İlginizi çekebilir…
Bir Kadının Portresi
Isabel Archer, Avrupa’yı dolaşmak için Amerika’daki evinden ayrılmıştır. Son derece bağımsız olan Isabel macera bulmayı beklemektedir ama aşkı bulmayı kesinlikle beklememektedir. İtalya’da Gilbert Osmond’la tanışması her şeyi değiştirir.
Ama bu çekici adamda göründüğünden daha fazlası var mıdır? Ve Isabel’in bulduğu hayat gerçekten istediği hayat mıdır?
Bir Kâşifin Felsefesi
Son derece zorlu koşullarda hayatta kalmak, tatmin edici bir yaşam sürmek için öğretilerle doludur. Bunu “Üç
Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olan Erling Kagge’den
daha iyi kimse bilemez. Kagge son derece akıcı ve samimi bir dille kaleme aldığı kitabı Bir Kâşifin
Felsefesi’nde, onu dünyanın ve insan dayanıklılığının sınırlarına götüren keşif gezilerinden edindiği bilgelik ve uzmanlığı okuruyla paylaşıyor.
İyimser bir bakış açısı geliştirmekten zihnimizi doğru zamanda kalmaya ikna etmeye, küçük şeylerden zevk
almayı öğrenmekten yalnızlığımızla barışmaya kadar türlü meselelerle ilgili deneyimlerini on altı maddede
sıraladığı kitabında Erling Kagge, en zorlu koşullarda hayatta kalabilmenin anlamlı bir yaşam sürme konusunda bize ne kadar çok şey öğretebileceğini gözler önüne seriyor.
Minimalizm – Hayatınızı Sadeleştirmenin ve Sürdürülebilir Yaşamanın Yolları
Daha Azla Daha Fazla Yaşayın!
Gereksiz eşyalardan, bitmeyen yapılacaklar listelerinden ve sizi yoran tüketim alışkanlıklarından sıyrılmak
mümkün mü?
Madeleine Olivia, sade bir yaşamın dönüştürücü gücünü keşfetmeye davet ediyor. Minimalizm, karmaşadan uzak, anlam dolu bir yaşam yaratmanın ipuçlarını sunuyor. Eşyalarınızı azaltmaktan, zihinsel yükünüzü hafifletmeye; sürdürülebilir alışkanlıklar geliştirmekten, doğaya daha yakın bir yaşam tarzı benimsemeye kadar, hayatınızı kökten değiştirecek pratik çözümler bu kitapta sizi bekliyor.
Bu yalnızca bir rehber değil, bir yaşam manifestosu. Madeleine Olivia, minimalizmin yalnızca daha az tüketmek değil, aynı zamanda daha fazla anlam, özgürlük ve mutluluk bulmak olduğuna dair ilham verici bir yolculuğa çıkarıyor. Kendi yaşamınızın özünü bulmaya hazır mısınız?
Minimalizm, sade bir hayatın kapılarını aralıyor ve sizi sadece ihtiyacınız olanla yetinmeye değil, onunla tam anlamıyla yaşamaya çağırıyor. Daha az al, daha çok yaşa.
Sherlock Holmes – Boş Ev
DÜNYANIN EN ÜNLÜ DEDEKTİFİ SHERLOCK HOLMES İLE EV ARKADAŞI DR. WATSON’IN MACERALARI DEVAM EDİYOR!
Bay Robert Adair dün gece Park Lane’deki malikanesinde ÖLDÜRÜLDÜ. Akşamı kumar oynayarak geçirmisti ve kazandığı para hâlâ masadaydı. Kapısı içeriden kilitliydi ve penceresi AÇIK KALMIŞTI... Sherlock Holmes’un ölümünün üzerinden üç yıl geçti. Watson şimdi tek başına gizemleri çözüyor ve şimdiye kadarki en zoruyla yüzleşmek üzere:
Bay Adair’in imkânsız cinayeti. Watson’ın bilmediği şey, bu merak uyandırıcı davanın mezarın ötesinden sırları ortaya çıkaracağıdır...
