Stoacılığı Yaşamak

269.00
“Bu kitap, insan doğası ve bu doğanın idaresi hakkındadır. Antik dönemlerde, veya belki de tüm tarih boyunca, bu konuyu en zekice işleyenler Stoacılardı. Nasıl düşünmemiz ve nasıl yaşamamız hakkında tavsiye verdiklerinde, günümüzde ‘Stoacı’ kelimesiyle özdeşleşen nemrut bir duygusuzluk akla gelmemeli. İlk Stoacılar, filozofların ve psikologların en maharetlilerindendi; üstelik son derece uygulamacı kişiliklerdi; gündelik yaşamın sorunlarına çözümler sunuyorlardı ve akıldışı eylemlerimizin üstesinden gelmek için tavsiye veriyorlardı, ki bu çözümler ve tavsiyeler günümüzde hâlâ geçerlidir ve işe yaramaya devam etmektedir. Bu kitaptaki bölümler, onların en faydalı öğretilerini on iki ders halinde sunmaktadır.” Farnsworth, bu derslerde Stoacılığın teknik ve metafizik detaylarına girmez; ölüm, arzu, haz, tutku, erdem ve yargı gibi bizi doğrudan ilgilendiren ve yaşamımızda hayati bir öneme sahip olan konulara odaklanır. En çok faydalandığı figürler, öğretinin simge isimleri Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius’tur. Fakat Farnsworth, bu meşhur temsilcilerle sınırlı kalmaz; Epikür, Cicero, Plutarkhos, Montaigne ve Schopenhauer gibi Stoacı sayılmayan pek çok farklı isimden de birçok alıntı sunar. Böylece Stoacılığın zamanı aşan bir öğreti olduğunu bize gösterir.

Basit Yaşama Felsefesi

155.00
“Ancak basit yaşam, uyuyan hayalgücünü uyandırabilir; alışkanlıkların gücünü zayıflatabilir. Basit yaşam, her şeyin yaydığı ve her şeyde yankılanan hayatın durgun, dingin sesini dinlemeye istekli olanlara, dünyada var olmaya ilişkin öneriler sunar.” Basit Yaşama Felsefesi antik çağlardan günümüze basitliği bir yaşam biçimi olarak gören ve benimseyen tarihi figürlerin motivasyonlarını ve uygulamalarını anlatırken Henry David Thoreau'dan Steve Jobs'a, Diogenes’den Jean-Jacques Rousseau’ya, Kinikler ve Quakerlardan gönüllü basitlik ve küçülme gibi kavramlara dek bir dizi insanı, uygulamayı ve hareketi bir araya getiriyor. Jérôme Brillaud insanların hemen her şeye sahip olmak istediği, her türlü deneyimi satın almaya gönüllü olduğu fakat yalnız kalmamak, eksilmemek ve elindekileri kaybetmemek için bitmez tükenmez bir çaba gösterdiği eşi benzeri görülmemiş bir karmaşa ve tüketim çağında, okuruna basit yaşama dair son derece yoğun ve kapsamlı bir anlatı sunuyor.

Hapishanede Felsefe

279.00
Hiçbir şeyden utanmasaydın yine de iyi biri olabilir miydin? Dün olduğunla aynı kişi misin? Düşünmek işe yarar mı? Zihninin dışında bir dünya var mı? Umut (aslında) bir
hapishane mi? Bir insan bağışlanmayı nasıl hak eder?

Andy West parmaklıkların gölgesinde büyüdü: Babası, dayısı ve ağabeyi hapis yatmıştı. Felsefe okuyup kendi yolunu çizse de miras aldığı suçluluk duygusu ve şansının her an terse dönebileceği korkusu ona musallat olmaya devam etti.

