Agora Bilim Pazarı
Klasikler Seti 2 (8 kitap)
Ağaçlar
“Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar. Yolun seni anandan ve yurdundan uzaklaştırdığı için endişelisin. Ama attığın her adım, her yeni gün seni anana yaklaştırır. Orası ya da şurası değildir yurdun. Yurt ya içindedir ya da hiçbir yerde.
Yollara düşme özlemiyle kederlenir yüreğim, akşamları rüzgârda uğuldayan ağaçları duyduğumda. Sessizce, uzun uzun dinlerseniz, bu özlemin esası da anlamı da çıkar ortaya. Sanıldığı gibi acıdan kaçıp gitme arzusu değildir bu. Yurda, ananın belleğine, hayatın yeni kıssalarına duyulan özlemdir. Eve götürür insanı. Her yol eve götürür, her adım doğumdur, her adım ölümdür, her mezar anadır.
Böyle uğuldar ağaç, çocuksu düşüncelerimizden ürktüğümüz akşam vakitlerinde. [...] Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur. Mutluluk budur.”
Resimli Başyapıtlar: Aurélia
Gérard de Nerval
Resimleyen: Ali Çetinkaya
“Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı mesken tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran soluk siluetler çıkagelir.”
Nerval rüyaları bildiğimiz dünyayla gerçeküstü dünya arasındaki iletişimi sağlayan bir vasıta olarak görür. Yazıları onun mantık ve tutarlılıkla kuvvetli bağını sarsan hayaller ve fantezilerle doludur. Bunun en önemli örneklerinden biri olan ve en önemli eseri kabul edilen Aurélia’da düşle gerçeklik, delilikle yaratıcılık arasındaki belirsiz, gizemli çizgiyi, kendi ruhsal deneyim ve arayışlarından yola çıkarak inceliyor.
Fransız romantizminin önemli yazar ve şairlerinden, sembolizm ve gerçeküstücülük akımını olduğu kadar T. S. Eliot, Ahmet Hamdi Tanpınar, Charles Baudelaire ve Marcel Proust gibi pek çok yazarı etkilemiş Nerval eşsiz ve zarif edebi üslubuyla saflık, kaybedilmiş gençlik, kendini gerçekleştirme ve güzellik ideallerini yansıtan imgeleri Aurélia’da buluşturuyor.
Resimli Başyapıtlar: Beyaz Geceler
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Resimleyen: Nicolai Troshinsky
“Hayalperest eski hayallerinin arasında, külleri karıştırır gibi, soğumuş yüreğini yeniden ısıtacak, onu yeniden hayata döndürecek bir kıvılcım arar boş yere. Bulacağı kıvılcımla sönen o güzel hayallerinin ateşini yeniden yakacak, kanını kaynatan, mutluluk gözyaşları döktüren müthiş düşlerine tekrar kavuşacaktır.”
Sekiz yıldır yaşadığı St. Petersburg’da kimseyle yakınlaşamamış ama şehri evleriyle, yüzleriyle ezbere bilen yalnız, kederli, hayalperest bir genç adamın dört beyaz gecesinin öyküsü bu.
Hayalperestimiz sıradan gece yürüyüşlerinden birinde Nastenka'yla karşılaşır. Hayatın yabancısı bu ikili kısa sürede hikâyelerini, dertlerini, hayallerini paylaşacak kadar yakınlaşır; birlikteyken kederleri, huzursuzlukları uğramaz yanlarına; geceleri ve ruhları aydınlanır. İnsanın tek başınalığı, kalbini birine korkusuzca açabilmesinin imkânıyla bir aradadır Beyaz Geceler’de. Bu imkân bir an kadar bile olsa, “Böyle bir an ömrü boyunca yetmez mi insana?”
Dünya edebiyatının en güçlü yazarlarından Dostoyevski’nin külliyatında kendine has, ayrı bir yeri olan Beyaz Geceler’in zarif ve yalın üslubuna bu kez Nicolai Troshinsky’nin büyüleyici çizimleri eşlik ediyor.
Resimli Başyapıtlar: Dönüşüm
Franz Kafka
“Gregor Samsa bir sabah yatağında huzursuz düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Kabuklu sert sırtının üzerinde yatıyor, başını birazcık yükselttiğinde, kayıp düşmek üzere olan yorganın tepesinde zar zor tutunduğu kahverengi, bombeli ve yay şeklinde şeritlerle bezeli karnını görüyordu. Gövdesine göre acınacak incelikteki pek çok bacağı gözlerinin önünde çaresizlikle titreşiyordu.”
Kafka işte bu sarsıcı, tuhaf cümlelerle başlıyor yirminci yüzyılın en etkileyici eserleri arasında yer alan Dönüşüm’e.
Keskinliği ve yalınlığıyla Kafka’nın edebi yoğunluğunu en iyi anlatan bu başyapıt, Arjantinli çizer Luis Scafati’nin hayal gücüyle birleşince, ortaya seyre doyulmaz bir edebi ziyafet çıkıyor.
“Kafka’nın sanatı okuyucuyu onu yeniden okumaya zorluyor. Eserlerinin sonları –ya da olmayan sonları– açık açık ifade edilmeyen, ama hikayenin başka bir bakış açısıyla yeniden okunmasını gerektiren açıklamalar sunuyor.”
Albert Camus
“[Kafka] ziyadesiyle bürokratikleşmiş bir toplumun şiirsellikten yoksun kumaşını romanın o muazzam şiirine; bir adamın gayet sıradan öyküsünü... bir mite, destana, daha önce görülmemiş bir güzelliğe dönüştürüyor.”
