En Güzel Ülke

200.00
Dedim ki: “Şimdi hayvanlar lazım.” Kağıttan kuşlar, yünden tavşanlar, keçeden kedi ve köpekler yaptım. Tüylü ayılar, çizgili leoparlar, ateş kusan pullu ejderhalar yaptım. Sonra dedim ki: “İnsanlar lazım.” Yüzler, eller, dudaklar, dişler ve diller yaptım. Onları giydirdim, peruk taktım, akciğerlerine hava üfledim. İnsanlara baktım, hayvanlara baktım ve toprağa baktım. Güzel olduklarını gördüm. Desmond Elliot En İyi İlk Kitap Ödülü “Yılın Kitabı” Guardian Hiç görmediği annesinden kalma eşyalarla dolu bir evde, dindar babasıyla yaşayan küçük Judith, dünyaya bambaşka gözlerle bakmakta, başkalarının önemsiz bulduğu şeylerde olasılıklar görmektedir. Okulda zorbalığa maruz kalan küçük kız, teselliyi kendine ait güzel bir yer yaratmakta bulur. Aynadan deniz, keçeden tarlalar, çaputtan dağlar, tel parçalarından insanlar, hayvanlar yapar... Ve bu minyatür dünyaya En Güzel Ülke adını verir. “Belki,” der, “ülkemde kar yağdırırsam dışarıda da yağar, pazartesi okula gitmek zorunda kalmam.” Öyle de olur. En Güzel Ülke’de başlayan kar, kasabaya çöker. Her eylemin sonuçları varken, mucizelerin olmaz mı? “Bu roman kendi içinde küçük bir mucize.” Daily Mail

Dünyanın Merkezine Tünel Kazmak

180.00
“Merak ediyorum, acaba insanoğlunun takıntıları da, Japon balıkları gibi, koşullar ne kadarına izin verirse o kadar mı büyüyor?” Kevin Wilson’ın karakterleri gerçekle hayal, sıradanla fantastik arasında gidip gelen bir dünyada yaşıyor. Vefat etmiş, hasta ya da yanına yaklaşılmayacak kadar huysuz aile büyüklerinin yerine ücret karşılığı ikame büyükannelik yapan bir kadın; anne babası kendiliğinden alev alarak öldükten sonra Scrabble fabrikasında harf tasnifçisi olarak çalışmaya başlayan genç; annelerinden kalan evin tek sahibi olmak için kağıttan 250’şer turna yapmak zorunda kalan kardeşler... Gerçek hayatın neredeyse tüm kurallarının geçerli olduğu mini evrenlerde yaşayan fazlasıyla yalnız karakterler. Fang Ailesi’yle kendine önemli bir hayran kitlesi yaratan Kevin Wilson, ilk öykü kitabı Dünyanın Merkezine Tünel Kazmak’ta yine okurunda gülme isteği ve acıma hissini aynı anda yaratmayı başarıyor.

Çoluk Çocuk

225.00
"Bir başyapıt, daha önce hiç açılmamış bir hazine sandığının içini görmek için ayrıcalıklı bir davet." Johnny Deep COLTRANE’in öldüğü yazdı, aşkın ve isyanların yazıydı ve Brooklyn’de tesadüfi bir karşılaşmanın iki genç insanı sanat, bağlılık ve başlangıçlarla dolu bir hayat yolculuğuna çıkarttığı yazdı. Pek çok eleştirmen tarafından 2010’un en iyi kitapları arasında olarak gösterilen ve son olarak prestijli National Book Awards’u kazanan ÇOLUK ÇOCUK, bir aşk hikâyesi olarak başlayıp bir ağıt olarak sona eriyor. Altmışların sonu, yetmişlerin başındaki New York’a, onun zengin ve fakir insanlarına, sanatçılarına ve serserilerine bir selam çakıyor. Yolun başında birbirlerine göz kulak olmaya söz vermiş iki genç sanatçı, Patti Smith ve Robert Mapplethorpe’un yu¨kselişini ve şöhret kapısını aralayışlarını nefes kesici bir içtenlik ve saflıkta anlatan bu kitap, gerçek bir masal. "...Robert hakkında, bizim hakkımızda yazabileceğim daha pek çok hikâye var. Ancak anlattığım hikâye bu. Anlatmamı istediği hikâye bu. Sözümü tuttum. Dünyanın kara ormanına dalan Hansel ile Gretel gibiydik. Asla hayal bile edemeyeceğimiz cazibelerin, cadıların ve iblislerin yanı sıra ancak bir kısmını hayal ettiğimiz ihtişamlarla karşılaştık. Bu iki genç adına hiç kimse ne konuşabilir, ne de birlikte geçirdikleri günler ve geceler hakkında doğruyu söyleyebilir. Bunu sadece Robert ile ben anlatabiliriz. Onun deyişiyle, bu bizim hikâyemiz. Ve o gittiği için, bunu size anlatma görevini bana bıraktı. "

