Şüphecinin El Kitabı: Bilgi Çağında Gerçeği Bulmak

450.00
Bilim kitaplarına alışığız; evrim, kuantum fiziği, tıp, botanik, kozmoloji, jeoloji, kimya, sinirbilim ve daha nicesi… Ancak bilimin kalbinde yatan en temel felsefi duruşa, yani bilimsel şüpheciliğe dair donanımımız ne düzeyde? Gerçek olan ile olmayanı ayırt etmek konusunda ne kadar iyiyiz? Bilimle ilgili konularda doğru ile sahteyi, gerçek ile zırvayı birbirinden ayırmayı biliyor muyuz? Yoksa sadece “içgüdülerimize”, yani önyargılarımıza mı güveniyoruz? Bu kitabın en temel amacı, sizi bilimsel şüphecilik kültürüyle donatmak ve böylece bilimin baş döndürücü dünyasına yapacağınız yolculukta, alet çantanızın çok daha zengin ve çeşitli olmasını sağlamak…
  • Yazar: Arsel Berkat Acar & Çağrı Mert Bakırcı
  • İlk Yayın Tarihi: 08.11.2019
  • Baskı Sayısı: 4. Baskı
  • Sayfa Sayısı: 424
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 16 x 24 cm
  • ISBN: 9786058023116

Kökenler: Yaratılışın Bilimsel Öyküsü (Jim Baggott)

348.00
Evren nasıl oluştu? İlk madde ne zaman meydana geldi? Galaksiler, yıldızlar, güneş sistemleri hangi süreçlerle ortaya çıktı? Canlılığın kökeni nedir? İnsan olmak ne anlama gelir? İnsanlık tarihi boyunca yaratılışla ilgili çok farklı hikâyeler anlatılagelmiştir. Jim Baggott Kökenler’de yaklaşık 14 milyarlık bu öyküyü günümüzün bilimsel anlayışı ve birikimi çerçevesinde ele alıyor. Uzamın, zamanın, kütlenin, enerjinin, ışığın, galaksilerin, Güneş’in, Dünya’nın, yaşamın ve en nihayetinde Homo sapiens’in oluşumuna uzanan büyüleyici bir yolculuğa çıkıyor. Kozmoloji, jeoloji, evrim, antropoloji ve nörobilimdeki çağdaş düşünceleri bir araya getirerek varlığımızın kökenlerine dair bildiklerimizi haritalandırıyor ve henüz bilemediğimiz karanlık noktalara işaret ediyor. Bir bakıma yıldız tozlarından yaratılan insanın yıldızları yaratan müthiş tekillikten bugüne olup bitenleri anlamak için gösterdiği destansı çabayı özetliyor. “Kökenler gerçekten ‘bizim’ hakkımızda bir kitap. Üzerinde yaşadığımız dünyanın nasıl oluştuğunu, yaşamın nasıl başlayıp evrilerek bizi meydana getirdiğini, bizim hikâyemizi anlatıyor. Kökenler’de sorgulanmamış olguları çoğunluğun açıklamalarından, kuşku uyandıran yorumlardan, safi spekülasyonlardan ayırmaya çalıştım. Bu kitap, bildiğimizi ve açıklayabildiğimizi düşündüğümüz şeylere dair net, dengeli ve (umarım) önyargısız bir bakış açısı isteyen okurları hedefliyor. Yaratılışın bilimsel hikâyesinin ‘kabul edilmiş’ ya da ‘resmi’ bir versiyonu bulunmuyor; fakat olsaydı, muhtemelen elinizdeki kitaba benzeyen bir şey olurdu.” Bu kampanya, Kolektif Kitap tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.

Bilim ve Felsefe Seti (4 Kitap): Bilime Felsefeden Bakmak, Bilim Din ve Eğitim, Eskiçağ Aydınlığı, Eskiçağ Ahlakları

500.00
Bu seti alarak edineceğiniz ürünler şöyle:
  • Bilime Felsefeden Bakmak
“Bilimin ve felsefenin daha doğrusu üst düzeyde düşünmenin başlıca sorunu yöntem sorunudur. Gündelik yaşamda düşünmenin temel sorunu bile yöntem sorunu olmalıdır: yöntemsizlikte ne kadar zaman ve güç harcıyoruz. Kendiliğinden yöntemli olmakla yöntemi sorun etmek aynı şey olmamalı. Bilimin ve felsefenin temel sorunu özellikle Yeniçağ’ın başlarından bu yana yöntem sorunudur. Yöntem zamanla felsefeden çok bilimde belirleyici oldu ve bilim denince yöntem akla gelir oldu. Görüşler ortaya koymaktan çok doğrulara ulaşmak yöntemli olmayı gerektiriyordu. Bilim alanlarında çalışanlar en iyi sonuçları ya da en verimli sonuçları almak için yönteme zorunlu olduklarını gördüler.  Onlar bu gerçeği görebilmek için aşağı yukarı XVII. yüzyıla kadar beklediler. Bunu zamanını beklemek diye de anlayabiliriz belki: üst düzey düşüncenin gelişiminde bazı erken oluşumlar olsa da her şey kendi zamanını bekler gibidir. Meyvanın tam olgunlaşması gene de zaman alır. Eskilerin yöntem diye belirgin bir sorunları yoktu.
  • Bilim Din ve Eğitim
Hüseyin Batuhan bu kitabında "çağdaş uygarlık"tan giderek uzaklaşan bir Türkiye'de çok tartışılan konulara parmak basıyor. Batuhan, bilime karşı ilgisizlik, belletme sistemine dayanan eğitim, Kuran kursları, İmam Hatip Liseleri ve yobazlığın, dindarlığın yerini almasından yola çıkarak karanlığa giden güzergâhı irdeliyor.
  • Eskiçağ Aydınlığı
Eskiçağ derken bugün bize pek de uzun görünmeyen epeyce uzun bir dönemi düşünürüz. Eskiçağ insanın kendini insan olarak aramaya başladığı dönemdir. İnsan o zaman dünyada bir yabancıdır, bilinmezlik ufkuyla sarılmıştır. O bu dar ufkunu genişletmeye başladıkça düşünen insan gerçeği ortaya çıkmaya başlar. Böylece yavaş yavaş mitoloji insanından felsefe insanına geçilir. Ne var ki bu geçiş birden olmaz, uzun süreçler boyunca gerçekleşir. Bu geçiş özellikle yunan-roma uygarlığında kendini ortaya koyar. Eskiçağ aydınlığı bütün bir çağda bir dönemin özelliklerini, onun ne olup ne olmadığını araştırıyor. Afşar Timuçin’in açık ve duru anlatımıyla aydınlanma serüveninin izini sürüyoruz.
  • Eskiçağ Ahlakları
Eskiçağ felsefeleri bilgi ve siyaset sorunlarındaki derinlikleri kadar kılı kırk yaran ahlak görüşleriyle de bugünün düşünce dünyasında çok önemli bir yer tutuyor. Eskiçağ ahlakları günümüzde insanla ilgili pekçok sorunu tartışmak ve çözmek konusunda bize kolaylıklar sağlayacaktır.

Checklist Manifesto – İşi Doğru Yapmanın Basit Bilimi

245.00

Time dergisi tarafından 2010 yılının tüm dünyada en etkili 100 insanı arasında gösterilen ve Dünya Sağlık Örgütü'nün  Güvenli Cerrahi Hayat Kurtarır programını yürüten DrAtul Gawande, sıradan bir kontrol listesinin şaşırtıcı gücünü ortaya koyuyor.

Gawande muhteşem bir yazar ve bu kitabın iddialı amaçları var.” –Malcolm Gladwell
  Modern dünya bize akıl almaz düzeyde teknik bilgi sunuyor. Yine de sağlık hizmetleri, devlet yönetimi, hukuk ve finans alanlarında, örgütlü etkinliklerin hemen hepsinde yapılan önlenebilir hataların acısını çekmeye devam ediyoruz. Ve bunun nedeni son derece basit: artık sahip olduğumuz bilgi hacmi ve karmaşıklık düzeyi, bireyler olarak bu bilgiyi uygun yoldan, tutarlı, doğru ve güvenli biçimde iletme becerimizi aşmış durumda. Daha uzun süre eğitim görüyor, daha fazla uzmanlaşıyor, daha ileri teknoloji kullanıyor ama yine de hata yapıyoruz. Geniş bir okur kitlesine sahip yazar ve cerrah Atul Gawande, daha iyisini başarabileceğimiz görüşünü savunuyor ve çözüm olarak, olabilecek en mütevazı yolu gösteriyor bize: kendi halinde bir kontrol listesi. Gawande, kontrol listelerinin, uçakları uçurmaktan akıl almaz derecede incelikli teknik gerektiren gökdelenler inşa etmeye dek, yaptığımız en zor işlerden bazılarını nasıl altından kalkılabilir hale getirdiğini açıklıyor. Kendi deneyimine dayanarak, bu düşüncenin cerrahinin son derece karmaşık ve çeşitlilik gösteren dünyasında hayata geçirilmesiyle hazırlanan doksan saniyelik bir kontrol listesinin, dünyanın dört bir yanındaki sekiz hastanede, hemen bütün cerrahi girişim türlerinde, ölümleri ve komplikasyonları, ek maliyet getirmeksizin, üçte biri aşan oranda azaltmayı nasıl başarabildiğini gözler önüne seriyor. Gawande, anlattığı sürükleyici öykülerle bizi, acil durum kontrol listesinin, suyun altında yarım saat kalan bir boğulma vakasında kurbanın kurtulmasını sağladığı Avusturya’dan, yoğun bakım birimlerinde kullanılan temizlik kontrol listesinin ölümcül bir hastane enfeksiyonu türünü ortadan kaldırdığı Michigan’a, ardında da düşmek üzere olan bir uçağın kokpitine götürüyor. Bu yolculuk sırasında, kontrol listelerinin neler yapıp neler yapamadığını, yalnız tıp alanında değil, ulusal güvenlikten yatırım bankacılığına, her çeşit meslek grubu ve iş alanında sağlayabileceği çarpıcı ilerlemeleri ortaya koyuyor. Checklist Manifestosu, yaşamımızdaki karmaşıklığın doğasını irdeleyen, merak ettiren ve eyleme geçirten bir kitap. İşini doğru yapmak isteyen herkesin için...
Bilgiler ve Uyarılar:
  1. Bu ürün sipariş alındıktan 1-3 gün içinde postalanacaktır.
  2. Lütfen sipariş vermeden önce iade ve ürün değişikliği ile ilgili bilgilendirmemizi okuyunuz.
  3. Bu kampanya, Domingo Yayınevi tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.

