesinde olan bir yazarın, yeteneğinin doruğunda yazdığı muhteşem bir roman.”
—Peter James
Edebiyat Seti 3 (6 kitap)
Dilenciler ve Kibirliler
Albert Cossery
“Hayatı yaşamadan öğretmek cehaletin işlediği en iğrenç suçtu.”
İnsan ilişkilerine ve topluma getirdiği nüktedan ve kışkırtıcı bakışla Batı kültürünün son gerçek anarşist yazarı kabul edilen Albert Cossery’nin döneminin avangard yazarlarının aksine can sıkıntısı ve muğlaklıklardan uzak romanı, adaletsiz toplumların düzenini bozan hırsızlar, züppeler, dilenciler ve yersiz yurtsuzlardan oluşuyor. Eski felsefe hocası ve dilenci Gohar, uyuşturucu satıcısı ve şair Yeghen, otoriter ve eşcinsel polis amiri Nur El Dine, Kahire sokaklarında bir araya geliyor. Peki, toplumsal norm ve heveslere karşı çıkarken iç huzuru nasıl koruyorlar? Fakirliğin ortasında, usanmaz devlet güçlerinin durduramadığı yaşam enerjisini nasıl muhafaza ediyorlar?
"Karakterlerinin içinden geçtiği dinmeyen hüzne ve beyhudeliğe rağmen, Cossery her eserinde boyunduruğa karşı insanlardaki inatçı inancın gücünü göstermeye devam ediyor."
—Henry Miller
"Bir efsane… Otoritenin tüm biçimlerini çürüten yakıcı bir hiciv onunkisi. Mesajı çok açık: Cennet kaybolmadı, sadece hepimiz dünyanın cennetvari sadeliğinin tadına varamayacak kadar meşgulüz."
—Guardian
"Camus gibi Cossery de ahlaki soruları absürdün filtresinden geçirerek inceler; Miller gibi o da başıboşları kucaklar. Bununla birlikte onun yazınında çok güçlü bir politik görev duygusu vardır. Cossery’e göre en şiddetli isyan edimi,iştirak etmemeyi tercih etmektir."
—Los Angeles Times
"Albert Cossery... her gün karşımıza çıkması gereken bir isim. O kadar iyi ki: kusursuz bir üslupçu, boyun eğmez bir mizahçı, en önemli meselesi ise “her şeyin yanlış olduğu bir dünyada” hevesin beyhudeliği."
—David Ulin, Los Angeles Times
Düzen Adamı
Alberto Moravia
Düzen Adamı çocukluğundan itibaren normalliğin peşine düşen Marcello’nun hayatı ekseninde toplumsal
alışkanlıkların ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor. Alberto Moravia kahramanı Marcello’nun takıntı
derecesindeki normallik arzusunu bir dürtü olarak tarif ediyor: “Kabul gören genel bir kurala uyma
iradesiydi, farklı olmak suçlu olmak anlamına geldiğine göre başkalarına benzeme isteğiydi” onunki.
“Maneviyatla sanatsal bütünlüğün nadiren rastladığımız birleşimi Moravia’yı Avrupa’nın en iyi yazarları
arasına yerleştiriyor.”
- John Burnside, Guardian
“En önemli romanı Düzen Adamı’nda Moravia, sinik fırsatçılar ülkesinde cinsellikle siyaset arasındaki
karmaşık ilişkiyi keşfediyor.”
- Rachel Donadio, New York Times
HAV
Jan Morris
Ursula K. Le Guin’in Önsözüyle
Hav kurmaca bir şehir devleti, bir Akdeniz şehri, sokaklarında Türkçenin, Ermenicenin, Rumcanın, Arapçanın, Rusçanın, İtalyancanın bir arada duyulduğu bir coğrafya. Yirmi yıl arayla bu coğrafyaya giden bir seyyah yazar, şehrin iki yakın dönemi arasındaki siyasi, kültürel, yaşamsal doku değişimlerini nefis bir dille anlatıyor.
Önce 1985 yılının Hav’ını tanımaya başlıyoruz, sonra bir “Müdahale” oluyor, altüst oluyor şehir, yirmi yılın ardından aynı yere dönüyoruz, yirmi birinci yüzyılın Yeni Hav’ına, Kutsal Mirmidon Cumhuriyeti’ne. Eskisinin izini sürmeye çalışsak da zorlanıyoruz, şehrin tarihini bağnaz bir bakışla baştan yazanların eliyle görgüsüzlüğün tüm şehirde itinayla teşhir edildiğini görüyoruz.
