Sepet toplamları
| Ara Toplam | 775.00₺ |
|---|---|
| The Kitap Kargo Maliyeti | 105.00₺ |
| Toplam | 880.00₺ (17.50₺ KDV dahil) |
İlginizi çekebilir…
Babalar ve Oğullar
Ivan Turgenyev’in unutulmaz eseri Babalar ve Oğullar, gençler için uyarlandı!
Bu özel uyarlama, resimlerle zenginleştirildi ve edebiyat tutkusunu yeni keşfeden genç okurlar için yeniden anlatıldı.
Nikolay Kirsanov, oğlu Arkadi’nin uzun zaman sonra baba evine dönüşünü heyecanla beklemektedir. Ancak Arkadi’nin yanında getirdiği misafir, bu sevince gölge düşürür. Çünkü Arkadi ne kadar sıcakkanlı ve neşeliyse, arkadaşı Bazarov bir o kadar mesafeli, ciddi ve duygularını gizleyen bir gençtir.
Fakat zamanla, bu sessiz ve soğukkanlı genç, hem Arkadi’nin hayatında hem de çevresindekilerde derin izler bırakacaktır. İlk aşklar, fikir çatışmaları, büyüme sancıları… Bu iki farklı karakter, birlikte geçirdikleri günlerde birbirlerinden çok şey öğrenirler. Büyümek, düşünmek ve farklılıklara rağmen dost kalabilmek üzerine klasikleşmiş bir hikâye.
Nesnelerin Tükenen Hayatı
Ayak uzun süre yürürse, giydiği ayakkabıyı deforme eder, bir kalıp gibi şeklini kendine uydurur; bazen de ayakkabı ayağı vurur, su toplamasına, hatta nasır tutmasına neden olur. Wolfgang Schivelbusch insanla eşya arasındaki ilişkiyi hem böyle her gün deneyimleyebileceğimiz örnekler hem de felsefenin derinlikli kuramları yardımıyla, tüm yönleriyle ele alıyor. Yaratma, üretim, kullanım, tüketim ve yok etme döngüsü üzerinden, insanın nesnelerle kurduğu bağı inceliyor.
Schivelbusch, Nesnelerin Tükenen Hayatı’nda insanla eşya arasındaki bu karşılıklı ilişkiyi düşün ve bilim tarihi boyunca izleyerek uygarlığımızın ve modern ekonomilerin kökenine dair çarpıcı görüler sunuyor. Kapsamlı tarihsel analizleriyle okurunu, gündelik hayatımızın eşyalarına yeni bir gözle bakmaya davet ediyor.
“Schivelbusch, derinlikli ve bir o kadar da parlak bir üslupla yazıyor; birbiriyle ilgisiz gibi görülen alanları düşünce yapısının çatısı altında öyle zarif bir şekilde bir araya getiriyor ki bu büyük çabasını hissetmiyorsunuz bile... Yaşadığımız toplumu anlamak isteyenler için adeta bir rehber niteliğinde.”
Hannes Hintermeier, Frankfurter Allgemeine Zeitung
Bugünün Normali
Yirminci yüzyılın ortalarında Batı toplumlarında normlar, toplumsal düzenin işleyişinde merkezi bir rol oynamaya başladı. Normallik bireylerin davranışlarını denetleyen bir iktidar mekanizmasına dönüşerek, geleneksel davranış kalıplarına uyum olarak tanımlandı. Ancak bu normatif düzen zamanla, eski sınırlara başkaldıran ve bireyci kendini gerçekleştirmeyi temel alan yeni bir normatif düzene bıraktı yerini. İronik bir biçimde bireycilik ve konformizm karşıtlığı, yeni bir zorunluluk haline geldi.
Bugünün Normali bu yeni normatif düzenin politika, sağlık ve cinsellik gibi alanlarda nasıl tezahür ettiğini derinlemesine inceliyor. Kendini var etmeye dair normların bu yeni, katı mükemmeliyetçiliği yaygın bir öfke, kaygı ve tatminsizliğin habercisi olarak karşımıza çıkıyor. Kitap okuruna günümüzün normalini sorgulamaya ve anlamaya yarayan entelektüel araçları sunarken modern çağda ortaya çıkan “normal” kavramının nasıl şekillendiğini ve bu kavramın tarihsel dönüşümünü inceliyor.