ANTROPOLOJİ KURAMLARI TARİHİ

315.00
Çok satanlar listesine girmiş bu kuramsal metnin beşinci baskısı, daha çok toplumsal cinsiyet ve cinsellik konularını kapsayacak şekilde ve Dijital Çağın Antropolojileri ile ilgili yeni bir bölümü içeren önemli güncellemelerin de eklenmesiyle tekrar gözden geçirilmiştir. Anahtar sözcük tanımları sayfaların alt kısmında tekrar belirtilmiş ve okuyucular için daha güçlü bir bağlam oluşturmak adına kuramcılarla ilgili biyografik bilgiler geliştirilmiştir. İster tek başına isterse de Antropoloji Kuramları Tarihi Üzerine Okumalar adlı rehber baskı ile okunsun, bu metin esnek ve kullanımı kolay formatıyla lisans seviyesinde antropoloji dersleri veren eğitimcilere geniş bir kapsam sağlamaktadır. Erickson ve Murphy, en önemli antropoloji düşünürlerinin sosyal ve politik bağlamlarını ustaca açıklayan, kronolojik ve kapsamlı bir antropoloji kuramları tarihi sunmaktadır. Bu metin antropolojinin alt dallarının ve elbette bütünsellik esasının yegâne katkılarından faydalanarak, antropoloji eğitimi veren kişilere ve öğrencilere yönelik kuramın açık ve karmaşık yanları üzerine bir inceleme sunmaktadır. Yeni baskı, önceki baskılar genişleterek mevcut en güçlü teori metni haline getirilmiştir. (Jennifer Wies, Eastern Kentucky Üniversitesi) Bu metindeki malzemeleri etkileyici buldum. Her tarih dönemi için etkileyici, düşündürücü sorular ve geniş kapsamlı, güncel okuma listesi sağlayan bu metin, katılımcı öğrenmeyi ve öğrencileri malzemeyi derinlemesine incelemeye teşvik etmek için muazzam bir araç. (Marjorie Snipes, West Georgia Üniversitesi)

Homo Sapiens: Gezegeni Dönüştüren Güç (Simon L. Lewis, Mark A. Maslin)

242.00
Dünyaca ünlü iki uzman tarafından, bilim dünyasında günümüzün en önemli fikirlerinden biri olan Antroposen’e bilimsel, tarihsel ve politik bir bakış. Biz insanlar yalnızca bugünü etkilemekle kalmıyoruz. Yerküre’nin dört buçuk milyar yıllık tarihinde ilk kez, kendi geleceğini tayin eden bir tür söz konusu. Eskiden göktaşları, süper yanardağ patlamaları ve anakaralardaki yavaş tektonik hareketler Yerküre’nin ikliminde ve üzerindeki yaşam formlarında köklü değişikliklere neden olurdu. Şimdiyse Yerküre’yi değiştiren yeni bir güç var: Homo sapiens, sözde “akıllı” insan. İnsanlığın gezegene olan etkisinin en düzeye ulaştığı ve neredeyse geri döndürülemez bir hâl aldığı bu sürece bilim çevreleri yeni bir isim veriyor: Antroposen. Kimilerine göre Antroposen, çevre üzerinde sahip olduğumuz benzersiz gücü simgelemektedir. Kimilerine göreyse bize doğaya hâkim olduğumuz yanılsamasını veren aşırı kibirden kaynaklanmaktadır. Bu konudaki görüşümüz ne olursa olsun, kulağa tuhaf gelen bu bilimsel terimin altında en derin korkularımızın ve ütopik fikirlerimizin bağlı olduğu; bilim, felsefe ile politikanın çarpıcı bir sentezi yatmaktadır. Gezegeni Dönüştüren Güç: Homo Sapiens, çağlar boyunca doğa üzerinde bıraktığımız etkilerin izini sürerek insanlık tarihine dair yeni bir görüş sunuyor ve yarattığımız bu dengesiz dünyada türümüzü bekleyen geleceği gözler önüne seriyor. Bilgiler ve Uyarılar:
  1. Bu ürün sipariş alındıktan 1-3 gün içinde postalanacaktır.
  2. Lütfen sipariş vermeden önce iade ve ürün değişikliği ile ilgili bilgilendirmemizi okuyunuz.
  3. Bu kampanya, Panama Yayıncılık tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.

Durdurulamayan İnsanlık: Dünyanın Hâkimiyetini Nasıl Ele Geçirdik

339.00
BİR SÜPER GÜCÜNÜZ OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ? Biz kimiz? Bu günlere nasıl geldik? Ve karşımıza çıkan tüm engelleri aşmamızı sağlayan şey nedir? Afrika savanlarından Grönland buzullarına kadar tüm dünyaya biz insanlar hükmediyoruz. Peki bu büyük ve gizemli gücü nasıl elde ettik? Durdurulamayan İnsanlık hayaletlerden ruhlara, hükümetlerden şirketlere, tuhaf ve gizemli şeyler hakkında hikâyeler yazmak için bu gücü nasıl kullandığımızı anlatıyor. Afrika’dan yola çıkan insanların izini sürerek ateş sayesinde midemizin nasıl küçüldüğünü, futbol denilen oyunun bize insanlıkla ilgili neler anlattığını ve paranın neden gelmiş geçmiş en başarılı peri masalı olduğunu keşfedeceksiniz. Cücelerle, dev yılanlarla, bulutların üstündeki Yüce Aslan Ruhuyla bezeli, insanlığın kökenlerinin daha önce hiç duymadığınız bu masalsı ama gerçek hikâyesi 9’dan 99’a herkese hitap ediyor. Tüm dünyada satış rekorları kıran Sapiens kitabının yazarı Yuval Noah Harari, genç okurlar için kaleme aldığı bu sürükleyici ve renkli kitapta, kendine özgü tarzını yepyeni bir kitleyle buluşturuyor.

Yunan Mitleri Seti (2 Kitap)

700.00
Yunan Mitleri Robert Graves Anadolu, Girit, Mezopotamya, Fenike ve Mısır’daki sözlü geleneklerin ürünü Yunan mitleri tarih boyunca hiç durmadan konu edilip işlenmiş, işlendikçe değişmiş, değiştirilmiş, yeni biçimlere dönüşmüş ve bütün dünyada sanatı, edebiyatı, masalları, toplumsal yapıları ve gelenekleri etkilemiştir. Bu yolla tekrar tekrar karşımıza çıkan mitolojik karakterlerin, tanrıların, kahramanların; Zeus, İkaros, Metis, Kirke, Artemis ve bunun gibi yüzlercesinin asıl hikâyesi nedir? İnsana, tanrıların dünyasında dünyevi olana dair ne söylerler? Robert Graves muazzam bir kaynak yelpazesinden faydalanarak tamamladığı bu kapsamlı çalışmasında Yunan mitlerinin tamamını basit bir anlatı formunda, maddeler halinde bir araya getiriyor, onları tarihteki çeşitli mit yazarlarının farklı anlatımlarıyla ve farklı kültürlerin mitolojileriyle ilişkilendirerek aktarıyor. Her bir maddeye düştüğü kendi ayrıntılı notlarında, mitlerin yorum sorunlarını, zaman içinde uğradıkları değişimleri tarihsel, politik ve antropolojik açılardan ve çağdaş araştırmalar ışığında eleştirel bir incelemeye tabi tutuyor. Yunan mitolojisini konu alan ilk modern ansiklopedik çalışma olarak kabul edilen iki ciltlik Yunan Mitleri ilk yayımlandığı tarihten bu yana çevrildiği yirmiye yakın dilde alanın uzmanları kadar mitolojiye ilgi duyan okurlar için de klasikleşmiş bir kaynak haline gelmiştir.

Yedi Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi Kapitalizm, Doğa ve Gezegenin Geleceği Hakkında Bir Rehber

217.00
Yedi Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi Kapitalizm, Doğa ve Gezegenin Geleceği Hakkında Bir Rehber Raj Patel ve Jason W. Moore Yarım binyıllık sömürgeci kapitalizmin anatomisi sayılabilecek bu çalışma, apaçık ortada durduğundan olsa gerek, çoğunlukla önemsemediğimiz doğa, para, emek, bakım, gıda, enerji ve yaşamın ucuzlatılmasıyla kapitalizmin insanlarla yaşam ağı arasındaki ilişkileri nasıl kontrol ettiğinin izini sürüyor. İlk kapitalist ürün şekerin üretiminden kapitalist sınırların genişlemesine uzanan süreçte doğa-toplum, kadın-erkek ikiliğinin, sömürgeciliğin, ırkçılığın, yerli mücadelelerinin, savaşların, krizlerin, isyanların bu yedi ucuz şeyle ve birbirleriyle nasıl ilişkilendiğini irdeleyen, günümüzün krizlerini ele alan özgün bir neoliberal ekonomi eleştirisi Yedi Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi bugün bulunduğumuz yere nasıl geldiğimizin ve daha adil, sürdürülebilir bir medeniyet için nasıl ilerlememiz gerektiğinin ufuk açıcı bir anlatısı. Çoğu insan için gezegenin sonunu hayal etmek kapitalizmin sonunu hayal etmekten daha kolay.Ucuzluk derken ne anlatmak istediğimize gelelim: Kapitalizmin krizlerini geçici olarak çözerek kapitalizmle yaşam ağı arasındaki ilişkileri yöneten bir dizi stratejidir. Ucuz, düşük maliyetle aynı şey olmasa da maliyetlerin düşmesinde etkilidir. Ucuz, çalışmanın herhangi bir biçimini –insan ve hayvan, botanik ve jeolojik– mümkün en asgari bedelle seferber eden bir strateji, bir uygulama, bir şiddettir. Kapitalizmin bu adlandırılmamış yaşam kurma ilişkilerini üretim ve tüketim döngülerine dönüştürdüğü ve bu ilişkilerin olabildiğince düşük fiyatlarla hayata geçtiği süreç hakkında konuşmak için ucuzu kullanıyoruz.”

Köken: Avrupa Doğa Tarihinin İlk 100 Milyon Yılı (Tim Flannery)

242.00
Yaklaşık 100 milyon yıl önce, üç büyük kıtanın –Asya, Kuzey Amerika ve Afrika– hareketleri sonucu büyük, tropik bir takımada meydana geldi. Bu takımada, daha sonra Avrupa’yı oluşturacaktı. O dönemden beri Avrupa durmak bilmeyen değişimlere sahne oldu ve farklı kökenlerden sayısız türe ev sahipliği yaptı. Milyonlarca yıl boyunca çok sayıda bitki ve hayvan türü Avrupa’ya göç etti ve burada kıtanın kendisiyle eşzamanlı olarak evrimleşti. İlk mercan resifleri Avrupa’da oluştu; yünlü gergedanlar, mamutlar ve Yeryüzü’nün gelmiş geçmiş en iri filleri Avrupa’da yaşadı; insan türünün geçirdiği önemli gelişmelerin çoğu Avrupa’da meydana geldi. Tim Flannery, çığır açan bu eserinde Avrupa’nın kökenine gidiyor ve kıtanın, Yeryüzü’nün geri kalanı için neden büyük önem taşıdığını araştırıyor. Doğa bilimlerinde kaydedilen ilerlemeler ışığında, Avrupa’nın hem geçmişte hem de günümüzde nasıl küresel değişimin başını çektiğini açıklarken; yaklaşık kırk bin yıl önce Avrupa’ya geldiğinden beri insanlığın da kıtanın hem faunasında hem de florasında nasıl büyük bir etkiye sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Doğa tarihiyle kültür tarihini harmanlayan Köken’de nereden geldiğimizin ve kim olduğumuzun hikâyesini keyifle okuyacaksınız. Bilgiler ve Uyarılar:
  1. Bu ürün sipariş alındıktan 1-3 gün içinde postalanacaktır.
  2. Lütfen sipariş vermeden önce iade ve ürün değişikliği ile ilgili bilgilendirmemizi okuyunuz.
  3. Bu kampanya, Panama Yayıncılık tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.

