Beklenti Etkisi: Düşünce Biçimimiz Zihnimizi Nasıl Değiştirir?

280.00
“Zihin kendi başına bir mekândır; kendi içinde cenneti cehennem kılar, cehennemi cennet.” – JOHN MILTON BBC Radio4, Sunday Times, Waterstones ve Financial Times Yılın Kitabı seçkilerinde Plasebo etkisini ve sahte hapların iyileşmeyi nasıl hızlandırabildiğini duymuşsunuzdur. Peki sahte kalp ameliyatlarının, gerçek stent yerleştirme işlemleri kadar etkili olabildiğini biliyor muydunuz? Ya da yemeğe karşı olumlu bir tutum benimsemenin kilo vermeye yardımcı olduğunu, şans kolyesinin bir sporcunun performansını gerçekten artırabildiğini. İşte bunlar hep beklenti etkisinin marifetleri: Ne hissettiğimiz ve düşündüğümüz, neyi deneyimlediğimizi belirler; bu da hissettiklerimizi ve düşündüklerimizi etkiler… sonsuz bir döngü içinde böylece devam eder. Nörobilimle anlatıyı harmanlayan David Robson, bizleri beklenti etkisinin muazzam gücünü fark etmeye, daha uzun, zinde ve mutlu bir yaşam sürmek için bu gücü kendi yararımıza kullanmaya davet ediyor. Stresin yararlı olduğuna inanan insanların baskı altında daha yaratıcı hale geldiğine şahit oluyor, yaşlanmayı bilgelikle ilişkilendirmenin hayatımıza yedi yıldan fazla bir süre ekleyebileceğini öğreniyoruz. İnsan gördüğüne inanır derler ancak Robson defalarca bunun tersinin daha doğru olduğunu kanıtlıyor: İnanmak görmektir. Zihniniz mucizeler yaratamaz. Sadece üst üste duran para tomarları hayal ederek zengin olamaz ya da pozitif görselleştirmelerle ölümcül bir hastalığı iyileştiremezsiniz. Ancak beklentileriniz ve inanışlarınız, hayatınızı pek çok şaşırtıcı ve güçlü şekilde etkileyebilir, ki zaten halihazırda etkiliyor. Eğer bu etkileri kendi yararınıza nasıl kullanacağınızı öğrenmek istiyorsanız lütfen okumaya devam edin. “Yalnızca aydınlatıcı değil, gerçekten işe de yarıyor, üstelik bilimsel kanıtlara dayanıyor.” 
– Claudia Hammond “Bilimsel temellere dayanan ve zihin açıcı önerilerle dolu Beklenti Etkisi, ufkunuzu genişletecek, hatta belki de ömrünüzü uzatacak.” –Daniel Pink

Nasıl Avukat Olunur?

250.00
Avukat Şule Ünlü Doğan, hukukun ve psikolojinin kesişim noktasından seslenen bu kitabında avukatlık mesleğini bir kariyerden çok daha fazlası olarak ele alıyor. Adalet duygusunun insan benliğinde ve toplum düzeninde oynadığı rolü inceleyerek bir avukatın kimliği ile toplum arasındaki karmaşık ilişkiye ışık tutuyor. Okurlarını hukuk fakültelerinde öğretilen prosedürlerin ötesine davet etmekle kalmıyor, mesleğin insani boyutlarına dair bir keşif turuna çıkarıyor. Kendi mesleki yolculuğundan ve davalarından hareketle avukatlığın sadece yasaları uygulamak değil aynı zamanda toplumun vicdanına ayna tutmak anlamına geldiğini gösteriyor. Hukuk mekanizmasının aksaklıklarından bireysel meslek deneyimlerine, toplumsal adalet arayışından mesleki deformasyonla baş etme yollarına kadar pek çok konuyu ele alıyor. Avukatlık mesleğinin değişen dünyada nasıl değişiklikler gösterdiğini de sorgulayan bu kitap, meslektaşlarına yeni yollar keşfetmeleri için bir rehber, adalete gönül veren herkes içinse derin bir ilham kaynağı niteliğinde.