Milan Kundera
Gizemli Bir Maske
Fernando Pessoa
Geç git, kuş, geç git, bana da geçip gitmeyi öğret!
Bir bilinmezlik olmayı seçen, yazma eylemini kendine özgü bir sahne yorumuyla icra eden, Modernizmin geç keşfedilen öncülerinden Fernando Pessoa başyapıtı sayılan Huzursuzluğun Kitabı’nda şöyle yazar: “Yaratmak uğruna kendimi yok ettim; kendi içimde o kadar dışıma attım ki kendimi, kendimin dışında varlık sürüyorum artık. Farklı oyuncuların farklı oyunlar oynadığı boş bir sahneyim ben.” Bu benzersiz günlük, Bernardo Soares imzalıdır. Şiirle yaşamış, yarattığı onlarca kimlik, karakter aracılığıyla modern şiire ve yazına mührünü, hayattayken yayımladığı tek Portekizce şiir kitabı ve üç İngilizce kitabın yanında koca bir bavul elyazmasıyla bırakmıştır Pessoa.
Martín López-Vega’nın hazırladığı bu seçki, Pessoa’nın baş aktörleri olarak nitelenen, kendisinin de öyle kurguladığı Alberto Caeiro, Ricardo Reis, Álvaro de Campos’un şiirlerinden bir seçmeyi Adolfo Serra’nın illüstrasyonlarıyla bir araya getiriyor.
Bugün, yapıtıyla ördüğü bulmaca hâlâ bütünüyle gün ışığına çıkmamışken, dünyanın başka coğrafyalarında başka “yaşayan karakter”lere kendine özgü bir bilgelikle dokunarak sözünü sürdürüyor Pessoa.
Dünyada ileri gitmek için ne kadar çok şey ödünç aldım!
Ne kadar ödünç şeyi sanki benimmiş gibi kullandım!
Ben kendim de, yazık ki, bana ödünç verilen şeylerden başka bir şey değilim.
Resimli Başyapıtlar: Kara Kedi
Edgar Allan Poe
“Yazmak üzere olduğum bu çılgın, ama bir o kadar da basit hikayeye inanmanızı beklemiyorum. Kendi aklım bile, olanları apaçık gördüğü halde, onları inkar ederken, sizden bunu beklemem delilik olur. Ama deli olmadığımı biliyorum, hayal görmediğimden de eminim. Yarın öleceğim için bugün içimi dökmem gerek.”
Edgar Allan Poe’nun gizemli ve karanlık dünyasına hoş geldiniz! Dehşeti, korkuyu, düş ile gerçeklik arasındaki muğlaklığı, insanın karanlık yüzünü ve çaresizliği anlatan Poe’nun tekinsiz öykülerine, bu kez Luis Scafati’nin eşsiz çizimleri eşlik ediyor. Büyük bir özenle kullandığı siyahın hakim olduğu çizimleriyle karanlık ve hassas bir dünyanın kapılarını aralayan Scafati ile duyduğu dehşetli ürperişi okuyucusuna iletmekte benzersiz bir dile sahip Edgar Allan Poe’nun öyküleri bir araya gelerek benzersiz bir atmosfer yaratıyor.
“Edgar Allan Poe’nun öykülerini çok sevdiğim için gerilim filmleri yapmaya başladım.”
Alfred Hitchcock
“Edgar Allan Poe, ona hayat veren nefesi üflemeden önce dedektiflik hikâyeleri neredeydi?”
Arthur Conan Doyle
Palto
Nikolay Gogol
Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkâr hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu.”
“Küçük adam”ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy
Akakiyeviç’in hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusya’sında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılan ise otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuza’nın büyüleyici çizimleri.
“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.”
Dostoyevski
“Gogol’un Palto’da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.”
Vladimir Nabokov
Resimli Başyapıtlar: Satranç
Stefan Zweig
Stefan Zweig’ın intihar etmeden kısa süre önce kaleme aldığı Satranç zulüm, saplantı, aklın gücü ve bu gücün yaratacağı kötülükleri ele alan ve yayımlandığından beri bütün dünyada büyük yankı uyandırmış bir klasik. Satranç tahtasının siyahı ve beyazı gibi iki kutbun –iyiyle kötünün, kibarla kabanın, insanla makinenin, akılla deliliğin, cehaletle bilginin, açgözlülükle tamahkarlığın– arasında, kendi içimizde bitmeyen bir satranç maçına devam eden bizim hikâyemiz...
New York’tan Buenos Aires’e giden bir gemide yolcular arasında Dünya Satranç Şampiyonu Mirko Czentovic de bulunmaktadır. Kaba, vurdumduymaz, cahil, açgözlü bir insan olsa da Czentovic tam bir satranç dehasıdır. Gemidekiler kendisiyle maç yapmak isterler. Genç satranç oyuncusu bu isteklerini geri çevirmez ve üst üste galip gelir, ta ki bir maç sırasında ağırbaşlı, çekingen bir yabancı ortaya çıkıp oyuna müdahale edinceye kadar. Bu yabancı uzun zamandır satranç tahtasına elini sürmediğini söylese de verdiği taktikler sayesinde maç berabere biter.
Akif Kaynar’ın karakterlerin iç dünyasını yansıtan, öykünün önemli noktalarını canlandıran resimleri de Zweig’ın bu ölümsüz klasiğini bambaşka bir boyuta taşıyor.