Durdurulamayan İnsanlık 2

313.00
HER ŞEY NEDEN BU KADAR ADALETSİZ? Tarih kitapları krallar, kraliçeler ve komutanların hikâyeleriyle dolu. Peki tüm bu insanlar nereden çıktı? Bazı insanlar saraylarda yaşayıp herkese emirler yağdırırken bazılarının niçin o sarayları temizlemek ve emirlere itaat etmek zorunda olduğunu merak ettiniz mi hiç? Sapiens kitabıyla tüm dünyada satış rekorları kıran tarihçi yazar Yuval Noah Harari genç okurlara yönelik serisinin ikinci kitabında on bin yıl önce gerçekleşen devrimin bugün bile hayatımızı nasıl etkilediğini anlatıyor. Her şeyin hangi noktada yanlış gitmeye başladığını ama hatalarımızı düzeltmek için hâlâ şansımız olduğunu gösteriyor. Buğday yetiştirmeye dair masum bir çabanın kıtlıklara, açlığa ve savaşlara nasıl yol açtığını keşfediyoruz. Eski çağların dâhilerinin yazıyı nasıl bulduğunu ve neden vergi ödemek zorunda olduğumuzu öğreniyoruz. İki geveze iskeletle, altın küpeli timsahla ve milyonlarca mutsuz tavukla tanışıyoruz. Ayrıca insanların bitki ve hayvanları kontrol etmeyi öğrenmesinin, bizi nasıl birbirimizi kontrol etmeye yönelttiğini anlıyoruz. Durdurulamayan İnsanlık: Dünya Neden Adil Değil büyük bir şeffaflık ve mizahla harmanlanan gerçek bir hikâye. Dünyamızın nasıl şekillendiğini, neden bazı insanların her şeyi varken diğerlerinin hiçbir şeyi olmadığını merak edenler için destansı bir macera.

Mısır Firavunu

180.00
Kitabın yazarı Arthur Weigall yaşadığı dönemin en tanınmış Mısır bilimcilerinden biri; kitapta bahsedilen arkeolojik bulguların ortaya çıkarıldığı kazıların birçoğunda bizzat bulunmuş ve yönetmiştir. Bunun yanı sıra çok yönlü bir yazar, gazeteci ve sahne tasarımcısı olması, ele aldığı tarihsel dönemi ve kişiliği zengin bir anlatımla sunmasını sağlıyor. Akhenaton, günümüzden 3400 yıl önce yaşayıp hüküm sürmüş bir Mısır firavunu. Akhenaton, “tarihin ilk bireyi” olarak adlandırılır. O var olanın değişmesi gerektiğine inanır. Zihinsel dinamikleri ve özellikleri ve içinde bulunduğu tarihsel koşulları değiştirmeye yönlendiriyordu. Akhenaton, insanı ve barışı merkeze alan ilk tek tanrılı dini geliştirmeye çalışır. “Tanrı Aton Sevginin Efendisi, Işınların her yeri kuşatır… Sen onları sevginle bağlarsın.” Akhenaton, ve Tanrısı Aton, savaşa karşıydı, sevgi onların yaşam kaynağıydı. Okur, kitabı okurken muhtemelen, bugün -görünüşe göre gelecekte de- tartışma konusu olan din ve devlet ilişkileri, yukarıdan aşağıya reform hareketlerinin halk tarafından benimsenmesindeki zorluklar, eski inançların ve eski iktidar yapılarının sert muhalefeti gibi birçok konuda tarihsel bir analoji bulacaktır. Tarihte düşünsel, sanatsal ve kültürel atılım dönemlerinin birçoğunda olduğu gibi Akhenaton’un bu değişiminin temelinde de maddi bakımdan muazzam bir zenginleşme vardı. Mısır’daki zenginlik, ekonomik birikim yağmaya, savaşlara, köleleştirmeye ve toplanan vergilere dayanıyordu. Kitap, Mısır yaşamından kesitler verirken bu gerçeğe de işaret ediyor. “Akhenaton’un Hayatı ve Hükümdarlık Dönemi”ni okuyan herkeste tarihe ve bugüne dair bir iz bırakacağına inanıyoruz.

Kanıt Nasıl Yapılır?

525.00
  • Boyut: 16 x 24
  • Sayfa Sayısı: 384
  • Basım: 2
  • ISBN No: 9786055829032

TANRI, İNSAN, HAYVAN, MAKİNE

250.00
YAPAY ZEKÂ ÇAĞINDA İNSAN OLMANIN ANLAMINA DAİR ÇARPICI VE DERİN BİR SORGULAMA. İnsanlık tarihinin büyük bir bölümünde dünya, bizim kavrayışımızın çok ötesindeki güçler tarafından yönetilen tılsımlı bir yerdi. Ancak bilimin yükselişinden ve Descartes'ın zihin ve fiziksel dünyayı birbirinden ayıran felsefesinden sonra bu gizemin yerini materyalizm aldı. Bu noktada kendi bilincimizin, yani "ruhumuzun" aslında bir yanılsama olup olmadığını sorgulayan bir sürece girdik. Şimdiyse idrakimizin, kontrolümüzün, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan teknolojinin ve özellikle yapay zekânın hayatımıza girmesiyle varoluşun temel sorularını anlamlandırmak için yeni dijital metaforlar kullanmaya başladık. Ama kimlik, bilgi, yaşamın amacı gibi temel felsefi problemleri merkeze alan bu metaforlar yeni bir perspektif ışığında tekrar ele alınmaya muhtaç. Meghan O'Gieblyn bu zor iş için kolları sıvayarak felsefi bir titizlik, sağlam bir entelektüel kavrayış, özgünlük ve ironiyle hayatın anlamını yeni baştan sorguluyor. Hâlâ inançla ilgili soruların peşini bırakmayan eski bir dindar olarak, kendi kişisel deneyiminin derinliğini ve yer yer de mizah anlayışını eşsiz üslubuna katıyor. Tanrı, İnsan, Hayvan, Makine modern çağın çılgınlığıyla koyulduğumuz bu yolda kaybolmamamız için kaleme alınmış ufuk açıcı bir rehber.

Yürümenin Felsefesi

155.00
Yürümenin Felsefesi Frédéric Gros “Yaşamak için ayağa kalkmamışken, yazmak için oturmak nasıl da beyhudedir.”-Henry David Thoreau Nietzsche’nin Kara Orman’da yürürken göz çukurlarına dolan mutluluk gözyaşları, Rimbaud’nun tahta ayağıyla açılacağı çöllere dair kurduğu düş, yasaklı Rousseau’nun Alpler’deki adımları, Thoreau’nun Walden’daki gezintisi, Nerval’in dar sokaklardaki aylaklığı ve daha niceleri... Aylaklar, göçebeler, sürgünler, hacılar, kaçaklar, seyyahlar, münzeviler ve mülteciler yürüyorlar. Peki yürümek sadece evle iş arasında gidip gelmek, bir yerlere yetişmek ve koşuşturmak değil de evrenle özel bir ritim, akort ya da hafifleme içinde buluşmak olabilir mi? Yeryüzüyle hemhal olup kendimizi başkalaşmaya açarak yürüyebilir miyiz? Yürümek iki mesafe arasında gidip gelmek değil yaratıcı bir eylemdir. Hem kendi yalnızlığımıza çekildiğimiz hem de toplum olarak bizi dönüştürecek bir ayağa kalkıştır. İki büklüm vücudun karşısında dikilmeye çalışan, attığı her adımda yeryüzünün gerçek bir parçası olduğunu fark eden Homo Viator’un eylemidir. Çünkü Yürüyen İnsan kendi üzerine çöken kaygı, haset ve korku yumaklarını çözer, varlığını yeryüzünün ebediyen yeni olan kalbine düğümler. Yürüyoruz, işte bu düğümü atmak için.

Seks ve Ceza

325.00
Seks ve Ceza Eric Berkowitz Yatak odasından mahkeme salonuna seks hukukunun hayret verici tarihi... Kraliyet metresleri, eşcinsel at arabası yarışçıları, Ortaçağ travestileri, cadılar, keçi seviciler, rahibe fahişeler ve Londralı kiralık oğlanlar gibi aykırı oyuncuların renklendirdiği seks tarihinde bir çağ ve toplumda hoşgörülen davranışlar bir ötekinde en ağır şekilde cezalandırıldı. Ancak seks dürtüsü antik çağlardan beri kendini dizginlemeye çalışan her türlü girişime karşı koydu. Seks ve Ceza, dört bin yıllık cinsellik, din ve mülkiyet üçgeninin açılarının çok da değişmediğini gösteriyor bizlere. “Elbette tecavüz, zina, ensest ve seks hukuku alanına giren diğer tüm meseleler insanlığın varoluşundan beri vuku bulmuştur. Değişen tek şey, insanların birbirlerinin bedenlerini kontrol etmek için kullandıkları yöntemler ve bu yöntemleri kullanma gerekçeleridir.” Eric Berkowitz Antik Mezopotamya’da zina yapan bir kadının kazığa oturtulmasından başlayıp 1895’te Oscar Wilde’ın “büyük ahlaksızlık” suçuyla hapis cezası aldığı döneme kadarki seks hukukunun uzun tarihini gözler önüne seriyor. Seks ve Ceza, mahkeme tutanaklarıyla tarihi belgelerde yer alan gerçek insanların hayatlarından yola çıkarak insanlık tarihine ayna tutarken, insan ruhunun karanlık taraflarını ortaya çıkarıyor. Berkowitz zaman zaman tüyler ürperten, zaman zaman hayal gücünü zorlayan bir yolculuğa davet ediyor okurları.

Bilimsel Muhakeme (Akıl Yürütme)

550.00
ISBN: 9786052824313 Sayfa Sayısı: 206 Baskı Sayısı: 1 Ebatlar: 19x27 cm Basım Yılı: 2019

Filozofun Takım Çantası

172.00
Tarih boyunca filozofların kullandığı yöntemleri ve fikirleri merak eden, felsefede kullanılan kavramsal araçlar üzerine iyi bir referans çalışması arayan okurlar için hazırlanan “Filozofun Takım Çantası” kitabı, okuyucusuna neyin doğru olduğu hakkında bilgi vermez. Yazar Julian Baggini ve Prof. Peter Fosl soruların nasıl doğru bir şekilde çerçeveleneceğini ve sorulacağını, belki de kendi başınıza öğrenmenin temel yollarını anlatıyor. Tartışma araçlarına giriş niteliği taşıyan bu eser felsefeyi bir hobi olarak gören ve başlangıç seviyesinde ilgi duyan okurların mutlaka okuması gereken bir eserdir.

