Kütüphanelerin Bilinmeyen Dünyası

100.00
29 Nisan 1986 sabahı Los Angeles Halk Kütüphanesi’nde bir alarm duyuldu. Bir süre sonra binadan kaçan kütüphane çalışanları bunun normal bir yangın alarmı olmadığını fark etti. Yangın söndürüldüğünde, dört yüz bin kitap kül olmuştu, yedi yüz binden daha fazla kitap ise okunmayacak haldeydi. Olaydan 30 yıl sonra hâlâ aydınlatılamayan bir şey vardı: Biri kasıtlı olarak mı yakmıştı kütüphaneyi? Ödüllü New Yorker muhabiri ve New York Times’ın en çok satan yazarı Susan Orlean, kütüphanelerin ve kütüphanecilerin hikâyesini büyüleyici ve benzersiz şekilde anlattığı Kütüphanelerin Bilinmeyen Dünyası’nda Los Angeles Halk Kütüphanesi yangınına ve sonrasındaki olaylara odaklanıyor. Ayrıca ülke çapında ve dünyanın dört bir yanındaki kütüphanelerin evrimine değiniyor ve otuz yıl önce söz konusu kütüphaneye ateş açtığından şüphelenilen sarı saçlı aktör Harry Peak’i yeniden inceliyor. Geçmişten günümüze, kütüphane yöneticiliği yapmış birçok ilginç karakterle tanıştırıyor bizi. Orlean’ın zekâ, içgörü, merhamet ve derin araştırma yeteneği ile kaleme aldığı Kütüphanelerin Bilinmeyen Dünyası, bu sevilen kurumların kitaplardan daha fazlasını sağladığını, kalbin önemli bir parçası olduğunu ortaya koyan heyecan verici yolculuğudur. Kütüphaneler zihnimizin ve ruhumuzun ülkesidir.

Yüz Yüze

80.00
Bu “görsel günlük” yaşadığımız tuhaf, korkunç ve yeni günleri imgeler yoluyla aktarma isteği ve merakının bir sonucu. Yaşanan anların duygu ve düşüncelerini bireysel bir bakış ve evrensel bir dille yansıtma, anların sihrini grafik bir dille çözme hayalinin bir ürünü. Ne korkunç günler geldi de geçti! Yüreklerde iyilik, güzellik ve insanlık sevgisi yeşerdikçe bugünler de kuşkusuz gelip geçecek… Belki de insanlığın yeni günleridir doğmakta olan… Yaşlı dünyanın zinde sesidir kalbimizde özlemle çarpan, yeter ki biz “Aramıza hoş geldiniz!” diyen o bilge sese kulak vermeyi bilelim.

Özgür Olduklarını Sanıyorlardı

155.00
Frankfurt Üniversitesi’nde araştırma profesörü olan Milton Mayer, Kronenberg adındaki küçük bir kasabada yaşadığı sıradaon Alman ve onların 1933-1945 yıllarındaki hayatları üzerine bir çalışma yapar. Mayer bu insanları Nazi yapan şeyin ne olduğunu merak etmiştir vebu kişilerle yaptığı savaş sonrası röportajları temel alan bir kitap yazar. Onlarla Nazilik, Nazi Almanya’sının güç kazanması, kötülüğün kitlesel yükselişi üzerine yaptığı söyleşiler Özgür Olduklarını Sanıyorlardı çalışmasının temelini oluşturmaktadır. “Nazi denen bu korkunç canavar ruhlu adamı hep görmek istedim. Onunla konuşmak ve onu dinlemek istedim. Onu anlamaya çalışmak istedim. İkimiz de insandık neticede.” İlk kez 1955’te basılan Özgür Olduklarını Sanıyorlardı, değişimin yavaş bir şekilde kendini hissettirmesini, kötülüğün sessiz yükselişini, ahlaki otoritenin ortadan kalkmasını basit ama açıklayıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Online Flört Online Romantizm