Kiracı
ULUSLARARASI ÇOK SATAN YAZAR KATRINE ENGBERG’İN 25 FARKLI DİLE
ÇEVRİLEN ROMANI “KİRACI” ŞİMDİ TÜRKÇEDE
Beni kâbus fabrikasının battaniyesine sarınmış insanlar biçimlendirdi. Yokluklarıyla biçimlendirdiler beni.
Ama artık biçim veren benim. Ben, bıçakçı. Hikâyeyi ben yazıyorum. Kendi hikâyemi.
Genç bir kadının kendi dairesinde vahşice öldürüldüğü ortaya çıktığında, davaya Kopenhag polis dedektifleri
Jeppe Kørner ve Anette Werner atanır. Dedektifler, kurban Julie ile içkiye biraz fazla düşkün olan ve sanatçı arkadaşlarıyla partiler düzenleyen ev sahibesi Esther arasında bir bağlantı kurar. Esther aynı zamanda roman yazarı olmaya çalışmaktadır ve Julie, henüz bitmemiş kitabında bir cinayet kurbanı olarak ortaya çıktığında, kurgu ile gerçek hayat arasındaki bağlantı daha tehlikeli hale gelir. Ancak bu karışık senaryoda Esther’in rolü ilk göründüğü kadar net değildir. Esther suçlu mu yoksa sapkın bir intikam oyununun tuzağına düşen başka bir kurban mıdır? Dedektifler, ipleri elinde tutan acımasız kukla ustasının kimliğini keşfetmek için iki kadının geçmişini daha derinlemesine incelemek zorundadır. Şimdiye dek dünya çapında 25 farklı dilde yayımlanan ve yılın en çok ilgi gören kitapları listelerinde defalarca yer alan Kiracı okuyuculara karanlık aile sırları ve bolca sürpriz vaat ediyor.
Sherlock Holmes – Kızıl Dosya
“SHERLOCK HOLMES” SERİSİNİN İLK KİTABI “KIZIL DOSYA” ÇOCUKLARI MACERAYA ÇAĞIRIYOR
Dünyanın en ünlü dedektifi Sherlock Holmes ile ev arkadaşı Dr. Watson’ın maceraları başlıyor!
Polisler, Brixton Caddesi’nde işlenen gizemli cinayet soruşturmasında Sherlock Holmes’un yardımını ister. Holmes, kendine özgü ipucu bulma ve müthiş akıl yürütme yöntemiyle katile adım adım yaklaşır.
“Şapkanı alsana,” dedi Sherlock.
“Seninle gelmemi mi istiyorsun?”
“Evet, tabii yapacak daha iyi bir işin yoksa.”
Moby Dick
“Bana İsmail deyin. Ben bir denizciyim ve size Pequod’da geçirdiğim zaman hakkında bir hikâye anlatmak istiyorum.”
İsmail denizde iş aramaktadır ve muhteşem gemi Pequod’da Kaptan Ahab ve mürettebatına katılır. İsmail burada tehlikeli beyaz balina Moby Dick’in hikâyelerini dinler. Ahab, bacağını alan yaratıktan intikam almak istediğinde mürettebat bu kader karşılaşmasından sağ çıkabilecek mi? Yoksa bu da çağlar boyunca aktarılacak bir başka ibretlik hikâye mi olacak?
Rip Van Winkle
Rip sakin hayatından memnundur. Ancak karısı onun tembelliğinden ve hırssızlığından hiç memnun değildir. Sonra bir gece Rip dağlarda uyuyakalır ve uyandığında aradan yıllar geçtiğini, köyünün değiştiğini görür. Hızla ilerleyen bir dünyada, hareketsiz kalmaktan mutlu olan bir adamı nasıl bir gelecek beklemektedir?
On İki Yıllık Esaret
Solomon Northup, ihanete uğrayıp köle olarak satılana kadar New York’ta özgür bir adamdır. Karısından ve çocuklarından koparılan Solomon, özgürlüğüne kavuşup onlara dönmeyi hayal etmektedir. Ancak sevdikleriyle iletişim kurmanın ya da özgür bir adam olduğunu kanıtlamanın hiçbir yolu olmayan Solomon, zincirlerinden kurtulabilecek midir?