Organizasyon Kültürü ve Liderlik

164.00
İyi tahmin yeteneğine sahip olanlar, gelecekte oluşacak değişime en hızlı adapte olacak ve başarıyı yakalayacak olanlardır. “Geleceği Şekillendirmek” kitabı, geçmişi bilerek bugünü anlamada ve bunun sonucunda geleceği planlayarak şekillendirmede rol almak isteyenler için hazırlandı. “Aldığımız kararlar ve gerçekleştirdiğimiz uygulamalar geleceğin belirlenmesine katkıda bulunur.”

KENTSİZ KENTLEŞME

412.00
Bugün, insan ilişkilerinin ayrışmaya başladığı bir dünyada yaşıyoruz. Akıl bedenin, düşünce maddenin, birey topluluğun, kent kuşaklan kentlerin, kentler kırsal kesimin, insanlık ise 'vahşi ve yola getirilmesi güç' olarak görülen doğanın karşısında yer alıyor. Böylesi 'yoksun' bir noktaya evirilmemizde en büyük pay sahibi olan ulus-devlet ise artık totaliter bir karaktere bürünmüş durumda. Politika, kentsel ve katılımcı özünden kopartılıp 'devlet'e indirgenmiş, yurttaşlar vergi mükellefi birer 'seçmen'e dönüştürülerek etkisizleştirilmiştir. Toplumsal sorunlarda söz sahibi olan bir zamanların aktif yurttaşı, giderek eylemsizleşmiş, düşünsel becerileri azalmış, umursamazlığı artmış; bütün etkinliğini alışveriş, moda, dış görünüş ve kariyer gibi alanlarda göstermeye başlamıştır. Ne devletin ne de onun doğrudan uzantısı olan politik partilerin halkla 'doğrudan' bağı vardır artık. Demokrasi kavramının doğuşu ve gelişimine sahne olan kentler, ulus-devletin yarattığı 'kentleşme' denen süreçte homojen, mekanik ve kâr hırsının her şeyin önüne geçtiği bir pazar haline gelmiştir. Halk kültürü sentetikleşmiş; insan ilişkilerinde evlilik bir 'yatırım'a, çocuk yetiştirme 'iş'e, hayat bir 'bilanço'ya, idealler 'satın alınabilir şeyler'e, yerleşimler ise 'işletme'ye dönüşmüştür. Doğal hayatı ve insani toplulukları yok ederek ulus-devleti güçlendiren kentleşme anlayışlarına karşı bir yerel yönetim programını tartışmaya açıyor. Yerel yönetim kurumlarını birbirleriyle uyum içinde çalışabilecek biçimde yeniden yapılandırmaktan; insan ilişkilerinde dayanışmayı içeren yaratıcılıktan; ulus-devletin yerine politik açıdan konfederasyon sistemine dayanan yerel yönetimlerden; insanlık ile doğa arasında katılımcı, hiyerarşik olmayan yeni bir ilişki kurmaktan; kentin yeni bir tür etik birlik, bireyin insani bir ölçek içinde güçlendirildiği, katılımcı ve ekolojik bir karar sistemi ile yurttaşlık kültürünün tek kaynağı olarak yeniden kurgulanmasmdan... söz ediyor.

Kedi Felsefesi

222.00
“UYANDIĞINDA DAHA ÇOK ÇALIŞABİLMEK UĞRUNA UYUMAK, ACINASI BİR YAŞAM BİÇİMİDİR. KEYİF İÇİN UYU, KÂR İÇİN DEĞİL.” En zeki ve yaratıcı zihne sahip tür biziz. Sadece biz, türünün huzursuzluğuna deva bulmak için bir düşünce disiplinini –felsefeyi– yarattık. Öyleyse nasıl oluyor da kediler bir şekilde hep memnun ama biz hep dertliyiz? Belki de büyük filozoflarımızdan çok, kedilerden öğreneceklerimiz vardır. Çağdaş düşünür John Gray insanın felsefeyle, inanışlarla ve modern araçlarla kurduğu dünyasının kırılganlığını bir kedinin patisiyle yoklayıp test ediyor; sevgi, bağlılık, ölümlülük, ahlak, kıskançlık ve benlik gibi belalı konuların kediler için neden meseleye dönüşmediğini anlamaya çalışıyor. Montaigne’in meşhur kedisinden, Vietnam Savaşı’nı cesaret ve neşesini kaybetmeden atlatmış kedi Mèo’ya, oradan da kedilerle ilgili kendi gözlemlerine uzanarak bir canlının “doğasına sadık olmasının” iyi yaşamak için kilit önemini vurguluyor. Bebeklikten itibaren toplumsal kabullere göre inşa ettiğimiz kendimize dair imgelerin çoğu zaman bedenimiz ya da yaşamımızın gerçekliğiyle uyuşmadığını, dolayısıyla onların peşinden koşmanın mutluluktan çok hayal kırıklığı getireceğinin altını çizerek, hayatlarımızın her türlü mükemmellik fikrinden daha zengin ve daha anlamlı olduğunu gösteriyor. Kedi Felsefesi, kışkırtıcı fikirleriyle okurlarını silkeleyen, yün yumağına dolanmanın kedilere özgü olmadığını gösteren küçük ama tesirli bir kitap. “Gray fikirlerimizde kendimizi pohpohlayıcı, aldatıcı ve sığ ne varsa tespit etmesini sağlayan bir altıncı hisse sahip sanki.” Costica Bradatan, The Washington Post

Bana Deli Derlerdi: Bilginin Sınırlarını Zorlayan Dâhi ve Deli Bilim Adamları

192.00
Garip elektrikli aletler, kabarcıklar çıkaran deney tüplerinin yanında cızırdayıp uğultular çıkarıyor. Kambur bir asistan ameliyat masasına bağlanmış ve üzeri örtülmüş halde yatan adamı kontrol ediyor, hemen yanında beyaz laboratuvar önlüğünü giymiş dâhi doktor çılgınca gülüyor. Dr. Frankestein’dan Dr. Jekyll’a pek çok kurgu karakterin, bilimin sınırlarını zorlamış ve akla meydan okumuş gerçek bilim insanlarından esinlenilmiş olduğunu bilmek şaşırtıcıdır. Bu kitap, Arşimet’ten Newton’a, John Hunter’dan Nikola Tesla’ya, Marie Curie’den Einstein’a kadar bilimin ve bilginin sınırlarını zorlamış, kimi zaman dâhilikle delilik arasında gidip gelmiş ama bilimsel çalışmalarından asla vazgeçmemiş bilim adamlarının şaşırtıcı öykülerini anlatmaktadır. Hastaların neler hissettiğini anlayabilmek için kendine virüs enjekte eden bir doktor. Deneyler yaparken radyoaktiviteye maruz kalıp ölümcül hastalığa yakalanan, bilimsel toplantılarda bile kocasının ismiyle takdim edilen, adı bir aşk dedikodusuna karıştığı için uluslararası konferanslara davet edilmeyen bir kimyager. Ama o, Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın ve bu ödülü iki kez alan ilk bilim insanı olarak tarihe geçti.Din konusunda içsel sorgulamaları sonucunda papazlıktan ekonomi-siyaset-aritmetik alanında profesörlüğe yükselen; hayvanlar üzerinde araştırma yaparken zamanla muhteşem bir hayvan müzesi kurmuş olan; uzaya gitmenin, bir avuç ay toprağıyla geri dönmekten başka insanoğluna ne yarar sağlayacağının tartışıldığı dönemde bunu başararak günümüz iletişim ortamına zemin hazırlayan; gençlik aşkına kavuşmak için aldığı ödülün tüm gelirini boşanmak şartıyla karısına veren çılgın bilim insanları. Ve daha fazlası... Bilgiler ve Uyarılar:
  1. Bu ürün sipariş alındıktan 1-3 gün içinde postalanacaktır.
  2. Lütfen sipariş vermeden önce iade ve ürün değişikliği ile ilgili bilgilendirmemizi okuyunuz.
  3. Bu kampanya, Panama Yayıncılık tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.

Aklayakın Seti

514.00
Aklayakın serisi, mühim fikirler/zamanlar üzerine, önemli zihinler tarafından kaleme alınmış kısa ama tesirli kitaplardan oluşuyor. Setin içindeki kitaplar: 1-Politika - Aklayakın 1 2-Her Şeyin Teorisi - Aklayakın 2 3-Antik Dünya - Aklayakın 3 Bilgiler ve Uyarılar:
  1. Bu ürün sipariş alındıktan 1-3 gün içinde postalanacaktır.
  2. Lütfen sipariş vermeden önce iade ve ürün değişikliği ile ilgili bilgilendirmemizi okuyunuz.
  3. Bu kampanya, Domingo Yayınevi tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.

Babil Tarihi

161.00
Kitap bizi Babil tarihi ile tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculuk geçmişin dar koridoruna çakılıp kalmıyor. George Smith bizi Babil Tarihi kitabı ile tarih denilen hikayelerin nasıl oluştuğunu ve günümüze dek süregelen egemenlerin nasıl bir tarih ördüğünü de gözler önüne seriyor. Babil Tarihi, kısa hayatını Ortadoğu’nun antik uygarlıklarını araştırmaya adamış bir 19. yüzyıl bilim insanı olan George Smith tarafından yazılmış bir kitap. Eser, öncelikle Babil uygarlığının öncesini, kuruluşundan Medler ile ittifaka, sonrası Persler tarafından fethedilmesine kadar geçen uzun yüzyılların akıcı bir anlatımını içeriyor. Kitabın özgün yanlarından biri uzun çabalar sonucunda bulunup tercüme edilmiş ilk anıtların çözülüşünün temel alınmasıdır. Babilliler ilk astronomi, matematik, mimari ve birçok alanda büyük keşifler yapıp geliştiren bir toplumdu. Olağanüstü bir yazı sistemi geliştirmiş, kil tabletlere ve papirüslere yazılmış eserlerden oluşan etkileyici kütüphaneler kurmuşlardı. Yazarın şu sözü tarihsel bir gerçeği ifade eder: “Babil, uygarlığın Asur’a, oradan Küçük Asya’ya ve Fenike’ye, buralardan Yunanistan ve Roma’ya ve Roma’dan modern Avrupa’ya yayıldığı merkezdi.” Aynı hakikati bir başka yerde de “Babil'in tarihi, insan soyunun genel tarihiyle olan daha yakın bağlantısından ve dininin, biliminin ve uygarlığının sonraki tüm insani ilerlemeler üzerindeki etkisi”ni vurgular. Okur bu kitapta, Babil’in asma bahçelerinin muhteşemliğinin ötesinde de bilgiler bulacaktır; bilim ve sanattaki muazzam gelişimin arka planında yer alan bitmek bilmeyen savaşlar, isyanlar, fetih ve yağmalar, imparatorluğu çöküşe götüren süreçteki “genel ahlaki ve zihinsel çürüme. Babil Tarihi, yalnızca profesyonel tarihçiler ya da konuya özel bir ilgi duyanlar için değil, bugünkü medeniyetin tarihteki derin köklerini anlamak isteyen herkes için bir başvuru kaynağıdır.