Çakma Anne

80.00
"Çocuklarım günün sonunda hâlâ hayatta iseler, görevimi yerine getirmişim demektir." Roseanne Hepsi kendince birer Çakma Anne (örnekse hepsinin çocuğuyla evcilik oynarken kendini camdan atmak istemişliği var) ve hepsi komik (örnekse içlerinden biri Conan O'Brien'ın metin yazarı) dört kadın bir araya gelip bu modern zamanlar ebeveynlik rehberini ortaya çıkardı. Kitapta her annenin bir gün tadacağı kaçınılmaz kriz anlarını sıralayıp, mümkün olan en az emekle bunların üstesinden gelmenin, yarım yamalak iş çıkartıp bunu kimseye farkettirmemenin püf noktalarını paylaşıyorlar. İşte bir kaç örnek: Her Hafta Sonu Saat 9'a Kadar Yatakta Kalmanın Yolları On Saniye Kuralı: Yere Düşen Emzik Spor Yapan Annelerle Başa Çıkmanın Yolları Pazarda/Markette/Alışverişte Sinir Krizleri! Evet, bu kadınlar sizi anlıyorlar. Küçük diktatörlerinizi tanıyorlar. Ve size yardım edebilirler. Not: Yanında yedek emzik taşıyanlardansanız, bu kitap size göre değil. Kusura bakmayın, öyle.

Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları

238.00
"Yumurtalardan korkuyorum…O hiçbir deliği olmayan, yuvarlak beyaz şeyler…" Alfred Hitchcock Sinemanın Dâhileri Hakkında Sadece Arkalarından Konuşabileceğiniz Gerçekler Tamam, yaratıcılıkta sınır tanımayan bu şahsiyetlerin sizin bizim gibi hayatları olmasını zaten beklemiyorduk. Ama Francis Ford Coppola hangi akla hizmet 3D pornografik film çekmiş olabilir ki? Ya da Chaplin neden haftalarca banyo yapmayı reddeder? Stanley Kubrick uzaylı paranoyasını bir sigorta poliçesiyle taçlandırdı mı? Woody Allen gibi henüz beşikteyken depresyona girmek, Ingmar Bergman gibi evini iki ruhla paylaştığını düşünmek, Martin Scorsese gibi ayın on birinci günlerinde uçağa binmemek ya da Kurosawa gibi setin ortasında "tükenmişlik sendromuna" yakalanmak bu mesleğin parçası mı? Ve siz bir kitabı okurken kaç kez "Yok artık, bu kadar da değil!" diyebilirsiniz? Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları, Luis Buñuel'den Quentin Tarantino'ya, sinemanın yönünü değiştirmiş dâhilerin sıradışı hayatlarını, garip set ritüellerini, ilginç kişilik özelliklerini, tuhaf alışkanlıklarını ve patolojik zaaflarını, tüm çarpıcılığıyla -ve sansürsüz- ortaya koyuyor. Işıklar sönsün! Film başlasın! ROBERT SCHNAKENBERGER, aynı seriden Büyük Yazarların Gizli Hayatları da dahil çok sayıda kitabın yazarıdır. Brooklyn, New York'ta yaşar.

Büyük Yazarların Gizli Hayatları

238.00
KATİLLERE, ALDATANLARA, UYUŞTURUCU BAĞIMLILARINA VE EDEBİYAT DÜNYASININ DİĞER EFSANELERİNE DAİR GARİP AMA GERÇEK HİKAYELER William Shakespeare’den Leo Tolstoy’a dek pek çok yazarın sıradışı ve sansürsüz bir profilini sunan Büyük Yazarların Gizli Hayatları, lise öğretmeninizin sormaya korktuğu tüm zorlu soruları ele alıyor: Nedir Lewis Carroll’un şu küçük kızlarla meselesi? J. D. Salinger gerçekten kendi idrarını mı içerdi? Lord Byron kaç kadınla -ve erkekle- yattı? Ayn Rand neden Charlie’nin Melekleri’ne bayılırdı? Klasik edebiyat okulda hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı! ROBERT SCHNAKENBERG Distory: A Treasury of Historical Insults da dahilçok sayıda kitabın yazarıdır. Brooklyn,New York’ta yaşar.

Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları

238.00
Leonardo'dan (sözde sodomist) tutun da Caravaggio'ya (hüküm yemiş katil), Edward Hopper'a (karısını dövmekle itham edilir) varana kadar herkes hakkında taşkın anekdotlar sunan Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları, büyük ustaların uluslararası sanatının gerisindeki ahlâksızca, buğulu ve gözü kara hikâyeleri anlatıyor. Michelangelo'nun vücut kokusu çok kötü olduğu için asistanlarının onunla çalışmaya dayanamadığını; Vincent van Gogh'un bazen doğrudan doğruya tüpten boya yediğini; ve Georgia O'Keefe'nin çıplak resim yapmaya bayıldığını öğreneceksiniz. İşte asla unutmayacağınız bir sanat tarihi dersi. Öğretmenlerinizin Size Büyük Ressamlar ve Heykeltraşlar Hakkında Asla Anlatmadığı Şeyler ELIZABETH LUNDAY mimari ve sanat konusunda uzman olan bir gazeteci. mental_floss dergisinin "Şaheserler" sütununu yazıyor. CİNAYET, SAHTEKÂRLIK, DÜZENBAZLIK VE BÜYÜK SANAT ÜZERİNE GERÇEK HİKÂYELER....

Büyü Muhafızları

180.00
Kocaman kanatlarıyla her göreni büyüleyen bulut atlar ve büyünün kaynağı olan Sonsuzluk Ağacı. Masalların bile uslu durmadığı Thrynne diyarı, büyünün en beklenmedik anda karşınıza çıkabileceği bir yerdi. Ama zaman değişti ve büyünün geleceği artık tehlike altında. Yine de her şey bitmiş değil çünkü büyünün üç yeni muhafızı var. Zam, Phoebe ve Bathsheba olanaksızı başarabileceklerine inanmazlarsa büyü ve bulut atlar kaybolacak. Ve onlar, henüz ne kadar güçlü olduklarını bilmiyorlar… Costa ödüllü yazar Chris Riddell, nefes kesici çizimlerle süslenmiş Bulut At Günlükleri serisinin ilk kitabı Büyü Muhafızları’nda sizi eşsiz bir serüvene davet ediyor! ULU ORMAN'IN DEVLERİ REHBERİ İLE!

Böyle mi Olacaktı?

210.00
Çok, çok, çok sevdiğiniz eski sevgilinizin ardından yanaklarınızdan süzülen yaşlarla yatağınıza uzanıyorsanız durumla bu kadar iyi başa çıktığınız için kendinizi tebrik etmelisiniz. Çok daha fenasını yapıyor olabilirdiniz. Çok daha fenasını. Eski sevgilinizin kellesini alıyor, hiç tanımadığınız tipleri hadım ediyor veya bir şişme bebekle yeni bir hayata yelken açıyor olabilirdiniz. SİZ BİR KAHRAMANSINIZ. BÖYLE Mİ OLACAKTI?’da Jennifer Wright bizlere, kabul edilebilir rezilliğin sınırlarını aşıp tarihte iz bırakma mertebesine ermiş 13 berbat ayrılık hikâyesini sunuyor. Liste ilgi çekici; ayrılık acısından mustarip İmparator –ve sadist– Nero’dan Rus İmparatoriçesi Anna İvanovna’ya (bir çifti düğün gecelerinde çıplak olarak buzdan saraya kilitlemişliği var), Anne Boleyn’den Lord Byron’a, Norman Mailer’dan Elizabeth Taylor’a uzanıyor. Fena süründürmüş ayrılıkları gün yüzüne çıkarmak için arşivlerin derinlerine dalan Wright öğrendiklerini sohbetimsi, hayli nükteli bir üslupla bizlerle paylaşıyor. Böyle mi Olacaktı?sevmiş, kaybetmiş ve belki de eski sevgilisine gece yarısı fazla kaçırmış halde aptalca mesajlar göndermiş olanlar için. Ne kadar kötü şeyler yapmış olursak olalım, kimsenin VIII. Henry kadar kötü olamayacağını hatırlatmak gibi ulvi bir amacı var.