Eğlenceli Boyama Alice
Alice Harikalar Diyarında hikâyesi hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı!
Haydi en sevdiğin boya kalemlerini al, hayal gücü şapkanı tak. Noktaları birleştir, aradaki farkları bul, bulmacaları çöz, ilginç bilgiler öğren! Ayrıca boyanacak birçok resim de seni bekliyor. Alice’in meşhur macerasını yeniden keşfet ve eğlenceli aktivitelerin tadını çıkar.
Masal Dünyası
Masal Dünyası, 150 farklı masal ve birbirinden güzel çizimlerle çocukları eğlenceli bir dünyaya davet ediyor. Bu kitap, çocukların hayal gücünü zenginleştirecek, onlara unutulmaz hikâyeler sunacak bir hazine niteliğinde. Her bir masal, hem eğitici hem de eğlendirici unsurlarıyla çocukların ilgisini çekecek, onları farklı diyarlara ve maceralara sürükleyecek. Kitapta yer alan çizimler, hikâyeleri daha da renkli hale getirirken; çocukların görsel algılarını da geliştirecek. Masal Dünyası, çocukların hem bireysel okuma alışkanlığı kazanmalarına hem de aileleriyle keyifli vakit geçirmelerine katkı sağlayacak eğlenceli bir eser. Bu masal kitabı, çocukları, her sayfasında yeni bir macera ve keşif dolu, hayal dünyasının kapılarını ardına kadar açan bir yolculuğa çıkarıyor.
Yürümek, Adım Adım
“Kısa yürüyüşler de yaptım, uzun yürüyüşler de. Şehirden şehre de yürüdüm, köyden köye de. Gün boyunca da yürüdüm, gece boyunca da. Sevgililerimden uzaklaştığım yürüyüşler de yaptım, dostlarıma yaklaştığım yürüyüşler de. Ormanların derinlerinde, yüce dağlarda, karla kaplı engin düzlüklerde, şehirlerin yaban bölgelerinde yürüdüm.İçim sıkkınken de yürüdüm, sevinçten havalara uçarken de. Dertlerimden kaçmak için yürüdüğüm de oldu. Acı çekerken de yürüdüm, mutluyken de. Nerede olursam olayım, neden olursa olsun hep yürüdüm. Dünyanın sonuna kadar yürüdüm – gerçekten. Bütün yürüyüşlerim birbirinden farklı olsa da dönüp baktığımda hepsinin ortak bir paydada buluştuğunu görüyorum: iç sessizlik. Yürümek ve sessizlik birbirini tamamlar.”
“Üç Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olan Erling Kagge için yürümek onu büyüleyen sorulara açılan bir kapı, belki zaman zaman gözardı etmek istediği dertlerinden uzaklaşma fırsatı, yaratıcılığını açığa çıkarmak için fiziksel bir anahtar, hatta kendini düşüncelerin dile gelmeyen akışına bırakabilmek için kullandığı korunaklı bir alan. Niçin yürüyoruz? Hızlı mı yavaş mı yürüyoruz? Nereden nereye yürüyoruz? Belirli bir hedefimiz mi var yoksa sadece yürümek için mi yürüyoruz? Kagge bunlar gibi birçok sorunun yanıtını okurlarıyla birlikte çıktığı edebi bir yürüyüşte arıyor.
“Son derece akıcı ve güzel bir metin, tavsiyeleri kadar bilge ve rahatlatıcı… bir yandan iyi bir yürüyüş rehberiyken bir yandan da uzun uzadıya düşündüren bir yol arkadaşı…”
New York Journal of Book
Histeri
“Histeri ile ilgili her deneme, onun meşhur özelliklerini anmak zorunda. Histeri dendiğinde, bedenlerinin cinsel
istekleri altında bunalmış, cinsel düşüncelerini bastıran, konversiyonlarına kayıtsız, ötekiyle had safhada
özdeşleşen, kendini teatral tarzda ifade eden, kendini varoluşuna adayacağı yerde onu gündüz düşlerinde hayal
eden, çocuksu bir masumiyeti erişkin dünyeviliğine yeğleyen insanlar akla gelir. Telkinden mustariptirler; ya
ötekinden kolayca etkilenir, ya da düşüncelerini kendilerine refakat eden diğer histeriklere aktarırlar. Her ne
kadar karakter bozuklukları âleminde ikamet eden başkaları da yukarıdaki özelliklerden bir veya birkaçını
paylaşsa da bunların tümü yalnızca histerikte tek ve dinamik bir biçim altında bir araya gelir.
