İlginizi çekebilir…
Yeni Bir Bakışla Felsefe Seti (7 kitap)
“Yeni Bir Bakışla” dizisi sanatın işlevi ve görevi, temsilin doğası gibi konular üzerine güncel tartışmaları çağdaş düşünürlerin eserleri ve fikirleri etrafında ele alıyor.
Yeni Bir Bakışla: Adorno // Geoff Boucher
Yeni Bir Bakışla: Baudrillard // Kim Toffoletti
Yeni Bir Bakışla: Deleuze // Damian Sutton, David Martin-Jones
Yeni Bir Bakışla: Derrida // K. Malcom Richards
Yeni Bir Bakışla: Heidegger // Barbara Bolt
Yeni Bir Toplum Felsefesi // Manuel De Landa
Yeni Gerçekçilik Manifestosu // Maurizio Ferraris
Arzuyu Sezmek: Fokus Grup Tekniği’nin Dönüşümü
Eleştirmenlerin hayranlığını kazanan bu uluslararası çok satan kitapta, matematik dehası Petros Papachristos'un ömrünün büyük bir kısmını matematik alanında karşılaşılmış en büyük zorluklardan birine, Goldbach Sanısı'na adadığını göreceksiniz. Kolay görünen bu aldatıcı sanıya göre; 2'den büyük her çift sayı, iki asal sayının toplamına eşittir. Bu sanıyı ispatlama amacıyla yanıp tutuşan matematikçinin hayatta başka bir amacı kalmamıştır.
Zaman içinde, genç ve azimli yeğeni dışında ailesindeki herkes ona sırtını dönmüştür. Hikâyenin kahraman anlatıcısı olan bu genç adam; aralarında G.H. Hardy, Hint dehası Srinivasa Ramanujan ve genç bir Kurt Gödel bulunan muhteşem tarihi kişilikler eşliğinde Petros Amca'nın sırlarla dolu çarpıcı geçmişini aydınlığa kavuşturmayı amaçlamaktadır. Bu sırada birbirini tanımaya başlayan amca ile yeğen arasında bir bağ kurulur. Bunun sonucunda kendilerini, akıl sağlıklarını tehlikeye atabilecek türden matematiksel bir takıntının pençesinde bulurlar.
“Merak uyandırıcı bir ilk eser... Doxiadis, iki zorlayıcı karakterin gelişimine odaklanırken okurun ilgisini asla kaybetmiyor. Gerçekten sürükleyici.”
- Publishers Weekly
“Büyük aşklar genellikle yalnızlıktan doğar.' Anlatıcı, amcasının sayılarla olan ilişkisini böyle yorumluyor. Petros, Goldbach Sanısı'na tam anlamıyla ömrünü vermiş.” Sophie Ratcliffe
– The Times
“Bir matematikçinin, çözülmesi çok zor bir problemi çözmeye uğraşırken, kendi kendine nasıl zihinsel bir tuzak hazırladığını harikulade bir şekilde sergiliyor.”
- John Nash, 1994, Akıl Oyunları filminin konu edindiği Nobel ödüllü matematikçi-
“İki yüzyıl boyunca çözülememiş matematiksel bir sanı; bu sanıyı çözmek uğruna kendi kendini yiyip bitiren matematik dehası bir amca; matematiğe ilgi duyan bir yeğenle kurduğu tuhaf ilişki ve keskin bir sosyal gözlemleme... Bütün bunlar, çok eğlenceli, dokunaklı, büyüleyici ve kanımca karşı konulamaz olan Petros Amca'da bir araya geliyor.”
- Oliver Sacks
Son Kullanma Tarihi
Elli yıl önce, bugün sahip olduğumuz insan nüfusunun yarısına sahiptik.
Bu büyüme döneminde tüm bu insanları beslemeyi nasıl başardık.
İleriye baktığımızda, geleceğin genişleyen nüfusunu nasıl besleyeceğiz?
Bu kadar çeşitli bir nüfusa sürdürülebilir bir şekilde güvenli, yüksek kaliteli, sağlıklı gıdaları nasıl sağlayacağız?