Biraz da bu en büyük korkusuyla yüzleşmek için, kendine cezaevinde felsefe öğretmek gibi sıradışı bir uğraş seçen West, Hapishanede Felsefe’de bu yolculuğun güncesini tutuyor. Temel özgürlüklerden mahrum, yaşamlarını küçük seçim menü ile idame ettiren öğrencilerine sorular sorup onlarla zaman, hakikat, kimlik ve umut gibi varoluşsal kavramları tartışıyor: 
Hiçbir şeyden utanmasaydın yine de iyi biri olabilir miydin? Dün olduğunla aynı kişi misin? Düşünmek işe yarar mı? Zihninin dışında bir dünya var mı? Umut (aslında) bir
hapishane mi? Bir insan bağışlanmayı nasıl hak eder? 
Felsefenin kilometre taşı olmuş yaman ikilemleri, kimi anlatmaya, kimi dinlemeye, kimi küfretmeye meyilli bir grup suçluyla birlikte masaya yatıran West, ortamın doğası gereği oluşan mizahı da süzmeden paylaşıyor bizle. O ve öğrencileri geçmişlerinin perdesini cesurca aralarken siz de ister istemez hayatınız üzerine düşünürken buluyorsunuz kendinizi. Hapishanede Felsefe samimi, incelikli, komik, ilham verici bir hayat sorgulaması.

“Hem kalbi hem zihni açıyor.”
CIARAN THAPAR

Yeni Bir Bakışla Felsefe Seti (7 kitap)

855.00
“Yeni Bir Bakışla” dizisi sanatın işlevi ve görevi, temsilin doğası gibi konular üzerine güncel tartışmaları çağdaş düşünürlerin eserleri ve fikirleri etrafında ele alıyor. Yeni Bir Bakışla: Adorno // Geoff Boucher Yeni Bir Bakışla: Baudrillard // Kim Toffoletti Yeni Bir Bakışla: Deleuze // Damian Sutton, David Martin-Jones Yeni Bir Bakışla: Derrida // K. Malcom Richards Yeni Bir Bakışla: Heidegger // Barbara Bolt Yeni Bir Toplum Felsefesi // Manuel De Landa Yeni Gerçekçilik Manifestosu // Maurizio Ferraris

Gündelik Hayatta Felsefe Nasıl Kullanılır?

122.00
Siyasi rakiplerimizle nasıl anlamlı tartışmalar yapabiliriz? Güvenilir bilimi medyada yer alan yutturmaca haberlerden nasıl ayırt edebiliriz? Tanrı hakkında nasıl makul bir biçimde konuşabiliriz? Gary Gutting, Gündelik Hayatta Felsefe Nasıl Kullanılır kitabında tartışmalı güncel konular hakkındaki görüşlerimizi nasıl geliştireceğimizi göstermek üzere; politika, bilim, din, eğitim ve kapitalizm gibi toplumdaki büyük güçleri ve modern yaşamın en büyük sorularını bir filozof gözüyle sorguluyor. Gutting, güncel tartışmaları anlamlandırabilmeleri için okuyucularını bir filozofun cephanesindeki güçlü analitik araç gereçlerle tanıştırıyor. Bu tür araç gereçler, tüme varan ve tümden gelen akıl yürütme arasındaki hayati ayrımdır; bu da ihtilaflı bir konuda tarafların görüşleri için neden çok sağlam argümanlara sahip olduklarından emin olduklarını açıklamaya yardımcı oluyor. Yazarın Hayırseverlik İlkesi dediği bir diğer araç, muhalif tarafların argümanlarının en güçlü yanlarını ortaya çıkarmasına yardımcı oluyor; bu sayede eleştiriler ve tenkitler daha saygıdeğer ve güçlü bir hâle geliyor. Gutting ayrıca Platon ve Aristoteles’ten Michel Foucault ve John Rawls’a birçok filozofun yarattığı kavramların ahlak, ekonomi ve sağlık üzerine toplumsal tartışmaları nasıl açıklığa kavuşturabileceğini de ortaya çıkarıyor. Bilimsel iddiaların bilinçli değerlendirmelerinden dinî inancın lehine ve aleyhine argümanların itinalı tetkiklerine kadar, Gutting bugün gündemdeki en bölücü meselelerin bazılarına sakin, net bir şekilde yaklaşıyor. Kapitalist sistemde çalışma ve özgürlükle ilişkimizi, mutluluk ve iyi yaşam üzerine çağdaş anlayışımızı, beşerî ve insani bilimlerin değerini, kamu politikası oluşumunda bilim ile siyasetin rolünü ve sanatla popüler kültürün önemini mercek altına alıyor. Belki de en anlamlısı, Gutting başkalarının bize söylediklerini dinleyip en derin inançlarımız ve düşüncelerimiz hakkında nasıl açık ve net konuşabileceğimizi gösteriyor. Elinizdeki kitap, toplumsal tartışmalarda felsefenin önemi üzerine güçlü bir argüman sunuyor; bu kadim merak ve sorgu geleneğinin geleceğimiz üzerine söyleyecek daha çok şeyi olduğunu gösteriyor.