Tıpta ve Sağlıkta Balon Bilgiler
Birkaç yıl öncesine kadar geleneksel dergi, gazete ve haber başlıkları daha uzun ve daha iyi yaşama ile daha ince, daha genç olma adına bize şunu değil de bunu yapmamızı söylüyordu. Ancak günümüzde internet ortamında tıklanmayı sağlamak için sağlık alanındaki asılsız bilginin dolaşımı ve yayılımı arttı.
Sağlık alanında birçok yalan yanlış inanç var. Bu inançlar boş yere oluşmuyor. Arkada çok sayıda varsayım bu inançları şekillendiriyor. Tıpta ve Sağlıkta Balon Bilgiler işte bu varsayımların ne kadarının doğru ne kadarının yanlış olduğuna dair gerçek bilimden yola çıkarak ilgi çekici ve bilgilendirici bir bakış açısı getiriyor.
Dr. Nina Shapiro, Tıpta ve Sağlıkta Balon Bilgiler’de yanlışları ve kanıtlarla desteklenen gerçeği birbirinden nasıl ayıracağımızı adeta bir hap şeklinde anlatıyor.
Birlikte Müzik Yapalım
Evet Yapabilirim! Ceren ve Tekerlekli Sandalyesi
Ceren, tekerlekli sandalyesi ile dünyaya meydan okuyabiliyor! O da tıpkı diğer arkadaşları gibi sınıfta öğretmenine yardım ediyor, arkadaşlarıyla oyunlar oynuyor, rahatlıkla okul servisine binebiliyor.
Amerikan Psikoloji Derneği (APA) tarafından hazırlanan kitap, Ceren gibi özel durumu olan çocukları cesaretlendirmeyi amaç ediniyor. Ayrıca Ceren gibi arkadaşı olan çocukların empati kurma becerilerini artırmayı hedefliyor. Kitap sonunda yer alan ebeveynlere özel notlar bölümünde ise çocuklara engelli yaşam hakkında verilmesi gereken bilgiler yer alıyor.
Arabalar, Trenler ve Uçaklar Çıkartmalı Etkinlik Kitabı 2
Çeşit çeşit arabalar, uçaklar ve trenler!
Bu kitapta onlarla ilgili birçok etkinlik bulacaksın. Nokta birleştirmeler, labirentler, aradaki farkı bulmalar, boyamalar ve rengârenk çıkartmalar… Ayrıca taşıtlarla ilgili bir sürü teknik ve tarihi bilgi de var. Eğlenirken hem öğrenecek hem de yaratıcılığını kullanacaksın!
Dinozorlar Çıkartmalı Etkinlik Kitabı 2
Bir zamanlar dünyaya egemen olan dinozorlarla ilgili aktivitelere hazır mısın? Bu kitapta birçok etkinlik, oyun, nokta birleştirmeler, boyamalar, labirentler, aradaki farkı bulmalar, rengârenk çıkartmalar ve dinozor desenleri bulacaksın! Ayrıca bazı dinozor türleri ve isimleriyle ilgili bilgiler de var. Eğlenirken hem öğrenecek hem de yaratıcılığını kullanacaksın!
Markalar Nasıl Büyür 1
Pazarlama hakkında her şeyi biliyor olduğumuzu düşünmemize rağmen aslında ne biliyoruz? Akla yakın göründüğü ya da öyle öğretildiği için doğru sandığımız bilgiler, geçerliliğini halen koruyor ya da gerçekten işe yarıyor mu?
“Çalışma alanı olarak pazarlama, aslında o kadar yeni ki; hakkında her şeyi bildiğimizi ya da temel prensiplerini tam olarak anladığımızı iddia etmek bile kibirli davranmak olur.” Bu sözler pazarlama dünyasının bilimsel dâhisi ve duayeni Byron Sharp’a ait.
Reklamcılık ve pazarlama dünyasının klasikleri arasında kısa sürede yerini alan ve pazarlamacıların vazgeçilmez kitaplarından biri olan “Markalar Nasıl Büyür?” şimdiye kadar öğrendiğimiz her şeyi yeniden sorgulamamızı sağlıyor. Sharp, pazarlamacıların geçmiş dönemle kıyaslandığında daha iyi eğitim aldıklarını kabul ediyor. Ancak bu donanım, özgünlüğümüzü ortaya koyabilmemiz, çemberin dışına çıkmayı başarabilmemiz, kısır döngü zincirini kırabilmemiz için yeterli mi?
Markalar Nasıl Büyür 2
Pazarlama ve marka yönetimi hakkında senelerdir doğru bilinen basmakalıp bilgilere bilimsel kanıtlar ortaya koyarak meydan okuyan *Markalar Nasıl Büyür?*, kısa sürede en çok satan ve okunan kitaplar arasına girdi.
Jenni Romaniuk ve Byron Sharp, ilk kitaplarının devamı niteliğinde olan Markalar Nasıl Büyür 2’de, satın alma davranışlarının ve marka performansının ana temellerini bir bir sıralıyorlar ve geleceğin pazarlama stratejileri hakkında yolumuza şimdiden ışık tutuyorlar.
Hizmet, dayanıklı tüketim malları, online alışveriş ve lüks tüketim markalarının nasıl yönetileceğiyle ilgili kanıtlara da değinen Markalar Nasıl Büyür 2, marka yönetimi hakkında sorduğunuz tüm sorulara yanıt bulacağınız bir yol haritası niteliğini taşıyor.