Gıdalar insanlık tarihi boyunca pişirilerek, fermente edilerek ya da başka yöntemlerle işlenmiştir. Ancak günümüzde süpermarket raflarında bulunan ürünlere baktığımızda şu soruyu sormadan edemiyoruz: Fazla mı ileri gittik?
Bilim, kimyasal reaksiyonlarla ve organizmaları manipüle ederek gıdaların ömrünü uzatmanın pek çok yolunu buldu. Haftalarca taze kalan elmalar, aylar yerine birkaç gün içinde olgunlaşan peynirler, laboratuvar ürünü biftekler, 3D yazıcıdan çıkan pizzalar…
Nicola Temple bu kitapta hazır yemeklerin neler içerdiğini, sebze ve meyvelerin ömrünü uzatmanın nasıl sağlandığını, gıda işlemede nanoteknolojinin yerini, konunun uzmanı olmayanların da kolayca anlayacağı bir biçimde aktarıyor ve en sevdiğimiz yiyeceklerin inovasyon, israf ya da savaşlardan nasıl etkilendiğini ortaya koyarak bilimkurgu kitaplarından fırlamış gibi görünen yiyecekleri tükettiğimiz bir gelecek ihtimaline de göz atıyor.
Son Kullanma Tarihi’ni okuduktan sonra işlenmiş gıdalar konusunda neyin kabul edilebilir neyin kabul edilemez olduğunu değerlendirebilecek ve daha rasyonel tüketiciler haline geleceksiniz.
Yemek Savaşları
“Ne yiyoruz? Yediğimiz yiyecekler nereden geliyor ya da nasıl üretiliyor?” gibi hayati sorulara yanıt veren Yemek Savaşları’nda tarım teknolojisinin vaatlerinden lezzet politikasına dek birçok konuda bilgi edineceksiniz.
Günümüzde gıda araştırmaları alanında erişebileceğimiz kitaplar sayıca fazla olsa da bu kaynaklar yemekle ilgili popüler tartışmaların tarihsel arka planını ve sürekliliğini yansıtmamaktadır. Yemek Savaşları ise yiyecek ve yemekle ilgili tartışmalara tarihsel bir mercekten bakmayı hedefleyerek bu konudaki boşluğu dolduruyor.
Bu tarihsel anlayış sayesinde günümüzdeki sorunların çoğunun geçmişte iyi niyetle alınmış kararlarla uygulanmış çözümlerden kaynaklandığını ve geçmişin farkındalığının gelecekte daha iyi bir dünya için hepimize yardımcı olacağını fark edeceksiniz.
“Yemek Savaşları tarihin mevcut gıda sistemimizi nasıl şekillendirdiğine dikkat çekerek gıda araştırmalarına tarihsel bir bağlam kazandırıyor… Ludington ve Booker’ın bu kitabında yer verilen bakış açılarının çeşitliliği mevcut gıda sistemini yorumlamamıza yardımcı oluyor.” –Nature Food
Walter Benjamin Kitaplığı (3 Kitap)
Fotoğraf Yazıları
Walter Benjamin
“Walter Benjamin fotoğrafı hatırlatmaktan hiç vazgeçmedi. Tarih boyunca değişen, uyum sağlayan, gelişen bir şey olarak fotoğrafın izini süren güçlü bir fotoğraf eleştirmeniydi. Fotoğrafın bir tarihi, bir hayatı olduğuna inandı. [...] Benjamin’in gözlemlediği üzere fotoğraf iktidardakiler ve geleneksel sanata gereğinden fazla özlem duyanlar tarafından kötüye kullanılabilir ve kullanılmıştır da [...] Fotoğraf yozlaşabilir. İçinde bulunduğu zamandan ayrı düşebilir ya da (fotoğraftaki) özneleri genel olarak kötüye kullandığı gibi onu da kötüye kullanan baskıcı güçlerin güdümüne girebilir. Benjamin’in fotoğrafa dair ve fotoğrafın yörüngesindeki çeşitli yazılarıyla amaçladığı şey, panoramik bir bakışla okurunu bu aracın potansiyeli ve gerçekliği konusunda eğitmektir.”