Hav hibrit edebiyatın usta bir örneği, seyahat edebiyatıyla bilimkurguyu bir araya getiriyor. Hav diye bir şehir yok ama pekâlâ olabilir.
“Hav, tüm Akdeniz tarihinin, âdetlerinin ve politikasının birkaç bin yılına tutulmuş bir ayna gibi... Suudi Arabistan, Türkiye veya Downing Street’in geçmişine ve mevcut haline gerçekten vâkıf, son derece gerçekçi, kesinlikle gözleme dayanan bir eser. Ciddi bilimkurgu eserleri hayal ürünlerinin değil bir gerçekçiliğin biçemidir; Hav alternatif bir coğrafyanın ne kadar kullanışlı olabileceğine mükemmel bir örnek. Eğer bilimkurguyu bilmedikleri nispetle küçük gören üstatların ahmakça züppelikleri aklınızı çelip de Hav’a sırtınızı çevirirseniz hem yazık olur hem de çok büyük bir kayıp.”
Ursula K. Le Guin
“Hav’ı okuyan hangi seyahat yazarı gerçekten var olan bir yeri anlatmaya devam etsin ki? Hibrit edebiyatın güçlü bir örneği Hav; hem başlı başına mükemmel bir kurmaca hem de Lawrence, Burton ve Blanch gibi yenilmez seyahat yazarlarına nükteli bir saygı duruşu.”
Elaine Kendall, Los Angeles Times
“Dokunaklı bir aşk mektubu [Hav], görünmez bir şehre değil, yaşamın kendisine yazılmış. Morris bize ‘şimdi ve burada’yı anlatmak için hayali bir gurbetin hikâyesini kaleme almış.”
Peter J. Conradi, The Independent
“Jan Morris gezegende ilginç neresi varsa neredeyse hepsini anlamak için edebi kabiliyetiyle muhabirlik görüsünü işe koşuyor. Kaleme aldıkları arasında Hav’ın eşsiz bir yeri var, belki de kavrayış bakımından en kuvvetli eserlerinden biri.”
Donald Morrison, Time
“1985’te ilk yayımlandığında gerçek bir yer sanılarak kafası karışmış seyahat acentelerini boş yere aramış insanlar. Boşuna değil ama, Morris’in hayal gücü hayranlık uyandırıyor, kurmaca şehir devleti dört başı mamur bir yer ve olağanüstü bir yer. Hav, Akdeniz Yarımadası’nın doğusunda, soğan kubbeleri, minareleri ve parlak olduğu kadar karmaşık tarihiyle insana son derece inandırıcı geliyor. Hav’ın geçmişi yaşanmış olaylarla ustaca örülmüş; şimdisiyse soluk ve yalıtılmış, insana rahatsız edici bir şekilde kayıp bir dünyayı gözetliyormuş hissi veriyor.”
Publishers Weekly
“Şehrin tüm tarihi bu güzel edisyonda bir araya geliyor. Okurlarsa en çok ilk bölümü sevmeye devam ediyor, yani Akdeniz Ekspres’in son durağı olan Hav’ın ilk haline yapılan o nostaljik gezinin güzel anlatımını. O romantik hırpani şehir (eğer bir zamanlar gerçekten vardıysa bile) artık yok. Fakat ne yazık ki Kutsal Mirmidon Cumhuriyeti (başka başka isimlerde) bugün hâlâ gerçekliğini koruyor.”
Michael Dirda, The Washington Post
Müzikli Beyin
Latin Amerika’nın usta kalemi César Aira, kısacık romanlarının yanı sıra öyküleriyle de tecrübeli edebiyat okurunun radarına takılıyor. Sıradan olayların, hatta kendi hayatına dair bazı unsurların üzerine kurguladığı, bağlamından sapan gerçeküstü metinleriyle Aira okurunu, zihninin karmaşık ve soyut patikalarında beraber çıkacakları kısa yürüyüşlere davet ediyor.
Tanrı’nın doğum gününü kutlayan maymunlar, varoluşunu sorgulayan çömleçikuşu, Mona Lisa’nın dünyaya yayılıp kendilerine yeni hayatlar kuran boya partikülleri, yolunu kaybetmiş çizgi roman serserileri, gezici sirklerin doğaüstü yaratıkları… Aira’nın hikâyelerinde tüm bu tuhaf karakterler, gündelik hayatın sıradanlığı içinde ete kemiğe bürünüyor.
“Aira’yı okumaya başladığınızda, durmak istemeyeceksiniz.”