Bir markanın *zihinsel bulunurluğu*nun nasıl yaratılacağının ve *ayırıcı değerleri’’nin gücünün ne şekilde analiz edileceğinin mükemmel bir çerçevesini çizen bu kitap, pazarlama verimliliği konusunda doğru rotayı çizmek için eşi bulunmayacak bir kılavuz…
Güzellik Diyeti
Başarısı uluslararası alanda kanıtlanmış ve Amerika’nın önde gelen beslenme uzmanlarından biri olan David Wolfe, kalıcı bir güzelliğe sahip olmanıza yarayan beş faktörü bu kitapta topluyor. Dış görünüşümüz; hayat seçimlerimizi, zihinsel durumumuzu ve potansiyelimizi yansıtan bir aynadır. Güzelliği içten dışa yaratmak, deneyimlemek ve beslemek yerine güzel olmayı arzulamamız, kadınları günde ortalama 168 farklı kimyasala maruz bırakan 160 milyar dolarlık bir güzellik ve kozmetik endüstrisi yarattı. Bu toksin akını vücutlarımızı kirletip cildimizi mahvediyor, enerjimizi ve canlılığımızı yok ediyor. Doğal güzelliğe giden yol basittir. Güzellik ve beslenme uzmanı David Wolfe yıllar süren araştırmalarının ardından size daha sağlıklı bir bünye, daha ışıltılı bir cilt ve içten dışa bol bol canlılık kazandıracak bilimsel temelli beş güzellik faktörünü açıklıyor.
Bu kitapta güzellik için beslenmeyi, vücudunuzu toksinlerden arındırmayı, hücrelerinizi beslemeyi, hormonlarınızı dengelemeyi ve stresi yenmeyi öğreneceksiniz. 60’tan fazla basit, sağlıklı, leziz yemek tarifi ve Bir Haftalık Hızlandırıcı Başlangıç Programıyla kriyoterapi, aktif karbon ve probiyotikler gibi doğal kaynakların kullanımına dair zekice tavsiyeler ve daha fazlasıyla Güzellik Diyeti; içten dışa doğal, ışıltılı bir güzelliğe giden en sağlıklı yola dair eksiksiz bir rehber niteliğinde.
Hayat Sövünce Güzel
Psikologlar, sosyologlar ve diğer araştırmacılar tarafından yapılan son araştırmalara göre, akıllıca kullanıldığında küfürler şaşırtıcı faydalar sağlamaktadır. Bu araştırmalar sonucunda, insanlar iletişim kurmaya başladığından beri küfrün kullanıldığı ve bu tarz kelimelerin fiziksel acıyı, kaygıyı azalttığı; fiziksel şiddeti önlediği ortaya çıkmıştır. Ayrıca insan işbirliğini teşvik etme özellikleri de vardır.
Emma Byrne, Hayat Sövünce Güzeldir’de küfrün her yönünü ve neden küfretme ihtiyacı hissettiğimizi eğlenceli bir dille açıklıyor. Küfretmeyi savunan yazar bilimsel deneyler, tarihi vaka çalışmaları hem insanlarda hem de diğer primatlarda dil konusunda yapılan son araştırmaları inceleyerek okuru bir tura çıkarıyor. Farklı kültürler, tabular ve değerler hakkında ilgi çekici açıklamalar yapıyor.
Bilinçaltını Ayartmak
Marka iletişiminin önde gelen araştırmacılarından Dr. Robert Heath, reklamları hem bilinçaltı hem de yarı bilinçli seviyede işleme şeklimizin kararlarımızı yönlendiren duygularımız üzerindeki etkisini artırabileceğini öne sürüyor. Geniş kapsamlı psikolojik ve nörobilimsel araştırmalardan yararlanan Bilinçaltını Ayartmak reklamcılık dünyasının nasıl çalıştığını ve sırlarını başarılı olmuş reklam kampanyalarından çarpıcı örnekler vererek gözler önüne seriyor.
Bilinçaltını Ayartmak’taki teori ve örnekler, reklamcılığın nasıl çalıştığına dair yeni bir içgörü öneriyor. Bu kitabı her bir reklamcı, tüketici ve politikacı mutlaka okumalı.
Jerry Wind, Lauder Profesörü ve Wharton School’da Pazarlama Profesörü
Dr. Heath reklamcılığa ve iletişime dair çalışmalara yönelik muazzam bir içgörüyle yazıyor. Konuyu şekillendirmek için teoriden yararlanıyor ve okuyucuyu bilinçaltının davranışlarımızın ön saflarında nasıl yer aldığına dair bilgilendiriyor. Kitabı, pazarlama alanıyla bırakın uzaktan yakından ilgisi olanları, olmayanlar dahi mutlaka okumalı.
Judy Zaichkowsly, Pazarlama ve İletişim Profesörü, Kopenhag İşletme Okulu
Reklamcılık hem bilinç hem de bilinçaltı seviyede çalışır. Bunun nasıl olduğunu anlamak isteyen herkes bu iyi araştırılmış kitabı okumalıdır.
Patrick Barwise, Fahri Profesör, London Business School
Ayırıcı Marka Varlıkları İnşa Etmek
Bir markanız varsa bu kitabın size söyleyecekleri var!
Pazarlama dünyasında her şey çok hızlı değişiyor. Ancak markanızın kimliğini gelecekteki değişimlere dirençli kılmak istiyorsanız bu kitapta göz atabileceğiniz çok sayıda ipucu var. Bu kitap, markanızın ayırıcı varlıklarını inşa etmede ve devamlılığını sağlamada uzun dönemli bir strateji oluşturmanıza yardımcı olarak size bir yol haritası sunacak.
Markanızı iyileştirin!
