Agora Bilim Pazarı
Dünya Masalları
Çocuğunuzla birlikte çıkacağınız büyülü bir yolculuğa hazır mısınız? Dünyanın dört bir yanından en sevilen masalları bir araya getirdik: Kırmızı Başlıklı Kız, Uyuyan Güzel, Peter Pan, Güzel ile Çirkin, Kibritçi Kız ve daha fazlası… Bu kitap, masalların sihirli dünyasını çocuğunuzla paylaşmanız için harika bir rehber olacak. Her bir hikâye, çocuğunuzun hayal gücünü besleyecek rengârenk, özenle hazırlanmış görsellerle süslendi. Kimi zaman cesur bir kahramanın peşinden koşacak, kimi zaman hayallerin sınır tanımadığı bir dünyada uçacaksınız.
Uyku öncesi hikâyeler, aile sohbetleri ya da sadece keyifli bir mola için… Bu kitap, her anınızı daha da unutulmaz kılacak. Dünya masallarını birlikte keşfederken, küçük kalplerin sevgi ve iyilikle dolduğunu görmek size bambaşka bir mutluluk verecek.
Dünyayı Değiştiren Kelimeler – Albert Einstein’ın Görelilik Teorisi
“HAYAL GÜCÜ BİLGİDEN DAHA ÖNEMLİDİR. ÇÜNKÜ BİLGİ SINIRLIDIR, OYSA HAYAL GÜCÜ DÜNYAYI
KUŞATIR.”
— ALBERT EINSTEIN
Çocuklar İçin Bilimin Kapılarını Açıyoruz!
Carl Wilkinson’ın “Dünyayı Değiştiren Kelimeler – 2. Kitabı” Albert Einstein’ın Görelilik Teorisi’ni Eğlenceli ve Anlaşılır Kılıyor!
Bilim, merakla başlar! Ve şimdi, çocukların bilimi keşfetmesini sağlayacak harika bir kitap Türkçe olarak raflardaki yerini alıyor. Carl Wilkinson’ın “Dünyayı Değiştiren Kelimeler – 2. Kitabı”, 8 yaş ve üzeri çocuklar için Albert Einstein’ın Görelilik Teorisi’ni eğlenceli, basit ve çarpıcı görsellerle anlatıyor.
Bu kitap, Einstein’ın devrim niteliğindeki fikirlerini basit ama güçlü kelimelerle çocuklara ve gençlere ulaştırıyor. Işık hızında seyahat etmek nasıl bir şey? Zaman gerçekten göreceli mi? Zihni zorlayan bu sorular artık çocukların da anlayabileceği bir açıklıkla anlatılıyor!
Bilim ve Hayal Gücü Bir Arada!
“Dünyayı Değiştiren Kelimeler” serisinin ikinci kitabı, bilimi sadece öğretmiyor, aynı zamanda hayal gücünü de besliyor. Renkli ve ilgi çekici görselleriyle çocukları uzay, zaman ve hareketin büyüleyici dünyasına davet eden kitap, fizik kavramlarını günlük hayatla ilişkilendirerek öğrenmeyi kolay ve eğlenceli hale getiriyor. Einstein’ın en ünlü denklemi E=mc², artık çocukların bile anlayabileceği kadar net bir şekilde açıklanıyor!
Bilimi soyut formüllerden çıkarıp gözle görebilecekleri, hissedebilecekleri ve keşfedebilecekleri bir maceraya dönüştüren bu kitap, küçük bilim insanlarını geleceğin dahileri olmaya teşvik ediyor.
Çocuklar İçin Bilim Okuryazarlığında Yeni Bir Adım!
Bu kitap, sadece bir bilim kitabı değil; aynı zamanda eleştirel düşünmeyi, merak etmeyi ve sorgulamayı teşvik eden bir rehber. Çocukların dünyayı farklı bir perspektiften görmelerini sağlayacak, bilim okuryazarlığını artıracak ve onlara büyük keşiflerin kapısını aralayacak.
Bilimle tanışmanın tam zamanı!
Haydi, çocuklar bilimle büyüsün!
1979
Sırlar ve Yalanların Karanlığında Bir Gazeteci...
Glasgow’un tozlu sokakları, basın dünyasının amansız rekabeti ve derinlerde saklanan karanlık sırlar...
