Aksi Gibi

99.00
Öykülerinden birinin kahramanı gibi sanki Pınar Öğünç’ün de bir gözü yerinden çıkmış, sokaklarda tek başına geziniyor. Gerçeğin içindeki gerçeküstünü, gündelik olanı saran politik örtüyü, zamanın ruhunu açık eden anları biriktiriyor. Yalın ve sürükleyici, hem sakin hem öfkeli, bazen de muzip bir dille sıradan görünenin derinlerine çağırıyor. Aksi Gibi, edebiyatla zenginleştirdiği gazeteciliğinden tanıdığımız Öğünç’ün öykü okuruyla tanıştığı, devamı yıllar içinde gelecek buluşmaların ilki. “Kibrinizi tanıyorum. Kendinizi mühim, ince ve derin göstermek için yaptığınız numaraları, dışı cilalanmış hırsın kanınıza nasıl zehir gibi karıştığını, üst kat gömme dolaplarında gizlediklerinizi biliyorum. Biliyorum ama çağırdığınız apartman toplantılarında bunu hissettiremiyorum size. Aksi gibi bu görünmezlik, bu öfke evden çıkınca da omurgama yapışıyor. Teklifsiz sen dediğiniz odalarda, yürürken yol vermediğiniz sokaklarda, sesimi manasızlaştırmaya çalıştığınız gezegenin üst katlarında size istediğim gibi direnemiyorum. Canımı sıkıyorsunuz. Şunu unutmayın. Bu apartmanın temeline en yakın olan benim, bu işin de ancak dinamitle çözülebileceğini biliyorum. Sayın D1 Blok sakinleri, şimdilik kapılarınızın altından bu metni atıyor, sizi uyarıyorum.”

HİTİTLİ

268.00
İsimsiz bir kahramanın anlatılmamış hikâyesi: Kurnaz Odysseus için Truva Atı’nı inşa eden, İsrailoğulları için Eriha’nın surlarını yıkan, güzel yüzü uğruna bin gemi kaldırılan Helen’i hem yakışıklı Paris’ten hem de mağrur Meneleos’tan çalan adamın hikâyesi. Hititli asker Lukka, Asurlulara karşı yaptıkları uzun ve acımasız seferden ülkesine döndüğünde, bir zamanların görkemli Hatti İmparatorluğu’nu keşmekeş içinde bulur; başkent alevlere ve dehşet saçan yağmacı çetelere teslim olmuştur. Fakat Lukka daha beterini henüz görmemiştir: Babası katledilmiş, karısı ve iki küçük oğlu köle tacirleri tarafından kaçırılmıştır. Lukka, köle tacirlerini Yunan toprakları boyunca takip edip savaşın kasıp kavurduğu Troya’ya varır. Vaktiyle muhteşem bir şehir olan Troya da insanların musibetleriyle harap haldedir. Lukka, Troya’da soylu Hektor ve çevik Akhilleus ile aynı düzeyde bir savaşçı olduğunu kanıtlar. Ben Bova, antik Troya efsanesine heyecan verici ve şaşırtıcı yeni bir bakış açısı getiren Hititli romanıyla klasik bir hikâyeye yeni bir soluk getiriyor.

On Bir

185.00
Gece geç saatlerde sunduğu radyo programını arayıp umutlarını, korkularını ve pişmanlıklarını paylaşan uykusuz Londralılar onu Xavier Ireland olarak tanıyor. Hiçbiri onun sevdiği her şeyi terkedip -gerçi önce sevdiği her şey onu terketti- yeniden başlamak için Londra'ya geldiğini bilmiyor. Bir daha kaybetmemek için başkalarını kendi hayatının parçası yapacak her türlü yakınlaşmadan uzak bir hayat yaşıyor artık. Ta ki o hayatın tam ortasına Pippa düşene dek. Tuhaf bir şekilde hayatına sızan bu temizlikçi kız onun silmeye çalıştığı geçmişiyle yüzleşmesine, hiç ummadığı yerlerde teselli ve huzur bulmasına yardımcı oluyor. Keşke biraz daha erken karşılaşsalardı... Xavier’nin o karlı günde yaptığı ve yapar yapmaz içini kemirmeye başlayan bir seçim, hiç tanımadığı on bir hayatı çoktan bambaşka yollara saptırmıştı. Zeki, dokunaklı ve yer yer kahkaha attıracak kadar eğlenceli. Independent Mark Watson’ın yayımlandığı tüm dillerde büyük ilgi gören zeka, mizah ve hayat dolu romanı ON BİR, seçmediklerimizin bizi seçimlerimiz kadar etkileyip etkilemediğini sorguluyor. Aşkın, kaybedişin ve uzak bildiğimiz yaşamlara yakınlığımızın hikayesi ON BİR. Okuduktan sonra okumuş diğer insanları bulup hakkında konuşmak isteyeceğiniz bir kitap.