Lego Asla Sadece Lego Değildir

155.00
Lego, nesilden nesile aktarılan oyuncak yapılandırma parçası olarak bilinir. Günümüzde Lego; televizyon programlarından sinema filmlerine, şirket eğitim programlarından eğitsel robotik programlara, fan zirvelerinden elbise ve aksesuarlara kadar uygulamalarıyla çoklu medya fenomeni olmuştur. Hatta Cambridge Üniversitesi’nde Lego Profesörlüğü ünvanı bulunmaktadır. Lego Asla Sadece Lego Degildir kitabında Lego’nun görünmeyen yönleri üzerine ufuk açıcı denemeler bulacaksınız. Yaratıcılık ve oyun, tüketim ve kültür, özgünlük ve kimlik, mimari, matematik, fikri mülkiyet, ekonomi ve toplumsal cinsiyet rolleri gibi konuların Lego dünyası ile bağlantılarını ortaya koyan bu denemeleri okuduktan sonra siz de Lego Asla Sadece Lego Degildir düşünce ekolüne katılacağınıza emin olabilirsiniz.

Utanç Gerekli mi?

147.00
Değişim utançla sağlanabilir mi? Bu kitap, doğru şekilde ve doğru zamanda uygulandığında utancın gezegenimizi ve nihayetinde kendimizi başarısızlığa uğratmamızı nasıl engelleyebileceğine dair tamamen yeni bir anlayışı aktarıyor… Jennifer Jacquet bu kışkırtıcı kitabında yunusları kurtarmak, işçi sömürüsünü durdurmak, insanları oy kullanmaya teşvik etmek ve değiştirilmek istenen pek çok davranış için utancın nasıl kullanılabileceğini gösteriyor. Bu eski aracın son derece etkili kullanımıyla ilgili 7 maddelik de bir kılavuz sunuyor. Utanç elbette karmaşık bir konu ve suçlulukla yakından ilişkili ancak Jacquet bu duygunun tüm yönlerini ustalıkla araştırıyor, örneklerle gözler önüne seriyor ve utancın birçok kültürde yüzyıllar boyunca nasıl kullanıldığını, kullanımının zaman içinde nasıl değiştiğini göstermek için tarihe ve sosyal bilimlere atıfta bulunuyor. Yine de bu kitabın en önemli yönü utandırmanın geçmişi hakkında gözler önüne serilenlerden ziyade utandırmanın geleceği, yani internet üzerinden utandırmanın potansiyel gücü. Bu kitapta da savunulan şey, daha iyi bir dünya için utancın yeniden rehabilite edilmesi. Utanç Gerekli mi? arzu edilen davranışı teşvik etmek ve sosyal normları uygulamak isteyen her birey veya insan grubuna hitap eden, hem düşündürücü hem de eğlendirici bir kılavuz.