Neksus: Taş Devri’nden Yapay Zekâya Bilgi Ağlarının Kısa Tarihi

596.00
Hikâyeler bizi birleştirdi. Kitaplar düşüncelerimizi ve mitolojilerimizi yaydı. İnternet bize sonsuz bilgiyi vaat etti. Algoritma sırlarımızı öğrendi. Sonra da bizi birbirimize düşman etti. Peki yapay zekâ neler yapacak? Son yüz bin yılda biz Sapiensler muazzam bir güce ulaştık. Ancak tüm keşiflerimize, icatlarımıza ve fetihlerimize rağmen bugün kendimizi yine de bir varoluş krizinin içinde bulduk. Dünya ekolojik çöküşün eşiğinde. Siyasi gerginlikler her geçen gün tırmanıyor. Yanlış bilgiler her yerde, her alanda hızla çoğalıyor. Üstelik bizi ortadan kaldırabilecek yeni bir bilgi ağına, yapay zekâ çağına doğru son hızla ilerliyoruz. Başardığımız onca şeye rağmen, kendimize nasıl bu kadar zarar verebiliyoruz? Neksus insanlık tarihine derinlemesine bir bakış atarak, bilgi akışının bizi bugünlere nasıl getirdiğini tartışıyor. Bizi Taş Devri’nden Kitabı Mukaddes’in kanonlaştırılmasına, matbaanın icadına, kitle iletişim araçlarının gelişimine ve son dönemlerde popülizmin yeniden doğuşuna tanıklık ettiren Harari, bilgiyle gerçek, bürokrasiyle mitoloji, bilgelikle otorite arasındaki karmaşık ilişkiyi sorgulamaya teşvik ediyor. Roma İmparatorluğu, Katolik Kilisesi ve Sovyetler Birliği gibi sistemlerin iyi ya da kötü, hedeflerine ulaşmak için bilgiyi nasıl kullandığını örneklerle inceliyor. Ve insandışı zekânın varlığımızı tehdit ettiği bu dönemde, her şey için çok geç olmadan neler yapabileceğimizi tartışıyor. Bilgi ne gerçeğin hammaddesi ne de sadece bir silahtır. Neksus yelpazenin bu iki ucu arasındaki umut dolu orta yolu ararken bir yandan biz insanların ortak mirasını yeniden keşfediyor.

İnsan Doğası Üzerine On Üç Teori

180.00
Elinizdeki kitap Platon’dan Sartre’a , İslam’dan Darwinciliğe kadar tarih boyunca insan doğası üzerine geliştirilen on üç düşünce yapısını inceliyor. Yazarlar Konfüçyüsçülükten başlayarak feminist teoriye kadar okurlara insanlığın doğasını kavramak için nasıl mücadele ettiğini anlamalarına yardımcı olmak üzere geleneklerin ve düşünürlerin fikirlerini karşılaştırıp yan yana koyuyor. Okurları eleştirel olarak düşünmeye teşvik etmek ve birçok teori arasındaki benzerlik ve farklılıkları vurgulamak için, kitap her bir teoriyi dört noktada ele alıyor… evrenin doğası, insanın doğası, insanlığın hastalıklarının teşhisi ve bu problemler için önerilen reçete. İnsan doğasına giriş dersleri, felsefeye giriş ve entelektüel tarih için ideal olan bu benzersiz kitap, hem kendimizi hem de yaşadığımız toplumu nasıl anlayabileceğimizi ve geliştirebileceğimizi düşünmek adına okurların ilgisini çekecek ve motive edecektir.

Bilim Devrimcileri

221.00
Bilim Devrimcileri tarih boyunca halkın bilim algısını ve bilimin “otorite” olarak rolünü şekillendiren önemli düşünürleri mercek altına alıyor. Bilimsel bir keşif ne zaman kabul edilen bir gerçeğe dönüştü? Bilimsel gerçekleri inkâr etmek neden kolaylaştı? Ve biz bu konuda neler yapabiliriz? Filozof ve bilim tarihçisi Robert P. Crease, Bilim Devrimcileri’nde bu soruları, bilimsel altyapının kökenlerini ve dünyanın önemli on düşünürünün bilimsel aklı şekillendirmedeki rollerini bir bir tanımlayarak yanıtlıyor. Bilim Devrimcileri kitabında günümüz politikacıları ve hükümet yetkilileri; bilim insanlarını bilim dışı yorumlarıyla eleştirirken, bu güvensizlik düzeyine nasıl geldiğimizi ve bundan nasıl kurtulabileceğimizi örnekleriyle ortaya koyuyor. Eserde tarih boyunca gözlerini kırpmadan hayatlarını da tehlikeye atarak bilimsel aklı üstün kılmaya çalışan on düşünür ve bilim devrimcisine yer veriliyor. Bilimin cehaletinin ve yanlış kullanımının insan yaşamına ve kültüre yönelik en büyük tehdidi nasıl oluşturduğu inceleniyor. Bilimi ortak yarar için uygulamanın ne anlama geldiğine ve bilimden bağımsız siyasi eylemin tehlikesine dair güncel ve önemli bir araştırma olan Bilim Devrimcileri, hem mevcut bilim karşıtı söylemin kökenlerini hem de modern dünyanın dağılmasını önlemek için neler yapılabileceğini anlamamıza yardımcı oluyor.

Orta Yaş Krizi: Felsefi Bir Rehber

138.00
Asla yaşamayacağınız hayatlarla, kaçan fırsatlarla ve geride kalmış gençlik nostaljisiyle kendinizi nasıl uzlaştırabilirsiniz? Geçmişin başarısızlıklarını, şimdi’yi tüketen işlerdeki anlamsızlık duygusunu ve geleceği karartan ölüm ihtimalini nasıl kabul edebilirsiniz? Fark yaratan bu kendi kendine yardım kitabında Kieran Setiya, yetişkinliğin ve orta yaşın kaçınılmaz zorluklarıyla yüzleşiyor ve felsefenin gelişiminize nasıl yardımcı olabileceğini gösteriyor.

Modern Avrupa Halkları Tarihi

241.00
Modern Avrupa Halkları Tarihi   William A. Pelz Halkların Gözünden Avrupa’nın Son 600 Yılının ve Devrimlerinin Öyküsü Tarihi kim yapar? Kütüphaneleri dolduran ciltlerce kitaba göre reformu din adamları, coğrafi keşifleri seyyahlar, endüstri devrimini dâhiler, savaşları komutanlar yapmıştır; hak ve özgürlükler aydınların, monarşilerin yıkılması burjuvazinin, ülkelerin refahı yöneticilerin başarısıdır. William A. Pelz Modern Avrupa Halkları Tarihi’nde bu geleneksel anlatının karşısında durarak halkların tarihin nesnesi değil öznesi olduğunu savunuyor. “Peki ya halk? Halk bu gelişmeleri nasıl ele alıyordu? Halk ne düşünüyordu? Halk nasıl hissediyordu?” sorularına cevap ararken Ortaçağdan günümüze Avrupa’nın yaşadığı radikal dönüşümü sınıfsal çatışmalar ekseninde ele alıp üreten, sömürülen, isyan eden kadın ve erkeklerin hikâyesini anlatıyor. Derebeylerinin “ilk gün hakkı”na karşı çıkan köylülerden dünya savaşı cephelerinde vatanperverliği reddeden askerlere uzanan bir direniş hattı çizen Pelz, halkların pasif ve itaatkâr olduğu önyargısına karşı koyuyor. Köylü ayaklanmalarını, fabrika işgallerini, genel grevleri, kadın hareketlerini tarihin motoru olarak kabul ederken Brecht’le aynı soruyu soruyor: “Kim inşa etti Tebai’nin yedi kapısını? Kitaplar kralların isimleriyle dolu. Krallar mı taşıdı sanki Yontulmamış dev kayaları?”

Babil’in Kadınları

290.00
Babil'in Kadınları: Mezopotamya'da Toplumsal Cinsiyet ve Temsil Zainab Bahrani Babil'in Kadınları Antik Mezopotamya'daki hâkim kadınlık mefhumunu inceleyen hem tarihsel hem de sanat tarihsel bir çalışmadır ve bu topluma özgü, Batılı kurucu söylem tarafından inşa edilmiş kadınlık kavramına eleştirel bir yaklaşım getirmektedir. Zainab Bahrani bu kültürün cinselliği ve toplumsal cinsiyet rollerini temsil üzerinden nasıl düşündüğünü çözümlerken, benzer birçok çalışmanın bağımlı olduğu eril iktidar/dişi tabiiyet gibi basit ikilikleri de sorunsallaştırıyor. Bu sayede, mevcut tanımların kadınların yaşanmış deneyimleriyle aslında örtüşmediğini, kadını eril öznelliğin nesnesi olarak konumlandırdığını göstermiş oluyor. "Babil’in Kadınları toplumsal cinsiyet, göstergebilim, yapıbozum, psikanaliz ve tarihsel eleştiri bağlamındaki çağdaş eleştirel teorilerde zemin bulan kadınlık temsilleri hakkındaki bir çalışmadır ve bu alanlar, bir bütün olarak, sadece bu geçmiş kültürün araştırılmasını beslemekle kalmayıp aynı zamanda kendi payımıza geçmişi nasıl adlandırdığımızla yüzleşen metodolojik bir ağ oluşturur."

