İlginizi çekebilir…
Gerçeğin İzinde
Sadece bir tıklamayla hayatınız yerle bir olabilir…
Tek bir gecede her şeyinizi kaybedebilirsiniz.
Jacintha “Jack” Cross, siber güvenlik uzmanı. Eşiyle birlikte büyük şirketlerin dijital açıklarını test ediyorlar. Hem
sistemlere hem de birbirlerine duydukları güven, onları neredeyse kusursuz bir ekip haline getiriyor…
Ta ki sıradan bir görev gecesi, kabusa dönüşene kadar.Jack sabahı kocasının cesediyle karşılayacak, kendi adı ise baş
şüpheli olarak anılacaktır.Polisin hedefinde, hayatı altüst olmuş halde kaçmak zorunda kalan Jack, artık sadece
gerçeği değil, kime güvenebileceğini de sorgulamak zorundadır.
Zaman daralıyor. Her hamle ölümcül. Güçlü bir kadının hayatta kalma savaşı başlıyor.
Gerçeğin İzinde, ilk sayfasından itibaren okuyucuyu yakalayan, temposunu hiç düşürmeyen bir psikolojik gerilim. Ruth
Ware, 7 New York Times çoksatarının yazarı ve 6 milyondan fazla satan kitaplarıyla gerilimin kraliçesi ünvanını bir kez
daha hak ediyor.
Dünya Masalları
Çocuğunuzla birlikte çıkacağınız büyülü bir yolculuğa hazır mısınız? Dünyanın dört bir yanından en sevilen masalları bir araya getirdik: Kırmızı Başlıklı Kız, Uyuyan Güzel, Peter Pan, Güzel ile Çirkin, Kibritçi Kız ve daha fazlası… Bu kitap, masalların sihirli dünyasını çocuğunuzla paylaşmanız için harika bir rehber olacak. Her bir hikâye, çocuğunuzun hayal gücünü besleyecek rengârenk, özenle hazırlanmış görsellerle süslendi. Kimi zaman cesur bir kahramanın peşinden koşacak, kimi zaman hayallerin sınır tanımadığı bir dünyada uçacaksınız.
Uyku öncesi hikâyeler, aile sohbetleri ya da sadece keyifli bir mola için… Bu kitap, her anınızı daha da unutulmaz kılacak. Dünya masallarını birlikte keşfederken, küçük kalplerin sevgi ve iyilikle dolduğunu görmek size bambaşka bir mutluluk verecek.
Son Kuşlar
1940 yılında yayımlanan Semaver, Sait Faik’in ilk hikâye kitabı olmasına rağmen, derin gözlem yeteneği ve kendine has anlatım tarzıyla, yalnızca döneminin değil, Türk hikâyeciliğinin de temel taşlarından biri olmayı başarmıştır. Kitap, sıradan insanların yaşam mücadelelerini, sevinçlerini, kederlerini ve hayallerini sade ama sarsıcı bir dille ele alır. Yazar, hikâyelerinde süslü anlatımlardan uzak durarak, yalın ve samimi bir üslupla okuru kendi dünyasının bir parçası haline getirir.
Semaver, küçük mutlulukların, naif hayallerin ve insan olmanın doğallığını merkeze alır. Fabrikada çalışan bir genç, bir deniz kenarı balıkçısı, mahalledeki yaşlı bir kadın ya da işsiz bir adam... Sait Faik’in kaleminde hepsi ölümsüzleşir ve bizi yaşamın basitliğinde saklı olan güzelliklerle yüzleştirir.
Birbirinin İyiliğini İstemek ve Birbirine Kötülük Etmek
“Ne kadar çok seversek, o kadar çok incitiriz.”
Maxime Rovere Birbirinin İyiliğini İstemek ve Birbirine Kötülük Etmek: Tartışmanın Felsefesi’nde insan ilişkilerini sarsan çatışmaların doğasını didik didik ediyor; tartışmanın tuzaklarını bertaraf ederken bir yandan da karşı koyulmaz çekiciliğine kucak açıyor. İlişkilerin sahnesine felsefeyi yerleştiren bu kitap, keskin bir farkındalık sunuyor: “Hiçbir acı kaçınılmaz değildir, hiçbir acı boşa çekilmez.”
Belki de bizi inciten bizzat sözler değil, açtıkları gedikler, bizi en yakınımızdakileri ve kendi iç dünyamızı keşfetmeye zorlayan derin yarıklardır. Ama asıl mesele, bu boşlukları nasıl dolduracağımızı öğrenmekte yatıyor. Rovere’in bu eseri tutkularımız, hatalarımız ve ideallerimiz üzerine sarsıcı bir değerlendirme.
Nesnelerin Tükenen Hayatı
Ayak uzun süre yürürse, giydiği ayakkabıyı deforme eder, bir kalıp gibi şeklini kendine uydurur; bazen de ayakkabı ayağı vurur, su toplamasına, hatta nasır tutmasına neden olur. Wolfgang Schivelbusch insanla eşya arasındaki ilişkiyi hem böyle her gün deneyimleyebileceğimiz örnekler hem de felsefenin derinlikli kuramları yardımıyla, tüm yönleriyle ele alıyor. Yaratma, üretim, kullanım, tüketim ve yok etme döngüsü üzerinden, insanın nesnelerle kurduğu bağı inceliyor.