TOPLUMSAL EKOLOJİNİN FELSEFESİ

170.00
Doğa nedir? İnsanlığın doğadaki yeri nedir? Toplumun doğal dünya ile ilişkisi nedir? Bir ekolojik çöküntü çağında bu soruları yanıtlamak gündelik yaşamlarımız açısından ve bizimle birlikte diğer yaşam biçimlerinin yüz yüze geleceği gelecek açısından büyük önem taşımaktadır. Bunlar metafizik düşünceye ait uzak, hayali bir dünya ile ilişkilendirilmesi gereken soyut felsefi sorular değildir. Bu soruları şiirsel eğretilemelerle veya düşüncesiz, sıradan tepkilerle, rast gele bir tarzda da yanıtlayamayız. Bunları yanıtlarken kullanacağımız tanımlar ve etik standartlar, sonuçta insan toplumunun doğal evrimi yaratıcı şekilde destekleyeceğini mi, yoksa, kendimiz de dahil olmak üzere, bütün kompleks yaşam-biçimleri açısından gezegenimizi yaşanmaz hale mi getireceğine, karar verebilir. Bu kitaba Toplumsal Ekolojinin Felsefesi adını verdim, çünkü diyalektik doğalcılığın toplumsal ekolojinin en temel iletisinin desteklerini oluşturduğuna inanıyorum. Gerçekten de “Ekolojik Açıdan Düşünmek” felsefi ve etik olandan, toplumsal ve vizyoner olana doğrudan bir geçişi oluşturur. Ekolojik sorunlar ve fikirler üzerinde onlarca yıl düşünmek, bana, felsefenin özellikle de bir diyalektik doğalcılığın toplumsal kurama ve ekolojik sorunlara ilişkin anlayış gücümüzü engellemediğini öğretmiştir. Aksine, bizlere bu sorunları tutarlı bir bütün içinde bir araya getirmek için ussal araçlar sağlar ve bu bütünü daha doğurgan ve yenilikçi yönlere doğru genişletmek için bir çerçeve oluşturur.

BİLGİNİN BELİRSİZLİKLERİ

135.00
zaman kavramı her zaman değişkenli arz eder. Çünkü “geleceğe olan inanç, tarih içinde farklıklar göstermiştir. Sosyal bilimin kendi ana mecrasına doğru yol almasında önemli bir rol oynayan İ. Wallerstein, Bilginin Belirsizliği kitabında bilginin sosyal bilim boyutundaki tartışmalı pozisyonunu sorguluyor. Ve bunun toplumsal mücadeleyle kazanacağı evrenin neler olacağını ortaya koymaya çalışıyor. “… Sosyal bilimler, mevcut durumda neler olduğundan söz etmeye çalışır. Aynı anda hem toplumsal gerçekliği yansıtan, hem de bu gerçekliği etkileyen ve aynı anda hem güçlünün hem de ezilenin aracı olan bir toplumsal gerçeklik yorumu inşa eder. Sosyal bilimler bir toplumsal mücadele alanıdır; ama biricik toplumsal mücadele alanı değildir ve muhtemelen toplumsal mücadelenin en önemli alanı da değildir. Sosyal bilimlerin tarihi biçimini nasıl önceki toplumsal mücadeleler belirlemişse, bunların kazanacağı biçimi de gelecekteki toplumsal mücadelelerin sonuçları belirleyecektir. Yirmi birinci yüzyıldaki sosyal bilimler hakkında söylenebilecek tek şey, onun entelektüel açıdan heyecan verici, toplumsal açıdan önemli ve su götürmez biçimde çekişmeli bir alan olacağıdır.” Bu kitap, böylesi belirsiz bir bilginin parametrelerini araştırma çabası olmasının yanı sıra bu bilginin değerinin attırılması ve onun bireysel ve kolektif ihtiyaç, arzu ve umutlarımıza daha uygun hale getirilmesi için neler yapılabileceğini ortaya koyma girişimidir. Bilim hepimizi ilgilendiren bir macera ve fırsattır ve hepimizi ona katılmaya, onu inşa etmeye ve onun sınırlarını keşfetmeye sevk eder.