Walter Benjamin’in fotoğraf yazılarından oluşan bu derleme aşina olduğumuz fotoğrafa başka bir gözle tekrar bakma, işlevini, imkânlarını yeniden düşünme olanağı sunuyor; fotoğrafın zaman içinde kazandığı ve kazandırdığı farklı anlamların izini sürüyor. Bu derlemede yer alan tüm yazılar Leslie’nin sunuşuyla açılıyor, değinilen kişi ve kavramların açıklandığı sözlüklerle sona eriyor. Kitapta ayrıca Benjamin’in atıfta bulunduğu fotoğraflardan örnekler de yer alıyor.
Karşılaşmalar: Bir Benjamin Romanı
Jay Parini
“Hiçbir zaman tatmin edemediği Tarih Meleği tarafından öldürülmüştü hiç kuşkusuz. Onu öldüren en bariz şeyse genellikle alaycı bir şekilde tetikte bekleyip en sonunda her zaman sahnede belirerek daha önce gerçekleşmiş olan her şeyin, her çıtkırıldım adım ve irkilmenin, gözün her titreşiminin, kalpten hissedilmiş her çizginin ve rasgele her jestin yazarlığını üstelenen Zaman’dı.”
Walter Benjamin’in 1940 yılında Nazi Almanya’sının Fransa'yı işgalinin hemen ardından Paris’ten kaçışıyla başlayan Karşılaşmalar Benjamin’in tutkularıyla tuhaflıklarının peşine düşüp ölümünün matemini tutuyor.
Felsefe tartışmaları, Nazi işgali, savaş ve kaçış ekseninde ilerleyen, Bertolt Brecht, Gershom Scholem, Hannah Arendt gibi isimlerin de yer aldığı romanda, Benjamin arkadaşları ve ailesi, aşkları ve yalnızlığı, hayatı ve intiharı, gözünden sakındığı elyazması sayfalar vasıtasıyla yeniden ete kemiğe bürünürken hayat hikâyesi de yirminci yüzyılın ortasında dünyayı yakıp yıkan korkunç savaşın güçlü bir metaforuna dönüşüyor.
Walter Benjamin - Gershom Scholem Mektuplaşmalar 1932-1940
Derleyen: Gershom Scholem
İki büyük savaşın damga vurduğu karanlıkta, tüm güçlüklere karşın bağlarını sürdürme çabalarından vazgeçmeyen Almanyalı iki Yahudi entelektüelin 1932’den 1940’a dek süren mektuplaşmaları, hem döneme hem de yazarlarına ilişkin çok önemli bilgiler sunuyor. 20. yüzyılın en önemli edebiyat ve sanat eleştirmeni olarak ölümünden sonra üne kavuşan Walter Benjamin ile Yahudi mistisizmi ve Kabala üstüne yapıtlarıyla tanınan Gerschom Scholem’in dostluğu, Benjamin’in 1940’ta Fransa-İspanya sınırında intiharıyla sonlanana dek gücünden hiçbir şey kaybetmeden devam etmiştir.
Bugün bildiğimiz eserlerinin ortaya çıkış ve yazılış süreçleri, dönemin entelektüel kişilikleri, edebiyat tartışmaları, Kafka, Baudleaire, Yahudilik, savaş ve ölüm mektupların satırlarında kendisini gösterirken, zor zamanlarda insan olarak var kalabilmenin ne kadar ağır bir yükü taşımak anlamına geldiği de apaçık bir biçimde ortaya çıkıyor. Tüm bu kaygının ve belirsizliğin içinde bile zihinsel üretimlerini hayatta kalma faaliyetlerinin asli öğesi olarak görmeyi sürdüren Benjamin ve Scholem tekerrür etmekte hiç kararsız olmayan tarih için de bir tinsel direniş belgesi sunuyorlar.
“Bugün yayımlanmasını sağladığımız her satır –bu satırları miras bıraktığımız gelecek ne denli belirsiz olursa olsun– bu karanlık dönemin güçlerinin karşısında kazanılmış bir zaferdir.”