İlahi Kudret

260.00
“Parlak, sürükleyici, acımasızca dürüst.” –Margaret Atwood Tarihte olduğu gibi mitolojide de merkezdeki figürler, çoğu kez erkekler. Olympos’un zirvesinden Troya’nın kapılarına dek anlatılan destanlarda karar veren, savaşan, fetheden hep onlar. Kadınlar ise ya kıskanç ve intikamcı tanrıçalar rolünde ya da bir erkeğin kaderini değiştiren güzellik sembolleri. Hal böyle olunca, Athena’nın zekâsı yalnızca babasının kafasından çıkmasıyla anılır, Demeter’in yasına mevsimler bahane edilir, Persephone’nin zorla yeraltına götürülmesi ise romantik bir evliliğe dönüştürülür. Peki ya mesela bu kadar basit değilse? Yazar ve araştırmacı Natalie Haynes, İlahi Kudret’te mitolojinin gölgede bırakılmış tanrıçalarını merkeze alıp, insanlık tarihinde –ve popüler kültürdeki güç, beden, arzu ve adalet anlatılarında– nasıl bir rol oynadıklarını sorgulayarak mitlere yeni bir yön veriyor. Aphrodite’den Hera’ya, Artemis’ten Hestia’ya dek birçok güçlü tanrıçayı yeniden ele alan Haynes, onların öfkesini, iradesini, zaaflarını ve hakikatlerini özgün, akıcı ve kimi zaman da mizahi bir dille gözler önüne seriyor, bildiğimizi sandığımız efsaneleri baştan sona yeniden düşünmeye davet ediyor. “Haynes’in rahat ve mizahi üslubu, hem Yunan mitolojisine hâkim okurları sayfalar boyunca sürüklemeyi başarıyor hem de bu kadim öyküleri yeni kuşaklar için ulaşılabilir kılıyor.” –Publishers Weekly “Natalie Haynes zarif bir anlatıcı olduğu kadar son derece donanımlı bir rehber de. Engin bilgisini okura asla yük gibi hissettirmiyor; aksine, klasikleri büyük bir ustalıkla günümüze taşıyor.” –Kate Atkinson

SAP2000 İLE YAPI DİNAMİĞİ PROBLEMLERİ

745.00
“SAP2000 ile Yapı Dinamiği Problemleri” kitabı çıktı! Dinamik yükler altındaki yapı sistemlerinin analizine dair kapsamlı bir rehber arıyorsanız, doğru yerdesiniz. Harmonik hareketten deprem yüklerine, hatta patlama kaynaklı darbe etkilerine kadar geniş bir yelpazede; SAP2000 analiz programını kullanarak yapı sistemlerini nasıl modelleyeceğinizi adım adım öğreneceksiniz. 📘 Bu kitapta neler bulacaksınız? Sade anlatımı ve güçlü teorik altyapısıyla yapı dinamiğinin temel ilkelerini en anlaşılır şekilde öğreneceksiniz. SAP2000 analiz programının kullanımını örnekler eşliğinde adım adım uygulayacaksınız. Tek ve çok serbestlik dereceli sistemlerin modellenmesini tüm detaylarıyla göreceksiniz. Modal analiz, tepki spektrumu ve zaman tanım alanında adım adım integrasyon analizlerini uygulamalı olarak göreceksiniz. Tepki spektrumu analizinde CQC (Tam Karesel Birleştirme) ve SRSS (Karelerinin Toplamının Karekökü) yöntemlerinin hangi sistemlerde kullanılacağını öğreneceksiniz. Adım-adım integrasyon analizinde Newmark ve Wilson-θ yöntemlerini uygulamalı olarak analiz edeceksiniz. Ayrıca, Rayleigh sönümünün kullanımını göreceksiniz. TBDY-2018’deki mod birleştirme ve mod toplama yöntemlerini karşılaştırmalı olarak anlayacaksınız. Basit modellemelerden başlayarak gerçek sistem modellemelerine geçişle sahadaki zorluklara pratik çözümler geliştireceksiniz.