140.00
“Tüm dünyanın dijitalleşmesi ile aşkın kuralları yeniden şekilleniyor.” Teknoloji artık duygusal ilişkilerimizi de yönetiyor, tutku dolu ilişkileri başlatmamız, devam ettirmemiz ve sonlandırmamız için yepyeni bir dünyanın kapılarını aralıyor. Karşı cinsler arası iletişim hızlanıyor, ilişkiye geçme biçimleri çeşitleniyor. Sosyal medya platformları ve birçok uygulamayla yeni ilişkilere yelken açmak bir tık uzağımızda. Herkesin umudu gerçekten sevdiği, sevildiği ve derin bir iletişimi sağladığı “doğru kişi”yi bulmak. Bu kitap ilişki ve aile danışmanlığında uzun yıllar deneyimi olan, uzman İrem Hattat’ın dijital çağda âşık olmak, kendini sevmek, sevilmek ve yakınlaşmanın değişimi üzerine bilgileri, görüşleri ve çıkarımlarıdır. Bir anlamda açık ya da kapalı dijital kimliğiniz üzerinden ilişki yaşamaktansa gerçek “hayatınızı” nasıl daha iyi bir hale getirebileceğinizin de yol haritasıdır. Eğer eş bulma amacıyla online flört gerçeğini öğrenmek istiyorsanız ya da eşinizin, flörtünüzün ya da hayat arkadaşınızın gözüne bakmak yerine günde elli kere akıllı telefonuna bakanlardansanız, saatlerinizi gerçek dünyadan ziyade online olarak hiç tanımadığınız kişilerle etkileşimde bulunarak geçiriyorsanız, bu kitap tam da sizin için yazıldı.

Yanlış Alarm

140.00
Time’ın “En Etkili 100 Kişiden Biri” ilan ettiği, Foreign Policiy’nin “En İyi 100 Küresel Düşünürden Biri” seçtiği ve Guardian’ın “Gezegeni Kurtaracak 50 Kişiden Biri” olarak tanımladığı Bjorn Lomborg’a göre iklim değişikliği konusunda hissedilen panik yarardan çok zarara neden oluyor. Kasırgalar kıyılarımıza vuruyor. Orman yangınları ülkelerimizi kasıp kavuruyor. Kutuplardaki buzullar günden güne eriyor. Politikacılar ve aktivistler bu konuda ortak bir mesajı benimsiyorlar: “İklim değişikliği gezegenimizi mahvediyor ve bunu durdurmak için bir an önce sert tedbirler almalıyız.” Çocuklar gelecekleri hakkında endişeye kapılıyorlar, yetişkinler böyle bir dünyada çocuk sahibi olmanın etik olup olmadığını tartışıyorlar. Bjorn Lomborg Yanlış Alarm’da tüm bu tartışmalara noktayı koyuyor: “İklim değişikliği gerçek olsa da bir kıyamet tehdidi olarak görülmemelidir. Kötü ekonomi politikaları, dünyanın geleceği için çok daha büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Paniğe kapılan liderler, küresel ısınmayı önlemeye yönelik son derece pahalı ve bir o kadar da etkisiz politikalarla uğraşırlarken ülkelerin gelişmesi, aşılama, eğitim, tarım gibi çok daha acil pek çok konuda gerçekten fayda sağlayabilecek tüm adımları tamamen arka plana itmektedirler.” Yanlış Alarm iklim değişikliği hakkında duyduğunuz neredeyse her şeyin yanlış ve çarpıtılmış olduğunu, kişisel tedbirlerimizin işe yaramayacağını ve politikacıların kontrolü ele almaları gerektiğini gözler önüne sererken daha iyi bir dünya için de somut önerilerde bulunuyor. “İklim değişikliği konusunu akademik referanslarla değerlendiren ikna edici bir kitap.” –Publishers Weekly “Titiz bir araştırma örneği. Kesinlikle okumaya değer.” –Forbes “Lomborg kıyameti andıran tartışmaların panzehirini bu kitapta sunuyor.” –Jordan Peterson “Biz insanlar, ekonomik krizlerin olumsuz etkilerini önemli ölçüde azaltabilecek şekilde iklim değişikliğine uyum sağlama yeteneğine sahibiz. Bunun nasıl yapıldığını öğrenmek için Yanlış Alarm’ı okumalısınız.” –Niall Ferguson