Kendime biçtiğim vazife, bütün bu özellikleri histerik biçimin kalıbına dökecek bir teori temin etmek.”
Sigmund Freud’dan hareket eden, Melanie Klein ve Donald Winnicott ekollerine uğrayan, Fransız psikanalitik
düşüncesinden Jacques Lacan’ı da ihmal etmeyen bu eserinde Bollas, histeri hususunda uzun süredir var olan
fikirlere yeni bakış açıları getirerek psikanaliz ve psikoterapiyle ilgilenen öğrenciler ve profesyonellerin yanı
sıra Batı kültüründe kişiliğin oluşumuyla ilgilenen sıradan okurlar için de aydınlatıcı bir metin sunuyor.
Aksi Gibi
Öykülerinden birinin kahramanı gibi sanki Pınar Öğünç’ün de bir gözü yerinden çıkmış, sokaklarda tek başına geziniyor. Gerçeğin içindeki gerçeküstünü, gündelik olanı saran politik örtüyü, zamanın ruhunu açık eden anları biriktiriyor. Yalın ve sürükleyici, hem sakin hem öfkeli, bazen de muzip bir dille sıradan görünenin derinlerine çağırıyor.
Aksi Gibi, edebiyatla zenginleştirdiği gazeteciliğinden tanıdığımız Öğünç’ün öykü okuruyla tanıştığı, devamı yıllar içinde gelecek buluşmaların ilki.
“Kibrinizi tanıyorum. Kendinizi mühim, ince ve derin göstermek için yaptığınız numaraları, dışı cilalanmış hırsın kanınıza nasıl zehir gibi karıştığını, üst kat gömme dolaplarında gizlediklerinizi biliyorum. Biliyorum ama çağırdığınız apartman toplantılarında bunu hissettiremiyorum size. Aksi gibi bu görünmezlik, bu öfke evden çıkınca da omurgama yapışıyor. Teklifsiz sen dediğiniz odalarda, yürürken yol vermediğiniz sokaklarda, sesimi manasızlaştırmaya çalıştığınız gezegenin üst katlarında size istediğim gibi direnemiyorum. Canımı sıkıyorsunuz.
Şunu unutmayın. Bu apartmanın temeline en yakın olan benim, bu işin de ancak dinamitle çözülebileceğini biliyorum.
Sayın D1 Blok sakinleri, şimdilik kapılarınızın altından bu metni atıyor, sizi uyarıyorum.”
Bir Rus Piyanistin Otoportresi
Yüzyıllardır sanatçılara, bilim insanlarına ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında birçok ülkeden sürgünlere yuva olan Viyana bu karışımın yarattığı havayla entelektüel dünyada son derece ihtişamlı bir yere sahip. Geçmişin kayıp ruhları şehrin kafelerinde çağdaş eşlikçilerine unutulmaya yüz tutan hayatlarını anlatıyor, yaşamlarının son demlerinde anılarını kayıt altına alıyor. İşte bu kafelerden birinde isimsiz bir anlatıcı, eski roman karakterlerinden biri gibi duran bir Rus piyanistle tanışıyor. Dünyaca ünlü piyanist Suvorin kitabın anlatıcısına savaşın dehşetini, nefes almakta güçlük çektiği diktatörlük rejimini, öğretmenlik yaptığı yılları, her sahne performansında neler hissettiğini ve büyük aşkı eşini aklına geldiği şekliyle sansürsüzce anlatıyor. Beat Kuşağının önemli temsilcilerinden Wolf Wondratschek, Bir Rus Piyanistin Otoportresi’nde bazı insanların güzellik, müzik ve tutkunun peşinde koşarken nelerden vazgeçtikleri, yaptıkları bu fedakârlıklara değip değmediği gibi ebedi soruları tartışıyor. Yazarın diliyse sanki kurmaca metinlerin temel standartlarına göre yazılmış bir metin değil de müzikal bir eser gibi duyuluyor.