Roberto Bolano
"Arjantinli yazar César Aira, avangard tekniklerle uğraşan seçkin bir minyatürcü. Çalışmalarındaki neşeli edebi oyunculuğu ve hikâye-içinde-hikâyeleriyle, Vladimir Nabokov ve Italo Calvino'yu andırıyor."
The Wall Street Journal
Sessizliğin Yanıtı - Bir Dağ Hikâyesi
Max Frisch
Sonsöz: Peter von Matt
“Rüzgârlar gibidir hayatımızın imkânları, yine de insan neden cesaret etmez ki yelken açmaya? Her şey yaşanmamış bir hayattan daha iyidir, hatta felaket bile – acı, ümitsizlik, cürüm, her şey ama her şey boşluktan daha iyidir!”
Sessizliğin Yanıtı hayatın sıradanlığına, beyhudeliğine katlanamayan otuz yaşındaki bir adamın varoluşunun sınırlarını zorladığı bir kendini arayış hikâyesi. Max Frisch, kendi yaşamından da ipuçları barındıran bu ilk dönem eserinde, heba edilmiş bir hayatın tek sorumlusunun o hayatın sahibi olduğunu gösteriyor bize.
“Sessizliğin Yanıtı burjuva dünya görüşünün hayata geçirilmesi fikriyle uzlaşmanın peşi sıra gelecek krizi daha başından ele alır.”
- Peter von Matt
Yedi Deli Adam
Roberto Arlt
Yedi Deli Adam, kendisine sürekli acı veren ruhunu görüp anlamaya çalışan bahtsız bir adamı ve etrafında şekillenen karanlık, absürd olaylar silsilesini anlatıyor. Delilik nöbetleriyle, ruhun ve zihnin tikleriyle, birbirinden ilginç karakterlerle, devrimci, anarşist yaklaşımlarla dolu, yazıldığı dönemin Buenos Aires’inin çarpıcı bir portresini çizen roman, Roberto Arlt’ın başyapıtı kabul ediliyor.
“Âcizane, Arlt’ın İsa olduğunu varsayalım. Dolayısıyla Arjantin İsrail, Buenos Aires de Kudüs’tür... Arlt keskin zekâlı, tehlikeyi göze alan, koşullara ayak uydurabilen, doğuştan hayatta kalma becerisine sahip biri... hiç kuşkusuz Arjantin ve Latin Amerika edebiyatının önemli bir parçası.”
— Roberto Bolaño
“Kitaptaki karakterler okurun ruhuna adeta musallat oluyor.”
—Julio Cortázar
“Bu kıyılarda edebiyat dâhisi olarak adlandırılacak biri varsa o Roberto Arlt’tır... sanattan ve büyük, tuhaf bir sanatçıdan... doğduğu şehri herkesten daha iyi, muhtemelen ölümsüz tangolar yazmış olanlardan bile daha derin anlamış birinden bahsediyorum.”
—Juan Carlos Onetti
Sherlock Holmes – Mavi Yakut
Yolda bulunan eski bir şapka ve yılbaşı yemeği olması düşünülen bir kaz, Sherlock Holmes ve Dr. Watson’ı yeni bir olaya sürükler. Bir yandan kazın peşine düşerlerken bir yandan da masum bir adamı kurtarmaya çalışırlar.
“Polis başarısız olduğuna göre, bu mücevherin Tottenham Mahkeme Yolu’nun bir ucundaki mücevher kutusundan yolun ta diğer ucundaki kazın boğazına nasıl ulaştığını keşfetmek bize kaldı.”
T. rex
Bu Dev Vahşi Canlılar Geç Kretase döneminde(68-66 milyon yıl önce) dünya'da yaşadılar ve fosil kalıntıları 1902 yılında Hell Creek, Montana'da bulundu.
Düzinelerce keskin, parçalayıcı dişlerle donanmış ve toplam uzunluğu ortalama 12 metre olan bu Teropod cinsi dinozor şu ana kadar bilinen dünya'da yaşamış en güçlü canlı varlıktır.
Müze ve bilimsel araştırma kalitesinde, yetişkin bir T-Rex fosilinin kafatası baz alınıp benzer ölçülerde kil kullanılarak tasarlanan heykel çalışmasıdır.
Ürün Boyutları: 26cm x 14cm x 24cm
Ahşap Kaide ile birlikte yüksekliği 28cm'dir.
%100 El Yapımıdır. Yetişkin bir T-Rex fosilinin ölçüleri baz alınarak tasarlanmıştır.Polyester, resin ve plastik kullanılmadan üretilmiştir.