Gelecekten Gelen Şiir

133.00
Gelecekten Gelen Şiir: Küresel özgürleşme hareketi neden uygarlığımızın son fırsatı? Yazarın Türkçe Basım İçin Yazdığı Önsözle "İşgal mi? Aynen öyle, işgal. Şimdiki işgal ne dünya çapındaki faşist hareketler ve otoriter yönetimlerden ne de siyaset ve mekânın yeni duvarlar ve gözaltı merkezleriyle fiziken işgal edilmesinden ibaret. İstencin melankolisinde ve kötümserliğinde boğulan duygularımızın, arzularımızın ve hayal gücümüzün manen işgal edilmesi de söz konusu. Bugün yaşadığımız işgal, başka bir alternatif olmadığına, dolayısıyla bir geleceğin de olmadığına yönelik yaygın hisse –hatta gerçekliğe– dayanıyor." Siyaset felsefesi alanında çalışan aktivist, yazar Srećko Horvat siyasi, ekonomik, ekolojik ve insani krizlerin kesişiminde kıyamet söylemleriyle sarmalandığımız günümüzde özgürleşmek için ulusal sınırları ve kimlikleri aşan, geçerliliğini yitirmiş uygulama ve söylemlerin ötesine geçen küresel bir örgütlenmeye ihtiyacımız olduğunu savunuyor. Nazi işgalindeki Yugoslavya'nın partizan direniş hareketinden mülteci kamplarına, edebiyat ve sinemadaki distopik anlatılardan günümüz isyan hareketlerine uzanan bir anlatıyla içinde bulunduğumuz vahim durumu değerlendiriyor ve küresel düzeni kökten değiştirebilecek bir enternasyonalizmin manifestosunu sunuyor. "Horvat çarpıcı vizyonuyla acil bir ihtiyacı ve erişilebilir bir hedefi işaret ediyor." -Noam Chomsky

Varoluşçular Kahvesi: Özgürlük, Varoluş ve Kayısı Kokteylleri

277.00
Ulusal Kitap Eleştirmenleri Ödülü’nü kazanan, “Nasıl Yaşanır ya da Bir Soruda Montaigne'in Hayatı”nın yazarından Paris, 1933. Üç genç arkadaş, Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Raymond Aron, Montparnasse’ta bir barda kayısı kokteyllerini yudumlarken, Aron içkisini göstererek, “Bu kokteyl üzerinden felsefe yapabilirsin!” der. Sartre, bu ilham verici andan yola çıkarak, yaşam –aşk ve tutku, özgürlük ve varoluş, kafeler ve garsonlar, dostluk ve devrim ateşi– hakkındaki kendi sıra dışı felsefesini yaratacaktır. Bu felsefe, Paris’te büyük bir heyecan dalgası yaratıp dünyayı kasıp kavuracak, 1968 öğrenci ayaklanmalarından sivil haklar mücadelesine kadar birçok toplumsal harekete damgasını vuracaktır. Varoluşçular Kahvesi çağdaş varoluşçuluğun hikâyesini insanlar, zihinler ve fikirler arasında kurulan tutkulu bir ilişki olarak anlatıyor. Sarah Bakewell hayat hikâyeleri ile düşünceleri harmanlayarak, bizleri yaşama dair olduğu kadar yaşamları değiştiren, neyiz ve nasıl yaşamalıyız gibi önemli soruları ele alan bir felsefenin kalbine götürüyor. "YILIN KİTABI” New York Times “Şahane... Titizlikle kaleme alınmış ve zihin açıcı. “Düşünen” herkese öneriyorum.” —Library Journal

Gelecek Daha Güzel Günler mi Getirecek?

196.00
Gelişim. Modern çağın ışıltılı kavramlarından biri. Teknolojinin yaygınlaştığı, kişisel özgürlüklerin, küresel ilişkilerin hiç olmadığı kadar güçlendiği dünyamızda, insanlık altın çağına mı yaklaşıyor? Yoksa gelişim kavramının bir gerçeklik değil sadece bir ideoloji, Batı’dan çıkma bir illüzyon olduğunu söyleyen muhalifler mi haklı? Dünyaca tanınmış dört düşünür günümüzün en sıcak tartışmalarından birini ele alıyor. Steven Pinker ve Matt Ridley geleceğin daha güzel günler getireceğine dair Alain de Botton ve Malcolm Gladwell’e meydan okuyor. Savunan: “Kaba gerçek şu ki, artık bakireleri yanardağlara atarak kurban etmiyor, lahana çaldılar diye insanların ellerini kesmiyoruz. Ve önceden yapıyorduk.” -Steven Pinker Muhalif: “Geçmişte işler daha iyiye gitti diye bunun gelecekte de devam edeceği fikri, alt kademe borsacılarla sınırlı olduğunu düşündüğüm bir yanılgıdır.” -Malcolm Gladwell