Hangi stratejileri benimseyerek eyleme geçmenin sizi bir adım daha öne çıkaracağını keşfedin. Elbette hangi stratejilerin işe yaramayacağını da! Markanız için fırsatları yakalamaya çalışırken sizi mayın tarlalarına çıkaran yollardan nasıl kurtulabileceğinizi fark edin.
Bilim Tohumları: GDO’yu Nasıl Bu Kadar Yanlış Anladık?
GDO, günümüzün en korkutucu, şeytan sözcüklerinden biri haline geldi. Peki ama GDO denince ne anlıyoruz? GDO teknolojisini ne kadar iyi biliyoruz? Hakkında düşündüklerimizin ne kadarı gerçek ne kadarı yanlış yönlendirmelere dayanıyor? GDO teknolojisi gerçekten insanlığı ve dünyayı tehdit ediyor olabilir mi? Ya biri çıkıp her şeyi yanlış anladığımızı söyleseydi?
Gazeteci-yazar Mark Lynas, 90’lı yıllarda GDO karşıtı hareketin önde gelen isimlerindendi. Yıllar boyunca sürdürdüğü araştırmalar yirmi yıl sonra onu GDO karşıtı hareketin diğer tarafına taşıdı. Peki bu değişimin sebebi neydi?
Bu kitap, GDO konusunu kapsamlı şekilde ele alırken genetik mühendisliği ürünü gıdaların yararları ve potansiyel tehlikeleri hakkında da derin bir analiz sunuyor. Uzun yıllara yayılmış derin bir araştırmaya dayanan Bilim Tohumları, GDO’ya hem karşıt hem yandaş insanların gözünden bakarken Mark Lynas’ın geçirdiği dönüşümün hikâyesini de ele alıyor ve kaçınılmaz soruyu soruyor: GDO’ları nasıl bu kadar yanlış anladık?
Aşırı Düşünme Kitabı
Aşırı düşünmek… Uzun uzun düşünmek… Endişelenmek…
Psikolog Gwendoline Smith, birçok insanın muzdarip olduğu bu yaygın kaygı biçimini araştırıyor ve faydalı önerilerde bulunuyor.
Gwendoline Smith, olumlu ve olumsuz aşırı düşünme kavramlarını ayırarak, endişe hakkındaki gerçeği ve sizi engelleyen düşünce virüsleriyle nasıl başa çıkılacağını anlaşılır bir dille anlatıyor.
Birçok örnek, anekdot ve karikatürün yer aldığı Aşırı Düşünme Kitabı, kafanızda neler olup bittiğini anlamanıza yardımcı olacak ve sorunlarınızı ele alıp çözebilmeniz için güçlü stratejiler sunacak.
Bilişsel davranış teorisine dayanan bu kitap, kişisel yaşamınızdan ilişkilerinize, işinize kadar hayatınızın tüm alanlarında kaygılı düşünce kalıplarıyla savaşmanıza rehber olacak eşsiz bir kaynak.
Yeni Bukalemunlar
YENİ NESİL TÜKETİCİLER İÇİN YEPYENİ PAZARLAMA STRATEJİLERİ
…Ürünleri, yaptıkları şeyler için satın almayız.
Onları, geldikleri anlam için satın alırız…
Tüketiciler değişiyor ve çeşitleniyor ama onları tanımlamak için kullanılan pazarlama kategorileri aynı kalıyor. Oysa yeni nesil tüketicilerle iletişim kurmanın yeni yollarının bulunması gerekiyor.
Erkek ya da kadın, iş ya da oyun, çevrimiçi ya da çevrimdışı… Modern tüketiciler geleneksel sınırlara meydan okudukça ve birden çok alt kültürün üyeleri olarak tanımlandıkça, bu ve diğer pazar kategorileri geçerliliğini yitiriyor. Yeni Bukalemunlar bu yeni nesille nasıl etkileşime geçileceğini ve rekabette nasıl öne çıkılacağını ortaya koyuyor.
Pazarlama profesörü ve endüstri danışmanı olan Michael R. Solomon, pazarlamacıları geleneksel kategorilerin ötesine geçmeye ve tüketicilerle bir pazar segmenti yerine bireyler olarak iletişim kurmaya yönlendiriyor. Tarih, veri, deneyim ve örnekleri birleştiren Yeni Bukalemunlar şimdi ve gelecekte tüketicilere hitap eden ürün ve hizmetler sunmak isteyen her pazarlamacı (veya okuyucu) için gerçek bir başucu kaynağı.
Doğru Çeviklik Kılavuzu
“Şirketiniz çevik olma yolculuğunda nerede olursa olsun, Doğru Çeviklik Kılavuzu üst yönetim ekipleri için faydalı bir rehber olarak hizmet ediyor.”
– Ritch Allison, Genel Müdür, Domino’s Pizza
“Dönüştürücü değişime öncülük etmekten sorumlu iş liderleri Doğru Çeviklik Kılavuzu’ndan büyük ölçüde yararlanacaklar.”
– Paul Sanford, Kıdemli Başkan Yardımcısı, Teslimat Çözümleri, Cigna
Bu kitabı yazmaya başladığımızda okuyucuların neyi farklı yapmalarını istediğimizi sorduk kendimize. Çözmeye çalıştığımız müşteri sorunu neydi? Nihayetinde, çeviklikle ilgili olarak halka açık sayısız kitap, makale ve blog mevcut. Dünyanın neden bir diğerine ihtiyacı olsun ki?