Bir Rus Piyanistin Otoportresi egosuz, kurnaz, derin, komik, otantik ve son derece gizemli; hem de tüm bunları hiç zorlanmadan yapıyor. Muazzam bir alçakgönüllülük romanı kuşatıyor. Bağıran bir dünyada, usulca ve yavaşça çalınan bir şarkı.
Ethan Hawke, The New York Times Book Review
Wondratschek’in katmanlı anlatısı dil, sanat, politika ve tarih üzerine düşünüyor ve romanda çok fazla olay yaşanmasa da okuruna kafa yoracağı çok konu veriyor. Thomas Mann ve Elias Canetti’ye ilgi duyan okurlar bu kitabı zevkle okuyacaklar.
Kirkus
Yumuşaklığın Gücü
“Yumuşaklık bir muamma… Karşılamak ile vermekten müteşekkil bir ikili harekete eklenmiş, ölümle doğumun imzaladığı geçişlerin eşiğinde beliriyor. Kendi yoğunluk derecelerini taşıdığı, sembolik bir kuvvet olduğu ve şeyler ile varlıklar üzerinde dönüştürücü bir kabiliyeti bulunduğu için de bir güç. […] Bana içini dökenleri dinlerken, her kişisel deneyimde yumuşaklığı duydum. Onun direniş kuvvetini ve ele gelmez sihrini ‘aktarım' dediğimiz gizemde hissettim. Dünyayla ilişkisine bakınca gördüm ki yumuşaklık ilk olarak yaşamı taşıyan, kurtaran ve geliştiren bir zekâ...”
“Bir felsefe kitabının konu ettiği meselenin tavrını takındığı çok nadiren görülür: Maddeyi ele alırken töze, yüzeyi ele alırken geometriye dönüşmesi, hatta zamana seslenirken sabırsızlanması gibi. Yumuşaklığın Gücü yumuşak bir kitap olmak gibi inanılmaz bir hünere sahip. Yumuşaklık ‘hakkında’ yumuşaklığın kendisi ‘tarafından’ yazılmış bir kitap. […] Yumuşaklığın Gücü bizi eğiten, yatıştıran, rahatsız eden, ama hepsinden önce bize bir şekilde daima, her an dokunan önemli bir metindir. Bu sayede okur, kırılganlığa adanmış bu kitaptan -şüpheye yer bırakmayacak şekilde- güçlenerek çıkar.”
Catherine MALABOU
Doğanın Gizli Ağı
Doğa akla hayale gelmeyecek sürprizle dolu ve bizim bildiğimizden çok daha karmaşık. Yılların ormancısı ve çok okunan kitapların yazarı Peter Wohlleben, en son bilimsel bulguları ve onlarca yıllık gözlemlerini kullanarak bize bir kez daha doğaya hayret etmeyi öğretiyor. Ve etrafımızdaki dünyayı yepyeni gözlerle görmemizi sağlıyor.
Doğadaki canlılar birbirlerini nasıl etkiliyor? Farklı türler arasında nasıl bir iletişim var? Doğanın o meşhur dengesi gerçekten bizim zannettiğimiz gibi mi işliyor?
“Doğada her şey birbiriyle ilişki içindedir. Bu ilişki ağı öylesine karmaşık ve incelikle dallanıp budaklanmıştır ki muhtemelen tam anlamıyla kavrayıp çözmemiz hiçbir zaman mümkün olmayacak. Böyle olması aslında daha iyi sanırım; zira hayvanlara ve bitkilere baktıkça yaşadığımız şaşkınlığı hiçbir zaman yitirmeyeceğiz. En mühimiyse küçücük müdahalelerin bile çok büyük sonuçları olabileceğini kavramamız ve çok gerekmedikçe burnumuzu doğanın işine sokmaktan kaçınmamız olacaktır.