Boksör Böcek

220.00
Nazi eşyaları koleksiyoneri genç bir adam. Bir elli boyunda, dokuz ayak parmaklı, eşcinsel –ve yenilmez- bir Yahudi boksör. Üstün ırk yaratma çalışmaları saplantıya dönüşmüş bir aristokrat. İngiltere’nin en iyi yeni yazarlarından Ned Beauman’ın şaheseri BOKSÖR BÖCEK, Tarantino’nun henüz çekmediği bir filmin karakterlerini alıp onlara belki de tüm zamanların en ürkütücü olmaya aday karakterini ekliyor: Üzerinde gamalı haç işareti olan bir böcek, bir Anophthalmus Hitleri. BOKSÖR BÖCEK, okurken bir büyük yazarın ilk sahne aldığı ana tanık olduğunuzu hissettiren, dizginsiz, çığırından çıkmış bir roman.

Bir Şey Olduğu Yok

220.00
Fang Ailesi'nin Yazarından Yılın En İyi Kitabı seçkilerinde New York Times * Washington Post * People * Time * Buzzfeed Lillian ve Madison’ın yatılı okulda başlayan beklenmedik dostlukları, Lillian’ın olaylı bir şekilde okulu terk etmesiyle mektuplara kalmıştı. Ta ki yıllar sonra yine bir mektupla gelen yardım çağrısına kadar. Madison, Lillian’dan üvey ikizlerine bakıcılık yapmasını istiyor. Ama bir detay var: İkizler kızıp üzülünce alev alıyorlar. Gerçekten, alev alıyorlar. Kendilerine zarar vermeyen ama etraflarında ne varsa yakıp yıkan, korkutucu ve bir o kadar da göz alıcı alevler. Bocalamakla geçen hayatında kaybedecek pek de bir şeyi olmayan Lillian, yazı çocuklarla geçirmeyi kabul ediyor. Üçü artık birbirlerine güvenmeyi, başkalarını umursamamayı –ve Madison’ın politikacı kocasından uzak durmayı– öğrenmek zorundalar. Peki ama Lillian gece uykusunda bile onlar yüzünden yanabileceği gerçeğiyle ne yapacak? Bir an önce onlardan uzaklaşmanın yollarını mı arayacak yoksa bu tuhaf güzellikteki çocuklarla el ele verip dünyanın karşısına mı dikilecek? Birbirlerini anlamaya, dünyadaki küçük yerlerini bulmaya çalışan sıra dışı karakterlerin buluştuğu bu tuhaf, yumuşak ve eğlenceli roman, Kevin Wilson'ın olağanüstü ile olağanı aşılamadaki muazzam becerisini bir kez daha doğruluyor. “Bu kitabın güzelliğini aklım almıyor. Her şeyiyle özgün, bir o kadar da muhteşem.” Taffy Brodesser-Akner, New York Times “Benzerini okumuştum diyeceğiniz tek bir satır yok. O kadar taze bir ses.” Entertainment Weekly

Beyaz Yalan

220.00
Benim adım Michael Salter ve ölüyüm; bildiğim bir şey varsa o da ölü olduğum. Bunun haricinde... Bunun haricinde kalanlarla ilgili yalnızca tahmin yürütebilirim. Michael'ın öldüğü gün biri masum bir yalan söyledi. Ağızdan ağıza dolaşırken büyüdü o yalan ve sonunda gerçeğin yerini aldı. Büyük Salter ailesi gerçekle yüzleşmek yerine onu yeniden yazdı, inanmayı seçtikleri şeyin zamanla onları nasıl dönüştüreceğini bilmeden. Yıllar sonra, bu kez istemsizce hatırlanmış "masum bir gerçek" akışı tersine çeviriyor. Ağızdan ağıza dolaşırken büyüyor o gerçek ve geriye devasa bir suçluluk duygusu kalıyor, tüm ailenin yüzleşmesi gereken. 2010 Orwell Kitap Ödülü sahibi Andrea Gillies, sıradışı bir kurgu, derinlikli karakterler ve zarafet içeren sürükleyici romanıyla bize ihtişamlı bir ailenin usul usul çürüyen kalbini açıyor. “Gillies dokunduğu her şeye büyü katıyor.” Sunday Times 2012'nin en iyi 100 yaz kitabı listesinden “Kesinlikle sarsıcı...Saflara büyük bir yazar katılıyor.” Daily Express “Fazlasıyla tesirli.” Guardian