Val McDermid; polisiye edebiyatının ustası, okurlarını bu kez büyüleyici bir gerilimle 1979’a götürüyor. Genç gazeteci Allie Burns, kariyerinde iz bırakacak bir hikâye peşindedir. Ama gerçeği ortaya çıkarmak, düşündüğünden çok daha tehlikeli olacaktır. Meslektaşı Danny Sullivan ile birlikte bir yolsuzluk skandalını araştıran Allie, kendini hem hayatını hem de sevdiklerini riske atacak bir komplonun ortasında bulur. Tehditler, cinayetler ve yalanlar arasında, Allie yalnızca gazeteci kimliğiyle değil, insan olarak da sınanacaktır. 1979, yalnızca bir dönemin ruhunu ve gazetecilik etiğini sorgulamakla kalmıyor, aynı zamanda cesaret, dostluk ve adalet arayışıyla okuyucuyu derinlemesine etkileyen bir hikâye sunuyor.
Gerçeği aramaya cesaretin var mı? Bu gerilim dolu roman, sizi ilk sayfadan son satıra kadar nefessiz bırakacak. Val McDermid’in 1979’u, polisiye romanların altın standartlarını yeniden tanımlıyor.
“Ustaca kurgulanmış, karanlık ve sürükleyici.”
—Washington Post
“Türünün zirvesinde olan bir yazarın, yeteneğinin doruğunda yazdığı muhteşem bir roman.”
—Peter James
Einstein Bulmacası
Einstein meşhur bulmacasını çocukken tasarlamıştı. Beş komşu ve bir balık hakkındaki bu hain problem öyle akıllıcaydı ki Einstein bu soruyu her elli kişiden yalnızca birinin çözebileceğini öne sürmüştü. Ama bu sadece başlangıç...
Çözememenin verdiği sinirle fırlatılan kitap yaralayıcı olabilir !
Bu kitapta, şimdiye dek tasarlanmış en şaşırtıcı zihin açıcılarla karşılaşacaksınız. Üç kapıdan birini seçerken, sürpriz partinin hangi gün olacağına dair tahmin yürütürken ya da bilgisayarınıza düşen ve bir şekilde hep doğru çıkan maç tahmini e-postalarının güvenilirliğini hesaplarken gri hücreleriniz fazla mesai yapacak.
Çözümü bulmanız halinde ne kadar gururlansanız hakkınız. Ama aksi durumda lütfen sorumlu okurluğu elden bırakmayın; çözememenin verdiği sinirle fırlatılan kitap yaralayıcı olabilir.
Wee Willie and Other Stories (Rudyard Kipling)
Percival William Williams, who is affectionately called ‘Wee Willie Winkie’ because of the nursery rhyme, is the only son of the Colonel of the 195th. The six-year-old is well-liked by everyone in the regiment, but becomes especially good friends with a subaltern he nicknames ‘Coppy’. One day, Winkie confesses to Coppy that he saw Coppy kissing Miss Allardyce, whose father is a Major. Coppy persuades Winkie to keep silent about the matter, since he is engaged to Miss Allardyce, but they haven’t announced it yet. Three weeks later, Winkie sees Miss Allardyce ride
her horse across the river in an attempt to prove her mettle. He knows that the ‘Bad Men’ (who he equates with the goblins in a storybook) live on the other side of the river, so he rides out after her, even though he is grounded. Miss Allardyce’s horse stumbles and falls, and Miss Allardyce twists her ankle. Winkie catches up to her and sends his pony, Jack, back to the cantonment for help as some natives approach. The natives debate whether to return Miss Allardyce and Winkie for a reward or hold them for ransom. When Winkie’s riderless horse returns to the cantonment, E Company immediately marshals and sets out to find him. The Company frightens away the natives, and Winkie is lauded as a hero for saving Miss Allardyce. He announces that people should start calling him by his given name because, as the narrator says, he has “enter[ed] into his manhood.”
Warning: Unlike most of the books in our store, this book is in English.
Uyarı: Agora Bilim Pazarı'ndaki diğer birçok kitabın aksine, bu kitap İngilizcedir.