Bizsiz Dünya

170.00
Yıllarca çok satan listelerinde kalan ve 35 dile çevrilen Bizsiz Dünya, yazarın pandemiden sonra güncellediği önsüzü ve gözden geçirilmiş yeni edisyonuyla tekrar okur karşısına çıkıyor. Alan Weisman, yayımlanmasının üzerinden on beş yıl geçmesine rağmen güncelliğini yitirmeyen ve pandemiyle birlikte daha da önem kazanan Bizsiz Dünya’da, insanlığın gezegenimize yaptığı etkiyi orijinal bir yaklaşımla irdeliyor. Bizsiz Dünya’da uzak bir gelecekte kütlesel altyapının nasıl çökeceğine ve insanlığın kurduğu medeniyetin nasıl yok olacağına dair kimi örnekler okumak ister misiniz? • Bizim olmadığımız bir dünyada şu an kullandığımız gündelik eşyalar fosil olarak ölümsüzleşecek. • Bakır borular ve teller birbirlerinin içine geçerek kırmızımsı kayalara dönüşecek. • İlkel yapılarımız son mimari eserler olarak dünya yüzünde kalacak. • Plastik, bronz heykeller, radyo dalgaları ve insan yapımı moleküller belki de sonsuza kadar evrene verdiğimiz son armağanlar olarak kalacak. • Organik ve kimyasal gübrelerle yetişen bitkiler yerlerini yabani otlara bırakacak, yeni kuş türleri üreyecek... Bizsiz Dünya insanlar yeryüzünden silindikten, New York metrosu sular altında kaldıktan, İstanbul dahi yok olduktan sonra gezegenin olası durumunu gözler önüne seren sıra dışı bir eser. “Weisman, Polonya’da ilkel çağlardan kalma minicik bir orman parçasından Türkiye’deki anıtsal yer altı köylerine kadar uzanan Bizsiz Dünya’yı şiirsel bir anlatımla dile getiriyor.” Publishers Weekly

YIKICI POLİTİKA

135.00
Negri’nin hapislik ve sonrasındaki sürgün yıllarında kaleme aldığı Yıkıcı Politika yirmi birinci yüzyıla yöneltilmiş bir işaret fişeğidir. Bugünden bakıldığında, geçmişteki geleceği gözler önüne seren ve İmparatorluk ile Çokluk eserlerinin temellerinin atıldığı bir eser olmanın çok ötesindeki öngörüleriyle de bir baş yapıttır. İtalyan işçici geleneğinin (operaismo) emeğin kurucu ve otonom gücüne vurgusu devam ettirilmekle birlikte, yüzyılın sonunda toplumsal mücadelelerde cisimleşen toplumsal işçinin doğuşu üretimin ve ekolojinin değişen niteliğinde aranır. Negri’ye göre toplumun her sathına yayılmış bu kurucu özne, entelektüel emeğin baskın üretim biçimi olduğu toplumsal fabrika koşullarının her fırsatta altını oyar. Bu yıkıcı uğrağın en belirgin özelliği ise, adeta Gezi ve benzeri birçok direnişin ortak öğesi, kolektif neşede ifadesini bulan proleter entelektüel öznelliklerdir. Negri, 68’in mirasçısı olduğunu düşündüğü 86 öğrenci olaylarından hareketle devrimci teorisini hareketin içerisinde ve ötesindeki öngörüleriyle doğrular. Bu anlamda günümüzde hemen her ülkede rastladığımız faşizan ve otoriter pratiklerin kökleri nükleer devlet kavramsallaştırmasıyla ifade edilirken, ekolojik yıkımın nedenleri de yine sermayenin gerçek boyunduruk evresinin kaçınılmaz bir sonucu olarak değerlendirilir. Gerçek boyunduruk evresinde değerin ölçülemez boyutlara varan üretkenliği, Negri’ye göre, ancak ve ancak enflasyonist saldırılarla yeniden boyunduruk altına alınmaya çalışılır. Kapitalizmin son yüzyılda geçtiği evrelerin titizlikle ele alındığı çalışmanın asıl derdi, yine ve her zaman olduğu gibi, politik olanın otonomisinin nasıl kurulacağı, yani örgütlenmedir. Negri, tam da bu noktada, farklı siyasi geleneklerle hesaplaşmaya girerek, yıkıcı kuruculuğun temeli olarak barış mücadelesine çubuk büker. Devrimci bir teorisyenin hücresinden yirminci birinci yüzyılın ayak sesleri yankılanmaktadır . Çevirisi tekrardan gözden geçirilip Negri'nin yeni önsözüyle genişletilmiş olan bu baskı, sadece geçmişin bir muhasebesi olarak değil, aynı zamanda bugünü anlamak için önemli bir rehberdir.