Schivelbusch, Nesnelerin Tükenen Hayatı’nda insanla eşya arasındaki bu karşılıklı ilişkiyi düşün ve bilim tarihi boyunca izleyerek uygarlığımızın ve modern ekonomilerin kökenine dair çarpıcı görüler sunuyor. Kapsamlı tarihsel analizleriyle okurunu, gündelik hayatımızın eşyalarına yeni bir gözle bakmaya davet ediyor.
“Schivelbusch, derinlikli ve bir o kadar da parlak bir üslupla yazıyor; birbiriyle ilgisiz gibi görülen alanları düşünce yapısının çatısı altında öyle zarif bir şekilde bir araya getiriyor ki bu büyük çabasını hissetmiyorsunuz bile... Yaşadığımız toplumu anlamak isteyenler için adeta bir rehber niteliğinde.”
Hannes Hintermeier, Frankfurter Allgemeine Zeitung
Terra Incognita
İnsanlık yüzyıllar boyunca üzerinde yaşadığı dünyayı anlamaya çalışırken, aslında onun hakkında ne kadar az şey bildiğini fark edebildi mi? Haritalarda “Terra Incognita” olarak işaretlenen keşfedilmemiş bölgeler, bilinmeyenin yarattığı korkuları nasıl şekillendirdi? Cehalet, insanların hayal gücünü nasıl besledi ve bilimsel keşiflere giden yolu nasıl açtı?
Alain Corbin Terra Incognita, On Sekizinci ve On Dokuzuncu Yüzyılda Cehaletin Tarihi’nde, cehaletin ve bilgi eksikliklerinin insanlık tarihinin gelişiminde üstlendiği rolü araştırıyor. Konu edindiği yüzyıllarda volkanlardan kutup bölgelerine, okyanusların derinliklerinden stratosfere kadar, dünyanın çeşitli gizemlerini anlatırken, bu bölgeler hakkındaki her yeni keşfin ne büyük hatalar, önyargılar ve hayranlık uyandıran hislerle harmanlandığını ortaya koyuyor. Bir yandan da toplumların bilgiye erişimindeki sınırların yol açtığı tutarsızlıkları ve bu süreçten doğan düşünsel dönüşümleri inceliyor. Yalın üslubuyla Corbin, okurunun hem bilinmeyene duyduğu merakı körüklüyor hem de dünyayı anlama tutkusunu canlandırıyor.
Eve Dönüş
Amy Liptrot, hayatının en karanlık döneminde, çocukluğunun geçtiği Orkney Adaları’na döner. On yıl süren bir bağımlılık sürecinin ardından, parçalanmış kimliğini yeniden inşa etmeye çalışır. Soğuk sabah yürüyüşlerinde, yıldızlarla örtülü gecelerde ve denizin vahşi sesinde, kaybettiği huzuru, anlamı ve kendini aramaya başlar.Adada geçirdiği her gün, onu doğaya biraz daha yaklaştırırken içindeki boşluğu da usulca doldurur. Gökyüzünü inceler, kıyılarda yürür, sessizlikte kalır. Ve doğanın, insana hem unutturduğu hem de hatırlattığı şeylerle yüzleşir: Kökler, aidiyet, iyileşme…Eve dönüş, sadece bir iyileşme hikayesi değil; aynı zamanda kendine dönüşün, kırılganlığın içindeki gücün ve doğayla yeniden kurulan bağın büyüleyici bir anlatısı. Amy’nin bu yolculuğu, çok sevilen, ödüllü The Outrun filmiyle de izleyicileri derinden etkiliyor. Her başlangıç, bir dönüşle başlar.
Alemdağ’da Var Bir Yılan
Sait Faik Abasıyanık, Türk edebiyatının en özgün yazarlarından
biri olarak, modern öykücülüğün temel taşların dan birini oluşturur. Onun
edebiyatında, insan ruhunun derinliklerine inen bir sezgi, doğaya duyulan büyük bir
sevgi ve yalıtılmış bireyin dünyasına özgün bir şekilde ışık tutan bir ütopya bulunur.
1954 yılında yayımlanan Alemdağ’da Var Bir Yılan, Abasıyanık’ın sanat hayatında önemli bir dönemeçtir ve yazarın son öykü kitabı olarak onun edebiyat serüvenini taçlandırır.
Bu eser, yalnızca bir öykü kitabı değil; bir düşünce, bir duygu ve bir ruh hâlidir. Abasıyanık, Alemdağ’da Var Bir Yılan ile edebiyatın sadece bir sanat değil, insan ruhunu anlama ve anlamlandırma çabası olduğunu da bir kez daha gözler önüne serer. Her bir satır, okuyucuyu kendi içsel yolculuğuna davet eden bir rehber gibidir. Bu nedenle, bu kitap, sadece Sait Faik’in değil, Türk edebiyatının en değerli hazinelerinden biri olarak yerini alır.