Yatağın İki Ucu

200.00
“Yatak odasında başlayan sessizlik, bazen bir ömrü sarar …” Cinsellik, bir ilişkinin en mahrem, en dürüst aynasıdır. Ama ne yazık ki çoğumuz o aynaya bakmaktan çekiniriz. En çok da sevdiklerimize… Aynı yatağı paylaştığımız insanlara… Yıllardır süren evliliklerde bile konuşulamayan, utanılan, bastırılan dile dökülmeyen sorularla yaşıyoruz. Birbirini seven ama artık duymayan, dokunan ama hissetmeyen, aynı yastıkta ama farklı dünyalarda olan çiftlerin sessizliğinde çoğumuz kendimizi buluyoruz. İşte bu kitap, o sessizliği duyan ve “Acaba sadece biz mi böyleyiz?” diyen herkes için yazıldı. İlişki ve aile danışmanı İrem Bir, yıllar boyunca kendisine çekinilerek sorulan 100’den fazla cinsellik sorusunu cesurca, sıcaklıkla ve samimiyetle yanıtlıyor. Hiçbir soruyu küçümsemeden, hiçbir duyguyu yok saymadan…Yatağın İki Ucu, sadece cinselliği değil; uzaklaşmayı, yakınlaşmayı, susmayı, gülmeyi arzu etmeyi kaybetmeyi ve yeniden denemeyi de konuşuyor.Bu Kitapta, belki de kendinize bile sormaya çekindiğiniz bir soruya cevap bulacaksınız. Belki de yalnız olmadığınızı fark edip derin bir “oh” çekeceksiniz. Çünkü her sorunun ardında bir arayış vardır. Ve bazen en büyük aydınlık, birlikte susmanın değil, birlikte konuşmanın ardından gelir. Bu kitap, ilişkinizdeki sessizliğe bir ses olsun diye burada.

Bizler Yarının Türkleriyiz

210.00
1980’lerde Almanya’da bir hayalet dolaşıyordu — punk kültürünün hayaleti. Synth melodileri sokakları dolduruyor, yırtık boru paça kotlar, alaycı sloganlı tişörtler ve asi bedenler kentlere yavaş yavaş sirayet ediyordu. Fakat mesele ne müzikle ne modayla sınırlıydı. Geçmişinde sıkı sıkı tutunmaya çalışan bu ülkedeki bir avuç genç müzisyen, sanatçı ve göçmen işçi çocuğu, Almanya’nın ruhuna inceden inceye müdahale ediyordu. Resmi tarihin bastırmaya çalıştığı bu sesler, ülkenin geçmişine ve dönüşebileceği şeye dair köklü tartışmalar başlatıyordu. Ulrich Gutmair Bizler Yarının Türkleriyiz’de standartlaştırma baskısına, toplumsal dayatmalara direnmek adına son derece üretken bir olumsuzlama yöntemini benimseyen punk kültürünü ve dönemin Almanya’sında bu ülkede yaşayan misafir işçilerin ve onların Almanya’da doğan çocuklarının üstlendiği görünmez ama hayati rolü son derece çarpıcı detaylarla anlatıyor. Bizler Yarının Türkleriyiz, sadece punk kültürünün değil, bir toplumun belleğinde patlayan gecikmiş bir bombanın hikâyesi. Müzik, edebiyat ve kimlikler üzerinden yürütülen bu sessiz devrim, Almanca konuşulan coğrafyanın tarihine kazındı. Punk sadece bir müzik türü değil, baskıya, ataerkil düzene, her türden kimliğe ve geçmişin inkârına karşı yaratıcı, radikal ve saldırgan bir cevaptı. Ve o cevap hâlâ kulaklarımızda çınlıyor.

Gordon Ramsay ile Rota Dışı – Bir Mutfak Macerası: Dünyanın Dört Bir Yanından 60 Tarifle

600.00
Gordon Ramsay ile Rota Dışı – Dünyanın Tadı, Mutfakların Hikâyesi Dünya mutfağının kaşifi, tutkulu bir şef ve kültürlerin elçisi Gordon Ramsay, bu kez sizi mutfağın sınırlarını aşan bir maceraya davet ediyor. National Geographic’in aynı adlı televizyon programından ilham alan Gordon Ramsay ile Rota Dışı, yalnızca bir yemek kitabı değil; bir keşif, bir kültür ve lezzet manifestosu. Ramsay, dünyanın en uzak köylerinden en canlı şehirlerine uzanan bu yolculuğunda, yerel halkın mutfak sırlarını öğreniyor ve onları kendi mutfağına taşıyor. Endonezya’nın zengin baharatlarıyla yapılan Rendang’tan Patagonya’nın buz gibi ikliminde pişirilen kuzu tandıra kadar her tarif, o bölgenin tarihini, kültürel bağlarını ve hikâyelerini anlatıyor. Bu kitap bir tarif koleksiyonundan çok daha fazlasını sunuyor: Her sayfada, kültürlerin yemekle kurduğu bağları, geleneklerini ve bu yemeklerin ardındaki hikâyeleri keşfetmek mümkün. Ramsay ile yemeklerin evrimini ve onları hazırlarken hissettiği tutkuyu paylaşmak isteyen herkese hitap ediyor. Küçük mutfağınızdan dünyayı keşfetmeye, her bir yemeği bir hikâyeye dönüştürmeye hazır olun. Hayat bir yolculuksa, her tabak bir hikâye anlatır. Gordon Ramsay’nin rehberliğinde, hem tat alma duyunuzu hem de ruhunuzu doyuracak bu eşsiz maceraya adım atın.