Malzeme:Kil,Siyah Ahşap Kaide
Ürün Boyutları: 26cm x 14cm x 24cm
Keşfedilmemişi Düşünmek
Her gün gözümüzün önünde duran ama fark edemediğimiz fikirlerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Keşfedilmemişi Düşünmek, sizi bu görünmeyen gerçeklerin peşine düşmeye davet ediyor. Alışıldık kalıpları sorgulamak, farklı bakış açıları geliştirmek ve sıradanlığın ötesine geçmek isteyen herkes için ilham verici bir rehber.
Reklamcılık dünyasında davranış bilimiyle fark yaratan Rohit Bhargava ve küresel ölçekte yenilikçi fikirleri bir araya getiren buluşmalarıyla tanınan Ben Dupont, yıllara dayanan uzmanlıklarını bu kitapta birleştiriyor. Onların geliştirdiği SIFT çerçevesi, sıradan düşüncelerin ötesine geçmenin, yeni fikirler üretmenin ve daha özgün bir bakış açısı geliştirmenin yollarını sunuyor.
Olimpiyat rekorları, sanal evrende kazanılan yarışlar, algoritmik adalet mücadelesi... Gerçek ve kurgusal hikâyelerle bezeli bu kitap, sizi düşünmenin en heyecan verici hâliyle tanıştırıyor: Görülmeyeni görmek, duyulmayanı duymak ve keşfedilmemişi fark etmek.
Dünya, farklı düşünenlere, sorular soranlara ve sıradışı yollar arayanlara daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyor.
Sen de bu yolculuğun bir parçası olmaya hazır mısın?
Gordon Ramsay ile Rota Dışı – Bir Mutfak Macerası: Dünyanın Dört Bir Yanından 60 Tarifle
Gordon Ramsay ile Rota Dışı – Dünyanın Tadı, Mutfakların Hikâyesi Dünya mutfağının kaşifi, tutkulu bir şef ve kültürlerin elçisi Gordon Ramsay, bu kez sizi mutfağın sınırlarını aşan bir maceraya davet ediyor. National Geographic’in aynı adlı televizyon programından ilham alan Gordon Ramsay ile Rota Dışı, yalnızca bir yemek kitabı değil; bir keşif, bir kültür ve lezzet manifestosu. Ramsay, dünyanın en uzak köylerinden en canlı şehirlerine uzanan bu yolculuğunda, yerel halkın mutfak sırlarını öğreniyor ve onları kendi mutfağına taşıyor. Endonezya’nın zengin baharatlarıyla yapılan Rendang’tan Patagonya’nın buz gibi ikliminde pişirilen kuzu tandıra kadar her tarif, o bölgenin tarihini, kültürel bağlarını ve hikâyelerini anlatıyor.
Bu kitap bir tarif koleksiyonundan çok daha fazlasını sunuyor: Her sayfada, kültürlerin yemekle kurduğu bağları, geleneklerini ve bu yemeklerin ardındaki hikâyeleri keşfetmek mümkün. Ramsay ile yemeklerin evrimini ve onları hazırlarken hissettiği tutkuyu paylaşmak isteyen herkese hitap ediyor. Küçük mutfağınızdan dünyayı keşfetmeye, her bir yemeği bir hikâyeye dönüştürmeye hazır olun. Hayat bir yolculuksa, her tabak bir hikâye anlatır. Gordon Ramsay’nin rehberliğinde, hem tat alma duyunuzu hem de ruhunuzu doyuracak bu eşsiz maceraya adım atın.
Sherlock Holmes – Baskerville Tazısı
Sherlock Holmes ve Baskerville Tazısı: Gizem, Macera ve Korkunun Birleştiği Efsanevi Hikâye!
Londra’nın sisli sokaklarından, ürkütücü Baskerville arazisine uzanan bir serüvene hazır olun! Sir Arthur Conan Doyle’un efsanevi dedektifi Sherlock Holmes ve sadık dostu Dr. Watson, bu kez karanlık bir lanetin izini sürüyor.
Baskerville Tazısı, aile mirası üzerinde dolaşan korkunç bir efsaneyi ve öldüren bir laneti konu alıyor. Genç Sir Henry Baskerville, ailesine musallat olduğu düşünülen hayalet bir tazıdan korunmak için Holmes’un keskin zekasına sığınıyor. Ancak bu macera, sadece akıl oyunlarından ibaret değil; ürkütücü köşkler, sisli bataklıklar ve ölümcül sırlar her köşe başında bekliyor.