TOPLUMU YENİDEN KURMAK

125.00
Bu toplumsal model ve Dünyanın içinde bulunduğu durum, vazgeçilmez, tek seçenekli bir durum mu? Toplumsal Ekoloji hareketinin en önemli isimlerinden Murray Bookchin insanlık tarihini yeniden okumaya girişiyor ve var olan toplum modeli ve içinde yaşadığımız dünyanın tek seçenek ve vazgeçilmez olmadığını "yeni bir toplum" tasarısı sunarak ortaya koymaya çalışıyor. “Bugün özgürlük idealleri yerlerine oturtulmuş durumdalar ve onları mantıklı bir açıklık ve tutarlılıkla tanımlamak mümkün. Karşımızda duran şey toplumu iyileştirmek ya da değiştirmek ihtiyacı değil yalnızca; bugün toplumu yeniden yapmak, yeniden kurmak ihtiyacıyla karşı karşıyayız. Karşılaştığımız ekonomik krizleri, bizleri parçalayan ve yaşadığımız yüzyılı tarihteki en kanlı yüzyıl yapan toplumsal çatışmaları çözmek, ancak bu sorunların egemen olan bir medeniyetin kalbinde yattıklarını, yani yalnızca kötü yapılanmış bir toplumsal ilişkiler bütününden ibaret olmadığını açıkça görmekle mümkün olabilir.” Bookchin'e göre, insanın insana tahakküm etmesi anlayışı, doğayı tahakküm altına alma anlayışından önce oluşmuş ve kabile hiyerarşileri, erkek-egemen avcı ve savaşçı toplulukları gibi yapılarla pekişmiştir. Bu tahakküm biçimleri zamanla doğaya da yansıtılmış ve sonuçta bugün karşımızda duran manzarayla, tükenmek üzere olan bir doğa, yırtılmış bir ozon tabakası ve gitgide yayılan sınai ve nükleer atıklarla baş başa kalınmıştır. Bookchin, insanlık tarihinde egemen olan her siyasal yapının özgürlükçü bir alternatifinin bulunduğunu savunmaktadır: Bugünün toplumunun da alternatifi vardır. Katılımcı bir siyaset, yerinden yönetim, yaşanabilir küçük topluluklar oluşturulması, doğaya zarar vermeyecek hatta doğal bozuklukları onarabilecek teknolojiler kullanılması, insan ve doğa arasında uyumlu bir denge ve alışverişin kurulması gibi yaklaşımlar sayesinde, dünya, bugünkü gidişatının varacağı kaçınılmaz "kıyametten" kurtulabilir. Tarih boyunca nice acılara yol açan tahakküm ortadan kaldırılabilir.