Neandertal – Soydaşlarımızda Hayat, Sevgi, Ölüm ve Sanat

348.00
Keşfedildikleri günden bu yana insan türünün en kötü şöhretli üyeleri sayılan Neandertaller, artık geçmişin önyargılarından arınmış, bilimsel teknolojilerin desteğiyle şekillenen yepyeni bir bakış açısıyla tekrar inceleniyor. Fakat tüm bu araştırmalara rağmen hikâyelerinin tamamını öğrenebiliyor muyuz? İngiliz araştırmacı, arkeolog ve yazar Rebecca Wragg Sykes işte bu hikâyeyi enine boyuna anlatabilmek için yola çıkıyor; Neandertallerin, üstlerindeki yırtık pırtık post parçalarıyla bizden çok çorak buzlu arazilerde yaşayan kuyruksuz maymunlara benzetildiği eski imajını rafa kaldırıyor ve türlü koşullara sahip geniş Avrasya coğrafyasında yüz binlerce yıl boyunca hayatta kalmayı başaran, büyük iklim değişikliklerine göğüs geren bu insanların, aslında her açıdan ne kadar güçlü olduğunu gözler önüne seriyor. Neandertal: Soydaşlarımızda Hayat, Sevgi, Ölüm ve Sanat bu yakın akrabalarımızın nerede, nasıl yaşadığından neler yediğine, neler giyip nasıl süslendiğinden ölülerine nasıl davrandığına ve cinsel partnerlerini nasıl seçip bebeklerini nasıl büyüttüğüne dek çok geniş bir inceleme alnında, Neandertal kültürüne yepyeni bir pencere aralıyor. Sykes hem konunun uzmanları hem de Neandertalleri merak eden amatör okurların keyifle okuyabileceği bilgi dolu bu kitabında, öncü Paleolitik araştırmaların ve teorilerin ortaya koyduğu bulguları temel alarak Neandertaller hakkında yazılan en kapsamlı araştırmayı sunuyor. ‘‘Neandertaller hakkında yepyeni bir hikâye… İnsanlığa ilgi duyan herkes için önemli bir okuma.’’ Yuval Noah Harari, The New York Times

Taş Devrinden Robot Çağına Zamanımızı Nasıl Harcadığımızın Tarihi

258.00
Neden bu kadar çok çalışıyoruz? Çalışma bizim kim olduğumuzu neden ve nasıl belirliyor? Nasıl oldu da çalışma,hayatımıza anlam ve değer katan, toplumsal statümüzü belirleyen, zamanımızı kimlerle ve nasıl geçireceğimizi söyleyen, üstelik bedenimizi, çevremizi, eşitlik anlayışımızı dönüştüren bir şey haline geldi? Dünyanın önde gelen antropologlarından James Suzman bu kitabında, çalışmayla kurduğumuz ilişkinin 300 bin yıllık evrimini kayda geçiriyor ve bu ilişkinin günümüzde de köklü bir değişimden geçtiğini ve bu değişimin olası sonuçlarını gösteriyor. “Çalışmanın ne olduğu konusundaki temel varsayımlarımıza karşı çıkan etkileyici bir çalışma. Otomasyon, küresel iş piyasasını bütünüyle bozma tehdidi taşırken, çalışmanın ekonomik, psikolojik, hatta manevi önemini bir an evvel yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Suzman avcı-toplayıcıların, şempanzelerin, hatta kuşların yaşamlarını irdeleyerek ‘doğal’ kabul ettiklerimizin sıklıkla finans gurularının ve tarım dinlerinin şaibeli mirasından ibaret olduğunu vurguluyor. Umarım geçmişte zamanımızı nasıl geçirdiğimizi bilmek gelecekte daha makul seçimler yapmamızı sağlayacaktır.” Yuval Noah HARARI “Bu ufuk açıcı ‘derin tarih’ çalışmasında antropolog James Suzman,insan doğası hakkındaki ana akım ekonomik varsayımları sorguluyor ve modern kültürlerimizin artan eşitsizlik sorununu anlaşılır kılmak için önce geçmişimizi anlamamız gerektiğini iddia ediyor.” New Statesman

Duygular Sözlüğü: “Acıma”dan “Zevklenme”ye

290.00
Duygular Sözlüğü: “Acıma”dan “Zevklenme”ye Tiffany Watt Smith Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı kültürlerinde yaşanan sayısız duygu içerisinden seçilmiş 154 duygudan oluşan Duygular Sözlüğü, Antik Yunan mahkemelerinde ağlayan jürilerden cesur, sakallı Rönesans kadınlarına, 18. yüzyıl doktorlarının kalbi titreten duygularından Darwin’in Londra Hayvanat Bahçesi’nde kendi üzerinde yaptığı deneylere, I. Dünya Savaşı sonrası bunalıma giren askerlerden günümüzün sinirbilim ve beyin görüntüleme kültürüne duyguların nasıl algılandığı ve yaşandığı hakkında. Üzülen, somurtan, ürken, sevinen bedenlerimizin nasıl farklı şekillerde bu dünyada var olduğu; ahlaki ve siyasi hiyerarşileriyle, cinsiyet, cinsellik, ırk ve sınıf hakkındaki varsayımlarıyla, felsefi görüşleri ve bilimsel kuramlarıyla dünyanın bizim içimize nasıl yerleştiği hakkında. “Duygularla dil arasındaki bağlantıyı görmek büyüleyici. Duyguların belirsizliğini kelimelerin kesinliğiyle giderme dürtüsü. Tiffany Watt Smith duygularımızı tanımlamak için birkaç sözcükten daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu ileri sürüyor. Bu eğlenceli ve eğitici kitabın verdiği okuma zevkini anlatan bir sözcük de kitaba girebilir.” — The Guardian

Arzunun Sınırları

310.00
Arzunun Sınırları Kötü Yasalar, İyi Seks ve Değişen Kimliklerin Yüzyıllık Tarihi Eric Berkowitz
  • Sekse dair teamüllerimiz nasıl değişti ve seks hukukunu nasıl etkiledi?
  • Neyin yasal, neyin yasak olduğunu belirleyen insan kendi hayatını bu yolla nasıl düzenledi?
Gazeteci, yazar, hukukçu Eric Berkowitz seks hukuku ve seksin politik çıkarlar doğrultusunda yönetilmesi bahsine bir önceki kitabı Seks ve Ceza’da bıraktığı yerden, yirminci yüzyıldan devam ediyor. Arzunun Sınırları’nda seksin aile, iktidar, ırkçılık, sömürgeleştirme, cinsiyet ve kimlik mefhumlarıyla ikircikli ilişkisini yirminci yüzyıldan çarpıcı örnekler eşliğinde nüktedan bir dille aktaran Berkowitz, “cinsel devrim”, mağduru korumaktan uzak tecavüz yasaları, eşcinsel hakları mücadelesi, modern psikiyatrinin hukuk üzerindeki etkisi, insan ticareti ve sanal seks haberleri üzerinden bu ilişkinin izini günümüze kadar sürüyor. "Bu kitabın her bölümü farklı bir dizi yasayı ele alıyor ancak her biri, toplum tarafından kabul edilebilir cinsel davranışlar bütününe dayanarak güçlünün güçsüzün bedeni üzerinde kurduğu iktidara sesleniyor. Cahil dindar gruplar tarafından 'kurtarıldıktan' sonra üzerine kilit vurulup istismar edilen fahişeleri, Nazi döneminde Alman sevgilisi olduğu için 'üstün ırkı kirlettiği' gerekçesiyle öldürülen Yahudileri, beyazlarla cinsel ilişkiye girdiği için linç edilen Afrikalı Amerikalıları, akıl hastanelerinde lobotomi 'tedavisi' gören eşcinselleri, 'uçkuru gevşek' olduğu için zorla kısırlaştırılan siyah genç kadınları, oyun arkadaşlarıyla deneysel keşifte bulunduğu için tehlikeli seks suçlusu yaftası yapıştırılan küçücük çocukları, cinsel içerikli kısa mesaj paylaşmaktan çocuk pornocusu diye hapse atılan ergenleri kapsıyor. Seks suçlusu olmak çoğu zaman yanlış yerde veya yanlış zamanda yakalanmak, yanlış sınıf ya da ırkın mensubu olmak, hayatlarımızdan geçmekte olan bir ahlak vesvesesine ters düşmek talihsizliğinden ibaret."

Bulut Yayınları Felsefe Seti (4 Kitap)

450.00
Felsefe Bir Sevinçtir Felsefe nedir? Bir beyin fırtınası mıdır felsefe, düşünsel anlamda kök sökmek midir, yoksa bir çile çekme yolu mu? Bu sorulara, “Hayır” yanıtını veriyor Afşar Timuçin ve ekliyor: “Felsefe bir sevinçtir! Anakapısını aralayıp da içeri girdiğinizde, bunu siz de onaylayacaksınız. Felsefe bir tutkudur, ona bağlanılır. Felsefe dostunuz olur, ona güvenebileceğiniz… Sıkıştığınızda, ondan sorup öğreneceğiniz konular olduğunu göreceksiniz. Hem de kimsenin size kolay kolay öğretemeyeceği nice konular… “Pekiyi, sevincin kaynağı nedir burada?” Bu soruya da Timuçin, “Bilinçle yapılan felsefe bir sevinçtir!” yanıtını veriyor. “Bilinçsizce yapılan felsefe sıkıntılar getirebilir; ama bilinçli yapılan sevinçtir!” Felsefenin Önceliği Bilgi Sorunu  Bu kitap dört ayrı yazıdan oluşuyor. Birbirinden bağımsız olan bu yazılar arasında ortak bir yan var. Bu ortak yan felsefenin dört temel alanının sorunlarını bilgi açısından tartışıyor olmakla ilgilidir. Bilgi sorunları felsefede önceliklidir. Bugünün darmadağın olmuş felsefe dünyasında bunun böyle olmadığını görüyoruz. Felsefe dediğimiz bilgi alanı felsefeyle çokça ilgisi olmayan felsefe uzmanlarının eline geçeli beri bilgi sorunları unutulmuş görünüyor. Bu kitabın birinci yazısında felsefenin temel konusu olan bilgikuramının ne olup ne olmadığı ve felsefe tarihi boyunca nasıl bir gelişim gösterdiği tartışılıyor. İkinci yazı özgül bir konu çerçevesinde toplumda bilgi sorunlarını irdelerken tarihsel olayların tanıklığına da başvuruyor. Üçüncü yazı estetiği ele alıyor. Estetiğin uzunca bir zamandır felsefenin yöntemleriyle düşünmeyi bırakıp kendi yöntemlerini bulmuş ve belli bir bilimsellik değeri kazanmış olması estetikçinin sorunlara aynı zamanda felsefenin gözleriyle bakmasını engellemez. Estetik uzun zaman felsefenin bağrında yaşadı ve günü gelince ondan ayrılıp kendi alanını oluşturdu. Dördüncü yazımız ise ahlakla ilgilidir. Ahlak felsefeyle bağlarını koparmış değildir, koparacak gibi de görünmüyor. Onu felsefenin bir dalı olarak belirlerken felsefeyi başlıbaşına bir ahlak diye değerlendirmek yanlış olmaz. Bilim ve Felsefe Açısından Ruhsallık Bilgileri Afşar Timuçin ile birlikte ruhbilim alanında değerli araştırmalar yapan Cemal Dindar ve Yavuz Erten'in editörlüğünde Ruhbilim ile Felsefe arasındaki ilişki irdeleniyor. Ruhbi­lim alanın­da epey­dir bir ça­tışkı ya­şa­nı­yor. Bu ala­nın kav­ram­la­rı ne­re­dey­se kah­ve soh­bet­le­ri­ne gir­miş ve ko­nuş­ma di­li­nin bir par­ça­sı ol­muş du­rum­da: Duy­gu­sal aç­maz­lar ya­şa­yan in­san­lar ar­tık nev­ro­tik", kı­lı kırk ya­ran­lar ­agse­sif", ke­der­li in­san­lar dep­re­sif", sık gün­de­me ge­len de­ğer­ler kar­ma­şa­sı do­la­yı­sıy­la top­lu­mu­muz şi­zof­ren", şa­ka­nın do­zu art­mış soh­bet­ler­de kah­ka­ha­yı ba­san­lar ma­nik"...  tir­ya­ki­lik terk edi­le­li çok ol­du, si­ga­ra­nın, al­ko­lün ve bi­li­mum baş­ka­ca şey­le­rin ar­tık "ba­ğım­lı­lı­ğı" var vs... Kav­ram­lar, ko­nuş­ma di­li­ne ve or­tak­du­yu­ya bu den­li gir­miş­ken, ruh­bi­li­min ve asıl, top­lu­mun bu alan­da­ki bil­giy­le kar­şı­laş­ma­sı­nın ana ka­nalı olan psi­ki­yat­ri­nin tu­tu­mu ga­rip çe­liş­ki­ler içe­ri­yor. Son 20-30 yıl için­de bu alan­da ye­ğin bir in­dir­ge­me­ci­lik ya­şa­nı­yor; ruh­sal­lık ile il­gi­li zor­lan­ma­la­rın, ra­hat­sız­lık­la­rın, has­ta­lık­la­rın bi­yo­lo­jik yanı  üze­rin­de da­ha faz­la du­ru­lu­yor ve bu bi­yo­lo­jik be­lir­le­yi­ci­li­ğin gü­cüy­le, psi­ki­yat­rist­ler, kim­de, ne­re­de bir ruh­sal ra­hat­sız­lık keş­fet­se­ler akıl­la­rı­na he­men bir ilaç adı ge­li­yor, ruh­bi­lim­ci­ler ise sık­lıkla te­ra­pi uy­gu­la­ma­la­rın­da zor­lan­ma ya­şa­dık­la­rın­da ilaç­la­rı" dev­re­ye so­ku­yor­lar." Felsefe Sözlüğü Düşünen insanların dünyasında felsefe sözlüğü vazgeçilmez bir alettir. Gönül ister ki her ülkede ya da her dilde sekiz on felsefe sözlüğü yazılmış olsun. Felsefe sözlükleri giderek gelişen ve özelleşen ulusal dillerin düşünce anahtarlarıdır, onlarda bir dilin temel kavramlarını tanımlarıyla, açıklamalarıyla, örnekleriyle buluruz. Varlığını düşünceye adamış aydınlar için bir felsefe sözlüğü yaşamsal bir önem taşır. Felsefe sözlüğü felsefe okumalarımızın dayanağıdır. Hızla değişen ya da başkalaşan, yeni görüşlerle yeni bakış açılarıyla zenginleşen bir dünyada sözlüklerin ve ansiklopedilerin yazıldıkları gibi bırakılmamaları, zaman zaman ya da belli zamanlarda yeniden ele alınmaları ve dönüştürülmeleri gerekir. Felsefe konusunda özel bir duyarlığı olan yayınevimiz büyük bir emeğin ürünü olan Felsefe Sözlüğü’müzün yeni baskısını okurlarına ulaştırmanın sevincini yaşıyor. Bunun aynı zamanda tarihimize düşülmüş küçük bir not olduğuna da inanıyoruz.