Matt Haig Roman Seti

967.00
Zamanı Durdurmanın Yolları Tom Hazard’ın tehlikeli bir sırrı var. 41 yaşında sıradan bir tarih öğretmeni gibi görünse de nadir rastlanan bir hastalık yüzünden aslında yüzyıllardır hayatta. Shakespeare’le aynı sahnede yer almış, Kaptan Cook’la açık denizleri fethetmiş, Fitzgerald’larla içki içmiş. Ama şimdi, tek istediği normal bir hayat sürmek. Kimliğini değiştirmeye devam ettiği sürece geçmişini geride bırakabilir ve hayatta kalabilir. Yapmaması gereken tek bir şey var, âşık olmak. İngiltere’nin en önemli yazarlarından Matt Haig’in büyükövgü toplayan, 37 dile çevrilen ve yakında Benedict Cumberbatch tarafından sinemaya aktarılacak kitabı Zamanı Durdurmanın Yolları, insanın kendini kaybedip tekrar bulmasına dair güzel bir roman. “Matt Haig insan doğasının aydınlık ve karanlık tarafına aynı ölçüde hâkim. Ve bu yetisini harika öyküler yaratmak için kullanıyor.”-NEIL GAIMAN “Matt Haig yüreğimizi dokuyor. Bu kitabın gücüne karşı koymak zor.”-GUARDIAN “Olağanüstü bir kitap.-STEPHEN FRY “Bu yılın ve nice yılların en iyi kitabı. Baş döndüren bir okuma. Zaman durdu...”-DANNY WALLACE İnsanlar “Bu satırları okuyanlarınızın büyük çoğunluğunun, insanların bir mitten ibaret olduğuna inandığını biliyorum ama ben size onların gerçekten var olduklarını bildirmek üzere buradayım. Bilmeyenler için söyleyeyim, insan dediğimiz şey orta zekâlı ve iki ayaklı bir yaşam formu; evrenin çok ıssız bir köşesinde yer alan küçük ve sulu bir gezegende, büyük ölçüde yanılsamalarla dolu bir varoluş sürdürüyor.”

Yağmurlu bir akşamda Profesör Andrew Martin, önce dünyanın en büyük matematik bilmecesini çözmeyi başarıyor, ardından sırra kadem basıyor. Nihayet bir yol kenarında çırılçıplak halde bulunduğunda, kıyafetsizlikten daha ciddi bir meselesi olduğu ortaya çıkıyor: Andrew Martin artık insanlardan tiksiniyor; görünüşlerinden de yiyip içtiklerinden de bitmeyen şiddet ve savaş arzularından da... Yabancı bir tür arasında kaybolmuş hissediyor kendini. Sevgi ve aile kavramları onda şaşırtıcı bir ilgi uyandırsa da tüm sakinlerinden nefret ediyor bu gezegenin. Newton hariç... Ama o da bir köpek işte...

Sahi, kim bu adam? Onun –ya da herhangi birinin– insanlık hakkındaki tüm fikrini değiştiren şey ne olabilir?

Son yılların en önemli romancılarından Matt Haig, onca karmaşıklığına rağmen hayatın içindeki mutluluğa ve insan doğasına dair alışılmadık bir hikâye sunuyor. İnsanlar, neşeli ve etkileyici bir üslupla “bizi” bize anlatıyor.