Under the Deodars (Rudyard Kipling)
Mrs. Hauksbee decides to start a salon in Simla, but Mrs. Mallowe talks her out of it. She then explains to Mrs. Hauksbee that she's experiencing a mid-life crisis and that she came out of her own by becoming an Influence in the life of a young man. So Mrs. Hauksbee decides to try the same. Against Mrs. Mallowe's warnings, she chooses Otis Yeere. Everything seems to be going according to plan—Otis Yeere is coming up in the world, by virtue of his association with Mrs. Hauksbee. And Mrs. Hauksbee platonically encourages his attentions. But one day she learns that everything has not gone according to plan when he tries to kiss her.
Warning: Unlike most of the books in our store, this book is in English.
Uyarı: Agora Bilim Pazarı'ndaki diğer birçok kitabın aksine, bu kitap İngilizcedir.
Flush: A Biography (Virginia Woolf)
Flush: A Biography, an imaginative biography of Elizabeth Barrett Browning's cocker spaniel, is a cross-genre blend of fiction and nonfiction by Virginia Woolf published in 1933. Written after the completion of her emotionally draining The Waves, the work returned Woolf to the imaginative consideration of English history that she had begun in Orlando: A Biography, and to which she would return in Between the Acts.
Commonly read as a modernist consideration of city life seen through the eyes of a dog, Flush serves as a harsh criticism of the supposedly unnatural ways of living in the city. The figure of Elizabeth Barrett Browning in the text is often read as an analogue for other female intellectuals, like Woolf herself, who suffered from illness, feigned or real, as a part of their status as female writers. Most insightful and experimental are Woolf's emotional andphilosophical views verbalised in Flush's thoughts. As he spends more time with Barrett Browning, Flush becomes emotionally and spiritually connected to the poet and both begin to understand each other despite their language barriers. For Flush smell is poetry, but for Barrett Browning, poetry is impossible without words. In Flush Woolf, examines the barriers that exist between woman and animal created by language yet overcome through symbolic actions.
Warning: Unlike most of the books in our store, this book is in English.
Uyarı: Agora Bilim Pazarı'ndaki diğer birçok kitabın aksine, bu kitap İngilizcedir.
Barrack – Room Ballads (Rudyard Kipling)
“Soldier, soldier come from the wars,
I’ll down an’ die with my true love!”
“The pit we dug’ll ‘ide ‘im an’ the twenty men beside ‘im—
An’ you’d best go look for a new love.”
“Soldier, soldier come from the wars,
Do you bring no sign from my true love?”
“I bring a lock of ‘air that ‘e allus used to wear,
An’ you’d best go look for a new love.”
“Soldier, soldier come from the wars,
O then I know it’s true I’ve lost my true love!”
“An’ I tell you truth again—when you’ve lost the feel o’ pain
You’d best take me for your true love.”
True love! New love!
Best take ‘im for a new love,
The dead they cannot rise, an’ you’d better dry your eyes,
An’ you’d best take ‘im for your true love.
Warning: Unlike most of the books in our store, this book is in English.
Uyarı: Agora Bilim Pazarı'ndaki diğer birçok kitabın aksine, bu kitap İngilizcedir.
Bilinçaltını Ayartmak
Marka iletişiminin önde gelen araştırmacılarından Dr. Robert Heath, reklamları hem bilinçaltı hem de yarı bilinçli seviyede işleme şeklimizin kararlarımızı yönlendiren duygularımız üzerindeki etkisini artırabileceğini öne sürüyor. Geniş kapsamlı psikolojik ve nörobilimsel araştırmalardan yararlanan Bilinçaltını Ayartmak reklamcılık dünyasının nasıl çalıştığını ve sırlarını başarılı olmuş reklam kampanyalarından çarpıcı örnekler vererek gözler önüne seriyor.
Bilinçaltını Ayartmak’taki teori ve örnekler, reklamcılığın nasıl çalıştığına dair yeni bir içgörü öneriyor. Bu kitabı her bir reklamcı, tüketici ve politikacı mutlaka okumalı.
Jerry Wind, Lauder Profesörü ve Wharton School’da Pazarlama Profesörü
Dr. Heath reklamcılığa ve iletişime dair çalışmalara yönelik muazzam bir içgörüyle yazıyor. Konuyu şekillendirmek için teoriden yararlanıyor ve okuyucuyu bilinçaltının davranışlarımızın ön saflarında nasıl yer aldığına dair bilgilendiriyor. Kitabı, pazarlama alanıyla bırakın uzaktan yakından ilgisi olanları, olmayanlar dahi mutlaka okumalı.