Şimdi bu hassas ağı daha net görebilmemiz için size bazı örnekler vermek istiyorum. O halde şimdi gelin birlikte şaşıralım!”
Gecenin İçinden
Uluslararası çok satan listelerine giren, Türkiye’de de çok satan Karanlık Göl kitabının yazarından, etkileyici kurgusu ve güçlü karakterleriyle bağımlılık yaratacak yeni bir roman: Gecenin İçinden.
Kıdemli ve zeki dedektif Gemma Woodstock, Melbourne’deki en büyük cinayet vakaları üzerinde çalışan bir polis memurudur. Cinayete kurban giden evsiz bir adam vakasını üstlenen Gemma, öldürülen kişi ve onun yalnızlığıyla kendi yalnız yaşamı arasında bir bağ kurar. Ardından geleceği parlak bir sinema yıldızı olan Sterling Wade, gişe rekorları kıracak yeni filminin çekimleri sırasında öldürülür. Gemma Woodstock ve çalışma arkadaşı Nick Fleet, aktörün hayatındaki ve ölümündeki gizemi çözebilmek için bir süreliğine de olsa karakterlerindeki farklılıkları göz ardı
ederek birlikte çalışmak zorunda kalır.
Film çekimi sırasında işlenen bir cinayette, değişik açılardan çekilen birçok kamera görüntüsü varken katili bulmak ne kadar zor olabilir? Avustralya’nın çok sevilen film yıldızını öldürmek isteyen kimdir?
Evsiz bir adam ve ünlü bir sinema yıldızı arasında hiçbir ortak nokta yokmuş gibi görünse de Gemma ve Nick, bu iki adamın ölümlerine yol açan sırları keşfetmeye çok yakındır.
Büyücüler Çağı
Yaşam ve insan varoluşu hakkında yeni soruların sorulduğu, bazı fikirlerin ilk kez düşünüldüğü bir on yıl. Uzun yıllar Philosophie Magazin dergisinin yayın yönetmenliğini yapan Wolfram Eilenberger; iki dünya savaşı arası dönemde 1920’lerin ruh halini, büyük belirsizliği, biten bir savaşın ardında bıraktığı tahribatı ve bir sonrakinin yaklaşan ayak seslerini, yükselen ekonomik krize karşın her şeye eşlik eden yaşam sevincini, eskinin yıkıldığı ama yeninin ne olduğu nun da tam bilinemediği bir zaman aralığını dört büyük filozofun hayatı üzerinden anlatıyor.
Dünyaya çarpan bir göktaşı misali aniden ortaya çıkan ve Hannah Arendt'e olan aşkıyla kavrulan Martin Heidegger. Cambridge'deki herkes bir felsefe tanrısı olarak ona taparken taşrada ilkokul çocuklarına yoksulluk içinde ders vermeyi seçen, servetini reddetmiş bir milyarderin oğlu, büyük dâhi Ludwig Wittgenstein. Letonyalı bir anarşistle Capri'de yaşadığı aşkın bir devrimciye dönüştürdüğü Walter Benjamin. Ve son olarak, ülkesini terk etmeden önce Hamburg'un burjuva mahallelerinde Nazi iktidarının ve Yahudi düşmanlığının yükselişine çıplak gözle tanık olan Ernst Cassirer. Farklı kökenlerden, farklı dünya anlayışlarından gelip farklı bir geleceğe yelken açsalar da temelde peşine düştükleri soru aynıdır: İnsan nedir?
Wolfram Eilenberger, bu dört aykırı filozofun yaşamlarında ve devrimci düşüncelerinde bugünkü dünyamızın kökenlerini görüyor. 1920’lere felsefe tarihi üzerinden bu bakış; aynı zamanda günümüz dünyasındaki benzer anlamsızlığa, tıkanmışlığa dair hem bir hatırlatma hem de bir ilham kaynağı. Ama hepsinden önce büyüleyici bir okuma deneyimi.