Gece Yarısı Kütüphanesi “Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var,” dedi. “Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün…Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?” Nora Seed berbat halde. Kedisi öldü. İşinden kovuldu. Abisi onunla konuşmuyor. Kimsenin ona ihtiyacı yok. Art arda alınmış kötü kararların sonucunda bir kütüphanede buluyor kendini. Zamanın hiç akmadığı bir gece yarısı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında... Kitapların her birinde Nora’nın farklı bir hayatı yazılı. Başka kararlar verseydi yaşamış olabileceği hayatlar. Farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Nora’nın aklı sorularla doluyor. Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli? Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz? Hayatı yaşanılır kılan ne? Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi? İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Nora’nın pişmanlıklara, ihtimallere ve yeniden seçme imkânına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor.

Ekoeleştiri

211.00
Ekoeleştiri – Ekoloji ve Çevre Üzerine Kültürel Tartışmalar Greg Garrard Ekoeleştiri, edebiyat çalışmaları ve çevre söylemiyle tarih, felsefe, psikoloji, sanat tarihi, siyaset bilimi gibi ilgili alanların etkileşim noktalarının izini sürüyor. Kirlilik, Pastoral, Yaban Hayat, Kıyamet, Mesken, Hayvanlar ve Dünya başlıkları altında ekoeleştirel kavramları inceleyerek bu kavramlar etrafında şekillenen “kırsal”, “toprak”, “ozon deliği” gibi farklı dönemlerde farklı toplumsal çıkarlara hizmet ettiği düşünülen mecazların nasıl üretildikleri ve nasıl dönüşüm geçirdiklerini araştırıyor. İnsanlarla çevre arasındaki ilişkiyi kültürel üretimin tüm alanlarında, Wordsworth ve D. H. Lawrence’dan Thoreau’nun Walden’ına, Heidegger ve Derrida’dan Werner Herzog’un Ayı Adam’ına kadar, nasıl hayal ettiğimizi ve betimlediğimizi inceleyen Garrard, insan/doğa ikililiğinin toplumsal çıkarımlarından ekofeminizme, küresel ısınmadan, insanın doğaya uyguladığı şiddete işaret eden Kızılderililere kadar uzanan etkileyici bir çalışma sunuyor. “Muhriplerin şiddetine ve açgözlülüğüne karşı yerli kabile halklarının galip geleceğine dair hiçbir umut olmadığını mı düşünüyorsunuz? Dünyanın öfkesini ve asla durmayacak titremesini unutuyorsunuz. Dünya bir gecede tüm ulusların zenginliğine tekrar el koyacak.”

İtaat Etüdü

242.00
Genç bir kadın, eşi tarafından terk edilen abisine hizmet etmek için, doğduğu yerden uzak bir kuzey ülkesine, bir zamanlar atalarının yaşadığı küçük kasabaya taşınır. Hatırlamak istemediği kadar çok sayıdaki kardeşin en küçüğüdür; kendini bildi bileli diğerlerine bakmış, itaat ve bağlılıkta kusur etmemiştir. Kasabaya geldikten bir süre sonra açıklaması güç olaylar ve kayıplar baş gösterir: toplu bir sığır isterisi, bir koyunun ve yeni doğan kuzusunun ölümü, bir köpeğin yalancı gebeliği... Kasabalıların yabancılara duyduğu şüphe genç kadına yönelir. Ne kadar çabalarsa çabalasın, kendisine dönük düşmanlık her geçen gün büyür ve abisinin mülkünün sınırlarına kadar dayanır. Evde de işler iyiye gitmez, tüm özenine rağmen gizemli bir hastalık abisini de vurur… 2023’te Granta tarafından en iyi genç romancılar arasında gösterilen Sarah Bernstein, keskin ve şiirsel bir dille suç ortaklığı, iktidar, köklerinden sökülme kavramlarını irdeliyor. Kuşağının en heyecan verici kalemlerinden biri olan Bernstein’i okurla tanıştıran İtaat Etüdü, derin ve rahatsız edici bir roman. “Aidiyetsizliğin, kimlik arayışının, zaman ve mekânda sıkışıp kalmış şiddetin eşsiz ve tekinsiz portresi.” –GRANTA 2023 Booker Ödülü Finalisti Scotiabank Giller Ödülü Kazananı

İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü ve Diğer Öyküler

205.00
Beter Böcek, Makas Eller, Wednesday ve Ölü Gelin'in yaratıcısı Tim Burton'ın tuhaf olanı büyüleyici bir şeye dönüştürdüğü kaçık dehasına eşlik edin. İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü'nde Burton, zalim dünyalarında sevgi ve aidiyet bulmak için mücadele eden, yanlış anlaşılan, dışlanan, hafif ürkütücü ama bir o kadar sempatik çocuklardan kurulu bir uyumsuzlar çetesine can veriyor. Öykülere eşlik eden gotik çizimleriyle bu umudu ama talihsiz varlıkların hem sevimliliğini hem de trajedisini gözler önüne seriyor.  Gerçekle hayalin sınırlarının silindiği, olağan ve olağanüstünün el ele verip yaramazlık yaptığı, kara mizahla örülü bu derleme, çağımızın en büyük hikaye anlatıcılarından birinin elinden çıkmış bir kült.

Maximilian Ponder’ın Muteber Beyni

216.00
“Bir bakıma, eminim Max de böyle derdi, ortada bir başlangıç yok. Sadece Büyük Patlama, doğa yasalarının müthiş rastlantılarıyla ortaya çıkan, durmaksızın genişleyen bir evren, evrenin içinde soğuyan gezegenler ve atmosferler ve ilkel çorba ve nihayetinde doğal seleksiyonun akıl almaz şartları sonucu varlığa gelen sen, ben ve açılıp kapanan ceviz masada ölü ölü yatan Max Ponder var belki de. İşte hikaye bu, derdi Max sanki detaylar onu hiç rahatsız etmezmiş gibi. Ediyordu halbuki. Kafayı detaylarla bozmuştu.” Maximilian Ponder, her anısını kaydetmek amacıyla otuz yıl boyunca hayattan elini ayağını çeker. Ama şimdi, insan zihninin haritasını çıkarmaya yardım edecek defterler ve günlüklerden oluşan başyapıtı Katalog’un ortasında ölü halde yatmaktadır. Ancak arkadaşı Adam Last’ın polisi arayıp Max’in öldüğünü haber vermeden önce, projenin tamamlanabilmesi adına yerine getirmesi gereken korkunç bir görevi vardır. Maximilian Ponder’ın Muteber Beyni, insan zihnini ve anıları anlamak için ömür boyu süren bir arayışa ve hayata dair etkileyici bir roman...

İyi Hırsızlar

239.00
Kâşif ’in Costa Ödüllü yazarından “Rundell’ın yazdığı her şeyi okuyun.” Daily Mail “Ama zaten çalınmış bir şeyi geri alacağız. İyi hırsızlarız biz!” “Gerekli hırsızlar,” dedi Vita. Vita Marlowe’u gemiyle İngiltere’den New York’a sürükleyen önemli bir mesele var: Çok sevdiği dedesi, şöhretli bir dolandırıcı tarafından üçkâğıda getirilmiş ve evi dahil sahip olduğu her şey elinden alınmış. Ruhu yaralanmış bu yaşlı adamı tekrar mutlu görmeyi kafasına koyan Vita, en güçlü silahı olan zekâsını kullanarak düşmanlarını bozguna uğratacak bir plan yapıyor. Önce sokaklarda yaşayan genç bir yankesici, sonra da alışılmadık yeteneklere sahip, sırlarla dolu iki çocuk dahil oluyor Vita’nın kanun tanımaz, büyük planına.  Günümüz çocuk ve gençlik edebiyatının en önemli yazarlarından Katherine Rundell’dan, bir haksızlığı düzeltmek için her şeyi göze alan bir grup çocuğun nefesleri kesen hikâyesi. FOYLES YILIN ÇOCUK KİTABI ÖDÜLÜ YILIN EN İYİ ÇOCUK KİTAPLARI SEÇKİSİNDE Guardian • Sunday Times “Vita kendi sınırlarını zorlarken okur onun zekâsı ve azmi karşısında büyülenecek.” Booklist “Muhtemelen bu yıl okuyacağınız en iyi çocuk kitabı.” Times “Baş döndürücü! Haşin ve hayat dolu Vita’ya hayran kaldım.” Stephanie Burgis

Günlük Ritüeller – Büyük Eserlerin Yaratıcıları Nasıl Çalışır?