Gotik bir atmosferde geçen ve tüyler ürperten gerilimiyle sizi koltuğunuza mıhlayacak bir macerada dünyanın en ünlü dedektifi, akıl oyunları ve mantık yürütme ustalığıyla yine iş başında. Baskerville Tazısı, sırlarla dolu bir hikâye arayan herkes için unutulmaz bir klasik. Gizem dolu bir dünyanın kapılarını aralamak, akıl ve cesaretle kötülüğün üstesinden gelmek için Sherlock Holmes’un yanında yer almaya hazır mısınız?
Bir lanetin ardındaki gerçeği öğrenmeye cesaret edebilecek misiniz? Bu büyüleyici hikâye, elinizden bırakamayacağınız bir macera olacak!
Eve Dönüş
Amy Liptrot, hayatının en karanlık döneminde, çocukluğunun geçtiği Orkney Adaları’na döner. On yıl süren bir bağımlılık sürecinin ardından, parçalanmış kimliğini yeniden inşa etmeye çalışır. Soğuk sabah yürüyüşlerinde, yıldızlarla örtülü gecelerde ve denizin vahşi sesinde, kaybettiği huzuru, anlamı ve kendini aramaya başlar.Adada geçirdiği her gün, onu doğaya biraz daha yaklaştırırken içindeki boşluğu da usulca doldurur. Gökyüzünü inceler, kıyılarda yürür, sessizlikte kalır. Ve doğanın, insana hem unutturduğu hem de hatırlattığı şeylerle yüzleşir: Kökler, aidiyet, iyileşme…Eve dönüş, sadece bir iyileşme hikayesi değil; aynı zamanda kendine dönüşün, kırılganlığın içindeki gücün ve doğayla yeniden kurulan bağın büyüleyici bir anlatısı. Amy’nin bu yolculuğu, çok sevilen, ödüllü The Outrun filmiyle de izleyicileri derinden etkiliyor. Her başlangıç, bir dönüşle başlar.
Hattie Harmony – Endişe Dedektifi
ENDİŞE, ENDİŞE GİT GERİYE!
SANA VAKTİM YOK BÖYLE BİR GÜNDE!
4-8 yaş çocukların kaygılarını yenmelerine, kendilerini ifade etmelerine ve mutlu bir yaşamın kapılarını aralamalarına yardımcı olacak bu sıcacık kitap serisi artık bizimle!
Üstelik bu ilham verici hikâye, Marvel Sinematik Evreni’nin sevilen yıldızı Elizabeth Olsen ve başarılı müzisyen Robbie Arnett’in kaleminden çıktı! Hattie Harmony, çocuklara cesaret, dostluk ve özgüven gibi hayatta en değerli olan kavramları öğretiyor.
Ebeveynler ve öğretmenler, bu kitaplar çocuklarınıza hem rehberlik edecek hem de onları eğlendirerek düşündürecek. Hattie Harmony ile tanışmaya hazır olun!
Klasikler Seti 2 (8 kitap)
Ağaçlar
“Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar. Yolun seni anandan ve yurdundan uzaklaştırdığı için endişelisin. Ama attığın her adım, her yeni gün seni anana yaklaştırır. Orası ya da şurası değildir yurdun. Yurt ya içindedir ya da hiçbir yerde.
Yollara düşme özlemiyle kederlenir yüreğim, akşamları rüzgârda uğuldayan ağaçları duyduğumda. Sessizce, uzun uzun dinlerseniz, bu özlemin esası da anlamı da çıkar ortaya. Sanıldığı gibi acıdan kaçıp gitme arzusu değildir bu. Yurda, ananın belleğine, hayatın yeni kıssalarına duyulan özlemdir. Eve götürür insanı. Her yol eve götürür, her adım doğumdur, her adım ölümdür, her mezar anadır.
Böyle uğuldar ağaç, çocuksu düşüncelerimizden ürktüğümüz akşam vakitlerinde. [...] Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur. Mutluluk budur.”
Resimli Başyapıtlar: Aurélia
Gérard de Nerval
Resimleyen: Ali Çetinkaya
“Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı mesken tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran soluk siluetler çıkagelir.”
Nerval rüyaları bildiğimiz dünyayla gerçeküstü dünya arasındaki iletişimi sağlayan bir vasıta olarak görür. Yazıları onun mantık ve tutarlılıkla kuvvetli bağını sarsan hayaller ve fantezilerle doludur. Bunun en önemli örneklerinden biri olan ve en önemli eseri kabul edilen Aurélia’da düşle gerçeklik, delilikle yaratıcılık arasındaki belirsiz, gizemli çizgiyi, kendi ruhsal deneyim ve arayışlarından yola çıkarak inceliyor.