TOPLUMSAL EKOLOJİ VE KOMÜNALİZM

80.00
Toplumsal ekoloji, sadece ahlakın yeniden canlandırılması için değil, aynı zamanda –ve her şeyden önemlisi- toplumun ekolojik bir temelde yeniden inşa edilmesi için de talepte bulunur. Toplumsal ekoloji, kör piyasa güçlerine ve acımasız bir rekabete dayanan iktidar odaklarından etik taleplerde bulunmanın, kendi başına ele alındığında, kesinlikle sonuçsuz kalacağını vurgular. Kendi başına ele alındığında böylesi bir talep, ekolojik bir topluma ulaşmayı sadece bireysel tutumların değişmesi, tinsel bir yenilenme ya da yarı dinsel bir arınma ile ilgili bir mesele haline getirerek günümüzde hüküm süren asıl iktidar ilişkilerini gözlerden saklar. Yeni bir etik bakışın taşıdığı önemin her zaman farkında olsa da toplumsal ekoloji, öncelikli olarak, birinci doğayı hakimiyet altına alma gibi fikirlerin hem yapısal hem de öznel kaynaklarına inerek günümüz toplumunun doğal dünya üzerindeki ekolojik sömürüsünü sona erdirmeyi amaçlar. Toplumsal ekoloji ve komünalizm kitabı, yeni bir toplumsal sistemi ele alıyor. Kapitalist modernitenin doğa üzerinde yaratmış olduğu tahribat, ve bunun toplumsal ilişki ve yaşam biçimine yansımaları üzerinde duruyor. Ve alternatif bir toplumsal sistem projesini sunuyor.

MODERN KRİZ

90.00
Murray Bookchin’in modern kriz kitabı; çağımızın içinde bulunduğu büyük krize dikkat çekiyor. Ekolojik krizin toplumsal, siyasal ve sistemsel krize nasıl yansıdığını “Tarihte birbirimizle ve doğal dünyayla ilişkilerimizde bu denli muazzam bir krizle karşı karşıya kalacak kadar yanlışı nerede yaptık?” sorusuyla başlayarak açıklamaya çalışıyor. Eğer ideal olanı reel olanla birleştirecek ve “realizm” gibi sözcüklere olduklarından daha zengin, daha rasyonel bir anlam kazandıracak bir etiğe umutsuzca ihtiyaç duyuyorsak, o halde karşımızda geleneksel bir ikilem duruyor demektir. İyi ile kötü, doğru ile yanlış… Kapitalizm, evrensel boyutta sınırsız bir satma ve alma, aslında sınırsız büyüme ve yayılma hükmünün sürmesine hız veren (eğer öyle demek doğruysa) bir “sistem”dir. Yurttaşın, yalnızca politik âlemin “seçmen”ine değil, ekonomik âlemdeki alıcı ve satıcıya indirgenmesi, piyasadaki rekabeti hayatın en mahrem gündelik veçhelerine taşır. Artık yalnızca “doğayla mücadele” içinde değiliz, aynı zamanda birbirimizle de savaşmakla meşgulüz. Bu acıtan modern kriz, yerinden ettiği şeyleri, yerine oturtmaya çalışan birçok ideolojik hareketin kendi içindeki ciddi bir krizini de beraberinde getirmiştir. Ya bu değerlendirmeler ışığında, radikal toplumsal teorinin ve analizin acımasız bir yeniden kuruluşu işini sırtlanacağız ya da çoktan geçip gitmiş ve şimdi toplumsal bilinçte tamamen yanıltıcı, aslında gerici rol oynayan bir çağdan bize miras kalmış dogmaların akılsız kurbanları olarak kalacağız. Modern kriz kitabı, çağımızın bir vebası olarak ortaya çıkan krizin nasıl aşılabileceğine dair ışık tutuyor.