Cevap çok basitti. Çeviklik konseptinin sinir bozucu bir hevesten daha değerli ve pratik bir araç olmasını gerçekten istiyoruz. Çevik zihniyetlerin ve yöntemlerin, bir organizasyondaki insanları çok daha mutlu ve başarılı kılabileceğine inanıyoruz. Okuyucuların, beş ila on yıl arasındaki kendi çeviklik geçişlerine baktıklarında, hayal kırıklığı ve pişmanlık yerine gurur ve tatmin duygularını hissetmelerini diliyoruz.
Endişemiz, çevikliğin modaya uygun şekilde kötüye kullanımının tüm fikri berbat etmesi. Eğer fanatikler bir tür dengesizliği tam tersi yönde düzeltmeye çalışırlarsa –ya da otoriterler bunu insanları emirlere eskisinden daha hızlı bir şekilde itaat etmeye zorlamak için başka bir uyarı olarak kullanırlarsa– çeviklik çok yakında yönetim manyaklarının kalite süreçlerine ve iş süreçlerini yeniden tasarlama faaliyetlerine dahil olacak…
Yürümenin 52 Yolu
… Bu kitap, yürümeye yazdığım aşk mektubumdur. Umarım sizi oturduğunuz yerden kalkıp yola koyulmak, sık sık yürümek ve çoğu zaman açık havada yaşanan bir hayatın büyük ayrıcalığının tadını çıkarmak için harekete geçirir…
Nasıl yürüneceğini bildiğimizi düşünürüz. Ne de olsa yürümek, kazandığımız ilk becerilerden biridir. Ancak çoğumuz bu konuda rutinlere takılıp kalırız; hep aynı yerde, aynı şekilde, aynı süre boyunca ve aynı insanlarla yürürüz.
Bilimsel çalışmalarla ve anekdotlarla donatılan, bir yürüyüş rutininin nasıl oluşturulacağına dair ipuçlarıyla desteklenenen Yürümenin 52 Yolu sizi yeni yerlerde, yeni yürüyüş arkadaşlarıyla, gündüz ya da gece fark etmeksizin yeni zaman aralıklarında yürümeye, yürürken yeni beceriler edinmeye teşvik edecek ve her adımınızda hayattan daha fazlasını elde edebileceğiniz gerçeğini gözler önüne serecek bir rehber niteliğinde.
“Yürümenin faydalarını anlatan bu kitap, yıl boyunca dışarı çıkmanız ve hareket etmeniz konusunda sizi motive edecek.” –Booklist
“Streets, dışarı çıkıp hareket etmenin ‘içinde yaşadığımız karmaşık dünyayı takdir etmemize’ yardımcı olabileceğine dair kayda değer örnekler sunuyor. Yola koyulmaya hazır okurlar bu kitaptan ilham alacaklar.” –Publishers Weekly
İnsanlarda ve Hayvanlarda Baskınlık ve Saldırganlık
Gezegenin en dominant canlısı saldıgan doğasıyla hayvanlar olmalıydı. Bu ünvanı onların elinden nasıl aldık?
Florida South Western Devlet Üniversitesinde Biyoloji Profesörü olan Henry R. Hermann, “İnsanlarda ve Hayvanlarda Baskınlık ve Saldırganlık” kitabında insanın evrendeki diğer canlılardan daha baskın olmasının nedenlerini inceliyor. The kitap etiketiyle raflarda yerini almaya hazırlanan kitap, insanı hayvanlardan ayıran zekânın insanlığı nasıl yıkıma sürüklediği sorusuna cevap ararken, saldırganlıkla ilgili birçok konuya da açıklık getiriyor.
Baskınlık ve saldırganlık oyununun kurallarını açgözlü ve bencil olanların belirlediği evrende, insanın kişiliklerinin geliştiği ortamlar, diğer hayvanlarla olan benzerlikleri ve farklılıkları, ahlâki veya ahlâksız yönleri tüm yönüyle ele alınıyor. Yüzlerce kaynak çalışmasının ardından oluşturulan psikoloji türündeki kitapta insanın saldırgan ve hâkim olma dürtüsünün günlük yaşamdaki etkilerine ve insanları baskınlığa ve saldırganlığa iten nedenleri bulacaksınız.
Zaman / Zemin / Zuhur
Geçmiş’in izleri, şimdi’nin hızla akan zamansallığı ve geleceği tahayyül biçimleri sanatta, özellikle de tiyatro sanatında yapıta nasıl ve ne ölçüde yansıyor? Unutmaya ve hatırlamaya dair pratikler bizde ve Batı’da nasıl farklılaşıyor? “Unutuşun kolay ülkesinde” yaşayan bizler, geçmişi yok saymaya meylettikçe icra ettiğimiz herhangi bir sanat dalında sadece bugüne çağırabildiğimiz geçmiş temsillerine tutunuyor, hafıza kırıntılarımızla ona yepyeni bir beden şekillendiriyoruz. İşte bu yeni bedeni, zaten bir tür temsil yoluyla işleyen tiyatro sahnesine çıkardığımızda, hakikatten fazlasıyla uzak bir geçmiş imgesiyle kendimizi yanıltıyor olabilir miyiz?
Zaman/Zemin/Zuhur’da Beliz Güçbilmez işte tam da böyle bir merakla, Osmanlı’dan köklenen,
Tanzimat’la birlikte geçmişinden kopmaya niyetli üstelik Batı tiyatrosuna öykünen gerçekçiliğiyle, yeni kurulan cumhuriyetin gölgesinde filizlenen Türk tiyatrosunun bebek adımlarının peşine düşüyor. Güçbilmez kitabında Antik Yunan’dan beri süregelen Batılı tiyatro geleneğine özenen Türk tiyatrosunun çocukluğunu ve bir nevi ergenlik sancılarını dışarıdan, son derece detaycı ama bir o kadar da anlayışlı bir bakış açısıyla analiz ediyor.