Fransız romantizminin önemli yazar ve şairlerinden, sembolizm ve gerçeküstücülük akımını olduğu kadar T. S. Eliot, Ahmet Hamdi Tanpınar, Charles Baudelaire ve Marcel Proust gibi pek çok yazarı etkilemiş Nerval eşsiz ve zarif edebi üslubuyla saflık, kaybedilmiş gençlik, kendini gerçekleştirme ve güzellik ideallerini yansıtan imgeleri Aurélia’da buluşturuyor.
Resimli Başyapıtlar: Beyaz Geceler
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Resimleyen: Nicolai Troshinsky
“Hayalperest eski hayallerinin arasında, külleri karıştırır gibi, soğumuş yüreğini yeniden ısıtacak, onu yeniden hayata döndürecek bir kıvılcım arar boş yere. Bulacağı kıvılcımla sönen o güzel hayallerinin ateşini yeniden yakacak, kanını kaynatan, mutluluk gözyaşları döktüren müthiş düşlerine tekrar kavuşacaktır.”
Sekiz yıldır yaşadığı St. Petersburg’da kimseyle yakınlaşamamış ama şehri evleriyle, yüzleriyle ezbere bilen yalnız, kederli, hayalperest bir genç adamın dört beyaz gecesinin öyküsü bu.
Hayalperestimiz sıradan gece yürüyüşlerinden birinde Nastenka'yla karşılaşır. Hayatın yabancısı bu ikili kısa sürede hikâyelerini, dertlerini, hayallerini paylaşacak kadar yakınlaşır; birlikteyken kederleri, huzursuzlukları uğramaz yanlarına; geceleri ve ruhları aydınlanır. İnsanın tek başınalığı, kalbini birine korkusuzca açabilmesinin imkânıyla bir aradadır Beyaz Geceler’de. Bu imkân bir an kadar bile olsa, “Böyle bir an ömrü boyunca yetmez mi insana?”
Dünya edebiyatının en güçlü yazarlarından Dostoyevski’nin külliyatında kendine has, ayrı bir yeri olan Beyaz Geceler’in zarif ve yalın üslubuna bu kez Nicolai Troshinsky’nin büyüleyici çizimleri eşlik ediyor.
Resimli Başyapıtlar: Dönüşüm
Franz Kafka
“Gregor Samsa bir sabah yatağında huzursuz düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Kabuklu sert sırtının üzerinde yatıyor, başını birazcık yükselttiğinde, kayıp düşmek üzere olan yorganın tepesinde zar zor tutunduğu kahverengi, bombeli ve yay şeklinde şeritlerle bezeli karnını görüyordu. Gövdesine göre acınacak incelikteki pek çok bacağı gözlerinin önünde çaresizlikle titreşiyordu.”
Kafka işte bu sarsıcı, tuhaf cümlelerle başlıyor yirminci yüzyılın en etkileyici eserleri arasında yer alan Dönüşüm’e.
Keskinliği ve yalınlığıyla Kafka’nın edebi yoğunluğunu en iyi anlatan bu başyapıt, Arjantinli çizer Luis Scafati’nin hayal gücüyle birleşince, ortaya seyre doyulmaz bir edebi ziyafet çıkıyor.
“Kafka’nın sanatı okuyucuyu onu yeniden okumaya zorluyor. Eserlerinin sonları –ya da olmayan sonları– açık açık ifade edilmeyen, ama hikayenin başka bir bakış açısıyla yeniden okunmasını gerektiren açıklamalar sunuyor.”
Albert Camus
“[Kafka] ziyadesiyle bürokratikleşmiş bir toplumun şiirsellikten yoksun kumaşını romanın o muazzam şiirine; bir adamın gayet sıradan öyküsünü... bir mite, destana, daha önce görülmemiş bir güzelliğe dönüştürüyor.”
Milan Kundera
Gizemli Bir Maske
Fernando Pessoa
Geç git, kuş, geç git, bana da geçip gitmeyi öğret!
Bir bilinmezlik olmayı seçen, yazma eylemini kendine özgü bir sahne yorumuyla icra eden, Modernizmin geç keşfedilen öncülerinden Fernando Pessoa başyapıtı sayılan Huzursuzluğun Kitabı’nda şöyle yazar: “Yaratmak uğruna kendimi yok ettim; kendi içimde o kadar dışıma attım ki kendimi, kendimin dışında varlık sürüyorum artık. Farklı oyuncuların farklı oyunlar oynadığı boş bir sahneyim ben.” Bu benzersiz günlük, Bernardo Soares imzalıdır. Şiirle yaşamış, yarattığı onlarca kimlik, karakter aracılığıyla modern şiire ve yazına mührünü, hayattayken yayımladığı tek Portekizce şiir kitabı ve üç İngilizce kitabın yanında koca bir bavul elyazmasıyla bırakmıştır Pessoa.