Judy Zaichkowsly, Pazarlama ve İletişim Profesörü, Kopenhag İşletme Okulu
Reklamcılık hem bilinç hem de bilinçaltı seviyede çalışır. Bunun nasıl olduğunu anlamak isteyen herkes bu iyi araştırılmış kitabı okumalıdır.
Patrick Barwise, Fahri Profesör, London Business School
Son Kullanma Tarihi
Elli yıl önce, bugün sahip olduğumuz insan nüfusunun yarısına sahiptik.
Bu büyüme döneminde tüm bu insanları beslemeyi nasıl başardık.
İleriye baktığımızda, geleceğin genişleyen nüfusunu nasıl besleyeceğiz?
Bu kadar çeşitli bir nüfusa sürdürülebilir bir şekilde güvenli, yüksek kaliteli, sağlıklı gıdaları nasıl sağlayacağız?
Gıdalar insanlık tarihi boyunca pişirilerek, fermente edilerek ya da başka yöntemlerle işlenmiştir. Ancak günümüzde süpermarket raflarında bulunan ürünlere baktığımızda şu soruyu sormadan edemiyoruz: Fazla mı ileri gittik?
Bilim, kimyasal reaksiyonlarla ve organizmaları manipüle ederek gıdaların ömrünü uzatmanın pek çok yolunu buldu. Haftalarca taze kalan elmalar, aylar yerine birkaç gün içinde olgunlaşan peynirler, laboratuvar ürünü biftekler, 3D yazıcıdan çıkan pizzalar…
Nicola Temple bu kitapta hazır yemeklerin neler içerdiğini, sebze ve meyvelerin ömrünü uzatmanın nasıl sağlandığını, gıda işlemede nanoteknolojinin yerini, konunun uzmanı olmayanların da kolayca anlayacağı bir biçimde aktarıyor ve en sevdiğimiz yiyeceklerin inovasyon, israf ya da savaşlardan nasıl etkilendiğini ortaya koyarak bilimkurgu kitaplarından fırlamış gibi görünen yiyecekleri tükettiğimiz bir gelecek ihtimaline de göz atıyor.
Son Kullanma Tarihi’ni okuduktan sonra işlenmiş gıdalar konusunda neyin kabul edilebilir neyin kabul edilemez olduğunu değerlendirebilecek ve daha rasyonel tüketiciler haline geleceksiniz.
Kepçeyle Bilgi Çorbası
Kahve ve tuz bizim için çok mu kötü? Menülerde kalori sayımı faydalı mı? Yediğiniz her öğünün kalori miktarını biliyor olsaydınız yine de dikkat eder miydiniz? Vücudunuzun ihtiyacından fazla kaloriyi tüketir miydiniz?
“İyi beslenmenin en iyi yolu, bize şimdiye kadar söylenenlerin çoğunu görmezden gelmektir.”
Kalorinin ortalama tüketiciler için bir felaket olduğunu savunan Tim Spector, yeni kitabı Kepçeyle Bilgi Çorbası’nda yemekler hakkında insanlara söylenen çoğu şeyin neden yanlış olduğunu açıklıyor.
Normalliğin Deliliği – Hastalık Olarak Gerçekçilik: İnsandaki Yıkıcılık Üzerine Bir Kuram
Psikanalist yazar Arno Gruen Normalliğin Deliliği’nde toplumun, Sigmund Freud’un insanın doğuştan yıkım ve şiddete eğilimli olduğu iddiasına dair yaygın inancını alt üst ediyor. Kitap, kötülüğün kökeninde öznefretin ve çocuklukta başlayan kendine ihanetin yattığını iddia ediyor. Güçlülerin “sevgisi ve onayı” için bağımsızlığımızdan vazgeçtiğimizde, derin bir korkudan doğan sahte bir benlik yaratıyoruz ve modern toplumun “gerçekçilik” olarak benimsediği bu çılgınlığı çoğunlukla fark etmiyoruz. Gruen bu tehlikeli uyum ve gizli isyan döngüsünü çarpıcı vaka çalışmaları, Nazizm’den Reaganizm’e uzanan sosyolojik örnekler ve edebi eserler üzerinden gözler önüne seriyor.
Peki, bu döngüden nasıl kurtulabiliriz? Gruen’e göre çözüm isyanda değil gerçek bir kişisel bağımsızlık geliştirmekte yatıyor. Bağımsızlık kolay elde edilmese de yokluğunun hem bireyler hem de toplum için yıkıcı sonuçlar doğurduğunu vurguluyor.