Geçmişinden kaçan toplum, o geçmişi yok saymanın yolunu bulmuş, tiyatrosunda, üstelik de gerçeği temsil etmeyi vaat eden “gerçekçi” tiyatrosunda geçmişle hiç ilgilenmemiş, yekpare bir an’da, dondurulmuş bir zaman’da ve salt bir “satıh”a dönüşmüş zemininde, kendini, ansızın zuhur eden hikâyelere tutturmuştur. Öyleyse gerçekçi Türk tiyatrosu kendini derinliksiz, iki boyutlu bir satıh olarak kurdukça, anlattığı hikâyeyi ona yaklaşmadan, kişilerini canlandırmadan dışardan anlattıkça, sadece görünümü, sathı ya da dışıyla ilgilenen bir zâhirperest’e dönüşmüş; Araba Sevdası’nın züppesi Bihruz’un ruhunu hiç durmadan şâd etmiştir.
Büyücüler Çağı
Yaşam ve insan varoluşu hakkında yeni soruların sorulduğu, bazı fikirlerin ilk kez düşünüldüğü bir on yıl. Uzun yıllar Philosophie Magazin dergisinin yayın yönetmenliğini yapan Wolfram Eilenberger; iki dünya savaşı arası dönemde 1920’lerin ruh halini, büyük belirsizliği, biten bir savaşın ardında bıraktığı tahribatı ve bir sonrakinin yaklaşan ayak seslerini, yükselen ekonomik krize karşın her şeye eşlik eden yaşam sevincini, eskinin yıkıldığı ama yeninin ne olduğu nun da tam bilinemediği bir zaman aralığını dört büyük filozofun hayatı üzerinden anlatıyor.
Dünyaya çarpan bir göktaşı misali aniden ortaya çıkan ve Hannah Arendt'e olan aşkıyla kavrulan Martin Heidegger. Cambridge'deki herkes bir felsefe tanrısı olarak ona taparken taşrada ilkokul çocuklarına yoksulluk içinde ders vermeyi seçen, servetini reddetmiş bir milyarderin oğlu, büyük dâhi Ludwig Wittgenstein. Letonyalı bir anarşistle Capri'de yaşadığı aşkın bir devrimciye dönüştürdüğü Walter Benjamin. Ve son olarak, ülkesini terk etmeden önce Hamburg'un burjuva mahallelerinde Nazi iktidarının ve Yahudi düşmanlığının yükselişine çıplak gözle tanık olan Ernst Cassirer. Farklı kökenlerden, farklı dünya anlayışlarından gelip farklı bir geleceğe yelken açsalar da temelde peşine düştükleri soru aynıdır: İnsan nedir?
Wolfram Eilenberger, bu dört aykırı filozofun yaşamlarında ve devrimci düşüncelerinde bugünkü dünyamızın kökenlerini görüyor. 1920’lere felsefe tarihi üzerinden bu bakış; aynı zamanda günümüz dünyasındaki benzer anlamsızlığa, tıkanmışlığa dair hem bir hatırlatma hem de bir ilham kaynağı. Ama hepsinden önce büyüleyici bir okuma deneyimi.
Triceratops
Bu etkileyici canlılar Geç Kretase döneminde (68-66 milyon yıl önce) Kuzey Amerika'da yaşadılar ve fosil kalıntıları 1887 yılında Denver, Colorado'da bulundu.
Otobur bir dinozor cinsi olan Triceratops 8–9 metre uzunluğa, 3 metre yüksekliğe, 6-12 ton ağırlığa erişebilirdi. İsmi; Antik Yunanca tri (üç), keras (boynuz) ve ops (yüz) kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur.
3 boynuzu kendisini Tyrannosaurus Rex gibi yırtıcılardan koruyabilmek için evrimleşmiştir.
Müze ve bilimsel araştırma kalitesinde hazırlanmış, yetişkin bir Triceratops fosilinin kafatası baz alınıp benzer ölçülerde kil kullanılarak tasarlanan heykel çalışmasıdır.
Ürün Boyutları: 28cm x 18cm x 20cm
Ahşap Kaide ile birlikte yüksekliği 30cm'dir.
%100 El Yapımıdır. Yetişkin bir Triceratops fosilinin ölçüleri baz alınarak tasarlanmıştır.
Polyester, resin ve plastik kullanılmadan üretilmiştir.
Malzeme:Kil,Siyah Ahşap Kaide
Ürün Boyutları: 28cm x 18cm x 20cm
Velociraptor No.2
Bu etkileyici canlılar Geç Kretase döneminde(75-71 milyon yıl önce) dünya'da yaşadılar ve fosil kalıntıları 1923 yılında Moğolistan'ın Gobi Çölünde bulundu.
Düzinelerce keskin, tırtıklı dişlerle donanmış ve toplam uzunluğu ortalama 2,5 metre olan bu Teropod cinsi dinozor,yırtıcı ve çevik bir avcıydı.
Müze ve bilimsel araştırma kalitesinde, yetişkin bir Velociraptor fosilinin kafatası baz alınıp benzer ölçülerde kil kullanılarak tasarlanan heykel çalışmasıdır.
Ürün Boyutları: 24cm x 8cm x 24cm
Ahşap Kaide ile birlikte yüksekliği 24cm'dir.