Savaş ve Barış
Lev Tolstoy’un başyapıtı Savaş ve Barış, gençler için uyarlandı!
Resimlerle zenginleştirilen bu özel versiyon, hem kalplere dokunuyor hem de tarihî bir döneme ayna tutuyor.
Piyer, içine kapanık ve kendi halinde bir gençtir. Yakışıklı ve kendinden emin arkadaşı Andrey’in gölgesinde kalır. Ancak babasının ölümünden sonra büyük bir servete konunca, birden herkesin ilgisini çeken biri hâline gelir.
Savaş, Moskova’nın kapılarına dayandığında hayat artık eskisi gibi değildir.
Toplum değişmekte, dostluklar sınanmakta, kalpler karmaşık duygularla çarpmaktadır.
Güzel ve cesur Nataşa, hem Piyer’in hem de Andrey’in hayatını derinden etkileyecektir.
Aşk, savaş, dostluk ve kimlik arayışı…
Piyer ne istediğini ve kim olduğunu bulabilecek midir?
Nataşa, kalbinin sesini dinleyip gerçek aşkı seçecek midir?
Büyük sorular, zorlu kararlar ve unutulmaz karakterlerle dolu bir klasik: Savaş ve Barış.
Kipling’ten Masallar
Rudyard Kipling çocukluk anılarından ve Hint masallarından ilham alarak, dünyadaki bazı şeylerin nasıl bugünkü hâline geldiğini anlatan sihirli masallar yazdı. Leoparın beneklerine nasıl kavuştuğunu, fillerin hortumlarının ve develerin hörgüçlerinin nasıl oluştuğunu ve bunlar gibi birçok gizemi büyülü bir anlatıyla aydınlatan bu masallar Ali Çetinkaya’nın çizimleriyle süslendi.
Kipling’in çocuklarına da anlattığı bu eğlenceli ve zekâ dolu masallar, minik okurları büyülü bir dünyanın kapılarını aralamaya çağırıyor.
Neksus: Taş Devri’nden Yapay Zekâya Bilgi Ağlarının Kısa Tarihi
Hikâyeler bizi birleştirdi.
Kitaplar düşüncelerimizi ve mitolojilerimizi yaydı.
İnternet bize sonsuz bilgiyi vaat etti.
Algoritma sırlarımızı öğrendi.
Sonra da bizi birbirimize düşman etti.
Peki yapay zekâ neler yapacak?
Son yüz bin yılda biz Sapiensler muazzam bir güce ulaştık. Ancak tüm keşiflerimize, icatlarımıza ve fetihlerimize rağmen bugün kendimizi yine de bir varoluş krizinin içinde bulduk. Dünya ekolojik çöküşün eşiğinde. Siyasi gerginlikler her geçen gün tırmanıyor. Yanlış bilgiler her yerde, her alanda hızla çoğalıyor. Üstelik bizi ortadan kaldırabilecek yeni bir bilgi ağına, yapay zekâ çağına doğru son hızla ilerliyoruz. Başardığımız onca şeye rağmen, kendimize nasıl bu kadar zarar verebiliyoruz?
Neksus insanlık tarihine derinlemesine bir bakış atarak, bilgi akışının bizi bugünlere nasıl getirdiğini tartışıyor. Bizi Taş Devri’nden Kitabı Mukaddes’in kanonlaştırılmasına, matbaanın icadına, kitle iletişim araçlarının gelişimine ve son dönemlerde popülizmin yeniden doğuşuna tanıklık ettiren Harari, bilgiyle gerçek, bürokrasiyle mitoloji, bilgelikle otorite arasındaki karmaşık ilişkiyi sorgulamaya teşvik ediyor. Roma İmparatorluğu, Katolik Kilisesi ve Sovyetler Birliği gibi sistemlerin iyi ya da kötü, hedeflerine ulaşmak için bilgiyi nasıl kullandığını örneklerle inceliyor. Ve insandışı zekânın varlığımızı tehdit ettiği bu dönemde, her şey için çok geç olmadan neler yapabileceğimizi tartışıyor.
Bilgi ne gerçeğin hammaddesi ne de sadece bir silahtır. Neksus yelpazenin bu iki ucu arasındaki umut dolu orta yolu ararken bir yandan biz insanların ortak mirasını yeniden keşfediyor.