Dr. Gruen şefkat ve kararlılıkla, normallik olarak kabul edilen çılgınlığı gözler önüne seriyor... Bu kitap, liderler ve takipçiler, uyumlular ve isyankârlar ve daha şefkatli bir dünya arayan herkes için.
Dr. Montague Ullman
Reklam Teorileri 1
Reklam araştırmalarında yani reklamın nasıl çalıştığını anlamaya çalışırken yapılan araştırmalarda kullanılan teorilerin yarısından biraz fazlası psikoloji bilim dalına aittir. İlgili diğer dallar ise pazarlama, iletişim, sosyoloji, antropoloji ve reklamın kendi teorileridir. Tamamı reklamın insanları nasıl etkilediğini farklı varsayımlara dayalı hipotezlerle ortaya koyar ve reklamın nasıl çalıştığına yönelik bilgimizi zenginleştirir.
Ne yazık ki sadece bir teoriyi okuyup öğrenerek reklamların insan davranışını nasıl yönlendirdiğini anlamak mümkün değildir. Tüm teorik çalışmaları, yaklaşımları bilerek tümünden bir sonuca ulaşmak, hangi reklam kararını veriyorsak ilgili teoriden o kararla ilgili bölümü almak en doğrusudur. Şu an itibariyle reklamları anlamanın ve etkili reklam yapmanın da başka bir yolu yoktur. Bu nedenle bu kitapta reklamları anlamamıza yarayacak en önemli 13 reklam teorisini bir araya getirdik. Yazarlar bu 13 teoride anlaşılır bir dille reklamların nasıl çalıştığını anlatıyorlar. Sadece geleneksel medya reklamlarının değil internet ve sosyal ağ reklamlarının da nasıl çalıştığını ayrıntıları ile ortaya koyuyorlar.
Reklam konusunu daha iyi anlamak, bu konuda araştırma yapabilmek, daha iyi uygulamacı olmak isteyenler bu kitabı okumalılar. Reklamın sadece izleyicileri dahi farklı disiplinlerden gelen bu 13 teoriyi öğrenerek çok daha iyi izleyici olabilirler. Reklam teorilerinin hemen hemen hepsinin aynı zamanda birer ikna teorisi olduğunu da unutmamak gerekir. Reklamın ana temeli iknaya dayanır. Hangi eylemin temeli iknaya dayanmaz ki?
Prof. Dr. Ali Atıf Bir
Prof. Dr. H. Kemal Suher
Bilim Devrimcileri
Bilim Devrimcileri tarih boyunca halkın bilim algısını ve bilimin “otorite” olarak rolünü şekillendiren önemli düşünürleri mercek altına alıyor.
Bilimsel bir keşif ne zaman kabul edilen bir gerçeğe dönüştü? Bilimsel gerçekleri inkâr etmek neden kolaylaştı? Ve biz bu konuda neler yapabiliriz? Filozof ve bilim tarihçisi Robert P. Crease, Bilim Devrimcileri’nde bu soruları, bilimsel altyapının kökenlerini ve dünyanın önemli on düşünürünün bilimsel aklı şekillendirmedeki rollerini bir bir tanımlayarak yanıtlıyor.
Bilim Devrimcileri kitabında günümüz politikacıları ve hükümet yetkilileri; bilim insanlarını bilim dışı yorumlarıyla eleştirirken, bu güvensizlik düzeyine nasıl geldiğimizi ve bundan nasıl kurtulabileceğimizi örnekleriyle ortaya koyuyor. Eserde tarih boyunca gözlerini kırpmadan hayatlarını da tehlikeye atarak bilimsel aklı üstün kılmaya çalışan on düşünür ve bilim devrimcisine yer veriliyor. Bilimin cehaletinin ve yanlış kullanımının insan yaşamına ve kültüre yönelik en büyük tehdidi nasıl oluşturduğu inceleniyor.
Bilimi ortak yarar için uygulamanın ne anlama geldiğine ve bilimden bağımsız siyasi eylemin tehlikesine dair güncel ve önemli bir araştırma olan Bilim Devrimcileri, hem mevcut bilim karşıtı söylemin kökenlerini hem de modern dünyanın dağılmasını önlemek için neler yapılabileceğini anlamamıza yardımcı oluyor.