155.00
Günlük alışkanlıklarınızın yaratıcı süreç üzerindeki etkisini hiç merak ettiniz mi? Bir rutin belirleyip ona sadık mı kalmalı, yoksa hayatı akışına mı bırakmalı… Karar vermeden önce bu kitaba mutlaka göz atmalısınız. Hayran olduğumuz büyük fikir ve eserlerin yaratıcıları gündelik hayatlarında ne yapıyorlardı? Sıradan insanlar olmaktan çıkıp tarihin sayfalarında kendilerine yer edinmelerini sağlayan o büyük eserler hangi gündelik rutinlerin sonucunda doğmuştu? Bu kitapla Mozart’tan Çaykovski’ye, Kant’tan Descartes’a, Kafka’dan Flannery O’Connor’a, Picasso’dan Vincent van Gogh’a, Albert Einstein’dan Nikola Tesla’ya, Agatha Christie’den Isaac Asimov’a, tarihin akışına yön veren pek çok insanın gündelik hayatına kısaca göz atabilecek, onların deneyimlediği yaratım sürecini inceleme fırsatı yakalayacaksınız.

Olduğum Yer

231.00
Bir kadın, kendi şehrinde, kendi başına yürüyor. Hayat yolculuğunun ortasında yolunu kaybettiğinin farkında. Her bir gününün fonunda yer alan bu şehir, olduğu yer, hikâyesinin gizli kahramanı. Sokakları, parkları, müzeleri, mağazaları, kafeleriyle kadının tek gerçek sırdaşı. Pulitzer Ödüllü Jhumpa Lahiri’nin yeni romanı Olduğum Yer, hiçbir zamana, mekâna ya da insana ait olamamış, endişe ile coşku, köklenme ile yabancılaşma arasında gidip gelen bir kadının hikâyesi. Engelleri aşma dürtüsüyle dolup taşarken tarzı, üslubu ve hassasiyetleriyle de yazarın cesur dönüşümünü ortaya koyuyor. Lahiri, edebiyat yolculuğuna yeni bir dilde devam ederek İtalyanca yazdığı ilk romanında sanatsal başarısını da yeni bir seviyeye taşıyor. YILIN EN ÇOK BEKLENEN KİTAPLARI SEÇKİSİNDE TIME • VOGUE • VULTURE • LITHUB • OPRAH MAGAZINE BUZZFEED • HARPER’S BAZAAR “Hipnotize eden bir ‘sırra kadem basma’ numarası.” –OBSERVER “Zarafetle yazılmış... Baharın ilk sıcak akşamında, güneş batarken çıkılan bir gezintiye benziyor. Mücevher gibi bir kitap.” –BOOKPAGE “Lahiri’nin dili ince bir elekten geçmiş gibi, her sözcüğü ışıldayan birer değerli taş.” –BOOKLIST

Tavan Arasındaki Buda

242.00
Japonya'dan San Francisco'ya giden gemiye bindiler hep birlikte, ellerinde kocalarının birbirinden yakışıklı fotoğraflarıyla. Gelindi onlar; yabancı topraklarda, dükkan, bağ bahçe sahibi kocalarıyla kuracakları refah yaşamın hayaline kapıldılar -çünkü onlara bunun sözü verilmişti. Sonra kocalarını gördüler; ilk şoku yaşadılar, ilk geceyi atlattılar. Müstakbel kocalarının onlara yalan söylediğini, evlerinin hanımı olmayacaklarını öğrendiler; çok ama çok çalıştılar, tarlalarda iki büklüm mahsül topladılar, beyaz tenli uzun boylu kadınların yerlerini sildiler, çamaşırlarını yıkadılar, yemeklerini yaptılar, erkeklerine hizmet ettiler. Çocuk doğurdular; bir, iki, beş, on. O çocuklar büyüyüp de kimliklerini reddettiğinde üzülmemeye çalıştılar. Yeni topraklar sonunda memleketleri oldu. Ve savaş gelip çattı bir gün, yeni memleketlerinde "düşman" oldular. Julie Otsuka'nın 2011 National Book Award finalisti romanı TAVAN ARASINDAKİ BUDA yüz yıl kadar önce gemiyle Japonya'dan San Francisco'ya "fotoğrafla eşlenmiş gelinler" olarak getirtilen bir grup genç kadının yürek burkan öyküsünü, şiirsel bir etkileyicilik ve hiddetle aktarıyor.