Terra Incognita
İnsanlık yüzyıllar boyunca üzerinde yaşadığı dünyayı anlamaya çalışırken, aslında onun hakkında ne kadar az şey bildiğini fark edebildi mi? Haritalarda “Terra Incognita” olarak işaretlenen keşfedilmemiş bölgeler, bilinmeyenin yarattığı korkuları nasıl şekillendirdi? Cehalet, insanların hayal gücünü nasıl besledi ve bilimsel keşiflere giden yolu nasıl açtı?
Alain Corbin Terra Incognita, On Sekizinci ve On Dokuzuncu Yüzyılda Cehaletin Tarihi’nde, cehaletin ve bilgi eksikliklerinin insanlık tarihinin gelişiminde üstlendiği rolü araştırıyor. Konu edindiği yüzyıllarda volkanlardan kutup bölgelerine, okyanusların derinliklerinden stratosfere kadar, dünyanın çeşitli gizemlerini anlatırken, bu bölgeler hakkındaki her yeni keşfin ne büyük hatalar, önyargılar ve hayranlık uyandıran hislerle harmanlandığını ortaya koyuyor. Bir yandan da toplumların bilgiye erişimindeki sınırların yol açtığı tutarsızlıkları ve bu süreçten doğan düşünsel dönüşümleri inceliyor. Yalın üslubuyla Corbin, okurunun hem bilinmeyene duyduğu merakı körüklüyor hem de dünyayı anlama tutkusunu canlandırıyor.
Oblomov
İvan Gonçarov’un kült eseri Oblomov, gençler için uyarlandı!
Bu resimli özel uyarlama, edebiyatın en ilginç karakterlerinden biriyle tanışman için seni bekliyor.
İlya Oblomov, St. Petersburg’un tam ortasında, konforlu evinde huzur içinde yaşamaktadır. Şık mobilyaları, sadık bir hizmetçisi ve köyde büyük bir malikanesi vardır. Davetler, partiler, akşam yemekleri… Hepsi ayağına kadar gelir.
Ama bir sorun vardır: Oblomov dışarı adım atmaya bile üşenmektedir.
Günlerini yatağında hayal kurarak geçirir. Kalabalıklar, konuşmalar, kararlar…
Tüm bunlar ona yorucu ve gereksiz gelir.
Peki, hayat böyle sadece hayal kurarak yaşanabilir mi?
Oblomov, harekete geçmek için gerekli cesareti bulabilecek midir?
Yoksa kendi konfor alanında kalmanın bedeli, hayallerini ve aşkını yitirmek mi olacaktır?
Tembellik, kararsızlık ve hayatta yön bulma üzerine düşündüren zamansız bir klasik.
Stoacılığı Yaşamak
“Bu kitap, insan doğası ve bu doğanın idaresi hakkındadır. Antik dönemlerde, veya belki de tüm tarih boyunca, bu konuyu en zekice işleyenler Stoacılardı. Nasıl düşünmemiz ve nasıl yaşamamız hakkında tavsiye verdiklerinde, günümüzde ‘Stoacı’ kelimesiyle özdeşleşen nemrut bir duygusuzluk akla gelmemeli. İlk Stoacılar, filozofların ve psikologların en maharetlilerindendi; üstelik son derece uygulamacı kişiliklerdi; gündelik yaşamın sorunlarına çözümler sunuyorlardı ve akıldışı eylemlerimizin üstesinden gelmek için tavsiye veriyorlardı, ki bu çözümler ve tavsiyeler günümüzde hâlâ geçerlidir ve işe yaramaya devam etmektedir. Bu kitaptaki bölümler, onların en faydalı öğretilerini on iki ders halinde sunmaktadır.”
Farnsworth, bu derslerde Stoacılığın teknik ve metafizik detaylarına girmez; ölüm, arzu, haz, tutku, erdem ve yargı gibi bizi doğrudan ilgilendiren ve yaşamımızda hayati bir öneme sahip olan konulara odaklanır. En çok faydalandığı figürler, öğretinin simge isimleri Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius’tur. Fakat Farnsworth, bu meşhur temsilcilerle sınırlı kalmaz; Epikür, Cicero, Plutarkhos, Montaigne ve Schopenhauer gibi Stoacı sayılmayan pek çok farklı isimden de birçok alıntı sunar. Böylece Stoacılığın zamanı aşan bir öğreti olduğunu bize gösterir.