%100 El Yapımıdır. Yetişkin bir Velociraptor fosilinin ölçüleri baz alınarak tasarlanmıştır.
Polyester, resin ve plastik kullanılmadan üretilmiştir.
Malzeme:Kil,Siyah Ahşap Kaide
Ürün Boyutları: 24cm x 8cm x 24cm
Yumuşaklığın Gücü
“Yumuşaklık bir muamma… Karşılamak ile vermekten müteşekkil bir ikili harekete eklenmiş, ölümle doğumun imzaladığı geçişlerin eşiğinde beliriyor. Kendi yoğunluk derecelerini taşıdığı, sembolik bir kuvvet olduğu ve şeyler ile varlıklar üzerinde dönüştürücü bir kabiliyeti bulunduğu için de bir güç. […] Bana içini dökenleri dinlerken, her kişisel deneyimde yumuşaklığı duydum. Onun direniş kuvvetini ve ele gelmez sihrini ‘aktarım' dediğimiz gizemde hissettim. Dünyayla ilişkisine bakınca gördüm ki yumuşaklık ilk olarak yaşamı taşıyan, kurtaran ve geliştiren bir zekâ...”
“Bir felsefe kitabının konu ettiği meselenin tavrını takındığı çok nadiren görülür: Maddeyi ele alırken töze, yüzeyi ele alırken geometriye dönüşmesi, hatta zamana seslenirken sabırsızlanması gibi. Yumuşaklığın Gücü yumuşak bir kitap olmak gibi inanılmaz bir hünere sahip. Yumuşaklık ‘hakkında’ yumuşaklığın kendisi ‘tarafından’ yazılmış bir kitap. […] Yumuşaklığın Gücü bizi eğiten, yatıştıran, rahatsız eden, ama hepsinden önce bize bir şekilde daima, her an dokunan önemli bir metindir. Bu sayede okur, kırılganlığa adanmış bu kitaptan -şüpheye yer bırakmayacak şekilde- güçlenerek çıkar.”
Catherine MALABOU
TOPRAK VE ÖZGÜRLÜK
Vergara-Camus bu kitabında, 21. yüzyılın toplumsal mücadelelerinde, farklı mücadele biçimleriyle gündeme gelen Zapatista ve MST hareketlerini karşılaştırarak, geçmişin köylü hareketlerinden hem farklı, hem de beslendiği yönleri ele alıyor. Bu iki hareketin beslendiği toplumsal kimliklerin devrimci, dönüştürücü gücüyle neoliberalizme karşı geliştirdiği mücadelelerini irdeliyor.
Chiapas Zapatistaları ve Brezilya'nın Topraksız İşçi Hareketi (MST), neoliberalizme karşı küresel mücadelede önemli başarılar kazandı.
Bu iki hareketin 20 yılı aşkın bir sürede gerçekleştirdikleri nedir ve bu başarılardan nasıl bir alternatif toplumsal model ortaya çıkabilir?
Chiapas Zapatistaları sadece neoliberalizmin topraksızlaştırmasına karşı mücadele değil, aynı zamanda Meksika’nın yerlisi olan ve topraklarından zorla sürülen halkın dil, kültür ve yaşamlarını güvence altına alma mücadelesini de veriyor. Özerk bölgeler biçimindeki örgütlenme, kendini yönetme deneyimiyle de öne çıkıyor.
Brezilya'nın Topraksız İşçi Hareketi (MST), daha değişken bir toplumsal kesim üzerinde yükseliyor. Hem topraksızlaştırılan köylülere, hem işsizleştirilen işçilere, hem de toprakları ellerinden alınmaya çalışılan köylülere dayanıyor. Mücadelelerinin en belirgin yönü toprakları “işgal” etme ve yerleşme.
Her iki ülkedeki neoliberal model tarıma dayalı üretimi yok eden ve piyasaya dayalı ekonomik modellerin dayatarak toprağa dayalı toplumsal kesimleri tasfiye edip büyük bir yıkıma yol açıyor.
Toprağın insana yaşamı fısıldayışının uyarıcılığı ve kendisine çekişini dile getiriyor Toprak ve Özgürlük. Neoliberalizmin toprağı ve insani ilişkilerin yok edici politikalarına karşı, toplumcu üretim, ekonomi ve ilişki biçiminin nasıl örgütlendiğini ortaya koyuyor.
Toprak ve Özgürlük kitabı ilk kez Zapatista ve MST hareketlerini karşılaştırıyor. Küreselleşen piyasa güçlerine karşı direnişlerine ışık tutuyor.
Pizza ve Oskar
Neşeli ve biraz da tombik Pizza bir gün, hayvanat bahçesini ziyaret eden insanları izleyerek konuşmayı öğrenen Oskar adında küçük bir fille tanışır. Oskar hayvanat bahçesinin, Pizza ise sürekli televizyon izleyen ailesinin sıkıcılığından dert yanarken, aniden Oskar’ın anavatanı Afrika’ya gitmek istemesiyle her ikisinin de hayatına renk katacak, eğlence ve macera dolu güzel arkadaşlıkları başlar.
Achim Bröger’in otuz yıldır yayımlanmaya devam eden ve artık bir çocuk klasiği olarak kabul edilen Pizza ve Oskar’ı, karşılaştıkları tüm sorunları birlikte çözmeyi başarabilen iki cesur arkadaşın heyecan dolu serüvenlerine hepinizi davet ediyor!
Üç macera tek kitapta!
Pizza ve Oskar Afrika’yı Arıyor
Pizza ve Oskar Macera Peşinde
Pizza ve Oskar Okul Yolunda