Martín López-Vega’nın hazırladığı bu seçki, Pessoa’nın baş aktörleri olarak nitelenen, kendisinin de öyle kurguladığı Alberto Caeiro, Ricardo Reis, Álvaro de Campos’un şiirlerinden bir seçmeyi Adolfo Serra’nın illüstrasyonlarıyla bir araya getiriyor.
Bugün, yapıtıyla ördüğü bulmaca hâlâ bütünüyle gün ışığına çıkmamışken, dünyanın başka coğrafyalarında başka “yaşayan karakter”lere kendine özgü bir bilgelikle dokunarak sözünü sürdürüyor Pessoa.
Dünyada ileri gitmek için ne kadar çok şey ödünç aldım!
Ne kadar ödünç şeyi sanki benimmiş gibi kullandım!
Ben kendim de, yazık ki, bana ödünç verilen şeylerden başka bir şey değilim.
Resimli Başyapıtlar: Kara Kedi
Edgar Allan Poe
“Yazmak üzere olduğum bu çılgın, ama bir o kadar da basit hikayeye inanmanızı beklemiyorum. Kendi aklım bile, olanları apaçık gördüğü halde, onları inkar ederken, sizden bunu beklemem delilik olur. Ama deli olmadığımı biliyorum, hayal görmediğimden de eminim. Yarın öleceğim için bugün içimi dökmem gerek.”
Edgar Allan Poe’nun gizemli ve karanlık dünyasına hoş geldiniz! Dehşeti, korkuyu, düş ile gerçeklik arasındaki muğlaklığı, insanın karanlık yüzünü ve çaresizliği anlatan Poe’nun tekinsiz öykülerine, bu kez Luis Scafati’nin eşsiz çizimleri eşlik ediyor. Büyük bir özenle kullandığı siyahın hakim olduğu çizimleriyle karanlık ve hassas bir dünyanın kapılarını aralayan Scafati ile duyduğu dehşetli ürperişi okuyucusuna iletmekte benzersiz bir dile sahip Edgar Allan Poe’nun öyküleri bir araya gelerek benzersiz bir atmosfer yaratıyor.
“Edgar Allan Poe’nun öykülerini çok sevdiğim için gerilim filmleri yapmaya başladım.”
Alfred Hitchcock
“Edgar Allan Poe, ona hayat veren nefesi üflemeden önce dedektiflik hikâyeleri neredeydi?”
Arthur Conan Doyle
Palto
Nikolay Gogol
Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkâr hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu.”
“Küçük adam”ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy
Akakiyeviç’in hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusya’sında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılan ise otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuza’nın büyüleyici çizimleri.
“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.”
Dostoyevski
“Gogol’un Palto’da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.”
Vladimir Nabokov
Resimli Başyapıtlar: Satranç
Stefan Zweig
Stefan Zweig’ın intihar etmeden kısa süre önce kaleme aldığı Satranç zulüm, saplantı, aklın gücü ve bu gücün yaratacağı kötülükleri ele alan ve yayımlandığından beri bütün dünyada büyük yankı uyandırmış bir klasik. Satranç tahtasının siyahı ve beyazı gibi iki kutbun –iyiyle kötünün, kibarla kabanın, insanla makinenin, akılla deliliğin, cehaletle bilginin, açgözlülükle tamahkarlığın– arasında, kendi içimizde bitmeyen bir satranç maçına devam eden bizim hikâyemiz...
New York’tan Buenos Aires’e giden bir gemide yolcular arasında Dünya Satranç Şampiyonu Mirko Czentovic de bulunmaktadır. Kaba, vurdumduymaz, cahil, açgözlü bir insan olsa da Czentovic tam bir satranç dehasıdır. Gemidekiler kendisiyle maç yapmak isterler. Genç satranç oyuncusu bu isteklerini geri çevirmez ve üst üste galip gelir, ta ki bir maç sırasında ağırbaşlı, çekingen bir yabancı ortaya çıkıp oyuna müdahale edinceye kadar. Bu yabancı uzun zamandır satranç tahtasına elini sürmediğini söylese de verdiği taktikler sayesinde maç berabere biter.