Yeni Tüketici
Simonsen ve Rosen şu beş yaygın inanca savaş açıyorlar: Bir markanın bugün ne olduğu geçmişte ne olduğundan daha önemlidir. Sadakati beslemek pazarlamacının günden güne daha çok ilgilenmesi gereken bir konudur. Tüm müşteriler irrasyoneldir. Seçeneklerin sayısını arttırmak insanların satın alma eyleminde bulunmasına mani olabilir. Konumlama pazarlama oyununun en önemli parçasıdır.
Ve diyorlar ki: Tüketiciler geçmişte marka adı, firmayla yaşadığı deneyimler, şişirilmiş fiyatlar, markanın diğer rakip firmaların mesajlarıyla karşılaştırılan reklam mesajı ya da bir pazarlamacının katalogda ya da raflarda göstermeyi tercih edeceği diğer ürünler gibi kriterlere göre karar verirdi. Biz bu sihirli sözlerin gün geçtikçe kıymetini yitireceklerini düşünüyoruz. Zira tüketicinin karar verme sürecinde radikal bir değişim yaşanıyor. Web sitelerini gözden geçirin, akıllı telefonlardan uygulama satın almak, sosyal medya aracılığıyla uzmanlığa ve diğer kaynaklara eşi benzeri görülmemiş bir erişim imkânı...
Sayıların Diktatörlüğü
Saplantı haline getirilmiş performans ölçümlerinin tüketiciler üzerindeki yanıltıcı ve yıkıcı etkileri hakkında derin incelemeler içeren kitap The Kitap Yayınlarıyla Türkçede!
Profesör Jerry Z. Muller, Sayıların Diktatörlüğü’nde gitgide daha fazla kuruma yayılan, ölçülen ve ödüllendirilen performans kültürünün geniş tarihini, kültürel köklerini ve güncel yansımalarını inceliyor. Bir teşhis sunan kitap aynı zamanda metrik saplantısından nasıl kurtulabileceğimize ve buna dair sıkıntılarımızı nasıl hafifletebileceğimize dair bir öngörüde bulunuyor.
Anaokulu, lise, üniversite, emniyet ve diğer kamu hizmetlerinde, sağlık, finans ve iş dünyasından hayır kurumlarına kadar pek çok kurumda karşılaşılan performans ölçümlerinin abartılı ve çoğunlukla eksik hesaplanmış verileri hakkındaki gerçekler, eğitim ve sağlık sistemlerinin kaderini belirleyen politikacılardan şirketlerin yönetim kurulu üyelerine, üniversitelerin ve bu kurumlarda çalışan ve onları yönlendirenlerin tümü için şaşırtıcı ve şüpheci bilgiler içeriyor.
Gözümüz Neden Doymaz
Melanie Mühl ve Diana Von Kopp, Gözümüz Neden Doymaz’da beslenme alışkanlıklarımız günden güne daha karmaşık bir hal almaya başlamışken bu karmaşıklığı yaratanın yine biz olduğumuz gerçeğini davranış psikolojisi üzerinden değerlendiriyor. Yeme alışkanlığımızı şekillendiren gizli etkenleri sıralarken, doyduğumuz zamanı neden bilmediğimiz, neden tekrar tekrar beslenme mitlerinin tuzaklarına düştüğümüz, duyguların iştahımızı nasıl manipüle ettiği, kalan yemekleri neden eve götürmekten hoşlanmadığımızın altında bilinçaltımızın söz sahibi olduğunu belirtiyor.
Bu kitabı okurken, nasıl daha sağlıklı ve akıllı beslenerek yiyeceklerden keyif alınabileceğinin yöntemlerini bulacaksınız. Her sayfasında damak zevkinizi deşifre eden ve yemek yemenin sosyal boyutuna ışık tutan bulgulara rastlayacaksınız. Bu kitabı okuduktan sonra bilinçli davranmanın gücünü ele alarak daha akıllı ve keyifli yemek yemeye başlayacaksınız!