Bir Daha Bak: Hep Orada Olanı Fark Etmenin Gücü

250.00
Başkalarının Aklı ile Dürtme kitaplarının yazarlarından… Hayatınızın en güzel günü hangisiydi? Peki o günü tekrar tekrar yaşasanız sizce nasıl hissederdiniz? Muhtemelen giderek anlamını yitirirdi. Böyleyiz... Hafta başında bizi heyecanlandıran şey hafta sonu geldiğinde sıkar. Bir zamanlar nefes kesici bulduğumuz ilişkiler, işler, şarkılar, sanat eserleri bir süre sonra ışıltısını kaybeder. İnsan alışır ve iyi şeyleri fark etmemeye başlar. Tabii kötü olanları da: Kirli havaya alışır, kendisine zarar veren ilişkileri sürdürür, hatalı davranışlara karşı kayıtsızlaşır, eşitsizliğe karşı körleşir. Peki ya her şeyi yeniden görmenin bir yolunu bulabilseydik? Ya sadece gözalıcı şeylere duyduğumuz hayret duygusunu, çoktandır göz ardı ettiğimiz şeylere karşı da yeniden kazanabilseydik? Davranış bilimi alanındaki iki müthiş zihnin işbirliğiyle ortaya çıkan Bir Daha Bak, rutinlerimizi bozmanın beyni nasıl sıfırlayabileceğini ve böylece günlerimizi yeniden yeşertip, daha mutlu ve tatmin edici hayatlar yaşamamızı sağlayabileceğini gösteren çığır açıcı bir çalışma. “Leonardo da Vinci’den Albert Einstein’a tüm yaratıcı düşünürlerin ortak özelliği, çoğu insanın körleştiği gündelik şeyleri farklı gözle görüp hayret edebilmeleridir: mavi gökyüzü, zamanın geçişi, ışık huzmesinin bir yaprak üzerinde yarattığı parlaklık... Bir Daha Bak, etrafımızdaki şeylere yeni bir gözle bakmamıza, hayatımızı yeniden canlandırmamıza yardımcı olabilecek değerli bir yol.” –WALTER ISAACSON “Esenlikli bir hayat sürmenin yollarını gösteren muhteşem bir rehber.” –ANGELA DUCKWORTH

Terra Incognita

200.00
İnsanlık yüzyıllar boyunca üzerinde yaşadığı dünyayı anlamaya çalışırken, aslında onun hakkında ne kadar az şey bildiğini fark edebildi mi? Haritalarda “Terra Incognita” olarak işaretlenen keşfedilmemiş bölgeler, bilinmeyenin yarattığı korkuları nasıl şekillendirdi? Cehalet, insanların hayal gücünü nasıl besledi ve bilimsel keşiflere giden yolu nasıl açtı? Alain Corbin Terra Incognita, On Sekizinci ve On Dokuzuncu Yüzyılda Cehaletin Tarihi’nde, cehaletin ve bilgi eksikliklerinin insanlık tarihinin gelişiminde üstlendiği rolü araştırıyor. Konu edindiği yüzyıllarda volkanlardan kutup bölgelerine, okyanusların derinliklerinden stratosfere kadar, dünyanın çeşitli gizemlerini anlatırken, bu bölgeler hakkındaki her yeni keşfin ne büyük hatalar, önyargılar ve hayranlık uyandıran hislerle harmanlandığını ortaya koyuyor. Bir yandan da toplumların bilgiye erişimindeki sınırların yol açtığı tutarsızlıkları ve bu süreçten doğan düşünsel dönüşümleri inceliyor. Yalın üslubuyla Corbin, okurunun hem bilinmeyene duyduğu merakı körüklüyor hem de dünyayı anlama tutkusunu canlandırıyor.