KITLIK SONRASI ANARŞİZM

140.00
Birbiriyle ilişkili olan makaleler dizisini kapsayan bu kitapta Murray Bookchin “kıtlık sonrası” dönemin sunduğu imkanlarla kendi ekolojik ve anarşist vizyonunu tartar. Marksist politik ekonominin —maddi kıtlık çağından kaynaklanmış ve geleceğin kökten değişimlerini ön göremeyen— kısıtlarını aşan Bookchin, karmaşık sanayi toplumunun özyönetimi için gerekli olan araçların çoktan gelişmiş olduğunu ve devrimci çehremizi büyük oranda değiştirdiğini öne sürer. Yirminci yüzyılda gerçekleşen teknolojik ilerlemeler, üretimi büyük oranda genişletmiş olmakla birlikte, bunu şirketlerin kârı lehine ve insan ihtiyaçları, işçi denetimi ve ekolojik sürdürülebilirlik pahasına gerçekleştirmiştir. Sanayinin doğrudan kontrolü ve topluma yönelik ekolojik ve ütopyacı bir vizyonu bir arada ele alan işçi sınıfı, özgürlük mücadelesi için devletin, hiyerarşik toplumsal ilişkilerin ve (öncü) politik partilerin gerekli olduğuna dair miti bertaraf edebilir. Güncel toplumun gerçekliklerine dayanan Bookchin’in analizi, pragmatik tazeliğini hala korumaktadır. Muhtemelen Bookchin’in en etkili makalelerini (meşhur “Dinle, Marksist!” ve “Ekoloji ve Devrimci Düşünce” dahil) bir araya getiren bu üçüncü baskıya yazarın yeni bir önsözü de eşlik etmektedir. “Anarşizmin dinamik bir şekilde ortaya çıkışıyla birlikte, güncele yönelik bir kavrayış için Bookchin’in Kıtlık Sonrası Anarşizm kitabından daha iyi bir klasik yoktur. Hatta, makalelerden oluşan bu derleme “yeni anarşizm” için bir mihenk taşıdır. Günümüz anti-kapitalist hareketlerindeki en mücbir meseleler —yakınlık grupları ve doğrudan eylem, ekoloji ve çeşitlilik içinde birlik, hiyerarşinin eleştirisi— kırk yıl öncesinin Kıtlık Sonrası Anarşizm kitabında bulunmaktadır. Bookchin’e referans vererek söylemek gerekirse, Kıtlık Sonrası Anarşizm özgürlüğün doğrudan demokratik biçimleri için ütopik talepleriyle —günümüzün küresel deneyimlerinde yüksek sesle yankılanmakta olan— “vaat hissi” sunmaya devam etmektedir.” —Cindy Milstein (Anarşist Çalışmalar Enstitüsü kurul üyesi) “Murray Bookchin daha önce bir kaç kitap yayınlamış olsa bile, Kıtlık Sonrası Anarşizm 1971 yılında kendi adıyla yayınladığı ilk kitabıdır. Kitapta yer alan göz kamaştırıcı metinler, büyük bir anarşist düşünürün, hatta Kropotkin’den beri en özgün düşünürün gelişini bildirmektedir. — David Goodway (For Worker’s Power: The Selected Writings of Maurice Brinton ve Talking Anarchy —Colin Ward’la birlikte— kitaplarının editörü)

KATILIMCI DEMOKRASİ

190.00
1960’ların Yeni Sol’u tarafından popülerleştirilen kavramın mirasına ithafen yayımlanan Katılımcı Demokrasi, aradan geçen zaman perspektifinde demokrasinin demokratikleşmesi tartışmalarına müdahil olan görüşleri yeniden sorguluyor ve vatandaşların demokrasiye katılımı üzerine vurgusuyla hem tarihi hem de çağdaş anlamda konu üzerine yazılmış en iyi makaleleri bir araya getiriyor. Kitabın editörleri Dimitrios Roussopoulos’la C. George Benello dışında George Woodcock, Murray Bookchin, Don Calhoun, Stewart Perry, Rosabeth Moss Kanter, James Gillespie, Gerry Hunnius, John McEwan, Arthur Chickering, Christian Bay, Martin Oppenheimer, Colin Ward, Sergio Baierle, Anne Latendresse, Bartha Rodin ve CLR James gibi yazarların makalelerini içeren bu çalışma, Porto Alegre ve Montreal modelleriyle birlikte yeni kentsel ekoloji ve doğrudan demokrasi tartışmalarını da ele alıyor.