Güvenlik İlkesi
Güvenlik, politikada ve medyada günümüzün en önemli bahis konularından birini oluşturur. Kamusal tartışmalarda sorumlu siyasetçilerin dilinden hiç düşmez: Güvensizlik duygusunun artmasından yakınılır, güvenliğin güya özgürlüklerin ilki olduğu ilan edilir, işsizlik ve ekolojiyle birlikte halkın en önemli sorunlarından biri olduğu saptanır, çocuğun gelişiminin ve yetişkinin mutluluğunun vazgeçilmez koşulu haline getirilir.
Öte yandan birkaç yıldan beri “gıda güvenliği”, “enerji güvenliği”, “insan güvenliği” vs gibi yeni terimler ortaya çıkmıştır. Son olarak, güvenliklerle ilgili ekonomik sektörün her biçimi (enformatik, ev otomasyonu, gözetim) büyük bir gelişme içerisindedir.
Ama bu güvenlik denen şey nedir? Bir duygu mu, siyasi bir program mı, maddi güçler mi, bir sis bulutu mu, bir umut mu, patolojik bir takıntı mı, bir meşruiyet kaynağı mı, pazarlanan bir mal mı, bir kamu hizmeti mi? Fransız filozof Frédéric Gros, bu eserinde güvenlik kavramına tarihsel bir yaklaşım getirerek Stoacılardan sosyal ağlara kadar geçirdiği evrimi inceliyor. Gros'nun bu kışkırtıcı incelemesi, güvenliğin hem geçmişteki anlamlarına hem de günümüzdeki kullanımlarına ışık tutarak, güvenliğin günümüzdeki suiistimallerini ve gündelik yaşamdaki yaygınlığını gözler önüne seriyor.
Zaman / Zemin / Zuhur
Geçmiş’in izleri, şimdi’nin hızla akan zamansallığı ve geleceği tahayyül biçimleri sanatta, özellikle de tiyatro sanatında yapıta nasıl ve ne ölçüde yansıyor? Unutmaya ve hatırlamaya dair pratikler bizde ve Batı’da nasıl farklılaşıyor? “Unutuşun kolay ülkesinde” yaşayan bizler, geçmişi yok saymaya meylettikçe icra ettiğimiz herhangi bir sanat dalında sadece bugüne çağırabildiğimiz geçmiş temsillerine tutunuyor, hafıza kırıntılarımızla ona yepyeni bir beden şekillendiriyoruz. İşte bu yeni bedeni, zaten bir tür temsil yoluyla işleyen tiyatro sahnesine çıkardığımızda, hakikatten fazlasıyla uzak bir geçmiş imgesiyle kendimizi yanıltıyor olabilir miyiz?
Zaman/Zemin/Zuhur’da Beliz Güçbilmez işte tam da böyle bir merakla, Osmanlı’dan köklenen,
Tanzimat’la birlikte geçmişinden kopmaya niyetli üstelik Batı tiyatrosuna öykünen gerçekçiliğiyle, yeni kurulan cumhuriyetin gölgesinde filizlenen Türk tiyatrosunun bebek adımlarının peşine düşüyor. Güçbilmez kitabında Antik Yunan’dan beri süregelen Batılı tiyatro geleneğine özenen Türk tiyatrosunun çocukluğunu ve bir nevi ergenlik sancılarını dışarıdan, son derece detaycı ama bir o kadar da anlayışlı bir bakış açısıyla analiz ediyor.
Geçmişinden kaçan toplum, o geçmişi yok saymanın yolunu bulmuş, tiyatrosunda, üstelik de gerçeği temsil etmeyi vaat eden “gerçekçi” tiyatrosunda geçmişle hiç ilgilenmemiş, yekpare bir an’da, dondurulmuş bir zaman’da ve salt bir “satıh”a dönüşmüş zemininde, kendini, ansızın zuhur eden hikâyelere tutturmuştur. Öyleyse gerçekçi Türk tiyatrosu kendini derinliksiz, iki boyutlu bir satıh olarak kurdukça, anlattığı hikâyeyi ona yaklaşmadan, kişilerini canlandırmadan dışardan anlattıkça, sadece görünümü, sathı ya da dışıyla ilgilenen bir zâhirperest’e dönüşmüş; Araba Sevdası’nın züppesi Bihruz’un ruhunu hiç durmadan şâd etmiştir.