Acı İmparatorluğu: Sackler Hanedanı’nın Gizli Tarihi

384.00
2021 BAILLIE GIFFORD KURGU DIŞI ÖDÜLÜ
 21. YÜZYILIN EN İYİ 100 KİTABI SEÇKİSİ New York Times Book Review, Washington Post, Time, NPR, Boston Globe, Amazon, Goodreads ve Guardian’da Yılın En İyi Kitapları Seçkisinde Son âna kadar yalan söylediler. Servetlerini son kuruşuna kadar, bağımlılıktan, paramparça hayatlardan ve berbat ölümlerden kazandılar...  Yaptıkları cömert bağışlar sayesinde, dünyanın en önemli müze ve üniversitelerinin duvarlarında Sackler ismi yazılıydı. Çizdikleri göz kamaştırıcı profil, karanlık zihinlerini ve servet yolunda yarattıkları vahşeti maskelemeye yetecekti. Ta ki...  Hikâye 20. yüzyılın başlarında, Brooklyn'deki fakir bir aileden üç kardeşin, sağlık pazarlamasında devrim yaratacak bir reklam ajansı kurmasıyla başlamıştı. İlk başarıları savaş sonrası nesli sakinleştiricilere bağımlı hale getirmekti.  Bundan yaklaşık kırk yıl sonra aynı beceriler ve vicdansızlık yeni nesil Sackler'lara tarihin en büyük sağlık krizlerinden birinde başrolü verecek; morfine karşı güvenilir bir alternatif iddiasıyla piyasaya sürdükleri "mucize" ağrı kesici OxyContin, aileyi tarifsiz bir servetle, Amerika'yı ise opioid salgınıyla tanıştıracaktı. Denetim mekanizmalarını manipüle ederek ve ilacın bağımlılık riskini küçümseyerek agresif bir biçimde pazarladıkları ilaç, ağrısının derdine düşmüş milyonlarca insanı zamanla birer opioid bağımlısına dönüştürdü. Ama Sackler'lar son âna kadar bunu reddettiler; her yıl trafik kazası kayıplarından daha fazla sayıda insan opioid kaynaklı aşırı dozdan ölürken, sorunun ilaçta değil kullanıcılarda olduğunda ısrar ettiler. Bu kitap, acılara kayıtsız kalarak acı üzerine imparatorluk kurmuş bir hanedanın yükseliş ve düşüşünün öyküsü. Dizginlenemeyen kapitalizm, dizginlenemeyen lobicilik ve paramparça olmuş bir sağlık sistemi arasındaki ölümcül ittifakın ve açgözlülüğün ete kemiğe bürünmüş hali.  “O kadar çok ‘yok artık!’ dediğiniz an var ki neredeyse tüm kitabı ağzınız açık okuyorsunuz.” –Sunday Times  “Bu kadar keyif aldığınız için neredeyse suçluluk hissediyorsunuz.” –The Times “Usta eseri” –Guardian “Harikulade” –New York Times

Nesnelerin Tükenen Hayatı

155.00
Ayak uzun süre yürürse, giydiği ayakkabıyı deforme eder, bir kalıp gibi şeklini kendine uydurur; bazen de ayakkabı ayağı vurur, su toplamasına, hatta nasır tutmasına neden olur. Wolfgang Schivelbusch insanla eşya arasındaki ilişkiyi hem böyle her gün deneyimleyebileceğimiz örnekler hem de felsefenin derinlikli kuramları yardımıyla, tüm yönleriyle ele alıyor. Yaratma, üretim, kullanım, tüketim ve yok etme döngüsü üzerinden, insanın nesnelerle kurduğu bağı inceliyor. Schivelbusch, Nesnelerin Tükenen Hayatı’nda insanla eşya arasındaki bu karşılıklı ilişkiyi düşün ve bilim tarihi boyunca izleyerek uygarlığımızın ve modern ekonomilerin kökenine dair çarpıcı görüler sunuyor. Kapsamlı tarihsel analizleriyle okurunu, gündelik hayatımızın eşyalarına yeni bir gözle bakmaya davet ediyor. “Schivelbusch, derinlikli ve bir o kadar da parlak bir üslupla yazıyor; birbiriyle ilgisiz gibi görülen alanları düşünce yapısının çatısı altında öyle zarif bir şekilde bir araya getiriyor ki bu büyük çabasını hissetmiyorsunuz bile... Yaşadığımız toplumu anlamak isteyenler için adeta bir rehber niteliğinde.” Hannes Hintermeier, Frankfurter Allgemeine Zeitung