Akif Kaynar’ın karakterlerin iç dünyasını yansıtan, öykünün önemli noktalarını canlandıran resimleri de Zweig’ın bu ölümsüz klasiğini bambaşka bir boyuta taşıyor.
Sherlock Holmes – Kızıl Dosya
“SHERLOCK HOLMES” SERİSİNİN İLK KİTABI “KIZIL DOSYA” ÇOCUKLARI MACERAYA ÇAĞIRIYOR
Dünyanın en ünlü dedektifi Sherlock Holmes ile ev arkadaşı Dr. Watson’ın maceraları başlıyor!
Polisler, Brixton Caddesi’nde işlenen gizemli cinayet soruşturmasında Sherlock Holmes’un yardımını ister. Holmes, kendine özgü ipucu bulma ve müthiş akıl yürütme yöntemiyle katile adım adım yaklaşır.
“Şapkanı alsana,” dedi Sherlock.
“Seninle gelmemi mi istiyorsun?”
“Evet, tabii yapacak daha iyi bir işin yoksa.”
Gecenin İçinden
Uluslararası çok satan listelerine giren, Türkiye’de de çok satan Karanlık Göl kitabının yazarından, etkileyici kurgusu ve güçlü karakterleriyle bağımlılık yaratacak yeni bir roman: Gecenin İçinden.
Kıdemli ve zeki dedektif Gemma Woodstock, Melbourne’deki en büyük cinayet vakaları üzerinde çalışan bir polis memurudur. Cinayete kurban giden evsiz bir adam vakasını üstlenen Gemma, öldürülen kişi ve onun yalnızlığıyla kendi yalnız yaşamı arasında bir bağ kurar. Ardından geleceği parlak bir sinema yıldızı olan Sterling Wade, gişe rekorları kıracak yeni filminin çekimleri sırasında öldürülür. Gemma Woodstock ve çalışma arkadaşı Nick Fleet, aktörün hayatındaki ve ölümündeki gizemi çözebilmek için bir süreliğine de olsa karakterlerindeki farklılıkları göz ardı
ederek birlikte çalışmak zorunda kalır.
Film çekimi sırasında işlenen bir cinayette, değişik açılardan çekilen birçok kamera görüntüsü varken katili bulmak ne kadar zor olabilir? Avustralya’nın çok sevilen film yıldızını öldürmek isteyen kimdir?
Evsiz bir adam ve ünlü bir sinema yıldızı arasında hiçbir ortak nokta yokmuş gibi görünse de Gemma ve Nick, bu iki adamın ölümlerine yol açan sırları keşfetmeye çok yakındır.
Bir Kadının Portresi
Isabel Archer, Avrupa’yı dolaşmak için Amerika’daki evinden ayrılmıştır. Son derece bağımsız olan Isabel macera bulmayı beklemektedir ama aşkı bulmayı kesinlikle beklememektedir. İtalya’da Gilbert Osmond’la tanışması her şeyi değiştirir.
Ama bu çekici adamda göründüğünden daha fazlası var mıdır? Ve Isabel’in bulduğu hayat gerçekten istediği hayat mıdır?
Minimalizm – Hayatınızı Sadeleştirmenin ve Sürdürülebilir Yaşamanın Yolları
Daha Azla Daha Fazla Yaşayın!
Gereksiz eşyalardan, bitmeyen yapılacaklar listelerinden ve sizi yoran tüketim alışkanlıklarından sıyrılmak
mümkün mü?
Madeleine Olivia, sade bir yaşamın dönüştürücü gücünü keşfetmeye davet ediyor. Minimalizm, karmaşadan uzak, anlam dolu bir yaşam yaratmanın ipuçlarını sunuyor. Eşyalarınızı azaltmaktan, zihinsel yükünüzü hafifletmeye; sürdürülebilir alışkanlıklar geliştirmekten, doğaya daha yakın bir yaşam tarzı benimsemeye kadar, hayatınızı kökten değiştirecek pratik çözümler bu kitapta sizi bekliyor.
Bu yalnızca bir rehber değil, bir yaşam manifestosu. Madeleine Olivia, minimalizmin yalnızca daha az tüketmek değil, aynı zamanda daha fazla anlam, özgürlük ve mutluluk bulmak olduğuna dair ilham verici bir yolculuğa çıkarıyor. Kendi yaşamınızın özünü bulmaya hazır mısınız?
Minimalizm, sade bir hayatın kapılarını aralıyor ve sizi sadece ihtiyacınız olanla yetinmeye değil, onunla tam anlamıyla yaşamaya çağırıyor. Daha az al, daha çok yaşa.