Ekonominin İlkeleri (Fair, Oster, Case)

1,033.00
ISBN: 9786053559535 Sayfa Sayısı: 700 Baskı Sayısı: 12 Ebatlar: 19x27 Basım Yılı: 2018

Hümanistler:
Özgür Düşünme, Sorgulama ve Umudun 700 Yıllık Tarihi

288.00
Nasıl bir insansın? İnançlı ya da inançsız ama her koşulda pusulası akıl ve ahlak olan biri mi? Bireyi her türlü büyük ideal ya da dogmanın üstünde gören biri mi? Ya da dünyayı sanatsız hayal edemeyen biri? Eğer bunlardan herhangi birine yakınsan, ister farkında ol ister olma, sen de köklü bir hümanist düşünce geleneğinin parçasısın. Tarih boyunca akılcı sorgulamayı, kültürel zenginliği, özgür düşünmeyi ve umudu hayatlarının merkezine koymuş nice olağanüstü insanla benzer fikirleri paylaşıyorsun. Sarah Bakewell, Hümanistler’de bizi 700 yıllık nefes kesen bir yolculuğa çıkarıyor ve dünyamızı şekillendiren hümanistlerin gözü pek yaşamları ve fikirleriyle tanıştırıyor. Rönesans âlimlerinden insan hakları savunucularına, Erasmus’tan Zora Neale Hurston’a, hümanizmin en karanlık zamanlarda bile umut aşılama konusundaki gücünü gözler önüne seriyor. Karmaşa ve düzeni bir arada barındırmayı başaran hümanizmin fanatiklerden, mistik ve tiranlardan gelen tüm karşı çıkışlara rağmen nasıl bu kadar güçlü ve dayanıklı kalabildiğini sorguluyor. Hümanistler kurumlar ya da fikirler etrafında kutuplaşmanın ayyuka çıktığı günümüzde, insanı yeniden merkeze alan ve birbirimize özen göstermemizin kıymetini hatırlatan benzersiz bir inceleme. “İnsanlığın insan olma halini anlama mücadelesinin büyüleyici ve umut yüklü anlatımı.” –Oliver Burkeman, Dört Bin Hafta'nın yazarı

Cinsellik ve Başarısız Mutlak

361.00
Slavoj Žižek, felsefi sisteminin bugüne kadarki en titiz çalışmasında, diyalektik materyalizmin yeni bir tanımını sunuyor. Bu kitabında, Alain Badiou, Robert Brandom, Joan Copjec, Quentin Meillassoux ve Julia Kristeva gibi isimlerin eserlerini yorumlamakla sınırlı kalmıyor; popüler bilimden kuantum mekaniğine, cinsel farktan analitik felsefeye uzanan bir macera vadediyor. Žižek Möbius şeridini, çapraz-kapağı ve Klein şişesini gözümüzde canlandırarak varlık, öz ve kavramdan oluşan Hegel mantığının temel üçlüsüne hareket kazandırıyor. Yeni Hegel ve Kant okumaları ise film, politika ve kültür üzerine yorumlarla birlikte sahneleniyor.

Faşist Olmadan Yaşamak

81.00
Ebedi faşizm”in en masum kisvelere bürünerek geri dönebileceğini söyleyen Umberto Eco’nun öngörüsünü tanık olduğumuz şeyler doğruluyor. Geçtiğimiz yüzyılda kalmış, geçip gitmiş bir tarihsel olay kabul edilen faşizm, yirmi birinci yüzyılda yeni maskeleriyle tekrar sahnede ve hayatımızın en korunaklı sandığımız kısımlarına kadar sızmış durumda. Bazen bireysel hak ve özgürlüklerimizi ihlal eden ve giderek yaygınlaşan otoriter devlet uygulamalarında, bazen de kâr hırsıyla doğayı talan eden ya da mahremiyetimizi ihlal ederek bizi “veri paketleri” haline getiren gözetim kapitalizminde tezahür ediyor.

Sokrates’ten Nietzche’ye: İyi Yaşamın Anlamı

237.00
Nasıl yaşamalı? Bu soruya cevap vermek kolay değil. James Miller, 12 ünlü filozofun biyografileriyle bu coşkulu tartışmaya İyi Yaşamın Anlamı’nda geri dönüyor. Miller, 12 ilginç “bilgelik âşığı”nın izinde, okurunu felsefi bir yolculuğa çıkarıyor ve bu yolculukta sorgulanmış bir hayatı, kendini bilmeyi ve gerçeği keşfetmeyi vaad ederken nasıl yaşamak gerektiği sorusuna da cevap arıyor. Platon’un bir tirana öğretmenlik yaparak ününü tehlikeye atmasından Rousseau’nun kusursuz bir erdemle yaşamayı heves etmesine; Diyojen’in gün ışığında elinde yanan bir lambayla gezip insan aradığını söylemesinden Augustinus’un Tanrı’yı kendi içinde bulmasına kadar filozofların aydınlanma hikâyeleri, felsefe ve düşünce tarihimize katkıları inceleniyor. Zengin anekdotlarıyla İyi Yaşamın Anlamı, felsefeye ilginin bugün de devam etmesini haklı çıkaran ve iyi bir hayat sürmekle ilgili en acil soruları keşfeden bir kitap. Hayatı inceleyip sorgulamayı bir yaşam biçimi haline getirmiş bu isimler, hayatı anlama ve daha iyi kılma yolunuza ışık tutacak.

Mutluluk Paradoksu

131.00
Mutlu bir yaşam hayali, Platon’dan beri düşünürleri meşgul etmiştir ve modern zamanlarda bu konu, çağımızın en önemli konularından biri haline gelmiştir. Terapistlerin ve guruların yükselişi, mutluluk arayışının kültürümüzde ne kadar yayıldığını ortaya koymaktadır. Mutluluk Paradoksu, bu modern saplantının nasıl geliştiğini inceliyor. Ziyad Marar, aradığımız ruh halini bulmanın nasıl son derece zor olduğunu ve mutluluğu aramaya ayrılan enerjinin büyük kısmının boşa harcandığını gösteriyor. Yazar, mutluluğun aldatıcı derecede basit bir fikir olduğunu ama her zaman anlaşılması zor olduğunu, çünkü bir paradoksa dayandığını iddia ediyor. Bu paradoks, kuralları çiğneme, macera veya kendini ifade etme arzusu ile toplumun onayını kazanma ihtiyacı arasındaki çatışma. Psikoloji, felsefe, tarih, popüler romanlar, televizyon ve filmlerden oluşan geniş bir kaynak yelpazesinden yararlanırken özgürlük, onaylanma ya da meşruiyet gibi kavramları sorgulayan Mutluluk Paradoksu, yaşamında anlam arayan herkese daha cesur bir yol öneren bir başucu kitabı!

21. Yüzyılda Konumlandırma

303.00
1 Numaralı İş Stratejisi Şimdi Her Zamankinden Daha Önemli! Dünyanın en çok satan, 2022 itibarıyla 4 milyondan fazla okuyucuya ulaşan, Amazon’un en eski “Pazarlama Çok Satanlar” müdavimi Konumlandırma şimdi temel ve yeni tüm prensipleri içerecek şekilde geliştirilmiş, dünyadan ve Türkiye’den en güncel vakalar eklenmiş 21. Yüzyıl versiyonuyla karşınızda… Konumlandırma bir düşünce felsefesi olarak iş, pazarlama ve marka dünyasında bir devrim yaratmıştır. “Konumlandırma” kelimesi, ortaya atıldığından bu yana geçen 50 yıl içinde çoğu şirketin strateji dökümanında yerini almıştır. Ancak en önemli nokta hâlâ gözden kaçırılıyor… Kendilerini sadece kâğıt üzerinde konumlandırıyorlar. “Başarı, şirketiniz, markanız ya da ürününüz ile ilgili değildir... Zihinde bir algıyı sahiplenmek ile ilgilidir.” –Al Ries Ürününüzün rakipten daha iyi olması veya fiyatının uygun olması satın alınacağı anlamına gelmez… Aslolan zihinde oluşan algıdır. Zihne girmenin, bir konumu sahiplenmenin ve on yıllarca hatırlanmanın prensipleri hâlâ büyük çoğunluk için muamma. 20. yüzyılda stratejik konumlandırma prensiplerini dikkate almayanlar bunun bedelini er ya da geç ödediler. Rekabetin iyice kızıştığı, her türlü krizin global boyutlara ulaştığı 21. yüzyılda ise bu prensipleri göz ardı etmenin telafisi yok.

Tanrı Matematikçi mi?

300.00
Tanrı daima matematik kullanır. Yukarıdaki sözü Platon söylemişti. Nobel ödüllü Eugene Wigner, “Nasıl olur da matematik doğa yasalarıyla bu denli uyumlu olabilir?” diye sormuştu. Ve yine büyük düşünür Descartes, “Matematiksel olarak kanıtlanamayan hiçbir şeyi doğru olarak kabul etmem!” demişti. Eski çağlardan bu yana tüm bilim insanları, filozoflar, soyut bir disiplinin doğal dünyayı böylesine kolay bir biçimde açıklamasını hayretle karşılamışlardır. Dahası matematik, zamanında bilinmeyen ve bugün varlıkları kanıtlanan atom zerrecikleri ve kozmik fenomenler hakkında da kehanetlerde bulunmuştur. Matematik bir buluş mudur yoksa keşfedilmiş bir bilinmeyen mi? Einstein’ın iddia ettiği gibi matematik deneyimlerden bağımsız, insan zihninin ürettiği soyut bir kavram olsaydı, içinde yaşadığımız dünyayı böylesine mükemmel ve kesin bir şekilde tarif edebilir miydi? Veya kehanetlerde bulunabilir miydi? Hubble Uzay Teleskopu Bilim Enstitüsü Başkanı Mario Livio, Pisagor’dan günümüze dek uzanan matematiksel düşünceleri inceleyerek, aklımızı kurcalayan soruları zekice yanıtlıyor. Bu harika kitap, insan zihninin derinlikleri ile bilim dünyası arasındaki ilişkiyi merak edenler için eşsiz bir rehber olacaktır.

Sapiens: Hayvanlardan Tanrılara – Ciltli

557.00
Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü? Para neden herkesin güvendiği tek şey? Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen? Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar? Geleceğin dini bilim mi? İnsanların miadı çoktan doldu mu? 100 bin yıl önce yeryüzünde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadece Homo sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak? Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim’le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor. Harari ayrıca geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanlar, dört milyar yıldır yaşama hükmeden doğal seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir? 30’dan fazla dile çevrilmiş bu kışkırtıcı çalışma özellikle Jared Diamond, James Gleick, Matt Ridley ve Robert Wright’ın eserlerine aşina okurlar için muhteşem bir kaynak. “Sapiens, tarihin ve modern dünyanın en büyük sorularını gayet yalın bir dille ele alıyor. Çok seveceksiniz!” Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik’in yazarı “Harari’nin eseri kabul görmüş doktrinlerin karşısında duran fikirler ve şaşırtıcı gerçeklerle bezeli.” John Gray, Financial Times

Rengeyiği Türkleri: Dukhalar

161.00
Bir hayvanı evcilleştirmeyi başarmış ender avcı-toplayıcı topluluklardan biri olan Dukhalar, Moğolistan’ın kuzeyindeki Hövsgöl bölgesinde yaşayan göçer bir Türk halkıdır. Yerleşik düzene geçişle birlikte insanın kendisini doğadan ayrı ve üstün bir konuma yerleştirdiği günümüz insan merkezci Batı toplumlarının aksine, doğayı canlı bir varlık olarak kabul ederek tüm canlılara saygıyla yaklaşan eşitlikçi bir topluluk olan Dukhalar, bize tarihin en önemli olaylarından biri kabul edilen evcilleştirmenin sonuçlarını anlamamız bakımından eşsiz bir fırsat sunuyor. Peki, yaşadıkları coğrafyayı evi olarak kabul eden bu göçer avcı-toplayıcı insanlar böylesine devasa bir evle nasıl ilişki kuruyor, ne gibi kurallara dikkat ediyorlar? Bir liderin olmadığı Dukhalarda eşitlikçi toplumsal ilişkiler nasıl yürütülüyor? Evcilleştirme Dukhalar için ne anlama geliyor? Rengeyikleri insanlardan ne gibi bir fayda sağlıyor? Dukhalar ava gitmeden önce ve av esnasında nelere dikkat ediyorlar? Ayı, Sibirya halkları için neden özel bir yere sahip? Hayvan kemikleriyle nasıl fal bakılıyor ve rüyalar bir avcıya nasıl bir pusula gibi yön gösteriyor? Kültürel antropolog Selcen Küçüküstel’in aralıklarla altı yıla yayılan bir alan çalışmasının sonucu olan bu kitap, Dukhaların yaşamını tüm detaylarıyla ortaya sererken “yeryüzündeki tüm canlılık belirtilerini hızla tükettiğimiz günümüz dünyasının uzak bir köşesinde insan, hayvan ve doğa arasındaki karmaşık ilişkilerin bir kısmına ışık tutmayı amaçlıyor.” “Çevrende gördüğün her şeyin bir ruhu vardır, hem de her şeyin... Bu yüzden soluk aldığın her an, bunu fark etmeli ve çok dikkatli olmalısın! Böylece hiçbir canlının ruhuna saygısızlık yapmamış olursun.”

21. Yüzyıl İçin 21 Ders (Ciltli)

450.00
21. yüzyılın en çok ses getiren düşünürlerinden Yuval Noah Harari, ilk kitabı Sapiens’te insanın nasıl önemsiz bir hayvandan dünyanın efendisine dönüştüğünü, ikinci kitabı Homo Deus’ta çarpıcı öngörüleriyle insanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu ele almıştı. 21. Yüzyıl İçin 21 Ders ise yüzyılımızın eşi benzeri görülmemiş teknolojik ve ekonomik kırılmalarıyla ve yaşanan aralıksız değişimlerle başa çıkabilmek için elzem soruları tartışmaya açıyor. Tanrı geri mi dönüyor? Bilgisayarlar ve robotlar insan olmanın anlamını nasıl değiştirecek? Yalan haber salgını karşısında ne yapabiliriz? Büyük Veri bizi sürekli izlerken, seçme özgürlüğümüzü nasıl geri kazanabiliriz? Dünyayı anlayamıyorsak doğruyla yanlışı, haklıyla haksızı nasıl ayırt edeceğiz? Ufkumuzu aşan, bütünüyle insan kontrolünün dışında dönen ve tüm tanrılarla ideolojilere gölge düşüren bir dünyada sağlam bir etik zemin bulmak mümkün mü? Homo sapiens yarattığı dünyayı anlamlandırma yetisine sahip mi? Gerçekliği kurmacadan ayıran belirgin bir sınır kaldı mı? Eşitsizlik ve iklim değişikliğinin açtığı dertlere milliyetçilik deva olabilir mi? Eski anlatıların çöküp yerine yenilerinin gelmediği bir çağda ne tür becerilere ihtiyacımız var? Harari bu ve benzeri çok temel soru(n)ları, her biri birbirinden kışkırtıcı ve derinlikli 21 bölümde ele alırken, daha önceki kitaplarında ortaya koyduğu fikirlere dayanarak siyasi, teknolojik, toplumsal ve varoluşsal zorluklara açıklık getiriyor.

Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi

344.00
Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kitabıyla insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, Homo Deus`ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın bambaşka bir türe, Homo deus`a evrildiği bir gelecek kurguluyor. Yola "önemsiz bir hayvan" olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor? Homo sapiens nasıl oldu da evrenin insan türünün etrafında döndüğünü iddia eden hümanist öğretiye inandı? Bu öğreti gündelik yaşantımızı, sanatımızı ve en gizli tutkularımızı nasıl şekillendiriyor? İnsanı inekler, tavuklar, şempanzeler ve bilgisayar programlarının tümünden ayıran yüksek zekası ve kudreti dışında herhangi bir alametifarikası var mı? Tarih boyunca benzeri görülmemiş kazanımlar elde etmemize rağmen mutluluk seviyemizde neden kayda değer bir artış olmadı? "Tüm bunları anlamak için tek yapmamız gereken geriye dönüp bakmak ve Homo sapiens`in aslında ne olduğunu, hümanizmin nasıl dünyaya hakim bir din hâline geldiğini ve hümanizm rüyasını gerçekleştirmeye çalışmanın aslında neden insanlığın kendi sonunu getireceğini incelemektir. İşte bu kitabın temel meselesi budur." "Okurken hem eğlenecek hem de çok şaşıracaksınız. Her şeyin ötesinde, kendinizi daha önce hiç düşünmediğiniz şeyleri düşünürken bulacaksınız." -Danıel Kahneman, Hızlı ve Yavaş Düşünme`nin yazarı- "Homo Deus`u okuduğunuzda uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından vardığınız bir uçurumun kenarında durduğunuzu hissedeceksiniz. Yolculuğun artık bir önemi kalmayacak, çünkü bir sonraki adımınızı engin bir boşluğa atacaksınız." -David Runciman, The Guardian-

Hegel ve Modern Toplum

250.00
Hegel ve Modern Toplum Charles Taylor Frederick Neuhouser’in önsözüyle “Öğrencilere ikincil kaynak olarak tavsiye edilebilecek Hegel üzerine İngilizce yazılmış en iyi kitap.”-Teaching Philosophy Felsefe tarihine özgün katkılarıyla yirminci yüzyılın en önemli filozoflarından biri kabul edilen Charles Taylor bu zengin çalışmasında Hegel’in toplum felsefesinin günümüz için geçerliliğini ortaya koyuyor. Hegel’in özgürlük felsefesine yaptığı vurguyla, çağımızın en büyük sorunlarını düşünürken birey ve toplum ilişkisini, yabancılaşma ve öznellik meselesini tarihsel bir bakışla yeniden değerlendirmemize fırsat veriyor. Hegel düşüncesinin temellerini anlaşılır bir dille özetleyen bu çalışma Hegel’i keşfetmek isteyen okurlar için de çok değerli bir kaynak. “Özgür bireylerin kendi toplumsal etkinliklerini salt faydalı değil, aynı zamanda kim olduklarını dışavuran etkinlikler olarak gördüğü Hegelci toplum tasavvuru, bugün artık kırk sene öncesine göre çok daha uzak bir hedef gibi görünüyor ve bu nedenle, Taylor’ın çığır açan yapıtı, günümüz toplum felsefecileri tarafından yeniden yorumlanmayı hak ediyor.”-Frederick Neuhouser